Zevk Nedir? Niçin Verilmiştir |
08-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zevk Nedir? Niçin VerilmiştirZevk nedir? Niçin verilmiştir? Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir Sonun başlangıcı yoktur Gülün, eğlenin, bir yıldırım hızıyla geçen ömrünüzü zevk ve safa ile geçirin İman, ahiret, ibadet, helal, haram, ölüm gibi size sorumluluğunuzu hatırlatacak ve zevklerinizi kısıtlayacak kavramları düşünmeyin Siz bir kelebek kadar hür ve kayıtsız olmalısınız "İç bade, güzel sev, var ise aklü şuurun / Dünya var imiş, ya ki yok imiş ne umurun" Bu bir hayat felsefesidir ve adına Hedonizm denir Dilimizde "Hazcılık" veya "Zevkçilik" diye ifade edilebilir Kökleri Eski Yunan'a kadar gider İlk filozofu Epikür'dür Felsefe tarihleri, her ne kadar Epikür'e "İlk" diyorlarsa da, bu beni tatmin etmiyor Kanaatime göre ilki şeytan, ikincisi nefistir; Epikür, ancak üçüncü olabilir! Daha sonra bu fikirlerin bir benzerini Ömer Hayyam'da görüyoruz Felsefe, Nedim'in, "Gülelim, eğlenelim, kam alalım dünyadan," mısrasıyla sloganlaşır Günümüzün maddeci toplumları; zevk kıskacının kurbanı oldular Bu salgın hastalık, bazı şer odaklarının marifetiyle, vatanımızı hedef almış durumda Gençlerimizin beyinleri, sözde sanatlarla yıkanıyor; şarkı sözlerine kulak verin, kafi Evvela, Hedonizm'in içyüzü üstünde durmak istiyorum Bir sistemin kabul görmesi için, toplumun tamamına, yahut ekseriyetine hitap etmesi gerekir Oysa Hazcılık, kısmi bir azınlığı içine alıp, çoğunluğu dışarıda bırakıyor Çünkü, cemiyetin ekseriyetini çocuklar, hastalar, fakirler, ihtiyarlar ve musibete uğrayanlar teşkil ederler Dilediği gibi eğlenmek, her arzusunu tatmin etmek, her zevki tatmak, ancak belli bir gruba vergidir Hem genç olacak, hem sağlıklı, hem zengin ki, keyif peşinde koşabilsin Karnını doyuramayan fakire, ızdıraplar içinde inleyen hastaya, kabir kapısında ölümü bekleyen ihtiyara "Ye, iç, eğlen, keyfine bak," demek gülünç olmaz mı? Fakir, ancak bu dünyada tadamadığı lezzetlere, ahirette kavuşacağını düşünüp, ümit ederek teselli olabilir Hastalar, aczini anlayıp, Yaradan'ına dua etmekle huzura kavuşur Beli bükülmüş, fani zevklerden elini çekmek zorunda kalmış ihtiyarlar ise, ölümün yokluk olmadığını, ebedi bir aleme gitmek için vasıta olduğunu düşünmekle tarifsiz kederlerden kurtulabilir Şark tefekkürünün abidelerinden olan Sadi'nin de dediği gibi; "İnsanlar bir vücudun azalarıdırlar" Organların karşılıklı yardımlaşmalarıyla hayat devam eder Toplum hayatı da, fertlerin dayanışmasına ve birbirleriyle müspet manada ilgilenmesine bağlıdır Akıl, kalb ve vicdan sahibi her insan, sair hemcinslerine merhamet eder, etmelidir Çevresindeki kişilerin dertlerine, kederlerine, ızdıraplarına kayıtsız kalabilenler, insani özelliklerini kaybedenlerdir Ağlayan yetimlere, kıvranan açlara, inleyen hastalara ve titreyen ihtiyarlara rağmen zevkini düşünenlere, sadece keyif için yaşayanlara insan mı denir? Hazcılar, çalışmayı da sevmezler Kazanmak için ter dökmek istemezler İş, zamandan ve keyiften fedakarlık etmeyi gerektirir Şu halde zevk için harcanacak parayı nerden temin edecekler? Şüphesiz saf ve masum insanların sırtından Bu sebeple, cemiyette zevkçilik arttıkça, vurgunculuk da çoğalıyor Bir yanda gayri meşru kazancı meslek haline getirenler, diğer yanda çalıştığı halde yeterince kazanamayanlar Dünya, zalim asalaklarla, mazlum vatandaşların dünyası Zevk, gaye olursa, aile müessesesi zayıflar Çünkü, cemiyetin çekirdeği olan aile, ancak fedakarlıklarla ayakta durabilir Kadını, "yasak zevklerin aracı" kabul eden zihniyet, "şefkat kahramanı anayı" tanımaz Çocuk ise, keyif aracı olan parayı paylaşarak azaltan düşmandır; doğmadan öldürülmelidir Aşiretleri devlet yapanlar, kahramanlardır Esir milletleri, efendi haline getirenler, ideal adamlarıdır Ölüm uykusuna yatmış cemiyetleri ayaklandıran, coşturan ve yüce hedeflere koşturanlar, alp erenlerdir Şahsi arzuları peşinde sürüklenenler kahraman olamazlar Sefahat döşeğine rahat için yatanlar, fedakarlık edemezler Benciller, ölüme gülümseyen, mana için yaşayıp, dava için ölenleri anlayamazlar Bunlardan meydana gelen toplum, içinden çürümüştür Hayatın gayesini zevk zannedenlerin beyinleri, midelerine inmiştir Maddi zevkten başka zevklerin de olabileceğine ihtimal vermezler Açı doyurmanın, yetimi okşamanın, düşküne yardım etmenin hazzına yabancıdırlar Gürültülü müzikten, kasıkları patlatan komediden, şehvet kokan edebiyattan hoşlanırlar Ömürleri, yeni zevkleri hayal etmekle geçer Zevkin sınırı yoktur Tekrarlanan hazlar, tat vermez olur O zaman yeni ve değişik zevklerin peşine düşerler Bulamayınca, sıra aklı uyutmaya gelir Yeni dostları afyon, eroin ve alkoldür artık Uyuyan, uyuşan ve sızan bir cemiyet ortaya çıkar Böyle bir toplum, dostu düşmandan ayırt edemez Hürriyet kapısı kapanmaya, esaret kapısı açılmaya başlar Ruhun cüzzamı olan bu korkunç hastalığa yakalananlar, manen ölüdürler Ölülerse, mülklerini koruyamazlar İşte bunun için materyalist dış odaklar ve onların içerdeki kuklaları, zevki ve hazzı gaye olarak gösteriyorlar! Zevk, vasıtadır Ferdi hayatın ve neslin devamı için yaratılmıştır Yiyeceklerde zevk olmasaydı, yemek içmek bir azap olurdu Yiyemez, içemez ve zaruri ihtiyacımız olan gıdaları alamazdık Hayat devam etmezdi Keza, evlilikte lezzet olmasaydı, aileler kuramaz, çoğalamaz, yeryüzünü şenlendiremezdik İnsan nesli kesilirdi Halbuki biz, iman ve ibadet için yaratıldık Bu yüce vazifeleri yapmak için yaşamalı, neslimizi devam ettirmeliyiz Yanlış olan, vasıtayı gaye yerine koymaktır Zevk için yaşayanlar, eşeğini doyurup, kendisi açlıktan ölenlere benzerler Zevk ve lezzetin yaratılmasındaki bir hikmet de şudur: Biz bu dünyaya bir imtihan için gönderildik Burası ücret ve mükafat yeri değildir Her padişah gibi, şu dünya mülkünün maliki olan Allah'ın da bazı emirleri ve yasakları var Haram zevkler de bu imtihanın bir parçası Bizden, meşru dairede kalmamız isteniyor Hür bir iradeyle yaratılmışız Helal çizgisinde yaşayıp cenneti kazanmak da elimizde, haram zevklere kapılıp cehenneme gitmek de Aslına bakarsanız, Allah'ı tanımayan, ahireti bilmeyen ve kulluk şuuruna ermeyen kişi, dünyada da mutlu olamaz Çünkü dünyanın lezzetleri geçicidir Zevkin bittiği yerde elem başlar Ölüme kadar sürer gider bu nöbet Hazların fani olduğunu düşünmek bile, hayatı zindan etmeye yeter Hayattan tam zevk alanlar, ancak inananlardır Onlar bilirler ki, lezzetler geçicidir, ama nimetleri veren Allah bakidir Tükenen nimetlerin devamını da yaratmaya muktedirdir Bu dünyada vermese bile, ebedi saadet yeri olan ahirette verebilir Şu halde lezzetin sonunu düşünüp kederlenmek manasızdır Evindeki bir sepet elmanın biteceğini düşünerek üzülen fakir bir adam, öğrense ki, padişah kendisini elmasız bırakmayacak, her ne zaman elması kalmasa o yine verecek, sevinir ve lezzetini tam alır İnsanı hayvandan ayıran en mühim özellik, akıldır Fakat bu müstesna kabiliyet, yerinde kullanılmazsa bela olur Çünkü, akıl sayesinde geçmişi ve geleceği düşünmek mümkündür İnanmayan adam, geçip giden güzel günlerini hatırlayarak hayıflanır Gelecek zaman ise, meçhul tehlikelerle doludur Ölümü her şeyin sonu sanan için, mazi, bir yoklar ülkesidir İstikbal ise, kendisini yutacak bir ejderha ağzıdır Allah'a teslimiyeti olmadığı için, her olay ruhunu titretir Dış görünüşüne bakılırsa mutlu zannedilir, lakin iç dünyası, acılarla cehenneme dönmüştür Oysa inanan kişi için ölüm yokluk değil, bir başlangıçtır Nurani ahiret alemine geçiş vasıtasıdır Gelecek ise, sonsuz merhamet sahibi olan Allah'ın emrindedir Dünya da, içindekiler de fanidir, ama O daimidir Eğer insan bu dünyada ebediyen kalacak olsaydı, belki zevkine gereğinden fazla önem verebilirdi Fakat yeryüzünde her an ölüm rüzgarları esiyor Çevremizde ölümlü hayatın kavgasına şahit oluyoruz Her yaratıkta ölümün yüzünü görüyoruz Dün dalında gülümseyen çiçekler, bugün ayaklar altında Bahar ve yazın yeşil gelinleri olan ağaçlar, kışın kefenler içinde Masmavi göklerde uçan kuşlardan artakalan, bir avuç tüy yumağı Elif gibi dik duran gençler, bir de bakıyoruz ki, dal gibi eğilmişler Zevk cilasıyla parlayan gözler toprakla doluyor Sevdiklerimiz bizi birer birer terk ediyorlar Bütün yollar kabre çıkıyor Şeksiz şüphesiz biliyoruz ki, bizim de sonumuz ihtiyarlık ve ölümdür Şu halde, hakimiyet davasında hayattan hiç de geri kalmayan ölümün bizden bir isteği olmalı İşte, insanın en önde gelen meselesi budur ve hiç kimse bu gerçeğe kayıtsız kalamayacaktır Zevkperest, ölüm karşısında titrerken, Müslüman rahattır Çünkü ölüm, toprağa girip çürümek değil, sevgili Peygamberine ve sair sevdiklerine kavuşmak demektir Başkalarını dehşete düşüren Azrail, güvenilir bir emanetçidir Ve onlar için cenaze merasimiyle, düğün alayı, aynı şeydir Gidiş Rahman ve Rahim'e olunca, kabir gülistana döner Hayatın gayesi zevk değildir, diyoruz Öyleyse niçin yaratıldık? Şimdi de bu sorunun cevabını arayalım: "Çoklukta birlik" diye tarif edilen ahengin en mükemmelini kainatta görmekteyiz Her yaratık, kendisine düşen vazifeyi eksiksiz olarak yerine getiriyor Cansızlar, hayata hizmet ediyor Hayatın en ulvisi de insana verilmiş Hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki, kainat insan için çalışıyor Bitkiler hayvanların, hayvanlar ise insanların emrinde Her mahlukun bir gayesi olduğuna göre, insan da bir maksat için yaratılmıştır Aksini düşünmek abes olur Şu halde bu nasıl bir gaye olmalı? Bu sorunun cevabı, Rabbimizin kelamıdır Bütün ilahi kitaplar aynı noktaya parmak basarak diyorlar ki: Temel vazifeniz, sizi yoktan var eden ve sayısız nimetlerle yaşatan Allah'ı tanıyıp, kulluk etmektir Sonsuz bir gençlik, ebedi bir saadet ve tükenmez zevkler isterseniz, O'nun emirlerine itaat edip, yasaklarından sakınınız Dünyanın zevkleri, aldatıcı seraba benzer Fani lezzetlerin cazibesine kapılarak gerçek hedefinizi unutursanız, azaba uğrayanlardan olursunuz İsyan ve küfür nankörlüktür Misafir, ev sahibinin sözüne itaat etmelidir Kendisini yediren, içiren, istirahatını temin eden zatı dinlemeyerek, içinden geleni yapan adam nankördür Vazifesi teşekkürken, misafirhane sahibini tanımak istemeyen misafir, kahra müstahaktır İşte, dünya misafirhanesine gelip de nimetlere mazhar olan, fakat Allah'ı bilmeyen kulun hali bu misale benzer Yeri gelmişken bir konuya daha temas etmek istiyorum: Batılı psikologlar, daima nefisle ruhu birbirine karıştırmak gibi affedilmez bir hataya düşüyorlar Pek tabii, bizdeki taklitçiler de aynı hatayı tekrar ediyorlar Sonuç, nefsin isteklerini, sanki ruhun arzularıymış gibi kabul etmek ve psikolojik sistemleri bu yanlış kabule dayandırmak oluyor İşte tavsiyeleri: "Hiçbir arzunuzu bastırmayın, içinize atmayın, bir an önce tatmin edin" Bu fikirler, kabul de görüyor Günahlar, ilmi kisvelere bürünerek meşrulaşıyor Böylece, azgın ihtiraslarına sınır koymayan "bilimsel sapıklar" ve "aydın zalimler" çoğalıyor Zayıflar eziliyor, masumlar lekeleniyor, kuzular kurtlara peşkeş çekiliyor Halbuki, ruh ayrı, nefis ayrı varlıklardır İkisi aynı kişide bulunmakla birlikte, mizaçları taban tabana zıttır Birinin zevk aldığından, diğeri tiksinir Nefis, kötülüklere meftundur Lugatinde "doymak" kelimesine yer yoktur Hep daha fazlasını ister Şımarıktır, isyankardır, yüzsüzdür Aldıkça daha çok kuvvetlenir Nihayet öyle bir raddeye gelir ki, insana "Hayatın gayesi zevktir," hükmünü verdirir Mesuliyetten kaçar Kaideler, yasaklar ve kanunlar, onun en sevmediği kavramlardır Dini ve ahlakı da sırf bunun için sevmez Çünkü bunlar insana, başıboş olmadığını, hayvan gibi istediği yerde otlayamayacağını, ibadet için yaratıldığını hatırlatır Ona, Allah'a isyanın nankörlük olduğunu söyler Ruhun da kendine has gıdaları vardır O, ilimle olgunlaşır, ibadetle teneffüs eder ve tefekkürle yücelere erer Yaratıklardaki harika sanatları görerek Rabbini düşünmek, muhatap olduğu nimetler için minnet duyarak şükretmek, en mühim gayesidir Bu yolla, geçmişin elemlerinden ve geleceğin endişelerinden kurtulur Teslimiyet ve tevekkülle huzura kavuşur Organlar, yaptıkları işe göre kıymet alırlar Sadece maddi zevkler için kullanılan kabiliyetler, değerlerini kaybederler Ruh, bu gerçeğin farkındadır Aklını ve diğer manevi cihazlarını midesine ve cinsi isteklerine hizmet ettirenlerin mutlu olmaları kabil midir? Efendilerin uşaklara köle olduğu yerde, saadetten bahsedilebilir mi? Hazcılığın sonu Pesimizm, yani karamsarlık felsefesidir Çünkü, "Devam etmeyen şeyde lezzet yoktur" Dünya nimetlerinin ve kendisinin fani olduğunu bilen insanın mesut olması mümkün müdür? Aklı uyuşturan maddelerin sefahat toplumlarında çoğalması da bu hakikati gösterir Yine, maddi hazlara doymuş Batı cemiyetlerinde intihar olayları daha çok görülüyor ki, bu durum, mutlu olamadıklarının en açık delilidir Mesut bir insan niçin aklını uyutsun ve niye intihar etsin! Şuna hep inanmışımdır; eğer zevkine düşkün olanlar, cennetteki lezzetlere şüphesiz inansalar, herkesten ziyade ibadetle meşgul olurlardı Çünkü her hazzın aslı oradadır Dünya zevkleri ise, bir gölgeden ibarettir Hedonistlere şunu söylemek isterdim: Zevk ve safa içinde sonsuza kadar yaşamak mı istiyorsunuz, hiç durmayınız; iman ab-ı hayatından ve ibadet şerbetinden içiniz Yarın çok geç olabilir Öbür güne ise hiç güvenmeyiniz Sözün kısası, "Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalnız imandadır ve iman hakikatları dairesinde bulunur" Bundan dolayı zevk ve saadet isteyenlere söylenecek söz şudur: "Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz" |
Zevk Nedir? Niçin Verilmiştir |
08-01-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zevk Nedir? Niçin VerilmiştirMalesef o kadar duyarsızlaştık ki kendi zevk sefamızın bozulmaması uğruna, Mevlam affetsin bizleriBir haber seyrediyoruz bu fakirlik yoklukla da ilgili olabiliyor,terörle ilgili olabiliyor,hasta yardıma ihtiyaç biri olabiliyor vs vs İLk saniyelerde yalandan bir üzülme hali yaşarız,ah vah deriz ya kanal değişiriz keyfimiz kaçmasın diye yada öyle kalbimiz titremeden devam ederiz seyretmeyeNiye yalan olduğu bellidirKılımızı bile kıpırdatmayız yardım için de ondan belliE çocuklarda bu vurdumduymazlığı bizlerden kopya ediyor tabii doğal olarak, işte duyarsız bir toplum için adımları atmış oluyoruz hayr yapacağımıza şer yolu seçtikmi? Hayat sokakta diye bir sloganda bulmuşlar hem tüketime destek hemde ne kadar günah işlemeye müsait ortam varsa gençleri oraya cezbeden faaliyetlere yatırımlar yapılmakdaVe gençlik öyle bir rahatına düşkün yetişiyorki yaşlanınca anne ve babasına bile bakmakdan imtinan ediyor,tabii rahatımız kaçacakya ondan Tüm bunların altında da bir kere verilmiş hayatı alabildiğince zevki sefada yaşama isteği olduğu içindir Hidayetten nasibi olanlara ne mutlu ,hiç değilse az çok ahiret ve hesap günü bilinci varda zekat sadaka infak derken bir parça gözümüzü dünyadan ahirete çevirebiliyorz Eline sağlık enenisa içerik insanı mutlu etmesede verdiği mesaj çok güzel Sözün kısası, "Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalnız imandadır ve iman hakikatları dairesinde bulunur" Bundan dolayı zevk ve saadet isteyenlere söylenecek söz şudur: "Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz" İnşaAllah |
|