Hesapsız, Sorgusuz Sualsiz Cennete Girenler |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hesapsız, Sorgusuz Sualsiz Cennete GirenlerHESAPSIZ, SORGUSUZ SUALSİZ CENNETE GİRENLER İbn Abbâs (ra) anlatıyor: Bir gün Hz Peygamber (sav) yanımıza çıkageldi ve: (Mahşer meydanı gözümün önüne getirildi ve) bütün ümmetler bana gösterildi Bazı peygamberler vardı ki yanında bir adamla, bazısı iki, bazısı tek başına, bazısı da arkasında ufak bir toplulukla geçiyordu Sonra büyük bir kalabalık gördüm Onların benim ümmetim olmasını temenni ettim, fakat ‘Onlar Musa (as) ve ümmetidir’ denildi Sonra, ‘Şu tarafa bak!’ denildi O tarafa doğru baktığımda âdeta ufku kaplamış bir kalabalık gördüm Ardından, ‘Şu taraflara, şu taraflara da bak!’ denildi O tarafa doğru baktığımda aynı onun kadar bir kalabalık gördüm Sonra bana, ‘İşte onlar senin ümmetindir Bunlarla birlikte yetmiş bin kişi daha hesapsız cennete girecektir’ denildi Bu hadisin ardından insanlar dağıldı Resûlullah (sav) hesapsız cennete girecekler hakkında bir açıklama yapmamıştı Sahabeler aralarında onların kimler olduğunu konuşmaya başladılar ve: —Bizler şirk ortamında (putlara tapılan bir zamanda) doğduk Fakat Allah ve Resûlü’ne iman ettik Onlar olsa olsa bizim çocuklarımız ve torunlarımızdır, dediler Sahabelerin bu şekilde konuşmaları Resûlullah’a ulaşınca, —Onlar vücutlarını dağlamayan (dövme yaptırmayan), sihir ve büyü ile uğraşmayan, olan olaylardan uğursuzluk çıkarmayan ve yalnızca rablerine tevekkül eden kimselerdir, buyurdular Bunun üzerine Ukkâşe (b Muhsin) (ra) ayağa kalkarak, —Ey Allah’ın Resûlü! Benim de o kimselerden olmam için dua et, dedi Resûlullah (sav), —Sen onlardansın, buyurdular Bu sefer başka biri kalktı ve Ukkâşe’nin (ra) söylediklerini söyledi Hz Peygamber (sav) ona, [size="5"]—Bu hususta Ukkâşe seni geçti, buyurdular Amr b Hazm el-Ensârî (ra) anlatıyor: Bir ara Resûlullah (sav) yanımıza uğramaz oldu Üç gün olmuştu ve mescide sadece farz namazları kıldırmak için geliyor, sonra evine geri dönüyordu Dördüncü gün olduğunda yanımıza geldi Bizler, —Ey Allah’ın Resûlü! Yanımıza gelmez oldun! Öyle ki size bir şey olduğunu zannetmeye başladık, dediler Resûlullah (sav), —Bir şeyim yok! Ama hayırlı haberlerim var Aziz ve celil olan rabbim bana, ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesapsız cennetine sokacağını vaad etti Ben de bu üç gün içinde rabbime bu sayıyı artırması için dua ettim Rabbim benim için pek cömert ve lütufkâr oldu ve yetmiş kişinin her biriyle birlikte yetmiş bin kişinin daha sorgusuz-sualsiz cennete gireceğini bildirdi Ben, —Ey rabbim! Ümmetim bu sayıya ulaşabilecek mi? diye sordum, —Senin için bu sayıyı sadece göçebelerle tamamlayacağım buyurdu [color="#339966"] Ebû Zer el-Gıfârî (ra) aktarıyor: Resûlullah (sav) şöyle anlattılar: Cebrâil (as) (Medîne’deki) Harre civarında bana gözüktü ve: —Ümmetinden Allah’a şirk koşmadan ölenlerin cennete gireceğini müjdele, dedi Ben, —Ey Cebrâil! Şayet zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum, —Evet, zina ve hırsızlık yapsa da! diye karşılık verdi Ben tekrar, —Zina yapsa, hırsızlık etse de mi? diye sordum, —Zina etse ve hırsızlık yapsa da diye karşılık verdi Tekrar, —Zina etse ve de hırsızlık yapsa da mı? diye sorduğumda, —Zina etse, hırsızlık yapsa ve içki de içse de (iman üzere ölenler cennete girer) diye cevap verdi [color="#339966"] Ebü’d-Derdâ (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav), “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır” [color="#339966"]âyetini okuduğunda, —Ey Allah’ın Resûlü! Zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum, —Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır, âyetini okudu Ben tekrar, —Zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum yine, —“Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır” âyetini okudu Bir daha, “Zina etse ve hırsızlık yapsa da mı?” diye sorduğumda, —Her ne kadar bu Ebu’d-Derdâ’nın tuhafına gitse de (durum böyledir)! buyurdular [color="#339966"] Nebi (sav) buyuruyor: [size="5"]“Kıyamet günü olunca, her mümine öteki milletlerin kâfirlerinden bir adam verilir ve, ‘İşte bu senin cehennemden kurtuluş fidyendir’ denilir” Müslim Sahîh adlı eserinde Ebû Bürde (b Ebî Musa el-Eşarî) den şöyle naklediyor: Ömer b Abdülaziz babası kanalıyla Musa el-Eşarî’den gelen şu rivayeti aktırır: [size="5"]“Bir Müslüman öldüğünde Allah (cc) mutlaka onun yerine bir yahudiyi veya hıristiyanı ateşe koyar” Bu hadisi işiten Ömer b Abdülaziz, hadisi rivayet eden kişiye üç defa, babasının gerçekten böyle bir hadis rivayet ettiğine dair yemin ettirdi; o da üç defa yemin etti Sahih rivayetlerle gelen bir haberde şöyle anlatılmıştır: Yazın ortası ve çok sıcak bir gündü Savaşlardan esir düşenler bir pazaryerinde satılmakta, bunların arasında küçük bir çocukta bulunmaktaydı O sırada topluluğun arasında bir kadının gözü bu çocuğa ilişti Kadın bir sıçrayışta çocuğunun yanına geldi Kadını esir alanlar da onun arkasına düştüler Kadın yavrusunu kucağına alıp onu bağrına bastı, sırtını taşlara doğru verip yavrusunu güneşten korumaya çalıştı ve, “Oğlum oğlum!” diye onu öpüp koklamaya başladı Bunu gören bütün herkes ağladılar Bu sırada Resûlullah (sav) çıkageldi Olanlar kendisine anlatılınca insanların bu merhametine çok sevindi ve: —Bir annenin yavruna olan şefkati çok hoşunuza gitti, öyle değil mi? diye sordu Oradakiler, —Evet, diye karşılık verdiler Bunun üzerine Hz Peygamber (sav) şöyle buyurdu: [size="5"]—Hiç şüphesiz Allah Teâlâ hepinize, bu annenin yavrusuna gösterdiği şefkatten daha şefkatli ve merhametlidir Bu büyük müjdeyi işiten müminler neşe ve sevinç içinde oradan dağıldılar [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref1] Buhârî, Rikâk, 5; Müslim, İmân, 374; Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâmet, 16; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 1/171; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 1163: İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 4630 [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref2] Birbirini tamamlar nitelikteki hadisler için bkz: Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 1/6; Ebû Yâ’lâ, el-Müsned, nr 112; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 24/90–91; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr 18711, 18712, 18713, Bezzâr, Müsned, 3546 [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref3] Buhârî, Tevhîd, 33; Müslim, İmân, 153; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5161; Bezzâr, Müsned, nr 3997 [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref4] Rahmân 55/46 [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref5] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 6/442, 447; Taberânî, Müsnedü’ş-Şamiyyîn, nr 2113; el-Evsât, nr 2953; [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref6] Müslim, Tevbe, 49; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 4/409; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 375; el-Ba’s ve’n-Nüşûr, nr 90, 91 [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref7] Müslim, Tevbe, 50; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 4/391; Taberânî, Müsnedü’ş-Şamiyyîn, nr 2554; Tayâlisî, Müsned, nr 501; Ebû Yâ’lâ, Müsned, nr 7281; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 630; Beyhakî, Şuabu’l-İmân, nr 376; [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref8] Buhârî, Edebü’l-Müfred, nr 377; 18; Müslim, Tevbe, 22; Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağîr, nr 273 |
|