Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
etmek, müşrikleri, terk, zalimleri

Müşrikleri Ve Zalimleri Terk Etmek

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Müşrikleri Ve Zalimleri Terk Etmek




Abdullah DÂİ

“Allah ve Rasulü, bir işte hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur Kim Allah’a ve Rasulüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır”(1)
Böyle buyurdu yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Azze ve Celle!
Aziz İslâm milleti’ nin Müctehîd İmamlarından İman el-Hasen(rha) şöyle demiştir: “Allah ve Rasulü bir hususa dair emir verdiği takdirde, erkek olsun, kadın olsun hiçbir mü’min ona karşı gelemez!” (2)
“(Ayette geçen ) el-Hiyret: Seçim ve tercih demektir Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ, Allah ve Rasulünün hükmüne karşı tercih hakkı olmadığını bildirmiştir” (3) diyor İmam İbnu’l-Cevzî (rha)…
Muvahhid mü’min müslüman şahsiyetler, Allah ve Rasulü (sav)’in emrine “işittik ve itaat ettik” (4) teslimiyetiyle tabi olur, ona karşı gelmedikleri gibi, Allah ve Rasulünün hükmüne ise onu itirazsız kabul ederler… Onlar, katıksız imanlarının gereği olarak tercih haklarının olmadıklarını bilir ve inanırlar… Onların vazifesi, Allah’ın ve Rasulullah (sav)’in hükmüne iman ederek, tabi olmaktır…
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey iman edenler, Allah’dan sakının ve sadıklarla beraber olun”(5)
Rabbimiz Allah Teâlâ’nın, kendilerine takva sahibi şahsiyetler olun diye emrettiği iman ehli kullarına ayrıca, sadıklarla beraber olmayı emretmiştir…
Rabbimiz Allah’ın mü’min, müslüman kullarına, onlarla beraber olun diye emrettiği sadıklar kimlerdir? Sorusunu, yine Rabbimiz Allah cevaplamakta ve sadık kullarının özelliklerini şöyle beyan buyurmaktadır:
“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir Amma iyilik, Allah’a ahiret yönüne, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, mala olan sevgisine rağmen onu, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösteren ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler (in tutum ve davranışlarıdır) İşte bunlar, sadık olanlardır ve muttakî olanlar da bunlardır” (6)
“Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, Onlar, Allah’a ve Rasulüne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler İşte onlar, sadık olanların tâ kendileridir” (7)
Şirkten ve küfürden arınıp tertemiz olan muvahhid mü’minler, egemen zalim tağutî düzenleri bütün kurum ve kuruluşlarıyla reddedip muttakî sadıklardan olmalıdır… Takvası ve sadakatıyla, diğer sadık mü’min müslüman kardeşleriyle beraber olup Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalı, dağılmamalı ve parçalanmamalıdırlar…(8)
Muvahhid mü’min muttakîler, sadıklarla beraber olurken, müşriklerden ve şirk düzenlerinden tamamen uzaklaşmalı, onlardan yüz çevirmeli ve onlarla asla beraber olmamalıdırlar!
Müşriklerden ve onların şirk düzenlerinden ilişkiyi kesip yüz çevirmek, Rabbimiz Allah’ın ve O’nun Rasulü (sav)’in bir emri, bir hükmüdür… Kadın olsun, Erkek olsun her muvahhid mü’min şahsiyet, bu emre ve bu hükme tabi olmalıdır… Bu konuda hiçbir tereddüt duymadan, “işittik ve itaat ettik” teslimiyetini göstermeli ve gerekli salih ameli ortaya koymalıdır…
“Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler” (9) diye buyuran Rabbimiz Allah, müşrikler uzaklaşmayı, onlardan yüz çevirip kendilerini terk etmeyi emretmektedir…
“Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O’na yönel!
(Allah,) doğunun ve batının Rabbidir O’ndan başka ilâh yoktur Şu hâlde yalnızca O’nu vekil tut
Onların(müşriklerin) demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup ayrıl”(10)
Son ayette geçen “Hecran Cemilâ”, yani güzel bir ayrılış ile terk etmek konusunda meşhur müfessirlerden Elmalılı M Hamdi Yazır (rha) şunları beyan eder: “Hecr-i Cemil: Kalben ve fikren onlardan uzak durup yaptıkları işlerde onlara uymamakla beraber, kötülüklerine karşılık vermeye kalkışmayıp hoşgörü, idare ve güzel ahlâk ile güzel bir muhalefet yapmaktır” (11)
Ebu’d- Derdâ (ra) şöyle demiş: Bizler, bazı kimselerin yüzüne gülümsüyor, hattâgülüyoruz Bununla birlikte kalblerimiz ise, onları terk etme ya da onlara lânet okumaktadır!(12)
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Rabbinden sana vahyedilene uy O’ndan başka ilâh yoktur Ve müşriklerden yüz çevir” (13)
“Şu hâlde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir” (14)
“Öyleyse sen, emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme” (15)
Rabbimiz Allah, En son Nebî ve en son Rasul kıldığı Rasulü Muhammed (sav)’ e ve “Merhamet olunmuş vasat ümmetine” böyle buyuruyor… Müşriklerden yüz çevirmek, onlardan uzaklaşıp ayrılmak ve onlara aldırış etmemek ile mükellef olan muvahhid mü’minler, Rabbleri Allah’ın emirlerini itirazsız ve tercihsiz bir anlayış ile yerine getirmeye en son gayretleriyle çalışırken, önderleri Rasulullah (sav)’in bu konudaki emirlerini de aynı şartlarda yerine getirip itaat ederler…
“Kim Rasul’ e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur” (16) diye buyurdu Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle!
Behz b Hakîm babasından, O da, dedesi (Muaviye b Hayde) den rivayet eder: Rasulullah(sav) şöyle buyurur: “Bir kimse, müslüman olduktan sonra, müşrikleri terk edip müslümanlara karışmadıkça, hiçbir ameli (Allah katında) makbul değildir!” (17)
Müşrikleri ve müşriklerin düzenini bütün kurumlarıyla terk etmek, Allah’a iman etmenin gereğidir… Çünkü Allah’a katıksız iman etmeden önce, tağutun reddi, yani tağuta küfür gerekir…(18) “Lâ ilahe”, tağutu, bütün kurum ve kuruluşlarıyla reddetmek, şirkin her çeşitinden arınmak ve müşrikleri terk etmek demektir… Bunu gerçekleştirdikten sonra gerçek manasıyla “illallah”’ a iman kalbe yerleşir, dilde beyan olunur ve hâlde ortaya çıkar…
Mü’min müslümanın amelinin salih olabilmesi ve Allah katında kabul olması, müşrikleri ve onların şirk düzenlerinin terk edilmesi gerekir… Yegâne önderimiz Rasulullah(sav) böyle buyurmaktadır…
“O (Rasul), hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir” (19) diye buyurmaktadır Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ!
Müşrikleri ve onların şirk düzenlerini terk etmek, onları reddetmek, sadece Rasulullah Muhammed (sav)’in ümmeti için değil, bütün ümmetlerin muvahhid mü’min olan ferdlerinin kulluk vazifesidir… Bu, her peygamber ve O’nun la beraber bulunan mü’min müslüman ümmeti için geçerli ve olmazsa olmaz bir ilkedir…
Bu konuda, Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
İbrahim ve O’nunla birlikte olanlarda, size güzel bir örnek vardır Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah’ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız Sizi (artık) tanımayıp inkâr ettik Sizinle aramızda, siz, Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedî bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir” (20)
Bu net ve kesin tevhidî tavır, dünyanın neresinde olursa olsun ve hangi konumda bulunursa bulunsun muvahhid mü’minin, katıksız imanından kaynaklanan tavırdır…
Mü’min müslüman şahsiyet, iman edip teslimiyetini ortaya koyunca, yaptığı bey’atında, verdiği ahdinde ihlâsla inanarak, bunu beyan eder… Hayatı boyunca yaptığı bey’atına ve verdiği ahdine sadakat gösterir…
Cerîr (ra) anlatıyor: Müslümanlar bey’at ederken, Rasulullah (sav)’in yanına gelerek: “Ya Rasulallah, elini uzat, sana bey’at edeceğim Bana lazım gelen şartları da söyle! Sen, daha iyi bilirsin” dedim
O da: “Allah’a kulluk etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, Müslümanlara sadakatla bağlanman, müşrikleri terk etmen hususunda bey’atını kabul ediyorum” buyurdu (21)
Cerîr (ra) şöyle demiştir: Namaz kılmak, zekat vermek, her Müslüman samimiyetle nasihat etmek ve müşrikleri terk eylemek üzere Rasulullah (sas)’e bey’at ettim (22)
Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (sav), müşrikleri terk etmeyen, onlarla beraber yaşayan ve aynı mekânda, aynı mesâide bulunan Müslümanlardan uzak olduğunu beyan buyurmuştur… Müşrikleri ve şirk ortamlarını terk etmeyen Müslümandan, önderimiz Rasulullah (savuzak olduğuna göre, O “Müslümanım” diyen kişi de Rasulullah (sav)’den uzaktır… Bu hâl, gerçekten Müslüman olan kişi için korkunç bir felâket ve musibettir! Rasulullah (sav), ondan uzak, O da Rasulullah (sav)den uzak! Bundan daha korkunç bir felâket ve musibet olur mu?!
Kays (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav), Has’am kabilesinden bir gruba karşı bir müfreze gönderdi _Oradakilerden bazıları_ secde ederek müslüman olduklarını belirtip öldürülmemelerini taleb ettilerse de çarpışma sırasında öldürüldüler Bunun üzerine Rasulullah (sav), öldürülen müslümanlar için diyetin yarısının ödenmesini emretti ve: “Ben, müşriklerle beraber yaşayan müslümanlardan uzağım” Buyurdu Daha sonra da: “Müslümanlarla müşriklerin ateşleri birbirini görmesin!” buyurdu(23)
Bu hadisin şerhinde şunlar beyan edilmiştir:
“Müslümanlar, esir bile olsalar, müşriklerin ellerinden kurtulma imkânı buldukları takdirde orada ikamet etmeleri kendileri için helâl olmazHattabî’nin açıklamasına göre, müşriklerin elinde bulunan bir esir, İslâm ülkesine kaçmamak üzere yemin ederek müşriklere söz vermiş bile olsa, yine de fırsatını bulunca oradan İslâm ülkesine kaçması gerekir” (24)
Bulundukları beldelerde, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen, böylece kâfirler olan egemenlerden (25) ve onların küfür düzenlerinden, reddederek ilişki kesmek her mü’min Müslümanın temel görevidir… Müşrik ve kâfirleri, düzenleriyle beraber terk etmek gerektiği gibi, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen, hevâlarını ilâhlaştırarak yaptıkları hükümler ile hükmeden zalimleri ve onların zulüm düzenlerini de terk etmek gereklidir…
En büyük zulüm şirk olduğunu:
“Şübhesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür” (26) ayetiyle beyan eden Rabbimiz Allah Teâlâ:
“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanların tâ kendileridir” Buyurmaktadır(27)
Bu zalimler, Allah’ın mülkünde, Allah’a karşı başkaldırıp isyan etmiş ve kendi paylarına Allah’ın egemenlik hakkını gaybederek, egemenlikleri altındaki insanlar için sahte, batıl rabler ve ilâh olmuş, böylece Allah’ın sınırlarını çiğnemiş ve Allah’ın lânet ettiklerinden olmuşlardır…
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“İşte bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, onlara tecavüz etmeyin, Kim Allah’ın sınırlarına tecavüz ederse onlar, zalimlerin tâ kendisidir” (28)
“Haberiniz olsun, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir” (29)
“Allah’ın lâneti, zalimlerin üzerine olsun” (30)
Ve mü’min müslüman kullarını uyarıp emrediyor Rahmân ve Rahîm Rabbimiz Allah:
“Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur Sizin, Allah’dan başka velîleriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz”(31)
Mü’minlere şefkatli ve esirgeyici olan Rasulullah (sav) (32), uyarıyor ve zalime meyledip yardımcı olanların korkunç akibetini haber veriyor!
Evs b Şurahbil (ra) rivayet eder
Rasulullah (sav) şöyle buyurur: “Her kim bir zalime yardım etmek maksadıyla, onun zalim olduğunu bildiği hâlde onunla birlikte yürürse, İslâm’dan dışarı çıkmış olur!” (33)
Abdullah ibn Abbas (ra)’dan
Rasulullah (sav) şöyle buyurur: “Kim, temsil ettiği batıl ile bir hakkı ortadan kaldırmak isteyen zalime yardım ederse, Allah ve Rasulü nün koruyuculuğundan mahrum kalır” (34)
Müşriklerden ve şirk düzenlerinden ayrılmayan, onları tamamen terk etmeyen müslümanın ameli kabul görmediği gibi, zalime ve onun zulüm düzenine herhangi bir şekilde yardım eden de İslâm’dan çıkmış oluyor… Hevâsından konuşmayan, Âlemlerin Rabbi Allah’ın kendisine vahiy etmesiyle söz söyleyen Rasulullah (sas) böyle buyuruyor…
İbn Ömer (ra)’nın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (sav): “Kim haksız bir dâvâya yardım ederse veya zulme yardımcı olursa, o işten tevbe edip vazgeçinceye kadar Allah’ın gazabındadır” (35)
“Bu hadis te, haksız iddiâlara yardımcı olmanın ve zulmü desteklemenin, Allah’ın gazabını ve azabını mûcib olduğu ifade edilmekte ve ilâhi gazabdan kurtulmak için derhâl tevbe edip bundan vazgeçmenin gerekliliğine işaret edilmektedir” (36)
Ebu Zerr (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav), Allah Tebareke ve Teâlâ’dan rivayet ettikleri meyanında şunu rivayet etti: “(Allah) buyurdu ki: Ben, zulmü kendime haram kılmışımdır Onu, sizin aranızda da haram kıldım Bundan dolayı birbirinize zulmetmeyin!” (37)
Beyan edilen deliller ışığında günümüz İslâm topraklarında yaşayan müslümanların durumuna bakalım!
İslâm toprakları, gayr-ı müslim olan müşrik ve kâfir güçler tarafından işgal edilmiş, parçalanmış ve her parçasına bir tağut egemen olmuştur… Yerli tağutlar, yabancı tağutların emrinde, onların menfaatları doğrultusunda egemenliklerini büyük bir zulümle sürdürmektedirler… Son yüzyıldan bu yana bu sömürü ve bu zulüm her gün biraz daha artarak devam etmektedir… İşgal edilen İslâm topraklarında, kendilerini müslüman kabul eden yüz milyonlarca kitleler, Allah’ın indirdiği hükümleri rafa kaldırmış, onların yerine ilâhlaştırılan hevâların hükümleriyle hükmeden tağutlara karşı İslâmî tavrı ortaya koyacaklarına, onların kurum ve kuruluşlarında yer alarak, bu zulüm ve sömürülerine yardımcı olmaktadırlar…
Müstevli tağutî düzenin çeşitli kademelerinde bulunan ve işgalcı zulüm ehlinin şirk düzenlerinin ayakta durmasını sağlayan, aldatılmış, sömürülmüş ve köleleştirilmiş olan bu şuursuz kitleler, “kuzunun kurda âşık olması” gibi korkunç bir sapmanın içine itilmişlerdir… Bu maddî ve manevî sapma onları, reddedip terk etmeleri gerekli olanlarla uyum hâline getirerek ılımlı bir ortamı gündeme getirmiş, esirleri hür gibi göstermiştir… Bundan dolayı batılı hak gibi görmeye başlamış ve batılı desteklerken, hakka yardım ettiklerinin zannı onlarda yakîn hâle gelmiştir…
Bu esaretten ve bu zilletten kurtulup yeniden hürriyeti ve izzeti elde edebilmek için yeniden gerçek İslâm’a dönmek gerekir… Bu da, müşrikleri, zalimleri ve onların düzenlerini terk etmekle gerçekleşir!
Ve her mü’min müslümanın inanarak yapacağı şu olmalıdır:
“Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu- günahkârlara destekçi olmayacağım”(38)
İşgal edilen İslâm topraklarında esaret altında yaşayan müslüman kitleler, bu ahdi gerçekleştirip ahde vefâ gösterirlerse, inşallah kurtuluş yakındır!




1) Ahzap, 33/36
2) İmam Kurtubî, el- Câmiu li Ahkâmi’l- Kur’ân, çev M Beşir Eryarsoy, İst 2002, c14, sh 107
3) İmam Ebu’l- Ferec Cemâlüddin Abdurrahman Ali ibn Muhammed Cevzî, Zedü’l- Mesir Fi İlmi’t-Tefsir, çev Doç- Dr Abdulvehhab Öztürk, İst 2009, C-5, Sh 87
4) Nur, 24/51 Bakara, 2/285
5) Tevbe, 9/119
6) Bakara, 2/177
7) Hucurat, 49/15
8) Bkz Âl-i İmrân, 3/103
9) Tevbe, 9/28
10) Müzzemmil, 73/8-10
11) Elmalılı M Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İst Ty C 8, sh 311 (Yenda yayınları)
Not: Metin sadeleştirilmiştir Bkz- Sadeleştirilmiş nüsha, İst- TYC 8, Sh 401 (Azim yayınları)
12) İmam Kurtubî, A g e C 18, Sh 136
13) En’âm, 6/106
14) Necm, 53/29
15) Hicr, 15/94
16) Nisa, 4/ 80
17) Abdullah b Mübarek, Zühd Kitabı- Kitabü’z- Zühdve’r- Rekaik, çev İshak Doğan, Konya, 2006, Sh 265, Hds 986
İmam Ahmed b Hanbel, el- Müsned, çev Rıfat Oral, Konya, 2003, C 1, Sh 77- 78, Hds 22/54
Not: Hadis Sahih’dir
18) Bkz Bakara, 2/ 256
19) Necm, 53/3-4
20) Mümtehine, 60/4
21) Sünen-i Neseî, Kitabu’l- Biat, B 17, Hds 4159
22) Sünen-i Neseî, Kitabu’l- Biat, B 17, Hbr 4158
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İman, B 42, Hbr 50
Sahih-i Müslim, Kitabu’l İman, B 23, Hbr 97- 98
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l- Biri ve’s- Sılâ, B 17, Hbr 1991
Sünen-i Dârimî, Kitabu’l- Buyu, B-9, Hbr 2543
23) Sünen-i Neseî, Kitabu’l-Kaseme, B 25, Hds 4753
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’s- Siyer, B41, Hds 1654
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l- Cihad, Secdeye Sığınan Bir Kimseyi Öldürmek Yasaktır Babı, Hds 2645
24) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Hazırlayan: Necati Yeniel, Vdğ İST 1990, C 10, Sh 179
25) “Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir” Mâide, 5/44
26) Lokman, 31/13
27) Mâide, 5/ 45
28) Bakara, 2/ 229
29) Hûd, 11/18
30) A’râf, 7/44
31) Hûd, 11/113
32) Bkz Tevbe, 9/128
33) İmam Hafız el- Munzirî, Hadislerle İslâm- Terğib ve Terhib, çev A Muhtar Büyükçınar, Vdğ İst TYC 4, Sh 459, Hds 6 Taberânî, Mu’cemu’l- Kebîr’de rivayet etmiştir
İbn Kesîr, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, çev Dr Bekir Karlığa- Dr Bedrettin Çetiner, İst 1984, C 5, Sh 2089 Mâide, 5/2’nin tefsirinde
34) Taberânî, Mu’cemu’s- Sağir Tercüme ve Şerhi, çev İsmail Mutlu, İst 1996, C 1, Sh 239, Hds 155
İmam Hafız el- Munzirî, Age C 4, Sh 459, Hds 5 Taberânî ve Esbehânî rivayet etmişlerdir
35) Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l- Ahkâm, B 6, Hds 2320
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l- Akdiye, B 14, Hds 3597
36) Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mace Tercemesi ve Şerhi, İst 1983, C6, Sh 381
37) Sahih-i Müslim, Kitabu’l- Biri ve’s- Sılâ, B15 Hds 55
İmam Buhârî, Edebü’l- Müfred, B 225, Hds 490
İmam Ahmed b Hanbel, A g e C 1, Sh 23- 25, Hds 14/14
Hasan Hüsnü Erdem, İlâhî Hadisler, Ank 1999, Sh 56, Hds 86 İbn Hıbban ve Hakim’ den
38) Kasas, 28/17

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.