Görüneni Değerlendirirken !.. |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Görüneni Değerlendirirken !..Görüneni değerlendirirken ! Mehmet Doğramacı Din; Nasihattir Hz Muhammed (sav) Kıssa bu ya, çok eski zamanlarda, Şam’dan Mısır’a doğru yola çıkan bir kervan, Filistin sahillerinde mola verir Yükler indirilecek, develer soluklanacak, yanlarında bulunan azıkla karınlar doyurulacaktır Haftalar süren yolculuğun bu noktasında sahildeki bir balıkçı kulübesi dikkatlerini çeker Kulübenin sahibi kapısını açıp karınca kararınca ikramda bulunurken, Kervanbaşı: - Biz Mısır’a gidiyoruz Bir ay kadar sonra gene buradan geçeriz, bizden bir isteğin var mı, diye sorar Fakir adama acımış, “Mısır’dan bir şeyler istese de hediye adı altında şuna ciddi bir katkım olsa” diye düşünmüştür Adam şöyle der: - Mısır’da soylu ve zengin bir arkadaşım var Adresini vereyim, onu ziyaret edin Gönül ehlidir o, bana ne nasihat söylerse onu alın gelin Yükleri toparlayıp yola çıkarken kervanbaşı kendi kendine gayri ihtiyari mırıldanmaktadır: - İşe bak! Fakir bir adam ve onun zengin arkadaşı! Hiçbir şey istemiyor, ama nasihat istiyor! Tuhaf!… Kervan Kahire’ye varınca adresi sorarlar Karşılarına saray yavrusu bir köşk çıkmıştır Nöbetçiler, uşaklar ve hizmetçileri geçerek huzura alınırlar Kalabalık olsalar da köşkün sahibi tüm kervanı 3 gün 3 gece ağırlamadan bırakmaz Ayrılırken de hepsini hediyelere boğar Tam vedalaşmak üzere iken kervanbaşı: - Filistin sahillerinde, size selamını getirdiğimiz balıkçı, nasihat istedi Ne buyurursunuz, diye sorar O zat: - Ona söyleyin dünyaya bu kadar tapmasın, kazanma hırsını bıraksın, rızkına- nasibine razı olsun! … … … … … … Kervanbaşı bu nasihat karşısında sinirden deliye döner, küplere biner! Ama hiçbir şey demeden kendini tutar ve saygıda kusur etmeksizin tez elden vedalaşıp oradan ayrılır İçinden neler saydırmamıştır ki o zata?! Fakir arkadaşına yardım edeceği, belki biraz erzak yollayacağı yerde DÜNYAYA TAPMASIN- HIRS YAPMASIN diyor, olacak şey değildir, kervanbaşına göre! Haftalar sonra aynı sahile uğradıklarında balıkçı gene onları ağırlar kendince Nasihat kendisine iletilir: - Senin zengin arkadaş dünyaya tapmamanı, kazanma hırsını bırakmanı, nasibine razı olmanı söyledi Söyler tabii kendi tuzu kuru, derler homurdanarak… Balıkçı şu cevabı verir: - Allah ondan razı olsun Pek güzel buyurmuş, o benim içimi bilir Mısır’dan bu yana gördüklerini, duyduklarını yerli yerine oturtamamaktan dişlerini sıkan kervanbaşı için, patlama zamanı gelmiştir: - Bu ne saçmalık beeee?! Fakirsin, kuru ekmeğe muhtaçsın, üç beş balıkla geçinirsin! Ötede zengin dostun! Sana yardım edeceği yerde nasihat yollar!… Dünyaya tapmasın der, sen de güzel buyurmuş dersin… Delirtmeyin adamı yaaa delirtmeyin!… Neler oluyor Allah aşkına, söyle bu ne hal?! Ortalık biraz sakinleştikten sonra miskin balıkçı kervanbaşına şunları anlatır: - Mısır’da o gördüğün dostum var ya! Onun yüzlerce adamı, onlarca dükkânı, sarayı, keseler dolusu altını vardır ama, o bunların hiçbirini gönlüne koymamıştır! Zenginlik içinde yüzer ama içine zenginliği, dünyayı almamıştır… - Peki ya sen, niye sana dünyaya tapmasın, kazanç hırsına düşmesin dedi? - Beni görüyorsunuz Kamışlardan, dallardan yaptığım bu kulübede yaşarım Kimsem yok, yalnızım Her gün 5 balık yakalarım oltamla… Dördünü ilerideki kasabada satar, günlük ihtiyaçlarımı alırım Birini de günlük azığım olarak yerim Günlerim böyle geçer - Tamam da, sen bu halde iken, dünyaya tapmak ne? Kazanç hırsı ne? - Sorma kardeşim Ben bu halimle dünyadan el etek çekmiş, aza kanaat etmiş görünürüm ama içim buhar kazanı gibi kaynar! “Her gün tuttuğum 5 balık niye 10 olmaz?” diye kızarım Gelen beş taneye şükretmeyi unutur, neden daha fazla değil diye Rabbimle münakaşaya girişirim… O Mısır’lı beni iyi bilir Ben her gün “Allah niye bazı kullarına çok verir de, bana bunu layık görür?” diye isyana varan sorgulamalar yaparım… Kısacası, içim hırsla kaynar durur!… *** Şeriat; zahire göre hükmeder Toplumsal huzurun devamı için bu bir zorunluluktur Bireysel değerlendirmelerimizde ise hem zâhiri- görüneni, hem de bâtını- arka planı hesaba katmak durumundayız Böyle yapılmadığı takdirde, her şey o yönde, tüm deliler ortada, başka ne düşünülebilir ki, dediğimiz hadiselerde yanılabilir, yanlış ve de haksız değerlendirmelere düşebilir, hem kendimize hem de muhataplarımıza zulmedebiliriz Çoğu insanı hiç de hak etmedikleri peşin hükümlerle damgalar, etiketler; hakikatlerinden perdelendiğimiz gibi, onları kınamanın bedeli olarak kendi aleyhimize gelişecek bela-imtihan süreçlerine farkında olmadan start verebiliriz!… Görünenin arka planının hiç de göründüğü gibi olmayabileceği ihtimalini de hesaba katmak durumundayız Anlattığımız kıssadaki zengin, dünya nimetlerine gark olsa da, dünyayı gönlüne almamış, nimete tapmamış, ahreti ve nimet vereni kalbine yerleştirerek hayat felsefesini o doğrultuda inşa etmiştir… Fakir balıkçı ise; razı, mütevekkil görüntüsünün altında yoğun bir hırs ve bitmek tükenmek bilmeyen yakıcı arzuların esiri durumundadır… Olayı çok yönlü değerlendirmek, değişik açılardan ibretler okumak mümkün İki adamın durumu bize bir veli sözünü, bir de hadis-i şerifi yeniden tefekkür etmemiz gerektiğini düşündürdü Konuyu onlarla bağlayalım: “Dünya nimetleri denize, insan gönlü gemiye benzer! Deniz ne kadar derin ve geniş olursa gemi o derece hızlı ve rahat yüzer! Ne var ki, denizi içine almaya başlayan gemi, batmaya mahkumdur! Sen, suyu içine almadan büyük denizlere açılmaya bak!” Hz Mevlana (ks) … Rasülullah (sav) 3 kere “Mahrumdur, mahrumdur, mahrumdur” buyurdu! Sahabenin: “Ya Rasülalallah, kimdir o mahrum olan?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “HIRS SAHİBİ; MAHRUMDUR!” Hz Muhammed (sav) *** Şu geçici dünya hayatında sizi sizden iyi bilen, içinizi okuyan ve arada bir nasihatler gönderen dostunuz var ise; kulübeniz kamışa, rızkını oltaya bağlı olsa ne gam?! Ötesini düşünme, derdi- gamı aklına bile getirme kardeşim “Din; Nasihattir” hadisinin ruhunca sana nasihat eden bir tek dost; inan ki dünya ve içindekilerden çok daha değerlidir… Dostu bulmuşsan, zenginsin vesselam!… |
|