Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adam, daireli, fakir, iki

On İki Daireli Fakir Adam

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

On İki Daireli Fakir Adam




Bakalım, insan ele geçiremediği şeylere karşı ne kadar hırslı, ele geçirdiği nimetlere karşı da ne kadar şükürsüz olabiliyor, bir görelim Öğle namazını kıldığımız caminin avlusunda karşılaştığım bir zat, beni kendi yaşına yakın görmüş olacak ki, sorusunu şöyle sordu:


Buralara eskiden gelmişe benziyorsun


Evet, dedim Elli seneyi geçti Yozgat tan geleli


Ben de Nevşehir den geleli elli seneyi geçti, dedikten sonra hemen ekledi:


Ne yazık ki ben kafayı çalıştıramadım, ömrüm boşa geçti İnşaallah sen kafayı çalıştırmış, ömrünü boşa geçirmemiş, köşeyi dönmüşsündür!


Anlayamadım köşeyi dönme işini, dedim Elli sene önce gelince köşe mi dönülür?


Elbette, dedi Ben buraların elli sene öncesini biliyorum O zaman tarlaydı şimdi şu apartmanların yükseldiği yerler Kolayca satın alınırdı buralar Onun için diyorum, sen erken geldiğine göre arazi almış, belki şu apartmanlar gibi apartmanlar da dikmişsindir buralarda


Rabbime şükürler olsun, dedim, kirada değilim Başımı sokacak dairem var Bundan dolayı şükür duyguları içindeyim Kirada olsaydım zorlanırdım diye düşünüyor, hep şükrediyorum Rabbimiz olmayanlara da ihsan eylesin, diyorum


İnanmıyor gibi baktı yüzüme Sonra da kelimelere basa basa sordu:


Yani senin sadece başını sokacak bir dairen mi var şimdi?


Öyle, dedim


Geldiğin senelerde buralardan üç beş tarla alıp da şimdi daireleri dizemedin mi?


Hayır, dedim İstanbul a 1950 de geldiğimde öyle bir düşüncem de yoktu, imkanım da Ben buraya okumak için geldim Cami harabelerinde kalıyor, okumaya çalışıyordum Başka meselem yoktu o günlerde


Yüzünü buruşturup dudaklarını büktü Mazeretimi hiç de meşru bulmamıştı anlaşılan Derinden bir nefes aldıktan sonra söylenmeye başladı:


Demek sen de benim gibi kafayı dövüyorsun şimdi!


Hayır, dedim, ben asla kafamı dövmüyorum Tam aksine başımı sokacak bir daire ihsan ettiği için Rabbime şükrediyorum Sen kafanı niye dövüyorsun? Yoksa başını sokacak bir dairen yok mu, kirada mısın hala?


Yok canım, olur mu öyle şey dedi? Dairelerim var Hem de en değerli yerlerde Ne yazık ki, bir türlü ilerleyemedik, on iki dairede çakılıp kaldık, üzerine ilaveler yapamadık Kafamı dövüşüm bundan dolayı Vaktiyle ele geçen fırsatları değerlendiremeyip on iki dairede kalışımdan dolayı Åz(aşırarak sordum:


Yani on iki dairenin sahibi olduğun halde mi, fırsatı değerlendiremedim, diyorsun? Elini boşlukta salladıktan sonra:


On iki daire ne ki? dedi Aslında ben on iki gökdelenin sahibi olmalıydım şimdi Gerekçesini de şöyle açıkladı:


Ben buraların tarla olduğunu, bedava denecek kadar ucuza satıldığını biliyorum! Ama bunu bilmenin bir faydası yok ki şimdi Kafayı vaktiyle çalıştırmadıktan sonra, kalırsın işte böyle on iki daireyle! Yumruklarsın kafanı durmadan! Bir ürperti geldi içime:


Beyefendi kusura bakma, dedim senin düşüncenden korkmaya başladım On iki daireye sahip olmuşsun hala mutlu ve huzurlu değilsin Şükür duyguları taşımıyorsun Hemen uzaklaşıyorum bu türlü düşüncenin yanından diyerek yürüdüm kendi istikametime doğru O da, sahip olamadığı gökdelenlerin hasreti içinde kafasını yumruklayarak yürüdü kendi istikametine doğru Yol boyunca Efendimiz (sas) in ikazlarını düşündüm Öyle tarif ediyordu ademoğlunun hırsını


Kendi ihtiyarladığı halde hırsı hep genç kalan ademoğulları vardır Bunların iki dere dolusu altını olsa, yine doymaz da der ki: Keşke bir üçüncü dere dolusu altınım daha olsaydı!? Böyle insanların gözünü ancak toprak doldurur!



Allah'ın rahmet ve bereketi üzerinize olsun



alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

On İki Daireli Fakir Adam

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

On İki Daireli Fakir Adam




BÖYLE ÖRNEK OLUYORDU İNSANLIĞA!

Onun ideali, insanlığa hizmetti, yoksa insanlığın kendisine hizmeti değildi O sebepten eline geçeni yemek yedirir, içmez içirir, yönettiği insanların mutluluğuyla mutlu olurdu

Yine adeti üzere bir miktar imkan biriktirmiş, çevresine de münadiler göndermişti

Sesleniyorlardı Medine sokaklarında münadiler:

- Resulüllah mescidin önünde muhtaçları bekliyor Miskin derecesinde ihtiyaç sahibi olanlar gelsin, hisselerine düşecek yardımı alsın, kimse mahrum kalmasın!

Az sonra mescidin önüne muhtaçlar toplanmışlardı Mutluydular Çünkü kasıp kavuran ihtiyaçlarının hiç olmazsa bir kısmını karşılayacak imkana kavuşacaklardı

Nitekim düşündükleri gibi de oldu Efendimiz gelenleri şöyle bir gözden geçirdikten sonra mevcudu da hesap ederek önünden geçenlere hisselerini veriyor, onlara tebessümle bakarak mutluluğunu da açıkça hissettiriyordu

Mutluydu Çünkü O'nun en büyük mutluluğu insana yardım, insana hizmetle meydana geliyordu İşte o anda da insana hizmette bulunuyor, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gideriyordu

Nihayet elindeki mikan bitti, yardım isteyecek insan da bitti Demek ki hesap iyi yapılmıştı

Ne var ki çok sürmedi, ötelerden kan ter içinde koşup gelen bir bedevi görüldü Adama hem ufkuna bakıyor, hem de nefes nefese koşmaya devam ediyordu Nihayet geldi, şöyle bir nefeslendikten sonra söylendi

- Yardım dağıttığınızı söylediler onun için nefes nefese koştum; ama yine de yetişemedim! Zaten hep şanssızım ben

Çok üzgündü yoksul adam Anlaşılan ihtiyacı da fazlaydı Böyle bir fırsatı mutlaka değerlendirme niyetiyle koşmuştu; ama yine yetişememişti

Sordular:

- İhtiyacın çok mu fazlaydı?

Saymaya başladı yardım alabilseydi neler alacağını

Hepsi de zaruri ihtiyaçtı Demekki adamın ihtiyacı şiddetliydi Ama Rasulüllah'ın imkanı da bitmişti Elinde avucunda olanı tümüyle vermiş, geriye tek dirhem bile kalmamıştı Şimdi ne olacaktı?

Efendimiz şefkatle baktı bedeviye Sonra da beklenmeyen teklifini yaptı yoksul adama:

- Üzülme ihtiyaçlarını yine alacaksın Hem de hiçbirini bırakmaksızın!

- Nasıl? Diyerek heyecanlandı yoksul adam Efendimiz kelimelere basa basa konuştu:

- Şimdi buradan kalk, şehrin içine dal, ihtiyaçlarını nerede bulursan al ve aldığın satıcılara da de ki:

- Mal bana ait, parasını ödemek de Resulullah'a! Allah'ın Resulü ödeyecektir İstediğimi verin!

Resulüllah (sas) böylece verecek parası olmayınca muhtaçların borcunu yükleniyor, bir fırsatını bulup da ödeyeceğini düşünerek insanına böyle yardımda bulunuyor, insana hizmeti böyle en öne alıyordu

Adam sevinçle çarşının yolunu tuttu Zihninde neleri alacağının hesabını yaparak heyecanla gidiyordu

Olaya şahit olan Hazreti Ömer, fedekarlığın bu kadarına razı olamamış gibiydi

Nihayet düşüncesini dile getirmekten kendini alamadı da dedi ki:

- Ya Resulellah! Sen gücünün yettiğiyle mükellefsin, yoktan da vermekle değil Elinde olanı tümüyle dağıttın, geriye bir şey kalmadı Neden başkalarının borçlarını da yükleniyor, onların ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda bırakıyorsun kendini? Bu kadarı da fazla değil mi?

Bu sözlerden hiç de memnun olmayan Resulüllah'ın yüzündeki tebessümün kaybolduğu görüldü Halbuki o ana kadar çok mutluydu, tebessümü hiç eksik etmemişti

Bu defa da masum bir adam söze karıştı;

- Ya Resulallah sen Ömer'e bakma ver, Allah da sana verir, dedi

Bu söze memnun olan Resulüllah'ın tebessümü tekrar yüzünde belirdi, 'fedekarlığa devam et' sözünden memnun olduğu anlaşılıyordu



Arkadaslar muhtaclardan yardimimizi esirgemeyelim

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.