Yaşam Ve İçimizdeki Çocuk |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yaşam Ve İçimizdeki ÇocukYaşam Ve İçimizdeki Çocuk Hepimiz bir uğraş içindeyiz ve yaşamın bu akışı içinde koşturup dururken, sürekli diğer insanlarla etkileşim ve iletişim kuruyoruz Bu etkileşim ve iletişim içinde insanlar beni etkiliyor, ben onları etkiliyorum Yaşamın bu akışı içinde diğer insanlarla etkileşim kurarken acaba asık suratlı, öfkeli ve kaygılı mıyız, yoksa sakin, huzurlu ve mutlu muyuz? “Bana ne diğerlerinin asık suratlı olup olmamasından, ben kendime bakarım,” diye düşünebilirsiniz Ama yaşam öyle işlemiyor Çevredeki insanların asık suratlı olması, zaman içinde diğerlerinin de asık suratlı olmasına yol açıyor Tabi bunun aksi de doğru; çevredeki güler yüzlü insanların çoğunlukta olması, diğerlerinin de güler yüzlü olmasına yol açıyor İnsanlar dışarıya çıktıklarında, daha çok güler yüzlü mü, yoksa asık suratlı insanlar mı görüyor? Bizim konuştuğumuz çoğu kişi sokakta çoğunlukla asık suratlı, öfkeli insanlar gördüklerini söylediler Peki, niçin? Yaşamın zorlukları, ekonomik sıkıntılar kesinlikle önemli bir etken Dış etkenlerin oluşturduğu olumsuz koşulların etkisini görmemezlikten gelmek gerçekçi değildir Diğer yandan bireyin kendi iç dünyasını hesaba almamak da bilimsel olmaz İnsan mutluluğunun koşullarını araştıranlar refah düzeyleri düşük alan bazı “üçüncü dünya” insanlarının refah düzeyi kendilerinden kat be kat iyi olan batılılardan daha mutlu olduklarını görmüşlerdir 1960 – 1996 arasında Batı ülkelerinde kişi başına düşen ortalama gelir üç misli artmasına karşılık, mutluluk ölçümlerinde yüzde kırklık bir düşüş gözlenmiştir (Richard Layard (2005) Happiness: Lessons From A New Science New York: The Penguin Pres) Çok uzaklara gitmeye gerek yok; kendi toplumumuzda da aynı gözlemleri yapabiliriz Güler yüzlü, sakin ve mutlu olanlar her zaman zengin ve varlıklı insanlar mı? Tam aksine, varlıklı olanlar, çoğu kez bana daha asık suratlı görünüyor Benim bulunduğum semtte bir bankanın ufak bir şubesi var O şubenin bir güvenlik görevlisi var Mustafa Bey 50 yaşlarında Her zaman güler yüzlü Gözlerinin içi gülüyor Hiçbir iş onun için zor değil Hemen yardım etmeye, müşterinin ve orada çalışanların hayatını kolaylaştırmaya hazır Benim ülkemin yüz binlerce sevilesi saygıdeğer insanlarından biri O kadar etkilendim ki, kendisiyle her gittiğimde sohbet ettim ve hayatı hakkında bilgi almaya çalıştım - Evde de böyle misin, Mustafa Bey? - Ben her yerde böyleyim! - Eşinle, çocuklarınla konuşurken, böyle gözlerin cıvıl cıvıl mı? - Ben hep böyleyim - Nasıl başarıyorsun bunu, gözlerinin içi gülüyor? - Bilmem Geçenlerde bir ortamda hanımımla beraberdik, konuşuyorduk ve anlattıklarımıza ikimizde gülüyorduk Bir hanım geldi, “affedersiniz,” dedi, “evli misiniz?” Evet, dedik Kaç yıldır, diye sordu Otuz yıldır evliyiz Yanındaki adama, “Bak,” dedi, “aile denince böyle olmalı; beraber konuşuyorlar, ikisinin de gözleri gülüyor” Mustafa Bey çok kısıtlı olanaklarla yaşayan biri Dış etkenler yönünden pek zengin değil, ama bir iç etken var ki, o yönden çok zengin Nedir bu iç etken? İç çocuk! Mustafa Bey’in iç çocuğu dipdiri; sevgiye doymuş ve yaşamı doyasıya kucaklamış İç çocuk bizim masumiyetimizdir, özümüzün duygusal varoluşudur Yaşam coşkumuzun kaynağı iç çocuğumuzdur İç çocuk motivasyonumuzun, şevkimizin kaynağıdır İç çocuk sağlıklı olabilir, sağlıksız olabilir Sürekli başkasını memnun etmeye çalışmak sağlıksız bir iç çocuğun varlığını gösterir Böyle bir kişi: - Başkasını memnun etmek için derse çalışır, okulda başarılı olur; - Başkasını memnun etmek için hoşuna gitmeyen bir mesleği seçebilir; - Başkasını memnun etmek için içinin ısınmadığı biriyle evlenmeye “evet” der; Peki, neden böyle yapar? Çünkü küçükken anne ve babasından görmediği kabulü şimdi başkalarından elde etmeye çalışır Çocuk büyürken içinde yetiştiği ailede toplum beklentileri çok baskın ise sık sık çocuk “ayıp” kelimesini duyar; “aman başkaları görmesin!” denir Böyle bir ortamda çocuğun bireyselliği önemsenmez, onun topluma uyum yapması ve başkaları tarafından kabul görmesi, “münasip” biri olarak yaşaması çok önemsenir Çocuk bunu içselleştirmeye başlar Yani toplumu ve toplumsal kuralları temsil eden “iç anababa” büyür, büyür, büyür; kendi saf özünü temsil eden “iç çocuk” gelişemez Pısırık, ezik, kendinden emin olmayan, kendi değerini başkalarını memnun etmekte arayan biri olarak yetişmeye başlar Bu insan yetişkin bir insan olgunluğuna erişemez Bir de bunun tam aksi bir durum vardır Çocuğa hiç sınır koymamış, ne isterse vermiş, sorumluluk bilincinin gelişmesine fırsat verilmemiş bir ortamda, kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, bencil, saldırgan bir insan yetişir Bu insanda sadece iç çocuğun sesi duyulmakta, ama toplumu ve diğer insanları temsil eden ses olan iç anababa hiç gelişmemiştir Bu insan da olgunlaşamamış, sağlıklı bir yetişkin olamamıştır Arsız ve saldırgandır Gelişmiş olgun insanda iç çocuk ve iç anababa dengelidir İkisi de gelişimin bir parçası olarak çocuğun varoluşun bir parçası olmuştur İkisi birlikte yaşamı anlamlı, coşkulu ve güçlü yaşamaya götürür Yaşamın anlamı kişinin kendini toplumun bir parçası olarak görmekten, ait olmaktan, yani iç anababanın sağlıklı gelişiminden kaynaklanır Yaşamın coşkusu kişinin iç çocuğunun sağlıklı olarak gelişiminden kaynaklanır Kişinin gücü ise iç çocuğun ve iç anababanın birbirleriyle ahenkli olarak işbirliği yapmasından, bir ekip olarak çalışmasından kaynaklanır Böylece iç çocuğu ve iç anababası dengeli bireyin yaşamı anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşamdır İç anababası tarafından kabul görmemiş, onlar tarafından onaylanmamış çocuk, ömür boyu başkalarından onay arar, onların gözlerinin içine bakar İnsanlar onun beklediği onayı, beğeniyi verirlerse geçici olarak mutlu olur, vermezlerse de çok kırılır Bu tipler çok alıngandır, çabuk kırılırlar |
|