Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eden, gören, hoş, isyan, kazanır, musibetleri

Musibetleri Hoş Gören Kazanır, İsyan Eden Kendine

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Musibetleri Hoş Gören Kazanır, İsyan Eden Kendine




Emin Can





Psikiyatrist Mustafa Ulusoy:

“Musibetleri hoş gören kazanır, isyan eden kendine zulmeder”



İnsan hayatının akışını değiştiren ve huzursuzluğa düşüren musibetler rastgele mi, yoksa planlı olarak mı gerçekleşiyor? Hayatta hiçbir şeyin tesadüfî olarak yaşanmadığını ele aldığımızda musibetleri nasıl yorumlamalıyız? Kimine göre yaşanılması gerektiğinin doğru olacağı görüşü hâkim olan musibetler bir başkasının dünyasında olmayan bir kelime midir? Modern hayat, musibetleri nasıl tanımlıyor? Günlük hayatta karşılaşılan olumsuzlukların hepsi musibet olarak mı görülmelidir? Kârlı bir ticaret olarak musibetler karşısındaki tutum ve davranışlar ibadete dönüştürülebilir mi?

Merak edilen ve sık sorulan soruları yanıtlayan Psikiyatrist Mustafa Ulusoy ile musibetler üzerine konuştuk



Psikoloji ilminde musibetleri nasıl tanımlıyorsunuz?

Musibet insanın rahatını, konforunu bozan, nefsinin hoşuna gitmeyen, hazlarının önüne geçen, dünyadan aldığı tat ve lezzeti acılaştıran, kendi yaşam projesi dışında cereyan eden, belirlediği yaşam akışını bozan ve dolayısıyla memnun olmadığı yaşantılardır diyebiliriz Musibet, kelime manası itibariyle isabet eden demektir Musibete isabet eden diye bakmakta rahatlatıcı bir taraf var Çünkü insanın başına gelenlerin rastgele değil de, kasti olduğunu bilmesi, zahiri aklımızla o an bize kötü, olumsuz, şer gibi görünen olayların bir hayra binaen verildiği sonucuna götürür Yine olayların rastlantısal, tesadüfî olmadığına hükmetmek, bizi o olayı isabet ettiren mutlak bir varlığa götürür Başımıza gelen her şey, hoşumuza gitse de gitmese de, O’nun tasarrufu altındadır



Kimilerine göre musibet olarak algılanan, diğerine göre musibet olarak algılanmayabilir Musibetlerin dereceleri var mıdır?

Bununla ilgili çeşitli psikiyatrik çalışmalar var Örneğin aynı olayı aynı anda yaşayan insanlarla ilgili izleme çalışmalarında, izlenen kişilerin bazılarının depresyona girdiğini, bazılarının girmediğini biliyoruz Demek ki aynı olay, yaşayanlar için farklı farklı anlamlar ifade ediyor Aslında bir musibetten sonra kişiyi yıkıma uğratan şey, hayata ilişkin bir tasavvurun çökmesidir İşte musibetin insan üzerindeki etkisini belirleyen o anlamdır Bu, birçok insanın farkında olmadığı bir gerçekliktir Sanki insan ne kadar büyük olaylar, musibetler yaşarsa, bundan o kadar etkilenir zannediliyor Hakikat bu değil hâlbuki Musibetlerin büyüklüğüyle onlardan etkilenme derecemiz her zaman doğru orantılı değil Hayatta her neyi kendimiz için ilah mertebesine yükseltiyorsak, yani onu hayatımız için olmazsa olmaz haline getiriyorsak, onunla bağlantılı olarak yaşadığımız musibetler bizi ruhsal olarak daha çok çöküntüye uğratıyor

Burada musibetin kendisini önemsemiyor değilim İnsan varlığının fiziksel ve duygusal bütünlüğüne yönelik şiddet ve tacizler, temel insanlık haklarına yönelik saldırılar her zaman ruhsal olarak daha yaralayıcı etkide bulunuyor Ayrıca deprem gibi insan eliyle oluşmayan ve Yaratıcı’ya atfedilmesi daha kolay olaylar, ruhumuzu insan eliyle oluşan musibetlere göre daha az etkiliyor



Öyleyse musibetlerin büyükleri kadar küçükleri de insanları ciddi oranda etkileyebilir diyebilir miyiz?

Evet, bu çok doğru Psikiyatride yaşam olayları, büyük ve küçük yaşam olayları diye ayrılır Bazı araştırıcılar, kişi için önemli olan küçük yaşam olaylarının bazen büyüklerine nispeten daha etkili olduğu sonuca varmışlardır Benim klinik gözlemlerim de benzer şeyler söylüyor Hatta ben, küçük olaylar karşısında tevekkül etmeyi ve teslim olmayı daha çok önemsiyorum Hayattaki küçük aksilikleri tevekkül ve teslimiyetle karşılamayı öğrenmek, bizi büyük musibetlere karşı da dayanıklı kılıyor



İnsan, musibetin geldiği ilk anda nasıl davranmalıdır?

Bir olaya verdiğimiz ilk tepki, çoğunlukla sonraki tepkinin biçimini ve içeriğini belirler Olayın yaşandığı ilk anda isyan eden, sonraki aşamalarda genel olarak bu isyanı devam ettirmekte ya da isyandan vazgeçmekte zorlanmaktadır Bu yüzden, ilk an bizim için çok önemli Ben şunu önemsiyorum: O an durmalı, hiçbir şeyin tesadüfî olarak başımıza gelmediğini düşünmeli, bizim için bu olayı takdir edenin mutlak bir varlık olduğunu -insan eliyle gelse dahi- düşünmeli ve Hz Peygamber’in (sav) dediği gibi, “İnna lillahi ve inna ileyhu raciun” yani “O’ndan geldik O’na döneceğiz” diyebilmeliyiz



Her sıkıntıya musibet diyebilir miyiz?

Bu çok doğru ve güzel bir soru Bana ilk kez soruluyor Rahatlıkla diyebiliriz Nasıl başımıza dışarıdaki hayatla bağlantılı olaylar geliyorsa, insanın içinde oluşan sıkıntı gibi yaşantılar da bir bakıma başımıza gelen olaylardır Bazı sıkıntıların belirgin bir nedeni olmuyor Durduk yerde ruhumuz sıkıntıyla, hüzünle doluyor Ben buna ayrılıkla malul, eksik, geçici bir dünyada olmanın sıkıntısı ve hüznü diyorum Dışarıdaki dünyada başımıza gelen olaylara, isyanla ya da teslimiyetle karşılık verdiğimiz gibi, aynı şey içsel dünyamızda yaşadığımız ruh halleri için de geçerlidir Her türlü duyguyu O’nun yaratması, hatta ikramı olarak algılamak, olumsuz duygularla barışık bir hâle sokar bizi Birçok insan sıkıntının, hüznün kendisinden çok; sıkıldığına sıkılmaktan, üzüldüğüne üzülmekten mustariptir aslında Olumsuz duygular yaşamamaya razı olmakla, olumsuz duygulardan başka olumsuz duyguların gelişmesini engellemiş olabiliriz



Musibetleri hoş görmek doğru bir davranış mıdır?

Yaratıcıdan bağımsız modern akıl, musibetleri hoş göremez, çünkü bu derinliğe ve bilgeliğe sahip değildir Hayatın sadece bir sınav olduğu gerçeği bilinmeden, öte bir dünya inanışı olmadan, bu dünyanın yapısı gereği zevk ve lezzetle değil, zahmetle donanmış olduğu gerçeğine inanmadan, kadere iman etmeden musibetleri hoş görmenin zor olduğu kanaatindeyim

“Lütfun da hoş kahrın da hoş” anlayışını modern hayat paradigmaları kavrayamaz Musibetleri güzelleştiren, her şeyin ama her şeyin O’nun iradesi ve izniyle olmasıdır Musibetler de hayatlarımızı O’nunla bağlantılı olarak yaşamamız için vardır

Musibetleri hoş gören kazanır Hor gören, isyan eden ancak kendine zulmeder Yalnız şu yanılgıya düşmemeli: Musibetin hikmetini, altında yatan hayrın ne olduğunu insan aklı o an anlayamayabilir İnsana düşen, musibetin hikmetini o an çözümlemek değil, onda mutlaka bir hikmetin, olumlu yönlerin olacağı düşüncesine teslim olmak, kalben inanmaktır İman gaybidir çünkü Gerçek iman, insanın o an bilgi sahibi olmadığı şeye, o an gözünün önünde olmayana kalbiyle teslim olabilmesidir



Hastalıklar gibi musibetler de bir ibadet çeşidi olabilir mi?

Birçok sorunu, acıyı, hüznü, endişeyi, ıstırabı, kederi, ayrılık öykülerini dinlerken bazen şöyle düşünürüm: Yaratıcı insana bu kadar ıstırap veriyorsa tek amacı kullarına merhamet etmek, onları sonsuz mutluluk diyarı olan cennetine koyacak vesileler yaratmak olmalı Her türlü musibet, insana sonsuz bir hayatı kazandırmaya vesile olan ibadet imkânlarıdır diyebiliriz rahatlıkla

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.