Divan-İ Kebir (Mevlananın Eserleri) |
08-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Divan-İ Kebir (Mevlananın Eserleri)Divan-ı Kebir (Mevlananın Eserleri) Divan-ı Kebir (Büyük Divan) Mevlana Celaleddin Rumi'nin söylediği ilahi aşk şiirlerinden oluşan, 44 bin 8 yüz 34 beyitlik (rubai beyitleri ile birlikte yaklaşık 50 bin beyit) nazım bir eserdir Mevlana'nın Âşıklar Divanım biçiminde adlandırdığı eser aynı zamanda Şems Divanı, Divan-ı Şems-i Tebrizi olarak da anılmaktadır İslam edebiyatında divanların, şairlerinin isimleri ile anılması geleneğine ters düşen bu son adlandırma; Mevlana'nın gazellerinin sonunda kendi adı yerine (birkaç istisna dışında) her zaman Şems-i Tebrizi adını kullanmasından kaynaklanmaktadır Eser, Horasan ilinin halk Farsçası ile yazılmıştır Yek avaz gazellerden oluşur Mevlana bu gazellerinde, "Şems (güneş) başta olmak üzere, bağ-bahçe, gül-bülbül, âşık-mâşûk, deniz-damla, mey-sâkî gibi sembollerle ilâhî aşkı hep ön plânda tutmakta; Mesnevî'sinde olduğu gibi Allah'a kavuşmadan gönlünün huzur bulamayacağını, ilâhî aşkı yazmada aciz kalıp kaleminin kırıldığını, bu dünyanın bir balçıktan ibaret olduğunu, çok yemenin menzile ulaşmada engel teşkil ettiğini, aşkın akla olan üstünlük ve yüceliğini, nefsin kötülüğünü, miskin miskin oturan insanların bu tembellikleriyle maksada (ilâhî aşk) ulaşamayacaklarını, gecelerin uyumakla değil de aşk ve ibadetle geçirilmesi gerektiğini"vurgulayarak şiirlerini didaktik bir üslupla söylemektedir Bazı şiirlerinde de gazelin ruhundan farklı olarak sosyal konulara girer; rüşvet yiyen kadıları eleştirir; yalancı şeyhleri, yobaz bilginleri menfaatçi ve aşağılık olarak nitelendirir; pazar yerlerinden, düğün adetlerinden, sokakta oynayan çocuklardan, zulmete direnişten, özgürlükten bahseder Divan-ı Kebir'in En Eski Yazma Nüshaları
Divan-ı Kebir'den Gazel ve Rubai Örnekleri BİZE DOĞRU GEL, BİZE! Bir an olsun düşüncelerden vazgeçsen ne olur? Balık gibi bizim denizimize dalsan, orada dalgalar yutsan ne çıkar? Düşüncelerinden uyur, onlardan vazgeçersen Ashâb-ı Kehf'ten sayılırsın, düşüncelerden mukaddes, münezzeh bir nur kesilirsin; ne olur bu hale gelsen! Sen bir saman çöpüsün, bizse devlet kehribarıyız; şu samanlıktan sıyrılıp kehribara dönsen ne olur ki Artık bu sefer toprak olacağım diye yüz kere ahdettin Bir kerecik de ahdinde dursan ne çıkar Sen gizli bir incisin amma şu samanlıkta toprak rengini almışsın A güzel yüzlü, ne olur yüzündeki tozu toprağı bir yıkasan da arınsan! Padişah oğlusun sen, Cebrâil'in bile secde ettiği varlıksın sen Ne çıkar a yoksul, babanın yurdunu bir arasan! Tümden ayrılmış bir parçasın, bedenden ayrılmış bir elsin ancak; bari bundan sonra bizden ayrılmasan ne olur O vakit başsız kalırsın, malın mülkün gider, hırstan, kibirden ayrılırsın; fakat işte o zaman ululuk âleminde baş gösterir, görünürsün; ne olur bunu yapsan Hakk'ın zikrinden bir şerbet iç de düşünceden kurtul Ey ilâhi rızaya mazhar olan, savaşa sarılmasan ne olur Yeter artık, sen bir dağa benzersin; dağda altın madeni ara, bağırmayı bırak Bağırıp dağı seslendirmesen ne çıkar! (Gölpınarlı, I, 253; Furûzânfer,844) YARATILMIŞTAN GEÇ, YARADANA ULAŞ! Âşık isen, âşıklarla otur! Gece gündüz demeden kapılarında dur! Bu kapıdan içeri girdiğinde ise, Yaratılmışlardan uzaklaş; yaradanla otur! (No:1198) GÖNÜL O' NU İSTER, HERŞEY BAHANE Başımı koyduğum her yerde, secde edilen O'dur Dört köşe ve altı bucakta tapılan O'dur Bağ-bahçe, gül-bülbül, sema, sevgili; Bütün bunlar hep bahane; asıl maksat olan O'dur (No:206) Türkçe'de Divan-ı Kebir Divan-ı Kebir’in tamamı Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yedi cilt halinde Türkçe'ye çevrilmiş ve 1992 ve 2000 yıllarında Kültür Bakanlığı tarafından iki kez yayımlanmıştır Eser ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın "Türk edebiyatının dışa açılması ve Türk kültürünün dünya çıkarması olarak tanımlanabilecek, Türkçe'nin yazı dili birikimini dünyaya açmayı hedefleyen köklü ve çağdaş bir kültürel tanıtım Her Ülkeye bir Türkiye Kitaplığı projesi"nde de yer almaktadır Kaynaklar
|
|