Stoa Okulu Ve Epikürcüler |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Stoa Okulu Ve EpikürcülerBu dönemdeki "felsefe okulları"na gelince; Eflâtun'un Akademi'si ile Peripatos okullarına, MÖ yaklaşık 300 yıllarında, iki okul daha katılmıştır: Stoa ve Epikür okulları Stoa okulu, duvarları resimlerle süslü sütunların oluşturduğu bir yerde kurulduğu için, "Sütunlu galeri" anlamına gelen Stoa adını almıştır Öteki okul ise kurucusu olan Epiküros'un adını taşır Bu iki okul, yaşam ve bilgi konusunda karşıt görüşleri savunur Bu biri ötekine karşı olan okullara, bu dönem için üçüncü bir akım sayılan, "şüphecilik"! de eklemeliyiz Açıklamalarında mutlak şüpheden hareket eden Şüphecilere, MÖ II yüzyılda Eflâtun Akademisi'nin dayanak olması dikkat çekicidir MÖ III yüzyıldan itibaren bu üç okul, aralarındaki "sürtüşme"yi sürekli canlı tutarak varlıklarını sürdürmüşlerdir Yine de bu üç okulun ortaklaşa paylaştıkları bazı görüşler vardır Üçünün de birleştikleri ilk nokta, her üçü insanı felsefenin konusu saymıştır Her üç okul, öncelikle, "üstün insan"m portresini çizmiştir Ancak "üstün tip", her üç okulda değişik yorumlanmıştır Stoalılar için üstün insan, tüm tutku ve isteklerini yenmiş olan, yaşam karşısında olduğu gibi ölüm karşısında da ilgisiz kalmayı bilen insandır Onlar "duygusuzluk"u (apethie) insana amaç olarak gösterirler Buna karşı Epikürcüler ve şüpheciler insanın amacını "ruh derinliği"nde (ataraksie) bulurlar Ancak dikkat edilirse ruh dinginliği durumu ile duygusuzluk durumu arasında pek büyük bir fark olmadığı görülür Bu üç okul yaklaşımlarını farklı temellere dayandırmış bulunuyor Stoacılar ile Epikürcüler arasında ortak olan bir başka nokta, her iki okulun da Eflâtun'dan önceki felsefeye "geri dönüş" yapmalarıdır Bilindiği gibi, Eflâtun'dan önceki felsefenin karakteristik yanı, evrenin temeli olarak "maddî" bir şeyi benimsemesidir Somut olmayan bir evren anlayışını, ilk kez Eflâtun, "ideler"i ile ortaya koymuştu Stoacılar ve Epikürcüler Eflâtun'dan önceki felsefeye dönmekle, her şeyin özünün maddî olduğunu yinelemiş oldular Bu görüşü savunan iki okulun dayanmak istedikleri temeller birbirinden farklıdır Stoacılar için Eflâtun'dan önceki felsefelerin en büyük otoritesi "Heraklit"tir Heraklit felsefesinin karakteristik görüşü, her şeyin bir değişim ve bir oluş içinde bulunduğudur Onun felsefesinin ikinci karakteristik yanı, oluşun bir yasaya bağlı olduğu, akıl "logos" tarafından yönetildiğidir Tüm evrene egemen olan akıl "logos", Heraklit'e göre maddî bir şey olan "ateş "tır Heraklit bir panteisttir Bu görüş Stoacılarca da benimsenir Heraklit için bir başka karakteristik düşünce, her şeyin "sürekli devir" hareketi içinde olduğudur Gelmiş geçmiş bir şeyin bir süre sonra yeniden görüleceğine inanılır Stoacılar Heraklit'in bu görüşünü de sahiplenmiştir Onlara göre de evrenin evrimi sürekli yükselen doğru bir çizgi yerine, dönüp dolaşıp aynı noktaya gelen dönüşümlü bir yol izler Oysa Epikürcüler Demokrit'in atom varsayımını felsefelerine temel alır Demokrit'e göre gerçek, boş uzay içinde hareket eden atomlardan ibarettir Evrende her olay kör ve kendiliğinden (mihaniki-ruhsuz) olan yasalara göre olur Her şeyin, kendiliğinden olan zorunluluklara göre oluştuğu bir evrende, Tanrıların gereksiz varlıklar olduğunu tahmin etmek kolaydır Demokrit'e bağlı kalan Epikürcüler, tam anlamıyla, bir "din düşmanı "dırlar Stoacılar panteisttir, yani evrenin dışardan değil de, içten yönetildiğini, Allah ile evrenin bir ve de aynı olduğunu varsayar Stoacılar ulusal din karşısında olumlu bir tutum sergiler Onlara göre halk dini bir gerçekliği içinde taşır ve bu gerçeklik halka has bir biçimde dile getirilmiştir Tüm dinlerin birtakım "sembolik" imajları olduğunu benimsemek gerekir Tanrılar birer semboldür Bu sembollerin gerisinde doğa güçleri gizlidir Stoacılarla Epikürcüler din konusunda biri ötekine karşı görüşler öne sürer Bu iki karşıt görüş arasında şüpheciler yer alır Şüphecilere göre: Tanrılar var mıdır, yok mudur? Evrenin özü nedir? gibi sorulara yanıt vermek, ilke olarak mümkün değildir |
|