11. Boyut |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
11. BoyutDiğer boyutlar, yuvarlanmış küçük küreler şeklinde uzay-zamanın bütün noktalarında yer alıyor Şu sırada, siz bu cümleleri okurken, paralel evrenlerdeki eşizleriniz de bu cümleleri okuyor olabilirler Onlar da, bu teoriyi okuyunca, büyük olasılıkla sizin gibi inanmayacak ve başlarını sallayacaklardır İlk bakışta çılgınlık ya da bir bilimkurgu fantezisi gibi görünse de, bu teori tamamen matematiksel temellere dayanıyor Stephen Hawking, Sonsuz sayıda eşiz evrenler var diyor Hawking, Cambridge Üniversitesinin Matematik Bilimleri Merkezinde profesör olarak görev yapıyor Amyotrofik lateral skleroz adı verilen bir sinir hastalığı nedeniyle, ünlü fizikçinin vücut kasları her geçen gün biraz daha eriyor 1986da bir soluk borusu ameliyatı sonucu sesini de kaybetti O günden bu yana bilgisayar aracılığıyla iletişim kuruyor Şu anda tamamen felçli, ancak zihni, inanılmaz bir hareketliliğe sahip 59 yaşındaki astrofizikçi, evrenin var oluşunu açıklamak amacıyla yıllardır üstünde çalışılan Her Şeyin Teorisisinin (Theory of Everything) formülünü oluşturmayı başardı ve buna M-teorisi adını verdi Buradaki M (magic, mysterios, mother) büyülü, esrarengiz ya da her şeyin (bütün teorilerin) anası olarak değerlendirilebilir Teori, uzayı, içlerinde bizim eşizlerimizin bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor Hawking, bu kobold evrenlerin yaşayanlarını gölge insanlar olarak nitelendiriyor Yani, bizim evren olarak tanımladığımız belki de, gerçekte iç içe geçmiş, birbirini şekillendiren ve hatta belki birbiriyle iletişim halinde olan, birbirine paralel çok sayıda evrenlerin bulunduğu sonsuz bir uzayın minik bir kesiti Bu, sadece birçok esrarengiz olguya aniden bambaşka bir açıdan baktığı için değil, aynı zamanda sıradan yaşamımızın bu kadar basit olmadığını göstermesiyle de büyüleyici bir evren tasviri Birçoğumuz, yaşadığımız olaylara hep daha fazla anlam yükleme eğilimindeyiz Yaşamımda, ne olduğunu bilmediğim bir değişiklik olacağını hissediyorum dediğimiz anları hepimiz yaşamışızdır Korkular, hayaller, özlemler, fikirler Ortada neden yokken, birden bire nasıl çıkıyorlar, nereden geliyorlar? Genç iş adamı, her pazar sabahı eşiyle birlikte tenis oynuyordu O gün de, bütün diğer pazar sabahları gibiydi Daha farklı geçeceğini gösteren en ufak bir belirti yoktu Ancak, bir süre sonra iş adamı oyunu savsaklamaya başladı Servis atışları hep fileye takılıyordu Konsantrasyonu tamamen dağılmıştı Huzursuzluğu giderek arttı Birden aklına annesi geldi ve bu düşünceyi bir türlü kafasından silemedi Eve döndüklerinde telefonları çaldı, arayan babasıydı Öğlene kadar her yerde onu aramıştı Annesi bir kalp krizi geçirmiş ve hastaneye kaldırılmıştı İş adamının konsantrasyonu, bu olayı sezinlediği için mi dağılmıştı? Peki nasıl sezmişti bunu? Böyle bir olaya, şimdiye kadar sadece parapsikoloji uzmanları açıklama getiriyorlardı Bilim adamları, ciddiyetsizlikle suçlanmamak için böyle konuların üstünde durmamayı tercih ettiler Uzay-zamanın bükülmesiyle oluşan solucan deliklerin zaman yolculuğunu mümkün kılabileceği düşünülüyor Stephen Hawkingin geliştirdiği evren teorisi, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor Hawking, mantıksal olarak, beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor Yani, tenis kortundaki olayları şöyle açıklayabiliriz: Görülebilir evrenimizin dışında, iç içe geçmiş ve eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren var İş adamı, annesinin geçirdiği kalp krizini telefonla öğrenmediğine göre, dolaylı yollardan öğrendi; yani eşizlerinden biri aracılığıyla Eğer Hawking haklıysa, daha pek çok olgu paralel evren teorisiyle açıklanabilecek Hiçbir neden ya da bulgu olmadığı halde neden bazen korkuya kapılıyoruz? Eşizlerimiz o anda bu korkuları yaşadıkları için mi? Neden bazı insanlarla ilk kez tanıştığımız halde, sanki onu uzun süredir tanıyormuşuz duygusuna kapılıyoruz? Başka bir dünyada onu uzun süredir tanıdığımız için mi? Ya ilk bakışta aşk? Aslında böyle bir şey belki de yok ve her şey başka bir evrende yaşanan bir aşkın o an için hissedilmesinden ibaret Gerçekten de, bir bilimkurgu senaryosuna benziyor Stephen Hawking, bu fantastik fikre nasıl ulaşmıştı acaba? Bilim adamı, böyle bir evren teorisine nasıl ulaştığını, Ceviz Kabuğundaki Evren adını verdiği son kitabında açıklamış Bu adı verirken İngiliz oyun yazarı William Shakespearein Hamletinden esinlenmiş Eserde Hamlet, Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı diyordu Hamletin bu derin iç çekişi, sanki düşünür Hawkingi tarif ediyor Hastalığı onu, ceviz kabuğu olarak nitelendirilebilecek hareketsiz vücudunun içine hapsetmiş Ancak, o aklıyla, sonsuzluğa, yani evrene hakim olmak istiyor Hawking, Hamletin sözlerini şöyle yorumluyor; bütün fiziksel engellere karşın, sadece beynimizin gücüyle uzayı araştırabilir ve teknik açıdan ulaşılması mümkün olmasa da, teorik olarak, ilginç bölgelerin kapılarını aralayabiliriz Hawkingin geliştirdiği formül, makroskobik evreni ve temel parçacıkların mikroskobik dünyasını tanımlamakla kalmayacak, Büyük Patlama ve onunla birlikte zaman ve uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek Böylece insan, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek: Evrenin, var olmak için bir tanrıya ihtiyacı var mı? Yoksa varlığı, tamamen bilinen fiziksel yasalara mı dayanıyor? Bugün 59 yaşında olan fizikçi, bazı basın organları tarafından Albert Einstein ile bir tutuluyor Ancak birçok meslektaşı, bu karşılaştırmanın Einstein için bir haksızlık olduğunu belirtiyor Ne de olsa bilim adamı, evreni açıklamaya yönelik geliştirdiği görelilik teorisiyle, tam bir devrim yaratmıştı Ama Hawking yeni bir teori kurmamış, Einsteinın kuramını temel alan bir teori geliştirmişti Bilim olimpiyatında Hawking, 1974te keşfettiği ve kendi adını verdiği ışınım ile ön plana çıktı: Fizikçi, temel parçacık demetinin bir kara delik yakınında bulunduğunda, nasıl davranacağını hesapladı Belirli kütleye sahip bir yıldız, ömrünün sonunda, kendi çekim kuvvetinin etkisiyle çöküyor ve uzay ile zamanın anlamını yitirdiği, yani kaybolduğu, sonsuz yoğunluğa sahip bir yapıya, yani kara deliğe dönüşüyor Kara deliğin çekim alanı o kadar güçlü ki, ışın da dahil hiçbir şey çekim alanından kurtulamıyor Fizikçiler bu duruma tekillik adını veriyorlar Hawking, çevresindeki her şeyi yutan bu tuzakların tamamen karanlık olmadıklarını, ışın yaydıklarını gösterdi İçinde yaşadığımız evrenin de, tekillik durumundayken, Büyük Patlama ile birlikte şekillenmeye başlaması, Hawkingin buluşunu daha da önemli kıldı Bu sayede bir gün, belki de yaratılış hikâyesinin sıfırıncı saniyesine ulaşılabilirdi Hawking, hiçlik ile varlık arasındaki geçiş anının aydınlatılmasının, Tanrının planını ortaya çıkarmak anlamına geldiğini düşünüyor Bilim adamları, bir tekillik durumunun olup olmadığını; bir büyük patlamanın yaşanıp yaşanmadığını; zaman ve uzay boyutlarının bu patlama sonucu ortaya çıkıp çıkmadığını uzun süre tartıştılar Çünkü, İngiliz fizikçi Isaac Newtonın 300 yıl önce kabul ettiği gibi, zamanın sonsuz bir geçmişten sonsuz bir geleceğe uzandığına inanıyorlardı Stephan Hawking Newtonın teorisi, Albert Einstein tarafından geliştirilen Genel Görelilik Teorisiyle geçerliğini kaybetti Yeni teori, zaman, uzay ve maddeyi bir birinden ayrılamaz bir bütün olarak düşünüyordu Bütün kütleler, ister dev gökadalar ister küçücük asteroitler, uzay-zamana şekil veriyorlar Bu şekillenme, madde ve ışığın uzaydaki hareketini belirliyor Önce Roger Penrose, sonra da Hawking, 1969da Büyük Patlamanın gerçek olduğunu ispatladıktan sonra, çekim kuvvetine dayalı teoriyi daha da geliştirdiler Yoğunluk, Büyük Patlama sırasında kuşkusuz çok daha fazlaydı; ne de olsa, evrendeki bütün kütleler bir aradaydı Patlama gerçekleşince, çevreye hayal edilmesi güç büyüklükte bir enerji yayıldı Bu ilk enerji, temel parçacıklara ve maddenin kaderini belirleyen dört kuvvete dönüştü Kozmologlar asıl sorunu, işte bu dört kuvvet konusunda yaşıyorlar Bir evren formülü, bütün zamanlar ve evrendeki bütün olaylar için geçerli olmalı; yani son bir denklem, mikrokozmoz ve makrokozmozda etkili bütün kuvvetleri içermeliydi Bugüne kadar yapılan matematiksel hesaplamalar, sadece üç kuvveti kapsıyordu: elektromanyetik kuvvet (elektronları atom çekirdeğine bağlıyor), güçlü kuvvet (atom çekirdeğini bir arada tutuyor) ve zayıf kuvvet (radyoaktif parçalanmayı sağlıyor) Buna karşılık, bütün çabalara rağmen, dördüncü kuvvet olan kütle çekimi, bir türlü Her Şeyin Teorisi ne dahil edilemedi Nedeni ise, çekim gücünün sadece maddelerde bulunması Büyük Patlama sırasında kütle, maddesel olmayan bir nok-tada, hiçliki ifade eden bir kuvantumda yoğunlaşmıştı Araştırmacıların, tekillik durumunu daha iyi anlayabilmeleri için her iki teoriyi Kuvantum Çekim Kuvvetinde birleştirmeleri, yani Çekim Kuvvetinin Kuvantum Teorisini geliştirmeleri gerekiyordu Ancak, bunu bir türlü başaramıyorlardı Her Şeyin Teorisine giden yolda başka bir sorun da, atomun standart modelinde yaşanıyordu Parçacıklar, bazı matematiksel işlemlere tabi tutulduklarında, ortaya anlamsız ve sonsuz değerler çıkıyordu Ayrıca standart model, ne parçacık kütlelerini ne de doğal kuvvetlerin şiddetini açıklıyordu Bunlar formülde sabit değerler olarak yer alıyordu 80li yılların ortalarında, fizik uzmanları John Schwarz ve Michael Greenin uğraşıları sonucu bir çözüm yolu bulundu Onlara göre anlamsızlıklar, parçacıkların, denklemlerde sonsuz küçük noktacıklar olarak ele alınmasından kaynaklanıyordu Peki ama, parçacıkların iplikçikler gibi esneme yetenekleri olsaydı ne olurdu? Yaklaşık 10 yıl önce geliştirilen, ancak daha sonra hesapları çıkmaza sokan sicim teorisi, atomaltı parçacıkları nokta şeklinde değil, iplik (sicim) şeklinde tanımlıyordu Sicimler, bir kemanın telleri gibi salınan, 10 (üzeri -33) santimetre uzunluğunda, minicik iplikçiklerdi Sicimler şimdiye kadar gözlenemedi; ancak, büyüklüğü matematiksel olarak hesaplanabiliyor: Bir sicimin bir atomun büyüklüğüne olan oranı, bir atomun bütün Güneş Sistemine olan oranına eşit Ayrıca, belirli bazı sicimlerin, kütle çekimine sahip olduğu ve sicimlerin, aynı zamanda kuvantlar oldukları da bilinenler arasında Hawking, buradan yola çıkarak kütle çekiminin kuvantum teorisini geliştirdi Stephen Hawking, sicimlerle ilgili çok sayıda hesaplama yaptıktan sonra şu sonuca ulaştı: Evreni üç veya dört boyutlu kabul ettiğimiz sürece, geliştirilen Kütle Çekiminin Kuvantum Teorisi bizi tek bir evren formülüne götürmüyor Dolayısıyla çözümü, çok boyutlu alanlarda aradı Bu nedenle de sicimde takılıp kalmadı ve hesaplar yaparak, sicimlerden çok boyutlu kuvantlar elde etti Bunlara membran adını verdi ve daha da kısaltarak bran olarak kullandı Bu branlar, birden fazla boyutta varlık gösteriyorlardı Hesaplamalarına devam ederek bir sınıra ulaştı: Evrende on bir boyut vardı Peki bütün o boyutları neden algılayamıyoruz? Hawking nedenini şöyle açıklıyor: Büyük Patlamanın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yani sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar Bilim adamına göre, böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcut MTeorisine göre, evren iki boyutlu branlarla kaplı Bu branlar için üçüncü boyut, branların frizbi plakları gibi, içinde oradan oraya uçtukları ve hiç birbirlerine çarpmayacakları büyüklükte bir hiper uzay Üç boyutlu kütlecikler hiç fark edilmeden dört boyutlu bir uzaya, dört boyutlu kütlecikler beş boyutlu bir uzaya vb giriyorlar Hawking, bu noktada kendi kendine şu soruyu sormuş: Üstünde yaşadığımız Dünya nasıl yorumlanmalı? Yanıtını ise şöyle vermiş: Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de hiper uzayda süzülen üç boyutlu bir brandan öte bir şey değil Ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değil Çünkü, sürekli yeni evrenler, yeni branlar doğu-yor Fizikçiler, bu olaylara kuvantum fluktuasyonu adı veriyorlar Hawking, böyle bir kuvant oluşumunu, kaynayan sudaki hava kabarcığı oluşumuna benzetiyor Bu kabarcıklardan bazıları patlıyor, bazıları da içinde bulunduğumuz evren gibi esneyerek genişliyor Bilim adamı, sürekli bir üst boyuta geçen branlarla ilgili, insanın başını döndüren bu varsayımı biraz daha somutlaştırabilmek için, hologram örneğini veriyor: Hologramlarda, doğru açıdan bakıldığında, iki boyutlu bir yüzeyde, üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark ediliyor Başka bir deyişle, daha yüksek boyuttaki bilgiler, daha düşük boyuttaki bir oluşumun içine kodlanıyor Öyleyse, üç boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir mi? Ya da bir paralel dünyanın sadece yansıması olabilir miyiz? Hawkinge göre bu soruların yanıtı evet! Yaşamımız, dünyalı olmayan yaratıklar tarafından oynanan bir bilgisayar oyunu, biz de bilgisayarlarla üretilmiş oyuncular olabiliriz Belki de, sadece bakıp eğlendikleri hologramlarız Hawkingin teorisiyle, kehanet ve telepati gibi metafizik konular da belki daha doğru yorumlanabilir: Bir hologramda, üç boyutlu bilgiler, iki boyutlu yüzeyin her noktasında kodlanmış olarak bulunuyor Hologram levhasını kırdığınız ve parçalardan birini ışık altında incelediğiniz zaman, içinde kodlanmış olan üç boyutlu nesnenin yine tamamını görürsünüz Çünkü, nesneye ait üç boyutlu bilgilerin tamamı, yüzeyin her noktasında ayrı ayrı kodlanmış bulunuyor Dünyamız eğer bir hologram ise, bütün bilgiler, yine Dünyanın her yerinde ayrı ayrı bulunuyor olmalı Bu açıdan bakıldığında, bu matris bütününün bir parçası olan kişinin, normalde görülemeyen bilgileri bazen fark etmesi çok da olağanüstü sayılmaz Belki de kâhinler, böyle bilgileri algılayabilen ve okuyabilen insanlardır Hawking bu düşüncesinde yalnız değil Bu varsayımı geliştirirken Hawkinge eşlik eden evrenbilimci Alexander Vilekin, Uzayda, Al Goreun ABD başkanı olduğu ya da Elvis Presleynin hâlâ yaşadığı paralel evrenler olabilir diyor Hawking daha da ileri giderek paralel başka bir evrene geçmeyi hayal ediyor Fizikçi, bilimkurgu dizisi Star Treke, konuk sanatçı olarak katıldığı bölümünde, Isaac Newton ve Albert Einstein ile poker oynamış, Marylin Monroe da dizinde oturarak ona şans dilemişti Bilim adamı Her türlü hikâye gerçek olabilir; bir evrende Marylin Monroe, diğer evrende de Kleopatra ile evli olabilirim Böyle olduğuna dair elimizde bir kanıt yok Keşke olsaydı, o zaman poker oyununda çok para kazanabilirdim diyor Sicimler ve branlardan oluşan bu fantastik bakış açısı gerçek olabilir mi? Hawking, evrenin varlığını tek bir formülle açıklayacak Her Şeyin Teorisi nin henüz tamamlanmadığını, bunun belki de ancak 21 yüzyılın sonuna doğru mümkün olacağını belirtiyor Ancak formül tamamlandığında da Tanrının evren formülüne ulaşmış olacaklarını, bu noktanın da insan aklının nihai zaferi olacağını belirtiyor Kaynak: focusdergisicomtr |
|