Hayrı Ve Şerrin Allahtan Geldiğini Bilmek.. |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayrı Ve Şerrin Allahtan Geldiğini Bilmek..Hayrı ve Şerrin Allahtan geldiğini bilmek Ünlü alman filozofu Kant, "imana yer bulmak için, aklı aradan çıkarmak zorunda kaldım" derken, umulur ki, soyut ile somut dengelerdeki başkalaşım nedeniyle bu kelimeler ağzından dökülmüştür Gerçekte, aklı başında, uygun, tutarlı; şuurlu bir yaşam biçimi içinde olmak; hırs, kin, nefret gibi duyguları kontrol altına alabilmek, asgari düzeyde inanç için gereken şartlar arasında sayılmaktadır Kur'an, bütün bu vasıflan göz önünde bulundurarak iman eden bireyler için ayrı bir ikaz yapmış "Ey iman edenler, Allah'a iman ediniz" (Nisa/ 136; hitabında bulunmuştur Bir bakıma Kant’ın anlatmak istedigi gibi "imana ulaşmayan aklı" aradan çıkartmak ve tazelemek gereğine işaret etmiştir Aslında Kur'an' a göre iman ile akıl, aynı varlığın gerçekte tek ve bölünmez bir realiteye bakış aşamalarındaki değişik adlandır Şöyle ki, ilim kesret boyutunda bir beşer adı altında zuhura çıktıgında "akıl" adını alır Çoğunluğun cüz'i akıl olarak tanımladığı ve kabul ettigi bu olgu, külli aklın veya bir başka deyişle ilmin, boyutumuzdaki degerlendirilişidir Mutlak varlığın ilmi, perdeli olarak zahir olduğunda almış olduğu isim olan "akıl"ın; üst boyutlarda yerini alabilmesi için aracı katına yani, imana ihtiyaç vardır İmanın çeşitli şartlan vardır; onlardan birisini benimseyip diğerlerini kabul etmemek, bireyi kendi oluşturduğu bir inanç kürsüsüne ulaşdırır ki, bu tasavvuf diliyle açık şirki, halk dilindeki ifadesiyle de "yedek ilahçılığı benimseme"y i getirir Hiç şüphe yoktur ki, Kur’an’ın birbirinden değerli ayetlerinin herbiri, Allah'a iman etmeyi direkt, dolaylı veya uyarı mahiyetinde bildirirken, aklı kullanmayı, düşünmeyi, muhakeme ve tefekkür gücünü çalıştırmayı öngörüyor ve ilk âyet ile tüm insanlığı içine alabilecek şekilde hitap ederek orijinal bir kavramla bizlere yönleniyor: İkra Oku! Okumanın dayanmak istediği hedefe ulaşmak da, işte belirtilen iman sırrı ile mümkündür Yani, varlık ve oluşların hikmetini bilmek, Mutlak Yaratıcı ile aradaki perdeyi kaldırabilmek, bu sırrın şartlan arasinda bulunuyor Ayını zamanda, edinilen bilgilerle Kur'ansal kavram ve düşüncenin günümüze yansıyan oluşlarının mutlaka birliktelik taşıması gerekiyor Bu perspektiften bakıldığında, varlık aleminde her hareketin belli prensipler neticesinde ortaya çıktığı saptanacaktır iman, bilinmeyene hitap ederken, basireti örtüp köreltmek anlamına gelmez Bu noktada karşılaşılacak olan en korkunç şey, ilimsizlik ve cehaletin eseri olan şirk halidir "Bu dünyada a'mâ olan, ahiret hayatında da a'mâdır En berbat sapık da odur" (isra 72) âyeti, değindigimiz noktaya açıklık getirmektedir Şurası kesin ki, iman rast gele bir anlayışın ifades’i değil, ilmin ve bir değerlendirmenin göstergesidir Bu tür düşünce haricindeki her inanç, amel kapısının dışında, olaya şuursuzca yaklaşım saglamaktan başka bir şey getiremez Hz Resûlullah şuurlu olana işaretle; "İşte bu imanın en güzel şekli, kendisidir!” demektedir" İnançta oluşabilen tereddüt, bir anlamda nedencilik, sorgulama, yapıcı bir ortam içinde geliştiginde faydalı; tabu haline dönüştüğünde ise, zanna tabi ve zararlı olur "Zannın Hak adına hiçbir degeri yoktur" (Necm, 28) âyeti karamsarlığın çekişmeciligin, aynı zamanda şüpheciliğin imanla ayrılış sebebi olduğuna işarettir imana dayalı anlayış biçimleri oldukça farklı düzeylerde görünür Genelde, Allah ismiyle işaret edilene, meleklere, bunun yanında kitaplara, Resûller'e ve bazı soyut kavramlara inanç baskın olur, bu arada gayba İman da geçerliliğini korurken, mutlaka zorlanılan, hatta imkânsız hâle gelebilen nokta "hayrın ve şerrin Allah'tan" oldugunu benimseme durağıdır İnsan, nefsine şu soruyu sormalıdır: "Ben Allah'a inanç sahibi bir insan olarak, hayrı terkibiyetime uygun bir şekilde, memnuniyetle birinci sırada kabul ederken, şer denilen oluşları da aynı hassasiyetle kabul edebilir miyim?" Kesin olan şu ki, kişi artı beş ile eksi beşi nötr hale getirmedikçe bu şıkkın geçerliligini sağlayamaz ve hakiki mânâda iman sahibi olamaz Hz Resulullah'ın bir Hadis'ini ömek alalım; "Allah yolunda Uhud Dağı kadar altın harcamış olsan, başına gelebilecek olanların senden şaşmayacağına, gelmeyecek olanların da asla isabet etmeyeceğine inanmadıkça Allah'a iman etmiş olamazsın" Tasavvufun yakine, ikana ve mutlak şuura giden yol adını verdiği iman anlayışı, mistisizm yönünde yaşayan insanda temel yapı taşını teşkil etmiyorsa, üzerinde kurulacak binanın herhangi bir depremde yerle bir olacağından kuşkunuz olmasın Bu nedenlerle, imanda akıl ve denge fonksiyonları çok iyi değerlendirilmelidir Ahmet F Yüksel |
|