Peygamberimiz Neden Çok Evlendi? |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamberimiz Neden Çok Evlendi?SORU: Peygamberimizin (sav) zevceleri kaç tanedir? Çok evlenmesinin hikmeti nedir? Evliliğin iki ana gayesi vardır Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor 25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak "Muhammedül-Emîn" unvanını vermişlerdi Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır Müşrikler, amcası Ebu Talip'e gelip, "Yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim Ta ki, bu davadan vazgeçsin" dediler Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (asm) şu karşılığı verdi: "Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar 'vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem" Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter İkinci evliliği ise Hz Hatice'nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz Sevde ile olmuştur Hz Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır İlginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, Neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz Zira nesli, ilk eşi Hz Hatice'den devam etmiştir Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır Sadece Mısırlı Mariye'den İbrahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz Hatice'nin dışındaki evliliklerinde yoktur Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir Şayet Hz Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır Meselâ, Hz Sevde 53 yaşında ve dul Hz Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul Bir başka tarihî gerçek de şudur Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir İşte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır EZVAC-I TAHİRAT (TEMİZ EŞLER) OKULU Medine dönemi, İslâmî hükümlerin yoğun biçimde geldiği ve Resulullah tarafından ümmete öğretildiği dönemdir Erkek sahabeler Mescid-i Nebevi'de her zaman Resulullah'ı görüp, müşkillerini sorup cevaplarını alabiliyorlardı Neyi niçin ve nasıl yapacaklarını kolaylıkla öğrenebiliyorlardı Hanımlar için bu konu o kadar kolay olmuyordu Onların da soracakları öğrenecekleri vardı Bu maksatla hanımlar durumu Resulullah'a arzederek, kendileri için Hane-i saadettte haftanın bir gününü ayırmasını istediler Resulullah, onların bu teklifini kabul etti Ve hanımlar haftanın bir günü Efendimizle bir araya gelip, sorularını sorup dini ahkama dair cevaplarını alıyorlardı İşte hane-i Saadet, bir nevi hanımlar okulu olmuştu Özellikle Efendimizin hanımları bu okulun devamlı öğrencileri, bir manada öğretmenleri idi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç Raşit Küçük bu hususu şöyle dile getirir : "İslâmın hükümleri hem erkek, hem de kadın cinsini kapsayıcı niteliktedir Fakat sadece erkeklere ve sadece kadınlara yönelik hükümler de vardır Hz Peygamber genel hükümlerin veya erkeklerle ilgili hükümlerin öğretilmesi hususunda fazla sıkıntı çekmiyordu Çünkü onlar kendi cinsleriydi Kadınlarla ilgili ahkamın öğretilmesinde, yaşanmasında ve yaşatılmasında sorunlarının çözümü ve soruların cevaplandırılmasında kadınlardan faydalanmak mecburiyetindeydi Peygamber Efendimizin değişik yaş ve kabiliyetteki hanımları mümin hanımlar için bir eğitim-öğretim kadrosu niteliği taşıyordu Âdeta, evleri bir mektep, onlar da bu mektebin eğitimcileriydiler Peygamber Efendimizin vefatından sonra da bu durum canlılığını koruyarak, hatta artarak devam etmiştir" (1993, İzmir, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliği) Aslında Resulullah'ın Medine'de Mescid-i Nebevinin civarında bulunan okulu iki bölümden oluşuyordu Biri, erkek sahabelerden oluşan "Ashab-ı Suffe Okulu" Diğeri, hanımlardan oluşan, "Ezvac-ı Tahirat Okulu" Gerçekten, İslâmî hükümlerin doğrudan doğruya Resulullah'tan öğrenilip, ümmete ders verilmesinde Ezvac-ı Tahirat'ın haneleri bir okul, kendileri de o okulun hem daimî öğrencileri hem de öğretmenleri idiler Bu görev, yukarda da belirtildiği gibi, Efendimizin ahirete intikalinden sonra da devam etmiştir Suffe Okulunun önde gelen "Demirbaş bir talebesi" ve bütün hayatını hadislerin muhafazasına vakfeden, bu hizmeti yerine getirirken hafızasının kuvvetlenmesi için Resulullah'ın duasına mazhar olan Ebu Hureyre olduğu gibi, Ezvac-ı Tahirat okulunun önde gelen birinci talebesi de zeka, hafıza ve kavrayış gibi üstün kabiliyetlere sahib olan Efendimizin biricik eşi, Hz Aişe'dir Nitekim, "Muksirun" diye anılan en çok hadis rivayet eden sahabelerin başında 5374 hadisle Suffe okulunun baş öğrencisi Ebu Hureyre geldiği gibi, dördüncü sırada 2210 hadisle de "Ezvac-ı Tahirat Okulu"nun öncüsü Hz Aişe gelir SORU: Hz Peygamberin hanımları ve çok evliliği konusunda bilgi verir misiniz? HZ PEYGAMBER’İN HANIMLARI: 1 Hatice (r): Hz Peygamber’in (sav) ilk evlilik hayatı, Hz Hatice validemizle başlar Onunla evlendiğinde, Efendimiz’in yaşı 25, hanımının yaşı ise, 40’tır Yani aralarındaki yaş farkı, 15’tir Onun, Hz Peygamberin yanındaki yeri, diğerlerinden biraz farklıdır Risâletini tebliğde O’nun yanında olmuş, bütün insanların terk edip, O’nunla alay ettiklerinde O’na teselli vermiş, hattâ Hz Peygamber’e ilk vahiy gelmesi esnasında böyle bir şeyle ilk karşılaşmanın verdiği heyecanla ürpermesi karşısında hiç tereddüt etmeden şu gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözleri söylemiştir: "Sana müjdeler olsun! Allah’a yemin ederim ki, Allah seni hiçbir vakit utandırmayacaktır Çünkü sen, akrabana bakarsın, sözün en doğrusunu söylersin, işini görmekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin Fakire verir, kimsenin kazandırmayacağını kazandırır, misafiri en iyi şekilde ağırlarsın, Hak yolunda zuhur eden hâdiseler karşısında, halka yardım edersin" Bu nâdide kadın, aynı zamanda ilk Müslümanlardandır Vahyin nüzulünün onuncu yılında, hicretten üç sene önce vefat etmiştir Allah Resulü, Hz Hatice’nin ölümü karşısında bir hayli üzülmüştü Hz Peygamber’in amcası ve müşriklere karşı koruyucusu olan Ebu Talib ile kendisiyle sükûnet bulduğu eşi Hatice’nin vefatı gibi üzücü olaylar peş peşe geldiği için bu yıla, hüzün yılı denilmiştir Resulullah’ın bu evliliği 25 yıl sürmüş, İbrahim dışındaki bütün evlatları da yine bu nâdide kadından olmuştur Vefatı esnasında Resulullah’ın yaşı 50’dir Yani Hz Peygamber evlilik hayatının büyük bir kısmını ve aynı zamanda gençlik ve olgunluk yaşlarını, sadece ve sadece, kendisinden 15 yaş büyük olan bir kadınla geçirmiştir 2 Sevde binti Zem’a (r): Bu hanımı da ilk Müslümanlardandır Kocası Habeşistan’a yapılan hicretten sonra vefat etmiş olup, kimsesiz kalmıştı Efendimiz, onunla evlenerek, bu kalbi kırığın da, yarasını sardı; onu perişan olmaktan kurtardı ve ona enis oldu Zaten sadece Efendimiz’in nikahı altında bulunmayı düşünen bu büyük kadının, dünya adına istediği başka hiçbir şey de yoktu Ve Allah Resulü’yle evlendiğinde yaşı 55’ti Buradan da anlaşılacağı üzere, bu evlilikteki asıl amaç, kimsesiz ve yardımcısız kalan bir kadının elinden tutmak, emin bir yuvaya kavuşturmaktı 3 Aişe (r): Resulullah’ın bâkire olarak evlendiği ilk ve tek kadındır O, daha sonra halife olacak olan Hz Ebubekir’in biricik kızıdır Ayrıca, Hz Aişe çok zeki bir nâdire-i fıtrat ve nübüvvet dâvâsına tam vâris olabilecek yaratılışa sahip bir kadındı Evlendikten sonraki hayatı ve daha sonraki hizmetleri de göstermiştir ki, O muallâ varlık, ancak Nebî zevcesi olabilirdi Zira O, yerinde en büyük hadisçi, en mükemmel tefsirci ve en nâdide fıkıhçı olarak kendini gösteriyor, her yönüyle Hz Peygamber’i temsil etmeye çalışıyordu O’nun Hz Aişe ile evliliği, yanından hiç ayrılmayan, çektiği sıkıntılara beraberce katlanan, mağara arkadaşı Hz Ebubekr için en büyük bir mükâfat idi 4 Hafsa binti Ömer (r): Hz Hafsa dul bir kadındır Kocası Bedir Savaşı’nda şehid edilmiş bir mücahittir Kocasının vefatına üzülmüş, yalnız başına kalmıştır Babası Hz Ömer, kızını önce Hz Osman’a evlenmesi için teklif etmiş, ancak O kabul etmemiş, Hz Ebubekir’e teklif etmiş, O da kabul etmemiştir Daha sonra da duruma şahit olan Allah Resulü fazla beklemeden Onunla evlenmek istediğini bildirmiş ve evlenmiştir Bu evlilik de, zaruretlerin getirdiği bir evlilik olup, bununla o yüce insan Hz Ömer’in gönlü hoş edilmiş, kocasının ölümüne üzülen ve yalnız kalan birisinin bu yalnızlığı giderilmiştir 5 Zeynep binti Huzeyme (r): Resulullah (sav) Hafsa’dan sonra bu kadınla evlenmiştir Onun kocası da Bedir’de şehit edilmiş olan, Ubeyde b Hâris’tir Yalnız başına ve kimsesiz kalan bu mübarek kadının yaşı da 60’tır Bu kimsesizlik zamanında, kendisine yardım edecek bir ele şiddetle muhtaçtır Onu bu ihtiyaç içerisinde gören şefkat ve merhamet Peygamberi, onu da nikâhlayarak kendi kanatları altına almak istemiştir Zaten evlendikten iki yıl sonra da vefat etmiştir Altmış yaşındaki bir kadınla evlilikte dünyevî bir arzunun bulunması elbette mümkün değildir Bu evlilikteki tek gaye de, yalnız başına kalan birisine bir yardım eli uzatmaktan ibarettir 6 Ümmü Seleme (r): Bu da ilk Müslümanlardan olup, Habeşistan’a hicret edenlerdendir Daha sonra da Medine’ye hicret etmiş, çok sevdiği ve kendisine sıkıntılı hicret yolculuklarında arkadaşlık yapıp, yanından hiç ayrılmayan biricik eşini Uhud Savaşı’nda şehit vermiştir Yurdundan, yuvasından uzak, bir sürü yetimle, hayat külfetini yüklenmiş bu kadına, ilk şefkat elini, Hz Ebubekir ve Ömer uzatırlar Ancak o, bu talepleri reddederDaha sonra evlilik teklifini Resulullah yapar ve bu teklif kabul edilir Böylece yetimleri, sıcak bir yuvaya kavuşmuş, babalarının ölümünden duydukları üzüntüyü, Allah Resulü vesilesiyle unutmuş, hiçbir zaman gerçek bir babayı aratmayacak bir babaya kavuşmuş oldular Ümmü Seleme de Hz Aişe gibi dirayet ve fetaneti olan bir kadındı Bir mürşide ve mübelliğe olma istidadındaydı Onun için bir taraftan şefkat eli onu, himayeye alırken, diğer taraftan da, bilhassa kadınlık âleminin medyûn-u şükran olabileceği bir talebe daha ilim ve irşad medresesine kabul ediliyordu Yoksa, altmış yaşına yaklaşmış Resulullah’ın, bir sürü çocuğu olan, bir dul kadınla evlenmesini ve evlenip bir sürü külfet altına girmesini, başka hiçbir şeyle izah edemeyiz 7 Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) (r): Mekke’de küfrün bayraktarlığını yapan Ebû Süfyân’ın kızıdır Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarmaya muktedir Yüce Rabbimiz, gelecekte müminlerin annesi konumuna yükselecek bu kadına, İslâm’ın bidayetinde imanı nasip etmişti Mekke’nin zor şartlarında inancını yaşayamayınca, kocasıyla birlikte Habeşistan’a hicret etme mecburiyetinde kalmıştı Ancak bu esnada kocası önce Hıristiyan olmuş, sonra da ölmüş, Ümmü Habibe yalnız başına kalmıştı Allah Resulü durumu öğrenince Necâşi’ye haber göndererek, tek başına kalan bu hanımın kendisine nikahlanmasını istedi Durumu öğrenince fevkalâde sevinen Ümmü Habibe’nin nikahı, Necâşi huzurunda kıyılmış oldu Şayet Hz Peygamber böyle yapmayacak olsaydı, yalnız ve kimsesiz bu kadın, ya Mekke’ye dönecek babasının ve ailesinin şiddetli zulümleri karşısında dinini bırakacak, ya Hıristiyanlardan yardım dileyecek, ya da kapı kapı dilenip hayatını sürdürecekti Ancak bu evlilikle en güzel yolu seçmiş oluyordu Bu evlilik vesilesiyle, o gün için Müslümanların ve Peygamber’in azılı düşmanı olan Ebû Süfyan, inananlara yaptığı işkenceyi hafifletmiş, içinde Hz Peygamber’e karşı olan azılı kini birazcık dahi olsa dinivermişti Daha geniş dairede ise, Emevîlerle bir akrabalık te’sis edilmiş oldu ki, bu da onların Müslümanlığa girmelerini kolaylaştıran bir unsur oldu Bundan sonra Ebû Süfyan hâne-i saâdete rahatlıkla girip çıkma avantajına sahip olarak, Müslümanlığı daha yakından tanıma fırsatını bulup, sonunda iman dairesine girmiş oldu Açıkça görüldüğü gibi bu evlilikte de, kimsesiz kalan birinin yardımına koşup, onun elinden tutma, onun vesilesiyle Müslümanlara yapılan işkenceyi hafifletme ve azılı düşman biriyle akrabalık kurup, onun imana gelmesine vesile olma vardır 8 Cüveyriye binti Hâris (r): Müslümanlar, yapılan Müreysi gazvesinde galip gelmiş, pek çok ganimet elde edilmiş, bunun yanında 700 kadar da esir alınmıştı Esirlerin içinde, Benî Mustalik kabilesinin başkanının kızı olan Cüveyriye de bulunuyordu Cüveyriye, Hâris b Dırar’ın kızı idi Hâris, Mustalikoğulları Yahudilerinin reisi idi Cüveyriye önce Musâfi b Saffan’la evlenmiş, Musâfi, Müreysi Muharebesi’nde ölmüştü Cüveyriye, Hz Peygamber’e müracaat ederek hürriyete kavuşmayı talep etmiş, Resulullah da onun fidyesini bizzat kendisi vererek hürriyete kavuşturmuştur Babası gelip kızını götürmek isteyince, o Müslüman olarak Medine’de kalmayı tercih etmiş, bilahare de Resulullah ile nikahı kıyılmıştır Resulullah’ın bu evliliğinden sonra, Abdulmuttaliboğullarının hissesine düşen esirler salıverilmiş, diğer Müslümanlar da bu durum karşısında, Resulullah ile akrabalık bağı bulunan bir kabilenin insanları esir edilemeyeceği düşüncesiyle alınan bütün esirleri salıvermişlerdir Hz Peygamber’in bu evliliği de altmış yaşları dolayındadır Bu evlilikte O, önemli bir kabileyle akrabalık kurmayı hedeflemiş, pek çok esirin serbest bırakılmasını sağlamış, bundan da önemlisi pek çok Yahudi’nin İslâm’la şereflenmesine vesile olmuş ve kocası savaşta ölen, dolayısıyla İslâm’a ve Müslümanlara aşırı bir şekilde kinle dolu bir hanımı, şefkat kanatlarının altına alarak onu müminlerin anası mertebesine yükseltmiştir 9 Safiyye binti Huyey (r): Asıl adı Zeynep’tir O dönemde Arabistan’da reislere düşen ganimet hissesine Safiyye denilmektedir Bu kadın da Resulullah’ın hissesine düştüğü için Safiyye adını almıştır Ana-babası, Yahudilerin ileri gelenlerindendi Hatta babası Nadiroğullarının reisi, annesi de Kureyza oğullarının reisinin kızıydı Hayber Gazvesi’nde, babası, kocası ve kardeşi öldürülmüş, kabilesinden pek çok kimse esir alınmıştı Safiyye, İslâm’a karşı aşırı bir şekilde kin ve nefretle doluydu Savaş sonrası Resulullah onu kendi nikahına alarak, yumuşamasını sağlamış oldu Bu evlilikle de Yahudilerin önemli bir bölümüyle akrabalık kurulmuş, onların Müslümanlığı yakından tanımaları imkânı sağlanmış, düşmanların kötü bir kısım emellerinin, önceden bilinmesi kolaylaşmış ve Müslümanlığın sınırları bu vesileyle genişlemeye yüz tutmuştur 10 Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (r): Resulullah İslâm’a davet için etraftaki hükümdarlara mektuplar gönderiyordu Bunlardan birisi de Mısır hükümdarı Mukavkıs’tı Mukavkıs, elçiyi güzel bir şekilde karşılamış, Hz Peygamber’e birtakım hediyelerle birlikte iki de cariye göndermişti Yolda bu iki cariye, Müslümanlık hakkında malûmat sahibi olduktan sonra, İslâm’ı seçmişlerdi Bunlar Medine’ye varınca, Resulullah Mariye’yi kendisine almıştı Bilahare azad ederek, onunla evlenmiştir ki, oğlu İbrahim, işte bu hanımındandır Bu evlilik, bütün Mısırlılar üzerinde büyük bir te’sir icra etti Müslümanlarla Mısır’daki Bizanslılar arasında çıkan savaşta, Mısırlılar tarafsız kalmış, Bizanslılara arka çıkmamışlardır İşte bunun sebeplerinden birisi de, kendi milletlerinden olan bir kadının, Hz Peygamber’le evli oluşudur 11 Meymûne binti Hâris (r): Asıl ismi Berre olup, Resulullah tarafından Meymûne olarak değiştirilmiştir Hz Peygamber’in son evliliğidir Hudeybiye antlaşmasından bir yıl sonra Hz Peygamber’le Müslümanlar, Mekke’ye tavaf ziyaretine gitmişlerdi Bu sırada Peygamberimiz’in amcası Abbas, Allah Resulü’ne Meymûne’yle evlenmesini teklifi etti Zira Meymûne, Abbas’ın baldızı olup, nikah yetkisini ona vermişti Peygamberimiz de bu teklifi kabul buyurarak, onunla nikahlandı Bu durum karşısında Mekkeliler: "Demek ki, Muhammed hemşehrilerine hâlâ dostluk ve hayır duyguları besliyor" yorumunu yaptılar Bu evliliği yaptığında da Resulullah, altmış yaşları civarındadır Gayesi, yine dul kalan bir kadına yardım elini uzatma, Müslüman olduğu hâlde Mekke’de müşriklerin içinde kalan birini bu sıkıntıdan kurtarma ve Mekkeliler’e karşı bir jest yapma vardır 12- Hz Zeyneb bînti Cahş (ra) Hz Zeyneb, Peygamberlikten 20 yıl önce dünyaya gelmiş, Efendimizin hala kızı idi İlk iman edenlerdendir Asıl adı Berre idi Resulullah (asm) onu Zeyneb olarak değiştirmiştir Babası Beni Esed kabilesinden Burre, annesi Efendimizin halası Ümeyye binti Abdulmuttalib'tir O, Mekke'den Medine'ye ilk hicret edenler arasında yer aldı Medine'ye hicret ettiğinde bekardı Efendimiz onu evlâtlığı Zeyd b Harise ile evlendirdi Hz Zeyneb'in gerek Efendimizden önce Hz Zeyd'le evlendirilmesinde, gerekse daha sonra Efendimizin onunla evlenmesinde, diğer hanımlarından farklı, Cahiliyet Dönemi adet ve geleneklerini kaldıran hükümler ortaya çıkmıştır Peygamber Efendimizin evliliklerinde gerek o zamanın münafıkları, gerekse yeni zamanın dalalet ehli tarafından en çok dile dolanılıp itiraz edilen Hz Zeyneb'le olan evliliğidir Ayrıca çok önemli hükümlerin ortaya çıkmasına sebep olan bir evliliktir Bütün bu sebeblerle bu evliliğin nikâhı bir "akd-i semavi"dir yani bizzat Cenab-ı hak tarafından kıyılmıştır Cahiliyyet döneminde kölelik ve imtiyazlı sınıf kavramı en koyu biçimde yer etmişti Bunun ortadan kaldırılması ve insanların Allah katındaki üstünlüğünün sınıf, rütbe, ırk farklılığıyla değil, takva ile olacağı vurgulanmalıydı Bunun için en hassas konulardan biri olan evlilik ile bu yanlışın kaldırılması gerekliydi Efendimiz Zeyneb gibi asil soylu ve güzel bir kızı, kendi azad ettiği hizmetçisi Zeyd ile evlendirmekle bu alanda bir adım atmak istemişti Ancak toplumdaki yaygın kanaatlerin etkisiyle olacak ki, Zeyneb ve kardeşleri önce bu evliliği uygun görmediler Hür bir kadının, azatlı bir köle ile evlenmesi o günkü geleneğe uymuyordu Zeyneb, Resulullah'a, "Ya Resulallah, ben senin halanın kızıyım, ona varmaya razı değilim, üstelik ben Kureyş'liyim" diye görüşünü beyan etti Resulullah, Zeyd'in kendi yanındaki ve İslâmdaki değerini anlatıp, aslında ana baba tarafından asil ve soylu bir kimse olduğunu belirti Derken, Ahzab suresinin 36 ayeti nazil oldu: "Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" Bunun üzerine Zeyneb, "Ben Allah ve Resulüne asi olamam" diyerek bu evliliği kabul etti Fakat bu evlilik iyi yürümedi Aralarında samimî bir sevgi ve saygı oluşmadı Zeyneb, dindar ve Allah'tan korkan bir kadın olmasına rağmen, güzelliği, asaleti ile iftihar ediyor, azatlı bir köle olan kocasına iğneleyici sözler söyleyip tepeden bakıyordu Hz Zeyd, artan bu geçimsizliğe dayanamadı Efendimize müracaat ederek karısını boşamak istediğini söyledi Efendimiz çok müteessir oldu Çünkü bu evliliği isteyen bizzat kendisi idi Toplumun yanlış algılamalarını kırmak istiyordu Bu sebebten her defasında Zeyd'e "Karını tut, boşama" diyordu Ancak her şeye rağmen bu evlilik bir seneden fazla sürmedi Zeyd, sonunda karısını boşamak zorunda kaldı Aradan bir süre geçtikten sonra, sıra Cahiliyette yaygın bir başka yanlış adetin kaldırılmasına gelmişti Bu da evlâtlıkların, öz evlât gibi kabul edilmesi, dolayısıyla onların hanımları da babalıkların öz kızı hükmünde telâkki edilmesi yanlışı idi İslâm, evlâtlık kurumunu temelden değiştirmişti Ayet-i Kerime bu konuda gayet açıktı: “Onları, yani evlâtlıklarınızı babalarının ismine nisbet ederek çağırın Bu Allah katında daha doğrudur Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar zaten sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır” (Ahzab suresi, 5) Bu ayet nazil olduktan sonra Zeyd, artık Zeyd bin Harise diye babasına nisbet edilerek çağrılmaya başlandı Evlâtlığın kaldırılmasından sonra, evlâtlık hanımlarının da öz kız gibi olmadığı ortaya çıkmış oldu Ancak bunun bir örnekle de ispatlanması ve kökleştirilmesi gerekiyordu Bu da Hz Peygamberin, Hz Zeyneb'Ie evlenmesi ile mümkün olacaktı Ancak yerleşik bir adeti ortadan kaldırırken ortaya çıkacak fitne ve dedikodular Efendimizi düşündürüyordu Ama İslâmın getirdiği bu prensip, kesinlikle kendi üzerinde uygulanacaktı Bundan kaçınılamazdı Nitekim bu hususu Kur'an-ı Kerim şöyle dile getirir: "Hani Allah'ın iman nasib ederek ikramda bulunduğu ve senin de azad edip evlâtlık edinerek ikramda bulunduğun kimseye sen, 'Hanımını bırakma, Allah'tan kork' diyordun Sen o zaman, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi bildiğin halde, insanların dedikodusundan korkuyordun Halbuki Allah korkulmaya daha layıktır Sonra Zeyd o hanımla alâkasını kesince Biz onu sana nikahladık Ta ki evlâtlıkların boşadığı hanımlarla evlenmenin mü'minler için günah olmadığı anlaşılsın Allah'ın emri işte böylece yerine getirilmiştir"(Ahzab suresi,37) Bu ayetin nazil olmasından sonra, Hicretin 5 yılında, Zeyneb, 35 yaşında iken Efendimizle semavi bir akitle evlenmiştir Nitekim bu evlilik üzerine münafıklar boş durmadı "Muhammed, oğlunun karısının haram olduğunu bildiği halde, kendi oğlunun hanımını nikahladı!" demeğe başladılar Bunun üzerine Ahzab suresinin 40 ayeti nazil oldu: "Muhammed, hiçbirinizin babası değildir, O Allah'ın Resulüdür ve Peygamberlerin sonuncusudur Allah ise her şeyi hakkıyle bilir" Peygamberler ümmetleri için bir nevi baba hükmünde olup, onlara kendi babalarından daha büyük bir şefkatle baktıkları halde, bu neseb itibariyle bir babalık değildir İşte ayet-i kerime bu sebeble Peygamberlerin ümmetlerinden hanım almasının akla, ilme ve tabiata uygun düşmeyen bir durum olmadığını açığa çıkarıyordu Böylece İslâm, evlâtlıkla öz evlâd hukukunu birbirinden ayırıyordu Ancak bu adet o kadar köklü ve yerleşik idi ki, o gün müslümanlar arasında bile kimse böyle bir evliliğe cesaret edemezdi Bu yüzden o günkü münafıklar bu evliliği dillerine dolamış, çeşitli senaryolar üretmişlerdir Hatta bu evliliği Efendimizin haşa nefsaniyetine düşkünlüğüne delil göstermek istemişlerdir Hz Zeyneb'i daha önce bakire iken de tanıyan Efendimiz, onu Zeyd'le evlendirmeden önce de evlenebilirdi Buna bir engel yoktu Demek ki, bu evlilikte toplumda yaygın eski yanlışların düzeltilmesi ve yeni bir takım hükümlerin yerleştirilmesi gibi önemli hikmetler vardır Hz Muhammed Sav Hz Ayşe ile 9 Yaşında Evlendi Yalanı Hz Aişe validemizin evlilik yaşı Bu konuya değinmemizin amacı ne Hz Aişe'nin yaşını bahane ederek Efendimiz'e saldıran bahtsızlara, ne de kendi sınır tanımaz şehvetlerine buradan bir kılıf bulmaya çalışanlara cevap vermektir Tek amacımız bu konuda kaynaklarımız arasında var olan gerçekleri tespit edip, bunu sizlerle paylaşmaktır Bir ilim ve irfan abidesi olan Hz Aişe validemiz söz konusu olduğunda,genel kanı onun Efendimiz'le 6–7 yaşlarında nişanlandığı ve 9–10yaşlarında ise evlendiği yönündedir Bu kadar küçük yaşta evlenmesine yapılan itirazlara ise savunmacı bir üslup ile bölgeye has iklim şartlarının kız çocuklarının erken yaşta buluğa ermesi olarak gösterilir Gerçekte böyle midir? Sahi, Hz Aişe validemiz, Hücre-i Saadet'e gelin olarak geldiğinde 9–10 yaşlarında mıydı? Savunmaya ve gizlemeye ihtiyaç duymadan kaynaklarımıza müracaat ettiğimizde, Aişe validemizin gerçek yaşını bulmamız açısından elimizin altında onlarca delil olduğunu görürüz Gelin, yerimiz nispetinde bunlardan hiç değilsebir kaçına değinmeye çalışalım 1- Hz Aişe validemiz Efendimiz ile nişanlanmadan önce, Allah Resulü'nü Taif dönüşü himayesine alan Mekke'nin sayılı tüccarlarından biri olan Mut'im ibn Adiyy'in oğlu Cübeyr ibn Mut'im ile nişanlıydı Eğer HzAişe'nin 9 yaşında Efendimiz ile evlendiğini kabul edersek, 6-7 yaşında Efendimiz ile nişanlanmış olduğunu ve bu olaydan birkaç sene önce de Cübeyr ile nişanı bozduğunu söylemiş oluruz Böyle bir iddia ise HzAişe'nin Cübeyr ile nişanlandığında 5–6 yaşlarında olduğunu kabul etmek anlamına gelir ki, bununda açıklanacak hiçbir tarafı olmaz Ama biz biliyoruz ki, İslâm'ı davetin yankıları Mekke'de yayılmaya başladığında Mut'im: “Ben Muhammed'e inanan bir adamın kızını evime gelin olarak almam” diyerek nişanı geri atmış ve bu olaydan birkaç sene sonra da Efendimiz, Hz Aişe ile nişanlanmıştır 2- Diri diri kız çocuklarını toprağa gömen cahiliye Arapları genel itibari ile kız çocuklarının yaşlarını tutmazlardı Toplumun tüm kınamasına rağmen kızlarını gömmeyip onları büyütenler, çocukları buluğa erdiklerinde Daru'n-Nedve'de bir tören düzenler ve kızlarınınartık büyüdüğünü halka ilan ederlerdi Eğer bu uygulamayı esas alırsak, Hz Aişe'nin 9 yaşında evlendiği iddiasını, “9 yıldır ay hali görüyordu” şeklinde anlamak gerekecektir 9 yıldır âdet görmesi ve en az 9 yıl da ergenlikten önceki çocukluk dönemini dikkate alınca, Hz Aişe validemiz evlendiğinde en az 18 yaşlarında bir genç kız olduğu anlaşılacaktır 3- Hz Aişe validemiz yıllar sonra Mekke'nin ilk dönemlerinde inen bir sûre olan, Kıyamet Sûresi'nin iniş zamanı sorulduğu zaman: “Ben Mekke'de sokaklarda oynayan bir çocuk iken Kıyamet Sûresi'nden şu ayetler nazil oldu” diye cevap vermesi, onun yaşını tespit etmemiz açısından önemli bir işarettir Bu sûrenin Nübüvvetin 3 ya da 4yılında nazil olduğunu hatırlarsak, Aişe validemizin de oyun oynayacakve dile getirilen sûreyi aklında tutacak bir yaşta olması gerektiğinide dikkate alırsak; o günlerde en az 6–7 yaşlarında olması icap edecektir Hz Aişe'nin Efendimiz ile evliliğinin Nübüvvetin 13yılında gerçekleştiğini hatırlarsak, demek ki; bu evlilik Kıyamet Sûresinin nazil olmasından yaklaşık 10 yıl sonra olduğunu kabul etmek zorunda kalacağız Böyle olunca da Aişe validemizin evlendiği zamanyaşının en az 17 ya da 18 olduğu anlaşılacaktır 4- Birçok tarihi kaynak Aişe validemiz ile ablası Esma arasındaki yaş farkının 10 olduğunu söylerler Hicretin 73 yılında 100 yaşında vefat etmiş olan büyük İslâm kadını Hz Esma hicret sırasında 27-28 yaşlarında idi Eğer o bu yaşlarda idiyse ve Aişe validemizden de 10 yaş büyük idiyse, demek ki Hz Aişe'de hicret sırasında 18 yaşlarında idi 5- Bugün hadis kitaplarımızda yer alan ve Hz Aişe validemizin Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı rivayetler, onun yaşını tespit edebilmemize yardımcı olacak niteliktedir Bunlardan birkaçına değinirsek, mesela; Risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir ölçü olarak kabul gören Fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke'de dilenirken gördüğünü söylemesi; Mekke'nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resûlü'nün sabah-akşam kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz Ebû Bekir'in de Nübüvvetin 5 veya 6 yılında Habeşistan'a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması; ilk defa namazın ikişer rekat farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekata çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekat olarak bırakıldığını ifade etmesi gibi rivayetler onun yaşı konusunda bize ipuçları verecek niteliktedir 6- Hz Aişe validemizin doğum tarihindeki ihtilafların bir benzeri vefat tarihinde de görülmektedir Ama biz bazı detayları ve rivayetlerarasındaki ilişkileri dikkate alırsak, onun Hicri 58 yılda, 74 yaşlarında vefat ettiğini kabul edebiliriz Eğer o 74 yaşında vefat etti ise, Efendimiz'den sonra 48 yıl dul olarak yaşadı ise, Allah Resulü ile evliliği de 9 yıl sürdü ise; demek ki, Aişe validemiz,Efendimiz Daru'l-Beka'ya hicret ettiğinde 26, evlendiğinde ise 17–18 yaşlarında idi (Çeşitli kaynaklardan derledim ve düzenledim) |
|