|
|
Konu Araçları |
abi, agıng, antı, bitmeyen, hayat, insanoğlunun |
Antı Agıng* Ve İnsanoğlunun Bitmeyen Ab-İ Hayat Ar |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Antı Agıng* Ve İnsanoğlunun Bitmeyen Ab-İ Hayat ArANTI AGING* VE İNSANOĞLUNUN BİTMEYEN AB-I HAYAT ARAYIŞI Mehmet Said EKİNCİ / HAYAT Bilim ve teknolojinin hayatın her alanında kaydettiği gelişmeler, sadece hayatı kolaylaştırmakla kalmıyor insanı bütünüyle dönüştürüyor Tıp ve ilaç endüstrisinde keşfedilen yöntem ve ilaçlar; insanın mümkünse hiç ölmeme, mümkün değilse olabildiğince uzun yaşama ve genç kalma hayalini yeniden canlandırmış gibi görünüyor Tarih boyunca “abıhayat” arayışında olan insanlık, yine benzeri hülyalar peşinde koşturuyor Buradaki çelişki, uzun yaşama isteğinin sürekli genç kalma arzusuyla birlikte bulunması İnsan bunca asırdır hiç değişip gelişmedi mi, yoksa tarih tekerrürden mi ibaret soruları bir yana, insanın şu dünyada bir müddet daha kalabilmek için yapmayacağı şey, denemeyeceği yöntem yok gibi Define avcılarına, eski-yırtık-yanık bir harita neyi vadedip uğruna neleri feda ettiriyorsa, genç ve zinde bir şekilde uzun ve sağlıklı yaşama vadinde bulunan herkes ve her şey, büyük insan kitlelerini aynı oranda dalgalandırıp harekete geçirebiliyor Sonuçsa hep hüsran hep hayal kırıklığı, ortada ne çil çil altınlar var; ne de peşine düşülen seviyelerde bir uzun hayat ADEMOĞLUNUN HIRSI “İnsanın bir vadi dolusu altını olsa, böylesi bir vadi daha ister Ademoğlunun gözünü toprak doyurur” buyurmuş Efendimiz (sav) Bu hakikat o denli gerçek ki güneş gibi kanıksanmış ve görülemez hale gelmiş Daha düne kadar insanlar 20’li, 30’lu yaşlara ulaşamadan ölürken hedef bunu iyileştirmekti önce ve bu konuda çok büyük ilerlemeler kaydedildi Öyle ki özellikle son asırda sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, keşfedilen ilaçlarla birçok hastalık ölümcül olmaktan çıktı Ülkemizde ortalama yaşam beklentisi, 70’in üzerine ulaşmış durumda Gelişmiş ülkelerde ise bu rakam 80’in üzerinde Bu gelişme ve başarılar, insanoğluna yapabileceklerinin bir sınırı olduğunu unutturuyor gibi Ya da Yaradan tarafından kendisine yapıp etme alanı olarak ayrılan sahalarda mesela bilimsel alanda üst noktalara tırmanınca, kendini ve haddini aşan, ilim ve kudretinin hiçbir zaman yetip yetişemeyeceği ilahi fiil sahasına göz atmakla yetinmiyor; el atmaya da kalkışıyor Tabi bu cüretin nereden kaynaklandığı malum, cehalet ve açgözlülükten Adem babamızı şeytan, hangi zayıf noktasından yakalamıştı düşünmek lazım Anne ve babamızı şeytan, cennette ebedi kalmak ve büyük bir mülke sahip olmakla kandırmamış mıydı? Halen de bu kanaldan girmeye ve bizleri aldatmaya devam ediyor çünkü zaaflarımızı çok iyi biliyor İnsan da değişecek gibi görünmüyor Yani köprünün altından bu “su” daha çok akacak gibi duruyor YARADILIŞI TERSİNE ÇEVİRME İSTEĞİ Sağlıklı yaşam, düzenli beslenme, iç huzur ve barışı koruma herkes için gerekli ve faydalıdır Ancak niyet, yaradılışı tersine çevirme, ilahi program ve akışın önüne geçme ve bunda ısrar etme, tabiri caizse Allah’la yarışma olunca durum değişiyor Herkes doğar, yaşar, gelişir ve ölür Bu, insanın kaçınamayacağı ve değiştiremeyeceği yazgısıdır İnsan suyun akışına karşı kulaç atamaz ve böyle yaptıkça aslında bir yere de ulaşamaz Hayatın maddi-manevi genel kaidelerine kafa tu-tu-la-maz Allah Teala Cuma Suresi’nin 8ayetinde şöyle buyuruyor: “De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır Sonra gaybı da, görünen alemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı haber verecektir” HAYATIN BİRİCİK MESELESİ Şimdilerde bir gençlik ve zindelik furyasıdır gidiyor Milyarlarca dolarlık hacme ulaşan bir sektör var önümüzde İnsanlar genç enerjik olmaya, yaşlılığa ve ölüme direnmeye davet ediliyor Bu uğurda servetler harcanıyor ve konu, hayatın biricik meselesi haline getiriliyor Yüzde ortaya çıkan bir çizgi ya da kırışıklık, saça düşen birkaç ak, alarm zili sayılıyor ve seferberlik haline geçişin başlangıcı oluyor Neden böyle? İnsanlar neden bu ölçüde gençliğin ve pürüzsüzlüğün peşinde koşuyor? Aslında bunları etrafımızı saran ve ören sistemin felsefi altyapısını anlamadan, çözümleyip anlamlandırmamız imkansız Çünkü günümüzde insanlar, daha önce hiç olmadığı kadar kitlesel yaşayıp düşünüyor ve aynı davranış kalıplarıyla aynı biçimde hayatlarını örüyorlar O halde insanları sevk ve idare eden sistemi tanımak, meseleyi berraklaştırmanın öncelikli yolu Bu bağlamda sisteme baktığımızda ilk göze çarpan özelliği; hayatın, ölümün, bizlerin ve içinde yaşadığımız küresel düzenin Yaratıcı’sından kopuk olması, Yaradan’ı yok saymasıdır İkinci özelliği birincisinin doğal sonucu olarak Ahiret hakikatine dayanmaması, ölüm ötesini bir nevi yok oluş olarak görmesidir Bu iki yönüyle sistem, hayatın aktörü olarak insanı merkeze koymakta ve sadece dünyevi kalmaktadır Çatı ve temel böyle olunca söyler misiniz kim ölmek ister? Kim dünyadan ayrılmak ister? Hiç kimse Ve herkes bunun önüne geçmeye, daha uzun yaşamaya, daha genç kalmaya çabalar durur Ömürler bir muhal uğruna tüketilir ve yeryüzünde istenen ele geçirilemediği gibi ebedi ikbal fırsat ve sermayesi de elden kaçar Özellikle show dünyasının ünlü simaları arasında görülüyor genç kalma, genç görünme çılgınlığı Yüzünü gerdiren, yanaklarını doldurtan, kaşlarını kaldırtan, yağlarını aldıran ünlüler; yüzlerine maske takmış gibi donuk ifadeleriyle dolaşıyorlar ortalarda Onları örnek alan, onlar gibi olmak isteyen hanımlar da, kozmetik mağazalarının, estetik merkezlerinin kapılarını aşındırıyorlar Yani bu çılgınlık, her geçen gün salgın bir hastalık gibi yayılıyor halk arasında Banka kredisi alıp estetik ameliyatı olan ev hanımlarına, öğle tatilinde yüzüne estetik müdahale yaptıran iş hanımlarına bile rastlanıyor YAŞLANMAK OLGUNLAŞMAKTIR Yaşlanmak çağımızda ayıp ve kötü bir hal gibi lanse ediliyor Gençlik ise övülüp göklere çıkarılıyor İnsanoğlu elinden kayıp giden körpeliğin, tazeliğin peşinden neredeyse karalar bağlıyor, ağıtlar yakıyor Bedenindeki zorlama gençliği, ruhuna da yansıtmaya çalışıyor Fakat bu kişilerde 2000’li yılların genç bir hanımı değil de, 1950-60’lı yılların gençlerine ait davranışlar, mimikler ortaya çıkıyor Bu “arada kalmışlık” kim bilir ne buhranlara sebep oluyor insan ruhunda Genç taklidi yapanlar kim bilir içlerinde ne fırtınalar yaşıyorlar Yaşlılık döneminde ruhumuzun genç kalması, sağlıklı olmak, zinde olmak, üretken olmak, hayatın içinde olmak, hepimizin arzusu tabii ki Fakat kişinin sağlıklı kalmak için çabalarken, yaşının gerçekliğini kabul etmesi, bunu bir komplekse dönüştürmemesi gerekiyor Yaşlılığı bir çirkinlik olarak değil, doğal bir süreç ve Allah’tan bir lütuf olarak görmemiz en doğrusu Yaşlılıktaki bilgelik, senelerin tecrübesi, yaşanmışlıkların insana kattığı değerlerden bahseden yok artık Herkes genç olunca, tecrübeleriyle kim yol gösterecek gençlere düşünen yok * Yaşlanmaya direnme EN KOF CEVİZ BİLE KIRILMAK İSTER Tolstoy, Ölüm Mani-festosu adlı kitabında ölüm gerçeğinden şu cümlelerle bahseder: “En kof ceviz bile kırılmak ister Olgun yemişler tutunamaz ağaca Öyleyse kabuğum kırılacak diye hayıflanmamalıdır meyve Düşün! Bir şeyin geldiği yere dönmesi kadar sevindirici ne olabilir? Tohumun ağaca, ağacın tohuma dönüşümünden başka bir şey değildir hayat Yani ölüm Fakat insanlar ölüyü kefenledikleri gibi ölümü de kefenlemişlerdir Ve kefenlenen her şey öldürücüdür İnsana düşen, tüm libaslarından soyunup öylece seyretmektir ölümü Yani hayatı” |
|