Fatih Sultan Mehmedin Bedduası...!!! |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Fatih Sultan Mehmedin Bedduası...!!!Hünkar'ın Ayasofya ile alakalı bedduasının hışımına mı uğradık? O'nun vasiyet namesindeki şu bedduayi hatirlamak acaba bizi bir uyanış ve silkenişe kavuşturabilir mi?: "Benim bu camimi, camilikten çıkaranlar, ALLAH'ın (cc), meleklerin ve bütün müslümanların lanetine uğrasınlar! Onlar, hiçbir zaman hafiflemeyen bir azap içinde bulunsunlar! Yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın!" Şair, bu hazin manzarayı soyle ifade ediyor: AYASOFYA Ürperdi hayâlim, bu nasıl korkulu rüya? Şaştım, neyi temsil ediyorsun Ayasofya? Çöller gibi ıssız, ne hazin ülke muhitin, Yâd el gibi, yurdunda garib olmalı mıydın? Beşyüz senelik bezmine ermekti ümidim, Çöller gibi ıssız, seni ben görmeli miydim? Bayram, Ramazan, Cum'a, mübârek gecelerde, Avize değil, mum bile yanmaz mı içerde? Gâşyolmuş İbâdetlere hayrandı felekler Tekbirine ses verdi, asırlarca melekler Coşmaz mı denizler gibi, yâdındaki âlem? Göklerde melekler, tutuyor hep sana mâtem Yâdında bin üçyüz senelik menkıbeler var Her menkıbe, hicrânına mâtem tutar, ağlar! Beş yüz sene âlem, seni tehdid ediyorken, Devler gibi düşmanlara, meydan okudun sen! Târihimin ömründe, gönüller dolu güldün, Çılgınca esen, bir acı rüzgârla döküldün! Paslanmada! Altın yazılar, âh! O eserler Kabrinde kan ağlar, bunu gördükçe (Kazasker) Fâtihleri ağlatmada, hâlin, Ulu Mâbed Yâdın, kanar imânlı gönüllerde müebbed! Gamlı renklerle örülmüş, ne hâzin çerçevesin, Bir yıkık türbe mi, virâne misin, yoksa nesin? Bak, hayâlimdeki âlem, geliyor vecde yine, Gözlerim daldı; sütunlarla (Fetih Âyeti) ne! Muhteşem âbidesin: Dinimin ulviyetine, Remz idin, beş asır ecdâdımızın şevketine! Aldı senden beş asır, azmine kuvvet kaleler Yine hep, aynı tehassüsle yücelmiş kuleler Nerde: Yandıkça, Süreyyâlara dehşet vererek, Coşan âvizelerinden yayılan: Binbir renk! Çan sesinden, seni kurtarmış ezanlar nerde? Hani bülbül gibi Kur'ân okuyanlar nerde? 0 ezanlar, bütün İslâm'a şerefler verdi, Sanki her pencere, lâhuta bakan gözlerdi! O ilâhî yüce sesler, yine gelmez mi dile? Şimdi artık, işitilmez mi, sönük nağme bile? Şimdi Cennet, sana sermez mi yeşil gölgesini? Şimdi hûriler, işitmez mi ilâhî sesini? Nice bin hâtıra, gönlümde coşup canlanıyor O ne parlak görünüş! Sanki hayâlim yanıyor! Hutbeler çağlamaz olmuş, şu yeşil minberden, Gamlı bir gölge yayılmakta bugün, her yerden! Gizli bir âh ile artık yanar ağlar mı için? Nice bin derdile kalbin doludur çünki senin! Hangi eller, sana akşamları, zinci vuruyor? Yüce feryâdını, kimler boğuyor, susturuyor? Sen, ne âlemleri gördün, ne ömürler sürdün Batı dünyasına dehşet saçıyorken daha dün Gizli kurşunla, habersizce vuruldun mu bugün? Dönmeler, dans ederek yapmada karşında düğün' Dehre meydan okuyan, koskoca tarih, nerde?' Ülkeler fetheden erler, yüce (Fâtih) nerde? Seni Tevhide kavuşturmanın aşkıyla yanan, O şehir orduların, döktüğü seller gibi kan, Heder olmuş mu desem? Ah! Dilim varmaz ki, Bugün onlar bile, mâtem tutuyorlar Belki! Bugün ağlattın eminim, ölüler âlemini, Kerbelâ tutsa gerektir yeniden mâtemini! Tek ziyâretçin olan gün de yol almış gidiyor, Muhteşem kubbeni, zulmette nasıl terkediyor?' Cemiyetlerden uzak; çölde mezâr olsaydın, Orda billâhi, mezarlar bile senden aydın! Çöllerin, Ay-Güneş, en hisli ziyâretçisidir, Hilkâtin Arşa çıkan zikrini her an işitir! Şu perişan denizin inlemesinden duyulan! Hıçkırıklarla boğulmuş, tutuşan bir hicran! Çağıdır ağlamanın, ey Ulu Mâbed, ağla! İntikam aldı firenkler, seni ağlatmakla! Dostun ağlarken, o bir yanda da düşman gülsün, Kanamıştır yeniden kalbi, hazin (Endülüs)'ün! Bu elim fâcia, billâhi, yürekler acısı, Müslüman Türkün evet şimdi bu en kanlı yası! Ey derin fâcia, manzumeye sen sığmazsın, Tutuşup yanmada kalbim, seni târih yazsın! Ali Ulvi KURUCU |
|