Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akımlar, felsefi

Felsefi Akımlar.

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Akımlar.




Pragmatizm Nedir?

Düşüncelerin, politikaların ve önerilerin değerlerinin yararlılıkları, işlerlikleri ve uygulanabilirlikleri ile belirlenmesi ilkesine dayanan görüş20 yüzyılın ilk çeyreğinde özellikle ABD de etkili olmuştur Eylemin öğretiden, deneyimin sabit ilkelerden önce geldiğini, düşüncelerin anlamlarının sonuçlarından, doğruluklarının da doğrulanabilirliklerinden elde edildiğini savunur

Pragmatistlere göre bir düşünce, yaşamımız için elverişli olduğu sürece doğrudurİyidir yerine doğrudur diyebiliriz; çünkü bu iki kavram birbirinin aynıdır Doğru sözcüğü inanç alanında iyi olduğunu ispat eden her şeyin adıdır Doğru olan, belirli sebepler ölçüsünde aynı zaman da iyidir Bizim için neye inanmak doğru olurdu? desek bu söz şu anlama gelir: Neye inanmak zorundayız? Bu sorunun karşılığı şudur: İnanılması bizim için daha iyi olan şeye inanmak zorundayız Şu halde, bizim için daha iyi olan ile bizim için daha doğru olan arasında hiçbir başkalık yoktur Pragmatizm doğruyla iyiyi birleştirmektedir Yani Erdem yaşayışımız için elverişli olduğu sürece, pratik fayda sağladığı hallerde doğrudur Her şey pratik fayda ölçüsüne vurulmalıdır Her şey pratik faydaya göre değerlendirilmelidir

Onlara göre doğru düşünce pratikte doğrulanabilen düşüncedir Bir düşüncenin gerçeği, ona yapışık hareketsiz bir özellik değildir Gerçek düşüncenin başına gelen bir şeydir Bir düşünce kafamızda dururken doğru olamaz Ancak doğru hale gelebilir, olaylar yüzünden doğrulaşır Onun gerçekliği geçer hale girmesiyle olur Benim için bir şeyin herhangi bir zaman için faydası olabilir, ama başka bir zaman o şey faydama değildir

Pragmatistler dünyanın nesnel gerçekliğine gözlerini kapamışlardır Gerçek, kendi yararımıza belirlenmekle özneldir



Septisizm Nedir?

Her tür bilgi savını şüpheyle karşılayan ve bunların temellerini etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen tutum Şüphecilik felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış felsefe, bilim ve özellikle dinde birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır

Antikçağda Thales ten beri ortaya atılan felsefesel açıklamalarının çokluğu doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir Antikçağ Yunan, bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür Protagoras her şeyin ölçüsü insandır Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir Üşüyen için rüzgâr soğuk, üşümeyen için soğuk değildir Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir der Demek ki herkes için gerekli kesin ve mutlak bir bilgi edinmek sonsuzdur Protagorasın şüpheciliği göreli şüpheciliktir

Şüphecilik Elis li Pyrrhon la birlikte okullaşır Bilgi sorununu sistematik olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhondur

Descarteste bir şüphecidir Onun şüpheciliğine yöntemli şüphe denir Descartes, şüpheciliği kesin bilgiyi buluncaya kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamında bir yöntem olarak kullanmıştır

Pyrrhon, Platon ve Aristoteles okulları arasında bir karşıtlığı sezmiştir ve bu karşıtlığı daha sonra Stoa ve Epikuras okullarında derinleşmesini izlemiştir Bu gözlemleri Pyrrhona felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır

Pyrrhon un şüpheciliği bu temel maddede açıklanabilir

1) Nesnelerin gerçek yasası kavranılmaz

2) Öyleyse nesneler karşı tutumuz yargıdan kaçınma olmalıdır

3) Ancak bu tutumlardır ki ruhsal dinginlikle ulaşabilir

Pyrrhoncular için gerçek mutluluk budur



Rasyonalizm Nedir?

Aklı bilgini temel kaynağı ve sınanabilirlik ölçüsü olarak kabul eden akım Bilginin duyu verilerine dayalı deneylerden kaynaklandığını ileri süren (ampirizm) deneycilik karşıtıdır Dünyanın akılsal bir düzen içerisinde bir bütün olduğu, parçaların mantıksal zorunlulukla birbirine bağlı olduğunu, dolayısıyla da yapısının doğrudan kavranabilir olduğu görüşüne dayanır Başlıca esir kaynağı matematiktir

Rasyonalizm, akla dayanır ve akıl dışı olan her şeye karşı koyar Rasyonalizm bütün insanlarda doğuştan değişmez bir akıl bulunduğunu bu aklın da özsel, tümel, deney dışı gerçeklik taşıdığını ileri sürer

Rasyonalizm en açık biçimiyle bilgi felsefesinde dile getirilir Buna göre bazı bilgilerin kaynağı apriori ya da deney öncesi ussal sezgileridir Bilgi bu sezgilerin anlık tarafından kavranmasıyla ortaya çıkar İnsan düşünme yetisiyle kavradıkları duyu verilerini aşan nesneler ya da tümeller ve bunların bağlantılarıdır Her tümel bir soyutlamadır ve duyulara değilse de düşünceye açıktır Mantık ve matematiğin tümü ile başka pek çok alanın bazı bölümleri bu tür bilginin kapsamına girer Rasyonalizme göre zihnin ulaşabileceği en önemli ve kesin bilgi türü olan apriori bilgi hem zorunlu (başka bir yoldan elde edilmesi imkânsız) hem de evrenseldir Rasyonalizm etik ve din alanlarında da insanın düşünme yetisine öncelik verir Buna göre iyiyle kötünün ayırt edilmesinde sonul yargı duygu, gelenek ya da insan bilgisinin kaynağı vahiy değil, insanın doğal yetileridir


Diyalektik Nedir?

Diyalektik kısaca hareketin mantığı veya hareket içindeki eylemciler için sağduyu mantığı olarak belirtilir Diyalektik tezin ve antitezin çatışması sonucu açığa çıkan sentezdir Hayat diyalektik bir süreç yaşar Devinimsel hareketlilik, kendini somut ve soyut tüm alanda gösterir

Hepimiz biliriz ki nesneler hareketsiz kalmazlar, değişirler Ama diyalektikle çelişkili olan ve kapitalist toplumun bağrına gömülü formel mantık adlı bir başka mantık daha vardır Belki de bu yöntemin içeriğini tarif etmekle başlamak gerekli

Formel mantık özdeşlik yasası na ( A = A , yani şeylerin kendilerine eşit olduğuna ve birbiriyle belirli ilişkiler içinde olduğu düşüncesine dayanır Özdeşlik yasasından temel olarak türemiş diğer yasalar da vardır; örneğin (A), (A)ya eşitse,B ye veya C ye eşit olamaz

Görünüşte bu düşünce yöntemi sağduyuya uygun gelebilir Aslına bakılırsa bilimin gelişmesinde ve bugünkü toplumu yaratmış olan sanayi devriminde çok önemli bir alet, çok önemli bir araç olmuştur Örneğin matematiğin gelişimi ve temel aritmetik formel mantığa dayanmaktadır Formel mantığı kullanmadan bir çocuğa çarpım tablosu veya toplamayı öğretemezdiniz Bir bir daha iki eder, üç etmez Aynı şekilde, formel mantığın yöntemi mekaniğin, kimyanın, biyolojinin vs gelişimine temel oluşturmuştur

Örneğin 18 yüzyılda İskandinav biyolog Linnaeus, bilinen tüm bitki ve hayvanlar için bir sınıflandırma sistemi geliştirdi Linnaeus tüm canlıları sınıflara, takımlara, familyalara ayırdı, buna göre insan, primatlar takımında, hominidler familyasında, homo cinsinde yer almakta ve homo sapiens türünü temsil etmektedir

Sınıflandırma sistemi biyolojide çok önemli bir ileri adımı simgelemiştir İlk defa bitki ve hayvanların gerçek anlamda sistematik incelemesini ve hayvan ve bitki türlerini karşılaştırmayı mümkün kıldı Ama formel mantığa dayanmaktaydı Homo sapiens in Homo sapiens e eş olduğuna; muska domestica nın (adi ev sineği) muska domestica ya eş olduğuna; solucanın solucana eş olduğu düşüncesine dayanmaktaydı Başka bir deyişle sabit ve katı bir sistemdi bu Bu sisteme göre bir türün başka bir şeye eşit olması mümkün değildi; aksi takdirde bu sınıflandırma sistemi tamamen çökerdi

Aynı durum Dalton un atom teorisinin büyük bir atılım yarattığı kimya için de geçerlidir Dalton un teorisi maddenin atomlardan oluştuğu ve her bir tip atomun sadece kendisine benzediği yani şekil ve ağırlık yönünden sadece o elemente özgü olup diğer hiçbirinde bulunmadığı fikrine dayanıyordu

Dalton dan sonra yine katı formel mantığa dayalı az çok katı bir element sınıflaması yapılarak bir hidrojen atomunun hidrojen atomu, karbon atomunun karbon atomu vs olduğu ileri sürüldü Ve eğer herhangi bir atom başka bir şey olabilseydi, modern kimyanın temeli olan bu sınıflandırma sistemi tamamen çökerdi

Artık formel mantığın yönteminin birtakım sınırları olduğunu görmek önemlidir Formel mantık gündelik hayatta yararlı bir yöntemdir ve nesneleri tanımlamada faydalı kestirimler yapmamızı sağlar Örneğin, Linnaeus sistemi hâlâ biyologlar için faydalıdır, ama özellikle Charles Darvin in çalışmalarının ardından bu sistemin zayıf yönlerini görebiliyoruz

Darwin, örneğin Linnaeus sisteminde ayrı türler olarak ayrı isimler verilen bazı bitkilerin gerçekte birbirine çok benzediğine dikkat çekti Aynı şekilde, aynı isim altında bulunan ve aynı bitkinin varyasyonları olduğu ileri sürülen diğer bazı bitkiler de birbirinden çok farklıydı

Yani Charles Darwin in zamanında bile Linnaeus sistemine bakıp bir yerlerde bir sakatlık var demek mümkündü Ve tabii ki, Darwin in kendi eseri ilk defa bir türden başka bir türe geçmenin mümkün olduğunu söyleyen evrim teorisi için sistematik bir temel oluşturdu Darwin in diyalektik süreci kendi kendine iflas etti Darwin in kendi kendine iflas etmesi bile, bazı uyanık kişileri; insanları kandırmaktan vazgeçirmedi Darwin in evrim teoremini baz alarak, sanki dünya darwinizim üzerine kurulmuşçasına dinsel teoremlerle insanlara sözde bilim öğretenler, aslında yaptıklarının kendi kendine çökmüş darwinizimi değil; kendi ideolojilerini darwinizim kanalıyla öğretmeye çalışıyorlar

Ve bu Linnaeus sisteminde büyük bir boşluk doğurdu Darwin den önce gezegenimizin üzerindeki tür sayısının tamı tamına Tanrının ilk altı günde yarattığı tür sayısına tabii Nuh Tufanında telef olanlar hariç eşit olduğuna ve bu türlerin bin yıllar boyu değişmeden kaldığına inanılıyordu Ama Darwin değişen türler fikrini üretti ve böylece sınıflandırma yöntemi kaçınılmaz olarak değiştirilmek zorunda kalındı

Biyoloji alanında gerçekleşenler kimya alanı için de aynen geçerlidir 19 yüzyılın son döneminde kimyagerler bir atomik elementin diğerine dönüşebileceğini fark ettiler Başka bir deyişle, atomlar tamamen farklı ve kendine özgü varlıklar değildi Bugün pek çok atomun, pek çok kimyasal elementin kararsız olduğunu biliyoruz Örneğin, Uranyum ve diğer radyoaktif atomlar zaman içinde bölünerek tamamen farklı kimyasal özelliklere ve atom ağırlıklarına sahip tamamen farklı atomlar ortaya çıkarırlar

Öyleyse bizzat bilimin gelişimiyle formel mantığın yıkılmaya başladığını görebiliriz Ama bu olgusal buluşlardan sonuç çıkaran ve gerek doğada gerek de toplumda mutlak veya sabit kategoriler olmadığını ortaya koyan diyalektik yöntemdir

Formel mantıkçı A=A ya eşittir derken, diyalektikçi A nın A ya her zaman eşit olmadığını söyler veya eski sovyet siyaset kuramcı Troçki nin yazılarında kullandığı bir örneği alırsak, bir kilo şeker, başka bir kilo şekere eşit değildir Eğer bakkaldan şeker alacaksak eşitlik varsayımı işe yarar, ama dikkatle bakarsak, bunun gerçekte yanlış olduğunu görürüz

Öyleyse şeylerin, hayatın ve toplumun sürekli hareket ve değişim halinde olduğunu dikkate alan bir kavrayış biçimine ve mantığa ihtiyacımız var Ve bu mantık şekli şüphesiz diyalektiktir

Ama öte yandan diyalektiğin evrene düzenli ve tedrici bir değişim süreci atfettiğini düşünmek hatalı olur Diyalektiğin yasaları burada bir uyarı gerekli: bu kavramlar gerçekte olduklarından daha korkutucu geliyor kulağa değişim süreçlerinin gerçekte nasıl işlediğini tarif eder


Belit (Aksiyom) Nedir?

Başka bir önermeye götürülemeyen ve tanıtlanamayan, böyle bir geri götürme ve kanıtı da gerektirmeyip, kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin temeli ve ön dayanağı olan temel önerme Ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonucu varılır Belitlere dayanan bir felsefe, belitlerin yanlışlığı meydana çıkınca çöker

1)Mantık: Mantıkta belit terimi, bir şeyi tanıtlamak için kullanılan tanıtlanmayı gerektirmeyecek kadar açık ilke anlamını veriri tanıtlanmayı gerektirmediği gibi tanıtlanamazda Çünkü tanıtlama, daha da açıklamak demektir, buysa daha çok açıklanamaz Her belit bir ilkedir, ama her ilke bir belit değildir Örneğin, her bütün kendini meydana getiren parçalarından büyüktür ilkesi bir belittir, buna karşı Einstein ın görelilik ilkesi bir belit değildir Metafizik dünya görüşünün ürünü olan bütün mantıklar,bir şey kendisinin aynıdır önermesiyle dile getirilen özdeşlik ilkesini belit saymışlardır Hegel in diyalektik mantığı bunun doğru olmadığını meydana koymuştur Bir şey kendisiyle bile aynı değildir, çünkü sürekli olarak değişmektedir

2) Matematik: nicelikler arasındaki orantıları dile getiren zorunlu önermeler, matematikte belit adıyla tanımlanırlar Örneğin, bir üçüncü niceliğe ayrı ayrı eşit olan nicelikler birbirine eşittir, eşit niceliklere eşit nicelikler eklenirse toplamları da eşit olur Matematiksel belit, mantıksal belitin niceliklere uygulanmasıdır Aralarında başkaca bir anlam ayrılığı yoktur

3) Dekartçılık: Descartes ve başta Spinoza olmak üzere izdaşları felsefelerini belitlere dayarlar Örneğin Descartes, felsefesini düşünüyorum, öyleyse varım belitinden çıkarak kurmuştur Spinoza da ünlü Etika sında örneğin,başka bir şeyle tasarlanmayan şeyin kendisiyle tasarlanması gerekir gibi belitlerden yola çıkar Ne var ki, ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonuca varılır Bundan başka, bu belitler, parçalarının toplamı bütüne eşittir gibi belitler gücünde değildirler Daha açık bir deyişle, Dekartçıların belitleri öznel, kendilerince belit sayılmış belitlerdir Nitekim Cogito nun yüzyıllarca önceki biçimini çürütmek için, bin altın düşünüyorum, öyleyse bin altınım var önermesi ileri sürülmüştür






Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Akımlar.

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Akımlar.




Antropomorfizm Nedir?

İnsan niteliklerini başka bir varlığa, özellikle Tanrıya (üstün güç - ilahi güç) aktarılması

İlkel insanlarda başlayan bu tasarım, önce cansızları canlı saymakla başlamıştır Daha sonra, tanrılara, çeşitli mitolojilerde görüldüğü gibi, insan biçimi ve nitelikleri yakıştırılmıştır Bu anlayış, antikçağ Yunanlılarında, Homeros-Hesiodos ikilisinin tanrıları insan biçiminde ve insan niteliğinde olarak düşünmeleriyle başlamıştır Homeros-Hesiodos un mitolojik tanrıları, insanlar gibi; sevişirler, düşünürler, kıskanırlar, acı çekerler ve birbirlerinin ayaklarını kaydırırlar Bu anlayışın nedeni, Yunanlıların her şeyi canlı, devimli biçimli düşünme eğilimleridir ve ilkel canlıcılığın izlerini taşır Antropomorfizmin örnekleri ilahi dinlerde de görülür Örneğin Hıristiyanlığın Andians tarikatı, kutsal kitaptaki sözlerin gerçek anlamıyla anlaşılmasını önerir ve örneğin tanrının eli deyimini etki anlamında değil insanlardaki al anlamında anlar Müslümanlık ve Yahudilik de bu örtülü bir biçimde gerçekleşmiştir



Anlambilim Nedir?

Anlamları inceleyen bilim Semantik olarak da bilinir Anlambilim felsefi ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan ele alınabilir Felsefi ya da mantıksal yaklaşım, göstergeler ya da sözcükler ile bunların göndermeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırma, düz anlam, yan anlam, doğruluk gibi özellikleri inceler Dilbilimsel yaklaşım ise, zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı gibi konular üstünde durur

Felsefe ve dilbilim alanlarında anlambilim, bir dilin göstergeleri ile bunların anlamları arasındaki bağlantının incelenmesidir Anlambilime farklı yöntem ve amaçlarla yaklaşılsa da, her iki alan da insanların dilsel anlatımlardan nasıl anlam çıkardıklarını açıklamaya çalışmıştır

Felsefe sorunları bir dil içinde ifade edilmek zorunda olduklarından, sonunda dilin kendisi ile ilgili soruşturmalar haline dönüşürler 1920 lerde ve 1930 larda olgucu okulun mantıkçıları, dile matematik ve mantıkta bulunan kesinliği ve açıklığı getirmeye çalışmışlardır Onlara göre doğal diller açıklıktan ve kesinlikten uzaktır Bu nedenlerden belirsizlik ve çokanlamlılıktan arınmış ideal bir dil üzerine kurulu bir anlambilim kuramı geliştirmeye çalışmışlardır



Ampirizm Nedir?

Bilginin tek kaynağının deney olduğunu ileri süren öğreti Bu öğreti bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunur Bilginin duyumlara dayandığı savı, ustan ve doğuştan bilgi olmadığı anlamını içerir Ampirizm, duyumdan ayrı bilgi prensipleri olarak aksiyomların, akli prensiplerin, doğuştan fikirlerin ve kategorilerin varlığını inkâr eder Dolayısıyla bütün bilgimizin dayandığı esasların duyulabilir tecrübenin eseri ve mahsulü olduğunu ileri sürer Önsel (apriori) olan hiçbir şeyi kabul etmez

Ampirizm, insanın doğuştan bir takım bilgi esasları olduğunu iddia eden idealizm ve rasyonalizmin karşısındadır Ampirizme göre akıl, mantıki bir role sahiptir, yani olaylardan değil, müşahedelerden elde edilen önermeleri, tutarlı bir sistem halinde tanzim etmek rolüne sahiptir

Ampirizm, şu önemli yanılgıları taşır: diyalektikten yoksun olduğu için tek yanlıdır, bilgi sürecinde deneyin rolünü metafizik bir tutumla saltıklaştırır İkinci olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin rolünü küçümser Üçüncü olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin göreli bağımsızlığını yadsır Dördüncü olarak ve bunlardan ötürü de öznel öğrenme sürecini etkin bir süreç olarak değil, edilgin bir süreç olarak görür

Ampirist John Locke doğuştan, önsel, bir bilgi olmadığını tanıtlamak için boş levha ( tabula rasa) deyimini kullanmıştır Locke göre insan beyni, doğduğu anda, boş bir levha gibidir Bu levha, yaşandıkça, duyular yoluyla elde edilen algılarla dolacaktır Bu yüzdendir ki yeni doğan çocuk hiçbir şey bilmez ve aptalların levhaları ömür boyu boş kalır Çünkü doğuştan bilgi yoktur Bilgi, ancak duyularla elde edilebilir Kendisine sözü edilmeyen bir şeyi kendiliğinden bilen bir tek kişi gösterilemez Anadan doğma körde renk bilgisi yoktur, çünkü rengi algılayamamaktadır



Agnostisizm Nedir?

İnsanın, kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğretiBilimin bazı bilinmeyen öğeleri,metafizik sistemiyle yeniden değerlendirmesi

Agnostisizm hem bir terim, hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı Terim daha sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır Agnostisizm, tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır İlk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz



Nihilizm ( Hiçlik ) Kavramı

Hiççilik olarak da bilinir 19 yüzyılda Rusya da Çarl II Alexander ın hükümdarlığının ilk yıllarında ortaya çıkan, şüpheci temellere dayalı felsefe anlayışıdır Ortaçağ'da bazı heretiklere yakıştırılan bu terim, Rus Edebiyatında ilk kez Nedejin in bir makalesinde Puşkin için kullanıldı

Metafizik, ahlâkî güç ve kuvvetleri yok sayan, mevcut olan güçlere, değerlere ve düzene karşı çıkan, hiçbir iradeye boyun eğmeyi ilke olarak kabul etmeyen görüşlerin genel adıdır

Herşeyi, her gerçeği ve değeri inkâr şeklinde ortaya çıkan Nihilizm, bilgi felsefesi, varlık açıklaması, ahlâk ve siyaset alanında kabul görmüş ve yayılma imkânı bulmuştur

Bu görüş, varlığı her şekliyle şüpheyle karşılar; hatta yok sayar; buna bağlı olarak da her çeşit bilgi imkânını inkâr ederek hiçbir doğru, genel-geçer bilginin olamayacağını ileri sürer Bu görüşün kökleri Antikçağ Yunan Felsefesine, özellikle Gorgias'ın inkârcılığına kadar geri gider Gorgias, varlık ve bilgi ile ilgili nihilizmini şu üç önermede (hükümde) ortaya koyar: "Hiçbir şey yoktur" "Birşey olsaydı da bilemezdik" "Bilseydik de başkalarına bildiremezdik" Bu görüşleriyle Gorgias, hem varlığı, hem de bilgi elde etme imkânını inkâr eder Ayrıca Sofistler ve Septikler, tenkit edilemeyen ve kendisinden şüphe edilemeyen hiçbir şeyin olmadığını ileri sürerek tenkitçi ve şüpheci bir nihilizmi ortaya koymuşlardır

Katkov ise nihilizmin ahlaki ilkelerin tümünü yadsıması nedeniyle toplumu tehdit ettiğini ileri sürmüştür Nihilist Bazarov, bu terimin yaygınlaşmasını sağlamıştır Zamanla 1860'ların ve 1870'lerin nihilistleri, geleneklere ve toplumsal düzene başkaldıran, düzensiz, dağınık, bakımsız, inatçı kişiler olarak görülmeye başlandı Bundan sonra da Alexander'ın öldürülmesi ve mutlakıyetçiliğe karşı yeraltı örgütlerinin başvurduğu siyasi örgütlerle beraber anılır

Nihilizm, temelde estetizmin bütün biçimlerini yadsıyor, yararcılığı ve bilimsel usçuluğu savunuyordu Toplumsal bilimleri ve klasik felsefe sistemlerini bütünü ile reddediyordu Yalın olgucu ve maddeci bir tutumla, yerleşik toplumsal düzene başkaldırıyı temsil ediyor; devlet, kilise ya da aile otoritesine karşı çıkıyordu Yalnızca bilimsel doğruları temel alıyor, ancak bilimin bütün toplumsal sorunların üstesinden gelebileceğini ve bütün kötülüklerin cehaletten kaynaklandığını kabul ediyordu

wwwmetafizikuzmanicom

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.