Keşf |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
KeşfKeşf Lügatte açmak, gizli bir şeyi bulmak, ortaya çıkarmak, kapalı şeyin yüzünden örtüyü kaldırmak mânâlarına gelen keşf kelimesi, evliyânın, his ve akılla anlaşılmayan şeyleri, kalplerine gelen ilhâm yoluyla bilmeleri demektir Abdülganî Nablüsî, evliyâya hâsıl olan keşiflerin ve herkesin gördüğü rüyâların, bir şeyin misâlinin, benzerinin hayâl aynasında görünmesi olduğunu, uykuda iken olursa, rüyâ dendiğini, uyanık iken olunca keşf olarak isimlendirildiğini ifâde etmiş, hayâl aynası ne kadar çok saf, temiz ise, keşf ve rüyânın o kadar doğru ve güvenilir olacağını belirtmiştir İmâm-ı Rabbânî, evliyânın keşfinde hatâ etmesi, yanılmasının, müctehidlerin ictihâdda yanılması gibi olduğunu, bunun kusûr sayılmayacağını, bundan dolayı evliyâya dil uzatılamayacağını, belki hatâ edene de bir sevâb verileceğini belirtmiş, bundan sonra şöyle demiştir: "Yalnız şu kadar fark vardır ki, müctehidlere (dinde söz sâhibi âlimlere) uyanlara da, onların mezheplerinde bulunanlara da, hatâlı işlere de sevâb verilir Evliyânın yanlış keşiflerine uyanlara, sevâb verilmez Çünkü ilhâm ve keşif, ancak sâhibi için seneddir, başkalarına sened olmaz Müctehidin sözü ise mezhebinde bulunan herkes için seneddir Tasavvuf büyüklerinin kalplerine gelen ilhamlar, keşifler, ahkâm-ı şer'iyye için sened ve vesîka olamaz Keşiflerin, ilhâmların doğru olup olmadığı, şerîate (İslâmiyete) uygun olup olmamaları ile anlaşılır Tasavvufun, vilâyetin yüksek tabakalarında bulunan evliyâ da, ilmi olmayan, aşağı derecelerdeki müslümanlar gibi, bir müctehide tâbi olmak mecbûriyetindedir Bayezîd-i Bistamî, Cüneyd-i Bağdâdî, Celâleddîn-i Rûmî ve Muhyiddîn ibni Arabî gibi evliyâ, herkes gibi, bir mezhebe tâbi olarak yükselmişlerdir Ahkâm-ı İslâmiyyeye yapışmak, bir ağaç dikmek gibidir Evliyâya hâsıl olan ilimler, mârifetler, keşifler, tecellîler, aşk-ı ilâhî ve muhabbet-i zâtiyye, bu ağacın meyveleri gibidir Evet, ağaç dikmekten maksad, meyve elde etmektir Fakat, meyve kazanmak için ağaç dikmek şarttır Yâni, îmân olmazsa ve ahkâm-ı şer'iyye yapılmazsa, tasavvuf ve evliyâlık hâsıl olamaz |
|