Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletPlaton - İdealar Teorisi ve İdeal Devlet İDEALAR VE BİLGİ Sokrates, objektif bilgiyi insanlık ve toplumla alakalı olan erdem, adalet, bil?*gi ve iyi gibi kavramları inceleyip açıklayarak başarabileceğimize inanıyordu Örnek olarak, kavramsal analiz yoluyla adalet ve iyinin gerçekten ne anlama geldiğini kavrayabiliriz Bir davranışın iyi olup olmadığını belirleyebileceksek bunu bir kalıp ya da norm ile yani iyi olanla karşılaştırmak zorundayız Davra?*nış bu kalıba benzediği müddetçe iyidir İyi ve adalet gibi evrensel kavramları tanımlayarak, evrensel ve değiştirilemez olan bir şey yakalıyoruz Fakat nedir bu yakaladığımız şey? Objektif bir varlığı var mıdır? Çevremizdeki bağımsız bir nesne diyebilir miyiz bunun için? Veya bizim dışımızda var olmayan bir düşün?*ce nesnesi midir? Bunlar Sokratesvârî kavramsal analiz ve evrensel ahlakî normların var olduğu iddiası üzerinden yükselen sorulardır Belki de Sokrates evrensel ahlakî-siyasî normların varlığını felsefî olarak na?*sıl açıklayacağı konusunda pek emin değildi; fakat bir idea (Yunanca: Eidos) olarak iyi teorisiyle Platon, bu meseleyi halletmeye niyetlendi: Idealar teorisi objektif ahlak felsefesinin adamakıllı bir savunusu olarak görülebilir (Platon, Sokrates'in Sofist güreciliği eleştirisinin üzerine ekliyor) Bununla beraber Platon'un, hakikatte "Platon'un idealar teorisini" onayla?*yıp onaylamadığına ilişkin kuşkular vardır Aslında kendi teorisine karşı güçlü argümanlar atmıştır ortaya Belki de Augustine gibi Platoncu olmaktan ziyade Neoplatoncu idi Bu noktada şunu hatırlamak önemli ki Platon'un yazarlığı şu şekilde yorumlanan bir seyir izlemiştir: İlk aşamasında Platon Sokrates'e yakın durur (Sokrates diyalogları)- kavramsal analiz ve kavramsal idrak ile çalışır; or?*ta aşamada, Platon ideaların bağımsız bir varlığı olduğunu göstermeye çalışır-idealar teorisi (Devlet diyalogunda olduğu gibi); ve son olarak, kavramlar ve ev?*renselin çözümündeki içsel dinamik tarafından yönlendirilerek Platon, diyalek?*tik bir epistemolojinin izahını yapar (Parmenides diyalogunda olduğu gibi) Parmenides'te Platon, idealar teorisinin süregelen versiyonunun eleştirisini tartışır ki, bu versiyonu ideaların tanımı sorusu ile eşyanın idealara nasıl katıl?*dığı sorusu üzerine inşa edilmiştir Önceki soruyla ilgili olarak genç Sokrates'e Bir olan için ve çok olan için (ve diğer matematik kavramlar için) ideaların olup olmadığı sorusu sorulmuştur O'nun bu soruya yanıtı, kesin olmayan bir evet-ti Fakat insanoğlu için, ateş ya da su için? Evet; yine burada Sokrates daha te?*reddütlü Ya saç ve çamur, onların da mı kendi ideaları var? Sokrates'e göre bunlar için idealar olamaz Bir başka deyişle neyin ideasının olup neyin olma?*dığı konusunda bir belirsizlik var- kriterler eksik gibi görünüyor- aynı zamanda, diğer taraftan, öyle görünüyor ki değerli olguların ideaları var, değersiz şeylerin değil Bu bakış açısı Parmenides tarafından, genç Sokrates'in kamuoyunca ve hâlâ bağımsız düşünce yetisinin oluşamadığının kanıtı olarak irilmiştir2 Parmenides'te Platon, bir kavramının diyalektik sınamasına ötekiyle ilişkisi, ilişkisi ve çok olanla ilişkisi çerçevesinde alternatif hipotezleri temel (yani Bir şudur, Bir şu değildir) devam eder Diyalogun bu kısmının nasıl yorumlanacağı Platonik araştırmadaki temel sorulardan biridir Platon'un diyalogun bu kısmında felsefesinin en önemli bölümünü açıkladığı iddia edilmiştir Tartışabileceğimiz ve açıklayabileceğimizin ötesinde tüm şeylerin yaşam öncesi kökenlerinin üstü kapalı bir biçimde görüldüğü yer olan düşüncenin sınırlarını gösteren bir diyalektik düşünme süreci; sonra, tıpkı yaşam öncesi kökünden ışığın "aşağı" doğru yol aldığı gibi, ilkeler teorisi ve bilim teorisine doğru iner ki burada idealar farklı aşamalarda birbirlerinin iç içe geçmişlikleriyle görünür, ta ışık, çeşitlilikte ve duyu karmaşası içinde kaybolana dek Bu, Platon'un bir Neo - Platoncu mistik olduğu; Neo - Platoncu yorumla uyum içinde olarak diyalektik akılla çalıştığı anlamına geliyor (bkz Plotinus) Bu görüşe göre idealar teorisinin geleneksel yorumu, hakikate ilişkin bir kaplumbağanın perspektifi gibidir: Işık ve yaşam öncesi köken "aşağıdan" görünür; eşyadan ve duyusal dünyadan soyutlama yoluyla "yukarı doğru" Yukarıdan gelen ışık - ki bahsedilen karşı argümanlarla uzlaşabilir - tanınmamış olur böylece, ilk olarak akıldan koparak şahin bakışını elde edebiliriz ki burada yaşam öncesi “aşağıyı” görürüz idealar dünyası boyunca duyusal dünyaya doğru, idealar dünyası kurgulanmış, varsayılmış evrensel kavramlar kümesi değil; yaşam öncesi kökenden duyusal dünyaya geçen yukarıdan gelen olarak görünür İdealar teorisinin süregelen yorumundaki İdealist ikili ay - burada Neo Platoncu felsefe ve ilahiyatta bulabileceğimiz bir tür dinamik Huşum teorisinden yana aşılmaktadır Bununla birlikte idealar teorisi, "var olan nedir?" diye sorarak kozmolojik, donemin doktrinleriyle aynı çizgide yorumlanabilir Kimi, belli maddelerin var olduğu şeklinde bir yanıt verir Diğerleri, Pythagoras gibi, yapı ya da formun var olduğunu söyler Platon, bu yoruma ilişkin olarak, ideaların ana gerçeklik (cevher) olduğunu söyler Teoriye doğru ilk adımları makul kılmak için her günkü gerçekliğimizi başlama noktamız olarak alabiliriz Eğer kürekle bir hendek kazıyorsak ve birisi bize ne ile çalıştığımızı sorarsa, mesela şöyle yanıt verebiliriz: "Bir hendek" ya da "bir kürek ve toz ile" Fakat, eğer matematik dersinde biri ne ile çalıştığımızı sorarsa yanıt vermek daha zor olur "Kalem ve kağıt ile" ya da "tebeşir ve karatahta ile" diye yanıtlayabiliriz Fakat bunlar iyi yanıtlar değildir; zira bir İngilizce ya da resim dersinde de ne ile çalıştığımız sorusuna aynı yanıtları verebiliriz Matematik ve gramer ile uğraştığımızda "aynı şey” ile çalışmıyoruz Aynı konular değildir bunlar Peki matematiğin konusu nedir? Şöyle yanıtlayabiliriz: Bir kavramlar sistemidir İşte bu bizi idealar teorisine götürür: Duyularımızla kavrayabileceğimiz şeylerin ötesinde (tebeşir, mü?*rekkep, kağıt, karatahta, vb) anlayacağımız fakat duyularımızla kavrayamaya-cağımız şeylerin, yani daire, üçgen vb gibi kavramların bulunduğunu söyleyen bir teori Fakat bu matematiksel ideaların varlığı o kadar kesin midir? Sadece karatah?*tadaki tebeşir değil midir var olan, bu ideaların yerine? Peki, teneffüste kara?*tahtayı sildiğimizde matematiksel idealar yok mu olur? Bu mantıklı görünmü?*yor Ya da matematik sadece "içimizde" mi var olur? Öyle, bir matematik der-sindeki 30 öğrencinin tümü birden, kimi ağır kimi hızlı düşünürken aynı şeyi, örneklendirirsek Pythagor teoremini, nasıl öğrenebilir? Matematik, basit bir bi?*çimde içimizde olamaz Matematik, dikkatimizi yöneltebileceğimiz ve üzerine düşünebileceğimiz bir şey olmalıdır Matematiğin doğruları, evrensel bir biçim?*de geçerlidir; yani herkes için geçerlidir Nitekim konudan bağımsızdırlar Böyle basit soru ve argümanlar, bize büyük oranda Platon'un idealar teori?*sine tekabül eden bir şey bırakır: Daire ve üçgen gibi idealar duyularımızla kavranamazlar; aklımızla idrak edilebilirler (Duyularımızla kavrayabileceğimiz) belli birtakım daire ve üçgenler tekabül eden ideaların kolayca bozulan temsil?*leri gibidir Değişebilen temsillerin aksine idealar evrensel ve değişmezdir İde?*alar düşüncelerimizdeki bir şey de değillerdir Objektif olarak var olurlar; ev?*rensel olarak geçerlidirler Yine yanıtı anlamak için soru sorma ve argüman yo?*lunu kullandık Bunun gösterdiklerinden biri şudur: Eğer evren "ikiye bölün?*müş" olsaydı, yani eğer iki varlık formu olsaydı- duyularımızla ve idealarla kav?*radığımız şeyler- evrensel biçimde geçerli olan bir ahlak felsefesi için zemini za?*ten hazırlamış olurduk Böylece, bir biçimde iyinin objektif bir şey olduğunu-yani bir idea formuyla- söylemenin nasıl mümkün olduğunu açıklamış olduk |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletİDEALAR VE İYİLİK Bir önceki kısımda özellikle matematiğe bakarak ontolojik bir soru sorduk-Var olan nedir? Fakat Platon'un idealar teorisini diğer başlama noktalarıyla da anlaşılır kılabiliriz Eğer "iyi davranış nedir?" diye sorarsak bunu bir örnekle izah etmek zor olmayacaktır; buzlu bir gölde boğulmak üzere olan bir kişiyi kurtarma örneğini verelim Davranışın iyi tarafı nedir? Buzda kayıyor oluşunuz mu? Buzdan aşağıya bir merdiven sarkıtmanız mı? Merdiveni çekmeniz mi? İyi?*yi işaret edemez ya da göremeyiz Duyularımızla kavrayabileceğimiz bir şey de?*ğildir Yine de davranışın iyi olduğundan eminizdir Neden? Çünkü, Platon'a gö?*re, bu davranışı iyi olarak anlamamızı sağlayan iyi davranışlar hakkında, önce?*den bir (idea) vardır Sorabiliriz: Kavram nedir? Bu, göreceğimiz gibi ihtilaflı bir felsefî sorudur (bkz , Ortaçağdaki "tümeller" hakkındaki tartışma) Şu şekilde basitleştirebiliriz bunu: John'un atından bahsettiğimiz zaman işaret edebileceğimiz belli bir attan, mekan ve zamanda idrak edilebilir bir fenomenden bahsetmiş oluruz Eğer diğer taraftan, attan, cinsine ait özellikleri bakımından bahsediyor?*sak bu halde at kavramından bahsediyoruz diyebiliriz Bu kavram için farklı dillerde farklı sözcükler vardır: pferd, hest, cheval, hesturvh Platon devam ediyor Kavramların - örnekte geçen at kavramı ya da pferd, hest vb gibi kelimele?*ri kullanırken kastettiğimiz veya atfettiğimiz anlamın - kendi altlarına konmuş olan belirli nesnelerle ilişkili olarak bağımsız bir varlıkları vardır Buradaki belirli nesneler, türlerin örnekleridir: At Bu yolla anlaşılan kavramlara Platon, idealar adını verir Eğer, Kara Güzel ve Düldül adındaki atlardan bahsediyorsak neden bahsettiğimiz aşikardır Kara Güzel ve Düldül İşaret edebileceğimiz ve dokunabileceğimiz bir şey Fakat 'at' kavramı, ahırda veya merada bulabileceğimiz bir şey değildir; işaret edemeyiz, bakamayız, dokunamayız Eğer dilbilimsel ifadelerin sadece var olan bir şeyi ima ettiklerinde anlamı olduklarını söyleyen bir anlam teorisiyle çalışıyorsak;4 müteakip sonuç şudur ki at sözcüğü bir şeyi ifade etmelidir Bu "bir şeyi" duyularımızla algılayamayacağımıza göre, bu algılanamaz bir şey olmalıdır; yani at ideası Öyleyse at ideası var olan bir şey olmalıdır, onu zaman ve mekanda algılayamasak dahi Bu gibi argümanlar, idealar teorisini anlaşılır kılmaya hizmet ediyor Bu türlü argümanlar ikiye bölünmüş bir dünyanın inşasını öneriyor; yani bir dünya ki, iki esas farklı yolla bölünmüş: İdealar olarak ya da duyularımızla algılayabilece?*ğiniz şeyler olarak İdealar --------- algılanabilen şeyler Bu düalizm, büyük ölçüde Parmenides ve Pythagorcular'da bulunan ayrıma tekabül eder Bizim için şu önemli bir nokta ki; bu ontolojik ayrım evrensel ahlakî siyasî normların nasıl mümkün olduğunu açıklamaya yardım eder: iyi (ahlakî - siyasî normlar) idea formuyla var olur Eğer ideaların alışıldık yorumu?*nu sürdürürsek şunu söyleyebiliriz ki; idealar zaman ve mekanda var olmazlar, var değillerdir, yok olmazlar Değişkendirler Kara Güzel doğar, büyür ve ölür Fakat at ideası aynı kalır Bu aynı zamanda iyinin de, bir idea olarak, değişmeden aynı kalacağı anlamına gelir; insanlar takip etse de, etmese de; insanlar hakkında bilgi sahibi olsa da, olmasa da Bir başka deyişle Platon, bu vesileyle ahlak ve siyasetin, insan fikirleri ve adetlerinin çeşitliliğinden tamamen bağımsız olan katı esasları bulunduğunu gösterdiğini düşünmektedir Sonuç olarak, idealar teorisinin ahlakî - siyasî norm ve değerler için, mutlak ve evrensel bir biçimde geçerli olan bir dayanağı tahkim ve takviye ettiği söylenebilir Daha son?*ra göreceğimiz gibi, mutlak ve evrensel bir biçimde geçerli olanın nasıl müm?*kün olabileceğini açıklayan başka teorik girişimler de olmuştur, Kant'ınki gibi Bu soru genellikle felsefenin devamlı problemlerinden biri olmuştur İdealar teorisi perspektifinden şu iki kısımlı ayrımı elde ediyoruz İdea değişmeyen (ahlaki siyasi iyilik) -------- = ---------------------------------------- Algılanabilen şeyler değişen (adet ve düşüncelerin çeşitliliği) |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletEROS VE EĞİTİM Platon, ideaların ve algıların dünyasının eşit olduğunu kastetmiyor, ideaların daha değerli olduğuna inanıyor: İdealar idealdir Bu bakış açısı Platon'un fel?*sefesinin, örnek olarak Romantik dönem şairlerine verdiği manevi ilham bakı?*mından Önemli olmuştur6 İdealar, ideal olduğundan onlar için çaba gösterme?*liyiz Platon bu ideallere olan-özlemin bize bahşedilmiş olduğuna inanır Bu Pla?*tonik Erostur: Sürekli artan bir güzel, iyi ve doğru imgelemine olan özlem Sonuç olarak, insanoğlu için algıların dünyası ve ideaların dünyası arasında hareket ettirilemez, aşılamaz bir engel mevcut değildir İnsanlar, bu iki dünya arasında dinamik bir gerilim halinde yaşarlar: Duyusal idrak dünyasında belli davranışların diğerlerinden daha iyi olduğunu görürler Algıların dünyasındaki bu iyi ideası ışığı, bizim iyi ideasına ilişkin geçici ve mükemmel olmayan bir idrak kazanmamızı sağlar İyi ideasının daha açık bir temsilini aradığımızda ay?*nı zamanda, algıların dünyasında iyi ve kötü arasında ayrım yapmaya daha faz?*la muktedir oluruz İyi ve kötüye ilişkin algıların dünyasında ne ile karşılaşaca?*ğımızı daha iyi anlamaya çalıştığımızda ise, iyi ideasını tasavvur etmeye daha iyi muktedir oluruz Bu şekilde, ideaların tasavvuru (teori) ve duyusal dünya?*nın deneyimi (pratik) arasındaki süre giden bir değiş - tokuş (diyalektik) ile bir biliş sürecimiz olur İşte bu iyi ideası, hayatta neyin iyi olduğuna dair idrakimi?*zi nasıl geliştireceğimizi gösterir Felsefe, bu tarzda ebedî idealarla ilişkisinde olduğu kadarıyla evrensel hayat durumumuzla ilişkili olduğu kadarıyla da somut olur Felsefe, aynı za?*manda bilgi ve eğitimdir Bu eğitim süreci, yukarı idealara doğru (ışık) ve aşa?*ğı algılanabilen şeylere doğru (gölgelerin dünyası) durmaksızın bir yolculuktur Böylece, iddia edildiği gibi, Platon'un sırf hakikat için hakikatin peşinde oldu?*ğunu bir solukta iddia edemeyiz Hakikat, idealara vukufiyet ile burada ve şim?*di olan yaşam durumumuza vukufiyet arasında gidip gelerek kısmi olarak elde edilir; idealara yeterli ölçüde vukufiyet elde eden bir kişi bu vukufiyet ile dünyayı aydınlatmak üzere geri dönecektir Felsefecilerden idealara pasif bir biçimde tıpkı bir hücredeki münzevî gibi yukarıdan bakmaları değil, bu vukufiyet topluma rehberlik etmeleri beklenir |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletİDEALAR TEORİSİNE BAZI İTİRAZLAR İdealar, zaman ve mekândan bağımsız bir biçimde var olurlar Mekan -zaman yüklemleriyle tarif edilemezler, tıpkı 7 rakamının renk yüklemleriyle tarif «dilemeyeceği gibi Diğer taraftan algılanabilen şeyler mekân ve zamanda bir biçimde idealara katılırlar Mekandaki algılanabilen daireler üzerindendir ki da?*ire ideasını hatırlarız Fakat eğer ideaları duyularımızla algıladığımız şeylerden radikal bir biçimde farklı olarak anlarsak, ki böylece idealar mekân - zaman ve değişime uygulanan yüklemler ile tarif edilemezler, değişebilen algı nesnelerin mekan ve zamanda idealara nasıl katılabileceklerini açıklamak zorlaşır Bu bizi idealar teorisinin temel bir problemine götürür Burada idealar teorisinin eleştirisini yapmayacağız Daha önce bahsettiğimiz gibi Platon'un bizatihi kendisi ilk eleştirmendi Sadece iki itirazı göstereceğiz: 1- "Adalet" ve "kötü" gibi terimler idealara birer göndermedir Fakat idealar idealdir de Öyleyse şu paradoksla karşılaşıyoruz: "Kötü" bu tür terimlere bir örnektir; bundan dolayı "kötü" terimi bir kötü ideasına atfolunmalıdır Fakat, diğer taraftan, kötü bir ideal değildir ve sonuçta bir kötü ideası var olamaz 2- İdealar değişmez ama duyusal şeyler değişebilir İdealar teorisi duyusal şeyleri ideaların kopyaları olarak görür Fakat nasıl olur da değişebilen duyusal şeyler değişmez olan ideaların kopyaları olabilirler? Mantıksal bir problemle karşılaşmıyor muyuz? Eğer bu iki faktör, idealar ve duyusal dünya, tam karşıtlar olarak tanımlanırsa birbiriyle herhangi bir ilişkileri |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletİDEALAR VE BÜTÜNLÜK İdealara vukufiyet ile burada ve şimdiki yaşam durumuna vukufiyet arasın?*daki dinamik eğitimsel etkileşim üzerine bahsettiklerimiz Platon'un ideaların dünyası ve duyuların dünyası arasında mutlak mantıksal bir ayrım yaptığını iddia etmenin şüpheli olduğunu gösteriyor Ayrıca çeşitli ideaların gökteki yıldız gibi birbirinden ayrı olduğunu iddia etmiyor İdealar bir bütün oluşturmak için bağlanmışlardır birbirlerine Örnek olarak, Devlet'te Platon adil davranışın ne olduğunu ele almıştır Diyalog, adil denilen farklı fikirler ve davranışları gös?*teriyor Tüm bu farklı olgu ve imgelere adil denilebildiğinde, Platon'a göre, bu?*nun nedeni adalet ideası olan bir ideaya katılıyor olmalarıdır İşte bu ideadır ki bu farklı örneklerin adil diye tartışılmalarını mümkün kılar Fakat bu, Platon'a göre, adalet ideasını ayrı bir biçimde anlayamayacağımız anlamına da gelir Adalet ideası kendinin ötesinde bir şeyi işaret eder; bir taraftan bilgelik, cesa?*ret ve itidal gibi erdemleri zira adalet bunlar arasındaki doğru uyumdur diğer taraftan iyi ideasını İşte bu, ideaların birbiriyle örülü olmasıdır Sonuç olarak bir idea hakkında doğru bilgimiz olamaz İdealara vukûfiyet; bağlantılara, bütünlüklere vukufiyettir Bunu uç bir noktaya götürürsek; doğru bilginin "her şey" hakkında doğru olduğunu söyleyebiliriz Fakat bu tür, bütüne, idealara tüm iç ilişkileriyle bera?*ber bir vukûfiyet insanoğlu tarafından nadiren kazanılabilir Biz sadece eksik bütünlüklere ya da, daha sarih bir biçimde, eksik ve geçici bütünlüklere ulaşa?*biliriz zira idealara vukûfiyet, devamlı bir gidip gelme haliyle başarılır kısmen olgu ve idealar arasında aşağı ve yukarı doğru kısmen belirli ideaların diğerle?*rine olan devamlı üstünlüğü (transcendence) ile ki böylece bütünlüğe asla ulaşılamaz Bu yorumun temelinde, şunu söyleyebiliriz ki iyi ideası (Bir ideası) diğerlerinin arasında bir ideayı temsil etmez, iyi ideası idealar arasındaki haki?*ki ilişkileri simgeler İdealar arasındaki bu ilişki gerçekliğin hakiki esasıdır; du?*yularımızın bize bildirdiği belirli olguları destekleyen temel kalıptır Bu devam?*lı olarak üstün gelen bütüncülük (holizm) veya diyalektik Platon felsefesinin özüdür denilebilir |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletANALOJİLER Devlette Platon, idealar teorisini izah etmek için üç analoji gösterir: "güneş analojisi", "bölünmüş hat analojisi" ve "mağaradaki mahkumlar analojisi" Kısa?*ca, "güneş analojisi" güneşin iyi ideası ile karşılaştırılabileceğini gösterir: İyi ideası sadece düşüncenin erişebileceği dünyada ne ise; güneş, duyusal dün?*yada ona tekabül eder İyi ideası gibi, güneş kendi dünyasında egemendir Tıp?*kı güneşin ışık vermesi gibi, iyi ideası da hakikat ışığı verir Dahası tıpkı gözle?*rin gün ışığında görmesi gibi akıl da hakikatin ışığında anlar Akıl bizi iyi ideasına bağlayan yetidir, tıpkı gözün bizi güneşe bağlayan duyusal organ olması gi?*bi Fakat göz, ya da görme yetisi, güneşle özdeş değildir, tıpkı aklın iyi ideası ile özdeş olmadığı gibi Güneş kendisi de dahil olmak üzere tüm şeyleri bize görü?*nür kılandır Aynı şekilde iyi ideası, kendisi de dahil olmak üzere tüm diğer ideaları aklımız için anlaşılır kılar Bundan başka, iyi ideası sadece bir anlaşılırlık hali değil, aynı zamanda diğer idealar için bir var olma durumudur- tıpkı güne?*şin sadece bizim eşyayı görme yetimizle alakalı bir durum olmayıp bunların varlığıyla da alakalı bir durum olduğu gibi "Bölünmüş hat analojisi" (diyagrama bakınız), bilme yetimizin farklı aşama?*larda gerçekleştiğini gösterir İlk olarak, duyusal (sensory) şeylerin bilgisi (BC) ve sadece düşüncenin onaylayabileceği bilgi (AC) arasında bir ayrım vardır Fa?*kat duyuların bilgisinin içinde sanı (conjecture) (BD gölgelerin, görüntü ya da kopyaların bilgisi) ve kanaat (conviction) (DC bu görüntü ya da kopyaları mey?*dana getiren şeylerin bilgisi) arasında bir ayrımımız vardır Buna mukabil, du?*yusala hasrolunmayan bilginin içerisinde dikkatli akıl yürütme (CE verili önkabullerin bilgisi) ile idrak (insight) (EA akıl görüntülerin desteği olmaksı?*zın, sadece idealarla düşündüğü zaman prototiplerin bilgisi) arasında bir ayrım vardır Kısaca, algılanabilen bilginin alanında, idealar dünyası bilgisinin alanın?*da dikkatli akıl yürütme (CE) ve idrak (EA) arasındaki ayrıma denk düşen, zan (BD) ve kanaat (DC) arasında bir ayrım vardır D A -------- Ü | Ş | İdrak Ü | N E -------- C | E | Dikkatli akıl yürütme | ----- C -------- D | U | Kanaat Y | U D ---------- L | A | Zan R | B ---------- "Mağaradaki mahkumlar analojisi" de, algılanabilen dünya hakkındaki bilgi?*miz ile idealara ilişkin elde ettiğimiz idrak arasındaki ilişkiyi göstermeye hizmet eder Bir mağaranın içinde mahkumlar sadece mağaranın arkasındaki duvara bakar şekilde bağlı bulunuyorlar; arkalarında bir ateş ve ateş ile mahkumlar arasında bir takım nesneler, bir taraftan diğer tarafa, mahkumların önündeki duvara gölgeleri düşecek şekilde taşınıyor Bu hareket eden gölgeler mahkumlarca gerçeklik olarak algılanır Eğer bu mahkumlardan biri serbest kalır ve bu gölgelere neden olan nesneleri görürse, gerçeklik sandığı şeyin aslında gerçek nesnelerin sadece görüntüleri olduğunu anlayacaktır Dahası, eğer bu mahkum gün ışığına çıkıp güneşi görürse, güçlenecektir ve eğer mağaraya dönüp gör?*düklerini anlatırsa, duvardaki gölgeleri izleyen diğer mahkumlar tarafından çok az bir ihtimalle ciddiye alınacaktır Bu analoji, idealar teorisinin ana noktaları?*nı gösterir "Bölünmüş hat analojisi"yle uyum içinde görülen "mağaradaki mahkumlar analojisi"nin, bizim bilgi hiyerarşisinde zandan idrake doğru yani gölgelerin dünyasından gün ışığına doğru nasıl çıkabileceğimizi ve sonuçta güneşin ken?*disini görebileceğimizi anlattığı söylenebilir Sonuçta, Platon'un idealar teorisi sadece ontoloji -varlık teorisi- değil epistemolojidir de -bilgi teorisi-: Algılana?*bilen şeyler ve sahip olduğumuz fikirlerin çoğu değişken ve kusurludur Bu bilgi mükemmel bilgi değildir Biz sadece bizatihi kendileri değişmez ve mükem?*mel olan ideaların objektif bilgisine, episteme, sahip olabiliriz Fakat duyusal deneyimlerimiz ve dil bilimsel bir biçimde formüle edilen temsillerimiz üzerine düşünerek aşağı doğru bu objektif bilgiye ulaşabiliriz zira idealar bir biçimde bizim temsillerimiz ve algılanabilen şeylerin "altında" yatan şeylerdir, örnek olarak adil davranışlar ideası çeşitli iyi davranışlar ve adil davranışlara ilişkin telakkilerimizin "altında yatar" İşte bu, daire ideasını doğada algıladığımız çe?*şitli kusurlu dairelerin ardında yakalayabileceğimizi göstermesine benzer şekilde adil bir davranış ideasını çeşitli dil bilimsel olarak formüle edilmiş adil davranış telakkilerimizin ardında bulabiliriz Nitekim, gündelik dilimizin kav?*ramsal analizi sadece dil bilimsel analizden öte bir şeydir: Gündelik ortak dili?*mizin kavramsal analizi bizi idealara vakıf olma noktasına götürür Algılanan dünyanın bilgisine ilişkin bir durum olan kavramlar ve duyulur şeyler arasındaki bağıntı mümkündür; çünkü kavramlar ve duyulur şeylerin idealarda ortak kökenleri vardır Böylece, idealar bizim algılanabilen olgulara ilişkin ku?*surlu bilgimizi dahî mümkün kılar |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletEĞİTİM VE TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Sokrates, erdemin kesin bir biçimde bilgi olduğunu ve bir şekilde öğrenilebileceğini söylemiştir İnsanlarla konuşarak ve onları düşünmeye sevk ederek erdemli olmalarını sağlayabiliriz ve böylece doğru davranışı arayacaklardır; bunu takiben, mutlu olacaklardır Platon bu teze, doğru bilginin iyi ideanın bil?*gisi olduğunu ekler Fakat Platon'un insanların erdem olan bilgiyi elde edebileceklerine olan inancı Sokrates'inkinden daha azdır Bunu idealar teorisinin bir sonucu olarak görebiliriz: İdeaları anlamak güçtür İdeaların bilgisini elde etmek, disiplin ve çalışmakla birlikte iyi entelektüel kabiliyetler gerektirir Böyle?*ce çoğu insan idealara yeterli vukufiyet elde edemeyecektir Sonuç olarak bu insanlar, kendiliğinden erdemli olup iyi ve mutlu bir yaşam süremeyecektir Ni?*tekim, idealara vakıf olan ve tanım olarak erdemli olan azınlık, diğerlerine doğ?*ru yolda liderlik etmelidir İnsanların doğru olanı bulma kabiliyetlerine olan bu şüphecilik Platon'un Atina demokrasisinin çöküşü deneyimine tepkisinde de görülebilir: Dostluk duygu?*larının un ufak oluşu, sofistlerin gelenek eleştirisi ve Sokrates'in demokratlarca idamı Platon bir anti-demokrat olur: İnsanlar kendi kendilerini yönetemezler Yeteri kadar erdemli ve yeterli değillerdir "Uzmanlar" yönetime gelmeli, birlik ve sadakati sağlamalıdır Böylece Platon kendini Atina demokrasisinin köşe taş?*larından biri olan insanların yeterliliği inancına karşı konumlandırır Özetlersek Platon, sağlıklı bir şehir-devlette iktidarın yeterli olanların elinde olması gerektiğine inanıyordu; halkın ellerinde değil, yetersiz ve kanunsuz mutlak bir hükümdarın elinde değil Bu, herkesin eşit haklara sahip olduğu ve şehir-devlette kabiliyetlerine göre yer alabildiği evrensel bir eğitim sistemiyle başarılabilir Devletin büyük bir kısmı Platon'un ideal eğitim sistemini açıklamasına ayrıl?*mıştır Ana noktalar şöyledir: Eğitim devletin sorumluluğu altındadır ve tüm çocuklar soy ve cinsiyete bakılmaksızın eşit muamele görür Bu çocuklar on ya?*şından yirmi yaşına kadar aynı eğitimi alır Önemli dersler jimnastik8, müzik ve dindir Gençler için amaçlar güçlü ve muntazam bir vücut, güzelliğin takdiri ve itaatin gelişimi, fedakarlık ve sadakattir En iyi öğrenciler yirmi yaşında seçilirler Otuz yaşına kadar diğer dersleri (özellikle matematik) alırlar Sonra başka bir eleme yapılır ve en iyi öğrenciler otuz beş yaşlarına kadar beş yıl süreyle felsefe okurlar Daha sonra on beş yıl boyunca pratik yaşamın işleriyle başa çıkmayı öğrenmek üzere dünyaya açılırlar Kırk yıllık eğitim, talim ve deneyi?*min ardından elli yaşlarına vardıklarında bu dikkatlice seçilmiş kişiler, elit dev?*letin liderleri olurlar İyi ideası, olayların bilgisi ve pratik deneyime vakıf olmuş?*lardır artık İşte şimdi Platon'a göre, kesinlikle yeterli ve erdemlidirler Ve bu yeterli elit, artık toplumun diğer üyelerini yönetmek üzere tüm yetkilerle dona?*tılmışlardır Birinci elemede kalanlar; zanaatkarlar, işçi ve tüccar olurlar Bir sonraki aşamada seçilenler idareci ve asker olurlar Böylece eğitim sistemi, üç toplumsal sınıf üretmiş olur tik olarak yetkiyle birlikte yeterlik sahibi hükümdarlar vardır, sonra, idare ve askeri savunmayla iştigal edenler gelir; en son olarak da, toplum için gerekli ürünleri yapanlar vardır: (1) Hükümdarlar, (2) idareciler/as?*kerler, üreticiler Buradaki önkabul insanların farklı olduğudur Eğitim sis?*teminin işlevi bu farklı tipteki insanları dikkatlice ayırmak ve toplumda ait ol?*dukları yerlere yerleştirmektir Platon metaforik olarak bazı insanların altın, bazılarının gümüş, bazılarının ise demir ve bakırdan yapıldığını söyler Platon ayrıca üç sınıfı, toplumdaki üç işlev ve üç erdemleriyle karşılaştırır: |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devletsınıf / meslek işlev erdem ------------------------------------------------------------------------------------------- hükümdar (filozoflar) yönetmek bilgelik idareciler (koruyucular) idare etmek cesaret üreticiler (işçiler) üretmek ölçülülük ------------------------------------------------------------------------------------------- Platon, tüm insanların eşit ölçüde iyi olduklarına inanmaz Herkesin siyasi lider olacağı da yoktur Devlet eğitiminin ve terbiyesinin her erkek ve kadının toplumda doğru yere yerleşmesini ve toplumda donanımlarının en iyi olduğu işlevi görmelerini sağlayacağına inanır Bilgelik hüneri olanlar yöneteceklerdir Cesaretli olanlar devleti savunacaklardır Ve ölçülü olanlar toplumun ihtiyacı olan yiyecek ve diğer nesneleri üreteceklerdir Her kişi en iyi donanımı olan işi yaptığında ve tüm toplumsal işlevler en iyi yolla yerine geldiğinde (Platon'a gö?*re) toplum adil olacaktır: Erdem ve adalet, bahsedilen üç erdemin arasında ahenk olduğu zaman bulunur Adalet, cemiyetle bağlantılı bir erdemdir; diğer üç erdemin arasındaki ahenktir: 1 bilgelik 2 cesaret - adalet 3 ölçülülük Bu idealin toplumun sadece teorik ve ahlakî talepler perspektifinden düşü?*nülmediğini belirtmekte fayda var Adil bir toplum, ihtiyaçların karşılıklı olarak tatmin edildiği bir toplumdur: Bilgeler düşünür, cesurlar savunur ve işçiler üretir Farklı kişilerin farklı kabiliyetleri (erdemleri) ve bundan dolayı toplumda farklı işlevleri olduğu için birbirlerini tamamlarlar ve böylece doğal ihtiyaçların yani Platon'a göre şehir - devlette doğal olan ihtiyaçların karşılanmasına herkes katılmış olur Burada, bir iş bölümü ve sınıf ayrımı teorisinin tohumlarını görebiliriz Platon iş bölümü ve ticareti, teorisine sadece doğa ya da daha büyük bir güç tarafından topluma bahsedilmiş bir şey olarak dahil etmez, aynı zamanda işbölümü ve sınıflara bölünmeyi etkililik ve kabiliyet temelinde meşrulaştırmaya girişir Bunu şu şekilde gösterebiliriz: Platon, işbölümünü etkililik zemininde kurar: Eğer herkes gıda, ayakkabı, elbise, ev vb gibi ihtiyaçlarını şahsen giderseydi bu verimsiz olurdu Uzmanlaşma tüm taraflar için daha iyi sonuçlara izin verir Bir meslekte sabit kalarak ayakkabıcı, duvarcı, heykeltıraş, idareci, vb olarak kişi daha ileriye gidebilir ve birçok farklı meslekte çalıştığında yapabileceğinden daha yüksek bir standardı başarabilir Uzmanlaşma mükemmelleşmeyi getirir İlke olarak, eğer tüm insanlar aynı kabiliyetlere sahip olsalardı durum böyle olurdu Fakat insanların farklı kabiliyet ve becerileri olduğunu düşünelim: iş gücünün her kişinin en iyi olduğu işi yapabilmesine imkân sağlayacak şekilde uzmanlaşması daha da önemli hale gelir Mesleki uzmanlaşma ticaretle bağlantılıdır Ayakkabılar ayakkabıcıdan çiftçiye pazarlanır; yemek ise çiftçiden ayakkabıcıya Tek tek mesleki gruplar birbirlerine bağımlıdırlar Daha önce bahsedildiği gibi Platon, üç ana mesleki grup tayin eder - üreticiler, idareciler, hükümdarlar - ve grup farklı görevleri ifa eden alt gruplara sahiptir Her biri, birbirini öngören farklı meslekler arasındaki işbölümü daha büyük bir verimlilik yaratır Bu temelde, toplumdaki gerekli görevlerin eşit derecede önem?*li olduğunu söylemeliyiz Fakat Platon, bazı görev ve mesleklerin niteliksel ola?*rak diğerlerinden daha yüksek olduğuna da inanıyordu Tefekkür, idareden da?*ha yüksek bir yere sahiptir, idare ise üretimden Bu niteliksel olarak farklı gö?*revler her kişinin kabiliyetleri üzerinde temellenmiştir ki bu kabiliyetler söz konusu görevlere tekabül edecek şekilde niteliksel olarak farklıdır İyi toplum?*da her kişi en yeterli olduğu işi yapar ve bu yüksek görevler ile yüksek kabili?*yetler ve alelade görevler ile alelade kabiliyetler arasında bir muvafakat olduğu anlamına gelir Gerçekte toplumdaki birinin yeriyle alakalı farklılıklar doğuş?*tan gelen farklılıklardır Platon'a göre toplumsal farklılıklar, ahlakî olarak ve ka?*biliyete göre temellenmiştir Sınıflar ve mesleki işlevleri arasındaki ahenkli et?*kileşim, âdil devletin niteliklerini belirleyen bir şeydir Sonuç olarak esas politik erdem, adalet, işbölümü ve toplumsal tabakalaşma tarafından öngörülür |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletİKTİDAR VE YETERLİLİK Platon'un, böylece modelini başarmış olduğu düşünülebilir: İktidar ve yeterliliğin uzlaştığı ideal bir toplum Bu toplum "bir iple asılı duran" piramit gibidir, ip hükümdarlar ve iyi ideası arasında varolan görünmez bağdır ve bu bağ bozulamaz; zira iyi ideasına vukufiyet kuvvetli bir biçimde hükümdarlarla irti?*batlıdır Platon bu anlamda iktidar ve yeterlilik arasındaki ilişki üzerine orta?*ya attığı problemi teorik olarak çözse bile, hâlen bu eğitim ve çocukları yetiş?*tirme sisteminin ihtilaf ve egoist fikir ayrılıklarına karşı korunmalı olup olmadığından şüphe ediyordu Yetersizliğin yanında bu, Platon'un muhakkak bir biçimde zamanının dejenere Atina demokrasisini bekleyen tehlike olarak gördüğü şeydi Platon'un bulduğu çare iki üst sınıf için, yani politik gücü olanlar için, özel mülk ve aile yaşamının kaldırılmasıydı Düşünme biçimi şöyleydi: Zengin?*lik ve aile yaşamı öz çıkarın müsebbibidir ve bu da genel çıkarla çatışabilir Ai?*le yaşamı üyelerini "hususileştirir" Zenginlik kıskançlık ve ihtilafa neden olur Bunların ikisi birden toplumda cemaat şuurunu zayıflatır Platon ekonomiyi siyasî bir problem olarak görmeyi yeğledi: Malların eşitsiz dağılımı, çoğuna ve azma sahip olanlar arasında büyük bir ayrım, toplumun istikrarını tehdit eder Dahası, ekonomik çıkarları olan siyasetçiler genel çıka?*rın aksine davranabilirler Platon öyle inanıyordu ki şehir-devlet çeşitli araçlarca desteklenmeliydi; örnek olarak yeterli hükümdarlar (eğitim), cemiyete sadakat (özel mülk ve hükümdarlar için aile yasağı), kendi kendine yeterlilik (nüfus ve ülke toprakları arasında denge) ve bir savunma gücü Platon ve çoğu Yunanlı için, polis ve oikos temel kavramlardır: Şehir - devlet ve hane halkı Cemiyette iyi yaşamın temeli yaşam döngüsü ve onun doğal sınırları içerisinde genel hane halkının uzun süren ve ahenkli devamlılığıdır Bu nedenle hane halkının hassas bir biçimde gözetilmesi önemlidir12 Bununla şehir - devlet ne artan ne de azalan bir nüfusa sahip olmalıdır; yasalarda 5040 sakin (hane halkı) ve ne eksik ne fazla, kendi kendilerine yetecek genişlikte topraktan bahseder Bu anlamda Platon siyasî ve ekolojik düşünüyor - bu tür modern terimleri kullanmamızın bir mahzuru yoksa Siyasî yön üretimi yönetir, üretim siyaseti değil ve nüfusun kendine yeterlik sınırını aşmasına yol açan değişim ya da büyüme hoş görülemez Pekâlâ ürünlerde artış biçiminde biyolojik bir büyüme ve iyi yaşamın daha iyi gerçekleşmesi biçimin?*de insani büyüme vardır Platon'un bütün politik felsefesi, her şeyden önce, her bir kişi için insanî büyümeyi başarmayı amaçlamaktadır, yani şehir - devlette iyi yaşam ve uyumlu dostluk, meslekî ve toplumsal sınıflarda örgütlenir Şu halde egoizm, ahlakî bir hatadan öte bir şeydir Platon'a göre İnsan olmanın ne olduğuna ilişkin temelli bir yanlış anlamadır Egoistler öz - çıkar ile genel çıkarın aynı şey olduğunu anlamamışlardır; toplum kendi kendine yeterli olan bir bireyin dışında bir şey değildir; fakat kişi daima cemiyetin bir parçası?*dır Egoist ayaklarını kovaya sokup, bir ağaç gibi büyüyeceğine inanan aptal gi?*bidir (bizim benzetmemiz) İnsan varoluşunu tamamen yanlış anlamıştır Bir başka deyişle, egoizm ve diğer gamlık birey ve toplum arasında bir ayrımı ön?*görür ve bu tam da Platon'un inkâr ettiği bir ayrımdır: Toplumu ve bireyi iki ayrı kendi kendine yeten unsur olarak görmek bir hatadır; insanoğlu ve toplum ayrılamaz bir biçimde iç içedir Sonuçta bireyin arzuları ve topluma karşı ödevleri arasında varsayılan ayrım bir yanlış anlamadır Platon'a göre Kişinin arzu?*ladığı şey iyi bir toplumun talep ettiği şeyle aynıdır: Mesleklerin adil ayrımına göre gerçekleşen işbölümü ile uyum halinde kişinin en iyi kabiliyetlerinin gerçekleşmesi, kişinin gerçek ihtiyaçlarının tatmini İdeal devlette çok az özgürlük olduğundan şikayet edenler kendileri için iyi olanın ne olduğunu yanlış anlamışlardır; şöyle ki, özgürlük, kişinin kendi yaşamını gerçekleştirmek için özgür?*lüktür ve kişi, kendi yaşamını ancak toplum içinde gerçekleştirebilir Platon'un sisteminin temel insan haklarını ihlal ettiğinden şikayetçi olanlar, hakların diş veya saç gibi insanların toplumdan bağımsız bir biçimde sahip oldukları bir şey olmadığını anlamamışlardır Haklar, insanların toplum içindeki rol ve işlevleriyle bağlantılıdır Fakat yine de Platon'un düşüncesinde, rahatsız edici derecede otoriter bir taraf yok mu? Belki de var, belli bir anlamda, Platon'u literal olarak değerlendirir ve onu çağdaşımız gibi düşünürsek Böyle değerlendirdiğimiz takdirde, O'nun otoriterciliği, diğerlerinin yanında yeterli vatandaşlar yaratmak için ihtiyaç hissedilen eğitim sistemi önerisinde ortaya çıkar Bu eleştiride O, devlet teorisindeki öngörülere ilişkin hiçbir tartışmaya müsaade etmez İlkeleri, yerleşik bulunan insanlara rasyonel biçimde tartışma imkânı sunmadan öngörülmüştür Böylece özgür ve eleştirel düşünme engellenmiş bulunmaktadır Platon'u savunmak gerekirse, şunu söyleyebiliriz: O, muhtemelen hiçbir zaman böyle ideal bir devleti Syracuse'ta bile kurmayı amaçlamadı- sadece bir idealdi bu, ütopyaydı Dahası Platon'un, kendi felsefesini tartışmak konusunda bizim bu?*rada iddia ettiğimiz kadar isteksiz olduğu şüphelidir Bilakis, Platon'un diyalog?*ları onun kendi düşüncesini tartışmak konusundaki kabiliyet ve şevkine şahit?*lik eder Sonuç olarak Platon, bizim ima ettiğimiz kadar otoriter biri değildir Platon'u, günümüz siyasal ideolojileriyle ilişkili olarak konumlandırmak ya da O'nu komünizm veya faşizm ile bağlantılı olarak tartışmak güçtür Keli?*menin en makul yorumuyla Platon'un ideal devletinin, sosyalist olduğuna inan?*manın zor olduğunu söylemeye gerek yoktur Platon'u, "kurulu düzenin destek?*çisi" olmak anlamında muhafazakar olarak anmak cazip görünüyor Ancak, bu sadece formel bir tanımdır; zira Platon'un muhafaza etmek istediği şey Yunan şehir-devletidir, örnek verecek olursak, asillerin ya da kapitalizmin çıkarları de?*ğil Fakat Yunan şehir-devletiyle ilişkili olarak dahi Platon'u muhafazakar ola?*rak adlandırmak güçtür Zira o geleneğin eleştirmeyen bir hayranı değildir Eleştirmekte ve neyin korunmaya değer olduğunu, neyin korunabileceğini sormaktadır Bu anlamda bir radikaldir; yani "rasyonel eleştiri temelinde kurulu düzeni değiştirmeyi istemektedir" Fakat bu yine de yalnızca formel bir tanım?*dır Bu tür radikalizmin ne anlama geldiği her bir vakada kurulu düzenin ve rasyonalitenin kriterlerinin ne olduğuna bağlı olacaktır Belki de Platon'u, Siyasal Sağın bir radikali (rechts-radikat) olarak adlandır?*mak doğru olacaktır: Aklı, geleneğin üzerine yerleştiren (radikal) fakat çoğu ge?*leneğin sınavı geçtiğine ve böylece geleneğin akla uygun olduğuna ("sağ-kanat") inanan kişi Fakat bu etiket de şaşırtıcı olabilir Rechts-radikal ifadesi iki savaş arası dönem Almanya'sında belli eğilimler için kullanıldı; ancak gelenek ve akıl, Hitler'in Berlin'i ve Platon'un Atina'sında aynı şey değildi Yasalar ve Devlet Adamı çalışmalarında Platon, ideallerinin gerçekleşmesinin önüne daha fazla zorluk çıkarmaktadır "Bir sonraki en iyi devleti" savun?*maktadır Herkesin özel mülk edinmesine ve aile yaşamı hakkına müsaade eder Toplumun yasalarca yönetilmesine de müsaade eder Ayrıca en iyi çözümün yani en iyi hükümetin monarşi (yeterlik) ve demokrasinin (halk kontrolü) birleşimi olduğunu söyler Bu değişimlerin varacağı nokta, Platon'un Deulefie yaptığı gibi, mümkün olanı, gerçekleşebilir olanı ve sadece ideal olmayanı da vurgulayan Aristo'dur |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletERKEK VE KADIN Platon'un ideal devlette kadının yerine ilişkin görüşü, onun biyolojik ile kültürel arasındaki ve özel (oikos) ile kamusal (polis) arasındaki ilişkiye ait görü?*sünü açıklamaya yardımcı olacaktır Platon, kadınlar ve erkekler arasında geniş kapsamlı bir eşitliği savunur Zamanının Yunan toplumundaki kadınların düşük konumu göz önünde bulundurulduğunda bu kayda değerdir Platon bu görüşe sahipti; zira erkek ve kadınlar arasındaki biyolojik farklılıkların her bir kişinin toplum içinde ifa etmeye muktedir olduğu görevler sorunuyla ilgisiz olduğunu düşünüyordu: Kadınların çocuk doğuruyor oluşu kadınların ev işi yapıp, erkeklerin kamusal ödevler îfa ettiği toplumsal cinsiyete dayalı bir işbölümünü meşrulaştırmaz İşte bu temeldedir ki Platon ilk kadın hakları savunucularından biri olarak görülmüştür Zamanının gelenekleriyle ters düşerek, erkek ve kız ço?*cukları için eşit eğitim fırsatı, kişinin donanımı olduğu mesleğe atanmada eşitlik, toplumsal ilişkide eşit fırsatlar, herkes için eşit yasal ve siyasî haklar konu?*larını savunmuştur Bununla birlikte Platon'un modern çağdaki (Bkz Locke'tan Mill'e) anlamda genel ve bireysel hakları savunduğu düşünülmemelidir Platon'a göre bu haklar, kişinin toplumdaki yeriyle bağlantılıdır Platon'a göre insanoğlu, öncelikli olarak ruhsal bir varlıktır ve fakat aynı zamanda entelektüel ve siyasal bir varlıktır da Biyoloji onun insanlık görüşünde daha az merkezî bir yer alır Nitekim biyolojik temelli bir işbölümü ve hiyerar?*şiyi desteklemez Bu O'nun radikal bakış açısını açıklıyor Neden kadınlar da er?*kekler kadar kamusal ödevler ifa edemesinler? Bununla birlikte bir eşit haklar teorisyeni olarak Platon tablosu biraz hafifletilmelidir Başka bir yerde Platon, zamanı için tipik olan, kadınları aşağılayan bir bakışı dillendirecektir Platon'un iki cinsiyete ilişkin tartışmasındaki bu küçümseme düşünüldüğünde, O'nun aslında kadınlar ve onların alanından, yani çocuk doğurma ve ye?*tti nesillerin kontrolü alanından korktuğu iddia edilmiştir Burada, yeniden üretim ve toplumsallaşma alanlarında, doğa ve özel yaşamın hükümranlığı vardır Bu alan rasyonel kontrolün erişiminin ötesindedir İşte bu yüzdendir ki kontrol altında tutulmalıdır; kamusal yaşam her yeri kapsamalı, özel yaşam ise ortadan kaldırılmalıdır Özel mülk, tekeşlilik ve biyolojik ebeveyn ile çocukları arasında hiçbir bağ olmayacaktır Her şey kamusal ve yaygın olacaktır Platon'un bir tür feminist olduğu görüşüne gelince, O'nun toplumda kadın ve erkeklere eşit sta?*tü verdiği doğrudur, ancak bu öncelikli olarak O'nun, kadınların geleneksel alanlarını ortadan kaldırmaya teşebbüs etmesinden kaynaklanır Hakikatte Pla?*ton, kadınlara baskı uygular zira sanki kontrol edilemez bir kuvvet gibi onlardan ve özel alan içerisinde çocukları ve gençleri şekillendirme güçlerinden kor?*kar Biz, Platon'un toplumsal cinsiyet problemlerine ilişkin görüşüyle alakalı yorumlardan hangisinin en iyi olduğuna karar vermeyeceğiz En azından şu kesindir ki Platon, kamusal yaşamı özel yaşamın üzerinde konumlandırır; tıpkı akıl ve eğitimi, biyolojik doğanın üzerine yerleştirdiği gibi |
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal Devlet |
08-23-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Platon - İdealar Teorisi Ve İdeal DevletPlaton'un diyalogları, O'nu edebiyatta bir klasik haline getirmiştir O sadece bir filozof değil, bir şairdir aynı zamanda Deha'nın da yazarıdır Platon, öteden beri pek çok sanatçı ve şaire (özellikle de Romantik dönemde) ilham kaynağı olmuştur Sadece saf formların filozofu, matematiksel filozof ve yaşama ilişkin dinî tavrından dolayı ruhsal güçler filozofu olarak değil; Muses18 ve sanat filozofu olarak da görüldü Bununla birlikte Platon, siyaset felsefesinde sanat ve sanatçıya karşı bir hayli şüpheciydi îdeal devlette, sanatlara karşı katı bir sansürü ve uyum sağlamayacak olan sanatçıların ihracını destekliyordu Nasıl oluyor da tüm bunlar birlikte duruyor? Platon'a göre sanatların sahip ol?*duğu bu muğlak rolün ardında ne var? Nedenler sayısız Burada ve herhangi bir yerde yorumdan kaynaklanan problemler olduğunu baştan söyleyerek şu analizi yapabiliriz: İlk önce şunu not etmeye değer ki Platon, Aydınlanmadan beri modern za?*manlarda yaygın olduğu şekliyle doğru, iyi ve güzel ya da bilim, ahlak ve sanat-arasında açık bir ayrım yapmamıştır Modern zamanlarda l 'art pour l 'art, "sanat için sanat" sloganını buluyoruz; zira sanat ahlakî ve siyasal kaygılardan uzak ve bağımsız bir şey olarak görülüyor Modern bir perspektiften bakıldığında sana?*tın sadece sanatsal kıstaslarla ele alınması gerektiğini; iyi veya doğru mu, ya?*rarlı veya yıkıcı mı diye sorulmaması gerektiğini söylemek anlamlı oluyor Bir sanat yapıtı ahlakı ya da doğruyu yüceltmese dahi büyük bir sanat ürünü ola?*bilir! Fakat doğru, iyi ve güzel arasındaki böylesi katı bir ayrım Platon'a göre makul değildi Bilakis O, ideaların birbiriyle bağlantılı olduğunu söylüyordu: İdealar gibi, iyi ve güzel de iç içe geçmiştir Güzel iyiyi işaret eder, iyi de güze?*li Sanat ahlaktan ayrı tutulamaz Ahlak felsefesi ve estetik birbirinden ayrıla?*maz Bir taraftan bu sanatçıların toplum için önemli olarak görüldüğü anlamı?*na gelirken, diğer taraftan, Platon'un sanat (lar)a karşı ahlakî olarak nötr kala?*mayacağı anlamına geliyor Platon'un sanat görüşünü etkileyen idealar teorisiyle bağlantılı bir başka nokta daha vardır Bu teoriye göre idealar, doğru gerçekliği temsil eder Duyusal idrak dünyasındaki şeyler, bir biçimde ideaların yansımalarıdır Bu şu anlama geliyor: Bir ressam, geyik çizdiğinde bir bakıma kopyanın kopyasını yapar İlk olarak bir geyik ideamız var, daha sonra duyusal idrak dünyasındaki pek çok geyik var, son olarak bu idrak edilebilen geyiklerden birinin resmine sahi?*biz Şu halde sanat ikincil değere sahip, hatta üçüncül; kopyaları kopya ediyor! Bu anlamda hakikat perspektifinden düşünüldüğünde sanatın çok yüksek bir kıymeti olmaz Kopyalama ya da taklit fikri Platon'un sanat görüşünde temeldir İdrak edilebilen şeyler idealırın kopyalarıdır, sanat yapıtları ise idrak edilebilen şeylerin kopyalarıdır Fakat idealar idrak edilebilen şeylerin ve neticede idrak edilebilen şeyleri kopya edilen sanat yapıtlarının da idealleridir Şu halde sanatçılar ideaları kopyalamaya girişmelidirler Platon'un felsefesi göz önünde bulundurulduğunda bu engellenemez bir taleptir Taklit olarak sanat teorisi (Yunanca: mimesis) sonuçta bir hakikat talebiyle bağlantılıdır; önce sezilir ger?*çeklikle ilgili olarak, sonra Platon'a göre hakiki gerçeklik olan ideal gerçeklikle fakat insanoğlu, yaşam boyu eğitim sürecinde duyusal idrak dünyasındaki de?*neyim ve idealara vukûfiyet arasında salınır durur Bu, sanatçılar için de geçerlidir İşte bu Platon'a göre bir sanatçının sadece idrak edilebilen şeyler değil de "doğrudan bir biçimde idealardan esinlenebileceğim tahayyül etmenin ı olduğunu açıklar Sanatçı, böylece idealar için bir tür araç haline gelir Fakat bu da Platon'a göre muğlaktır zira sanatçılar, filozofların entelektüel rehberliğinden yoksundurlar; sonuçta, ilham alan sanatçılar, kendilerine ne olduğunun uygun bir anlatımını yapamazlar Şımarabilir ya da bu durumu tahrif edebilirler İşte bu yüzden filozofların kontrolüne ihtiyaç vardır, sanatçılar hemen, hemen doğrudan idealardan alınmış bir ilham gösterseler bile Devlette Platon farklı sanatçıların nasıl çalışacağına dair dikkatli talimatlar verir Şairler, mesela tüm cazibeleriyle fakat bağlayıcı hakikate olan mesafeli ilişkileriyle vukûfiyet sahibi olanlarca kontrol edilmelidirler: "Tanrılara yakılan dahilerin ve meşhur kişilere yazılan naatların devletimizde kabul edilebilecek tek şiir türü olduğuna dair inancımızda sebat etmeliyiz"20 Fakat bu "kalite kontrolü" sadece kelimelerle ifade edilen sanatlar için geçerli değildir Aynı ölçüde müziğe ve şarkıya, (Platon'a göre) doğrudan ruha giden sanat formlarına da uygulanır Nitekim Platon, kontrol edilemez tutku ateşini körükleyen ya da bir sarhoşluğa ninni olan müzik türünü reddeder Diğer herhangi bir sa?*nat gibi müzik, ruhun gelişiminin ve ahlakî karakterin güçlenmesinin bir parçası olacaktır Şiir gibi, adalet ideası da dahil olmak üzere, idealara vukufiyeti takviye etmelidir; düşünce ve duygularımızı bayağılaştırmamalı ya da birbirine karıştırmamalıdır Platon, bilhassa birliği vurgulayan bir filozoftur; bölünme ve ayrılmadan ziyade diyalektik birliktelik Birlik ve bağlılık bölenden önce gelir Şu halde Platon bir “holistir” Farklı alanlar ve görevler arasında bir ayrım yapmadığı için bu farklı alanların sunacağı özgürlüğü temin etmeye muktedir olamamıştır |
|