Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ Efendi |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ EfendiKânûnî Sultan Süleymân Han, Yahyâ Efendi'nin bir evliya mürşid olduğunu, Hızır Aleyhisselâm ile görüştüğünü bilir, kendisini de görüştürmesini istermiş Bir gün Yahyâ Efendi ve Kânûnî, kayıkla Boğaz'da gezmeye çıkmışlar Yahyâ Efendi yanında bir ahbâbı ile gelip kayığa binmiş Birlikte giderlerken, Yahyâ Efendi'nin ahbâbı, devamlı Kânûnî'nin parmağındaki çok kıymetli bir yüzüğe bakıyormuş Kânûnî bu hâli fark edince, parmağındaki yüzüğü çıkarıp; "Buyurun, daha yakından iyice bakıp inceleyebilirsiniz" diye uzatmış O zât yüzüğü alıp, evirip çevirdikten sonra, denize atıvermiş Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret etmişler Bir müddet gittikten sonra, o zât inmek istediğini bildirince, kayık kıyıya yanaşmış O zât ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultân'a uzatmış Avucundaki suda, biraz önce denize attığı yüzük varmış Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunan herkes yine çok hayrete düşmüşler Kânûnî elini uzatıp yüzüğü alınca, adam birdenbire gözden kayboluvermiş Kânûnî, Yahyâ Efendi'ye dönerek; "Ağabey, neler oluyor?" diye sormuş; "O gördüğünüz Hızır Aleyhisselâm idi" cevâbını vermiş Yahyâ Efendi Kânûnî bunun üzerine; "Bizi niye tanıştırmadınız?" diye sorunca, Yahyâ Efendi şöyle cevap vermiş; "O kendini tanıttı; ama siz tanımakta geç kaldınız" |
Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ Efendi |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ EfendiYahya Baba Artan Pilav Yahya Baba, II Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir Arkadaşları hoşaf, kebap, sebze, bakliyat pişirir Ama onun ihtisası pilavdır Mübârek, işe girişti mi, ibâdet ettiğini sanırsınız Pirinçleri salavat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir Tuzunu Besmele ile, suyunu Fâtihâlarla salar Zaman zaman gözünü yumar, enbiyâyı evliyâyı aracı yapar, Allah’tan bereket arzular Onun pilavı herkese yeter, hattâ artar Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tunca nehrine atar Balıklar onun geleceği saati bilir, köprü başında toplanırlar Kilerci, bakar pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar Ama Yahya Baba bir kere bile 'Bu pirinç yeter mi?' demez Kilerci şaşkındır Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama, pilav azalmaz, aksine çoğalır Yine herkes doyar, Tunca'nın balıkları bile nasibini alırlar Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir: 'Bu bir kerâmet!' Çok dener ve emin olunca Pâdişaha çıkar 'Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, hâlbuki biz ona amele muâmelesi yapıyoruz' Bâyezîd-i Velî gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister Kilerci ile bir plân yaparlar O gün Yahya Baba'ya çok az, hattâ gülünç denilecek kadar az pirinç verilir O her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrâhim bereketi diler Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tunca'nın yolunu tutar Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Pâdişah ortaya çıkar 'Ne oluyor bre der Yoksa devlet malını israf mı edersin?' Yahya Baba tutulur kalır Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp; 'Ayıp olmuyor mu sultanım? derler Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?' Yahya Baba öylesine mahçup olur ki, anlatılamaz Utancından secdeye kapanır, Allah’a sığınır Bâyezîd-i Velî onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola Mübârek çoktan rûhunu teslim edip, kavuşmuştur rahmet-i Rahmana |
Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ Efendi |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kânûnî Sultan Süleymân Ve Yahyâ EfendiYavuz Sultan Selim Allah'la Beraber Olmak Yavuz Sultan Selim , “şirpençe” denen ve o devirler için öldürücü olan bir hastalığa yakalanmıştı Bu hastalık kendisini iyice yatağa düşürdüğü bir sırada , Yavuz’un sohbet dostu Hasan Can , artık yapılabilecek fazla bir şeyin kalmadığını anlatmak için: “Efendimiz artık ’la beraber olmanın zamanıdır” deyince , koca hükümdar kendisini: “Sen bizi şimdiye kadar kiminle sanırdın hey Hasan Can? Diye paylamıştı |
|