Ezanın Türkçe Meali /Ezan Ve Kamet / Ezan |
08-15-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ezanın Türkçe Meali /Ezan Ve Kamet / EzanEzanın kelimeleri yedidir 1- Allahü ekber: Allahü teâlâ, büyüktür Ona bir şey lazım değildir Kullarının ibadetlerine de muhtaç olmaktan büyüktür İbadetlerin, Ona faydası yoktur Bunu, zihinlerde iyi yerleştirmek için, bu kelime, dört kere söylenir 2- Eşhedü en la ilahe illallah: Kibriyası, büyüklüğü ile ve kimsenin ibadetine muhtaç olmadığı halde, ibadet olunmaya Ondan başka kimsenin hakkı olmadığına şehadet eder, elbette inanırım Hiçbir şey Ona benzemez 3- Eşhedü enne Muhammeden Resulullah: Muhammed aleyhisselamın, Onun gönderdiği Peygamberi olduğuna, Onun istediği ibadetlerin yolunu bildiricisi olduğuna ve Allahü teâlâya, ancak Onun bildirdiği, gösterdiği ibadetlerin, yaraşır olduğuna şehadet eder, inanırım 4 ve 5- Hayye alessalah, hayye alelfelah: Müminleri, felaha, saadete, kurtuluşa sebep olan namaza çağıran iki kelimedir 6- Allahü ekber: Ona layık bir ibadeti kimse yapamaz Herhangi bir kimsenin ibadetinin Ona layık, yakışır olmasından, çok büyüktür, çok uzaktır 7- La ilahe illallah: İbadete, karşısında alçalmaya müstehak olan, hakkı olan ancak Odur Ona layık bir ibadeti kimse yapamamakla beraber, Ondan başka kimsenin ibadet olunmaya hakkı yoktur |
Ezanın Türkçe Meali /Ezan Ve Kamet / Ezan |
08-15-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ezanın Türkçe Meali /Ezan Ve Kamet / EzanNamaza çağrıyı sembolize eden ezan ve kamet, müslümanların gerek ibadet hayatında gerekse mûsikiden mimari ve edebiyata kadar İslâm kültür ve medeniyetinde ayrı bir önem taşmaktadır Ezan sözlükte "duyurmak, bildirmek" anlamına gelir İlmihaldeki anlamı ise, farz namazlar için belli vakitlerde okunan "bilinen özel sözler"dir Ezan okuyan kişiye müezzin denir Müslümanlığın ilk zamanlarında bugün bildiğimiz şekilde ezan okunmuyordu Namaz Mekke döneminde farz kılındığı halde, Hz Peygamber'in Medine'ye gelişine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemiş ve belki de cemaatle kılınmadığı için buna ihtiyaç duyulmamıştı Medine'ye gelindiğinde bir süre sokaklarda "es-salâh es-salâh” (namaza, namaza) veya "essalâtü câmia” (namaz insanları toplayıcı ve bir araya getiricidir veya namaz birçok güzellikleri ve şükür çeşitlerini kendisinde toplar) diye bağırılmışsa da bu yeterli olmamıştı Hicretin ilk yılında Medine'de Mescid-i Nebî'nin inşası tamamlanıp müslümanlar düzenli bir şekilde toplanıp cemaatle namaz kılmaya başlayınca, Peygamberimiz namaz vakitlerinin girdiğini ve topluca namaz kılınacağını duyurmak için ne yapılabileceğini arkadaşlarıyla görüşmeye başladı Sonunda birkaç sahâbînin aynı şekilde rüya görmeleri üzerine bugünkü bilinen şekliyle ezan ilk defa olarak Hz Bilâl tarafından sabah namazında, Neccâroğulları'ndan bir kadına ait yüksekçe bir evin damında okunmuş ve artık Müslümanlığın bir şiârı, alâmeti haline gelmiştir Bu bakımdan esasen müekked sünnet olmakla birlikte, bir bölgede hiç okunmamasına karşı sert yaptırımlar bulunduğu için, vâcip veya farz-ı kifâye ağırlığında olduğu kabul edilmektedir Ezan aracılığı ile halka hem namaz vaktinin girdiği ve cemaatle namaz kılınacağı duyurulmuş olmakta, hem de Allah'ın büyüklüğü, Peygamberimiz Hz Muhammed'in O'nun elçisi ve namazın kurtuluş yolunun kapısı olduğu ilân edilmektedir Namaz vakitleri güneşin hareketine göre düzenlendiği için yeryüzünde namaz vakitleri değişik anlara rastlamakta ve bu suretle yukarıda belirtilen hakikat, gece gündüz fâsılasız olarak haykırılmış olmaktadır Ezanın sözleri şöyledir: Allâhü ekber Allâhü ekber Allâhü ekber Allâhü ekber Eşhedü en lâ ilâhe illallah Eşhedü en lâ ilâhe illallah Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh Hayye ale'l-felâh Hayye ale'l-felâh Allâhü ekber Allâhü ekber Lâ ilâhe illallâh Ezanın sözleri memleketimizde bir müddet aşağıdaki şekilde tercüme edilip okunmuş, daha sonra bu uygulamadan vazgeçilmiştir Tanrı uludur Tanrı uludur Tanrı uludur Tanrı uludur Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'dan başka yoktur tapacak Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'dan başka yoktur tapacak Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'nın elçisidir Muhammed Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'nın elçisidir Muhammed Haydin namaza Haydin namaza Haydin felâha Haydin felâha Tanrı uludur Tanrı uludur Tanrı'dan başka yoktur tapacak Sabah ezanında “Hayye ale'l-felâh” denildikten sonra iki defa “es-salâtü hayrün mine'n-nevm” (Namaz uykudan hayırlıdır) denilir O sırada ezanı dinleyenlerin bu sözden sonra "sadakte ve berirte” (doğru ve iyi söyledin) demeleri güzel bulunmuştur Erkekler yalnız başlarına yahut cemaatle namaz kılacakları zaman ikamet yapılır, Türkçe'deki deyişiyle kamet getirilir Ezanın sözleri aynen okunur, sadece “Hayye ale'l-felâh”tan sonra iki kere “Kad kameti's-salâh” (Namaz başladı) denilir Ezan okumak için vaktin girmiş olması şarttır Vakit girmeden okunan ezanın vakit girince yeniden okunması (iade) gerekir Diğer mezheplerde sabah ezanının vakit girmeden okunabileceği kabul edilmiştir Çünkü onlara göre sabah namazını ilk vaktinde kılmak efdaldir Ezan okuyacak kimselerin erkek, akıllı, takvâ sahibi olmaları gerekir Cahillerin, fâsıkların, çocukların ve kadınların ezan okumaları veya kamet getirmeleri mekruhtur Ezan okuyan kimselerin abdestli olmaları gerekir; abdestsiz okunan ezan geçerli olmakla birlikte böyle yapmak mekruhtur Müezzinler güzel ve gür sesli olmalıdır Peygamberimiz yirmi kişiye ezan okutturup dinlemiş, içlerinden Ebû Mahzûre'nin sesini beğenmiştir (Dârimî, “Salât”, 7) Her namaz için bir ezan ve bir kamet yapılır Sadece cuma namazında iki ezan bulunmaktadır Bu bakımdan, bir camide vakit namazı ezan okunarak ve kamet getirilerek cemaatle kılınmışsa, daha sonra tek veya cemaat olarak aynı vakti o camide kılacak olanların tekrar ezan ve kamet okumaları gerekmez Hatta ezan vaktinden sonra namazı evlerinde veya dükkânlarında kılacak olan kimseler ezan okumadıkları gibi cemaat bile olsalar kamet de getirmeyebilirler Fakat cemaat olduklarında kamet getirmeleri müstehaptır Ezan ve kamet vakit namazlarında sünnettir Ezan ve kamet vaktin değil, namazın sünneti olduğu için kazâ namazı kılarken de ezan ve kamet okumak sünnet kabul edilmiştir Birden fazla kazâ namazı kılınacak ise, meclis aynı olsun farklı olsun, her bir namaz için ayrı ayrı ezan ve kamet getirilmesi daha faziletli görülmüş olmakla birlikte aynı yerde birden fazla kazâ kılınacak olduğunda bunların ilkinde bir kere ezan okunup, diğerlerinde sadece kametle yetinilmesi de mümkündür Bir diğer görüşe göre, bir mecliste ne kadar kazâ kılınırsa kılınsın, bir ezan ve bir kamet yeterli olur Ezan ve kamette müezzin ayakta kıbleye doğru yönelir Hayye ale'ssalâh derken sağa, Hayye ale'l-felâh derken sola döner Ezanı minareden okuyorsa, sağ taraftan sol tarafa doğru dolaşarak okur Sesinin gür çıkması için iki parmağıyla veya eliyle kulağını kapatır Ezan okunurken her cümle arasında biraz bekleme yapılır ve ikinci cümlelerde ses biraz daha yükseltilir Buna teressül veya irtisâl denilir Kamet ise duraklama yapmaksızın seri okunur Buna da "hadır" denilir Ezan ve kametin sözleri sırasınca ve tertibe göre okunmalıdır Tertipsiz olarak okunan ezan ve kamet yeterli sayılmakla birlikte iade edilmesinin daha iyi olacağı söylenmiştir Camide iken bir vaktin ezanı okunacak olursa, o vaktin namazını kılmadan çıkmak mekruhtur Bu durumdaki bir kimse namazı tek başına kılıp çıkarsa bu defa cemaati terketmesi sebebiyle kerahet işlemiş olur Bir kimse tek başına namaz kıldıktan sonra, henüz camiden çıkmadan cemaatle namaza durulacak olursa bu kişi isterse imama uyup yeniden namaz kılabilir Bu suretle hem cemaat sevabını elde etmiş, hem de cemaate muhalefet töhmetinden kurtulmuş olur Ancak kılacağı bu namaz nâfile hükmünde olacağından, bunu öğle ve yatsı namazlarında yapabilir Çünkü sabah ve ikindi namazlarından sonra nâfile kılmak mekruhtur Kamet getirilirken camiye giren kişi, dağınıklık ve ferdî hareket görüntüsü vermemek için ayakta beklemeyip oturmalı, birlik beraberlik esprisine ve cemaat ruhuna riayet bakımından oradaki cemaatle birlikte kalkmalıdır Ezana ve Kamete İcâbet Ezan ve kameti işiten kimsenin bunları müezzin gibi kendi kendine tekrar etmesi müstehaptır Peygamberimiz "Ezanı işittiğiniz zaman, müezzine icâbet edin" demiştir (Buhârî, “Ezân”, 7) Müezzin "Hayye ale's-salâh" ve "Hayye ale'l-felâh" derken, bu esnada "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" demek müstehaptır Müezzine icâbet, hem dil ile söylediklerini tekrarlamak, hem kalben onların doğruluğunu hissetmek, hem de cemaate katılmak şeklinde anlaşılabilir Bu bakımdan insan, içinde bulunduğu durum hangi icâbet şekline imkân veriyorsa onu yerine getirebilir Peygamberimiz ezanı dinledikten sonra şu duayı okuyan kimseye şefaatinin hak olacağını bildirmiştir (Buhârî, “Ezân”, 8): Allâhümme rabbe hâzihi'd-da‘veti't-tâmme ve's-salâti'l-kaime, âti Muhammeden el-vesîlete ve'l-fazîleh (ve'd-derecete'r-refîah) Veb‘ashü makamen mahmûdeni'llezî va‘adteh (İnneke lâ tuhlifü'l-mîâd) "Ey şu eksiksiz mesajın ve kılınacak namazın Rabbi olan Allahım! Mu-hammed'e vesileyi ve fazileti (ve yüksek dereceyi) ver! Vaad ettiğin övülmüş makama yükselt (Sen vaadine muhalefet etmezsin)" Ezan okumak sadece namaz vaktini duyurmak maksadıyla okunmakta ise de bazan başka bir sebeple de okunabilir Bunlardan en yaygın olan uygulama yeni doğan bir çocuğun kulağına ezan okunmasıdır Peygamberimiz, torunu Hasan'ın kulağına ezan okumuştur Bu yüzden yeni doğan çocuğun kulağına ezan okumak menduptur |
|