Örtünmemek Ayıp Mı, Suç Mu, Günah Mı? |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Örtünmemek Ayıp Mı, Suç Mu, Günah Mı?Örtünmemek ayıp mı, suç mu, günah mı? Örtünmemek ayıp mı, suç mu, günah mı? Tesettür münakaşalarında üç kavram, birbiriyle karıştırılıyor: Ayıp, suç ve günah Bir söz, bir hareket veya bir kıyafet toplumun değer hükümlerine ters düşüyorsa ayıplanıyor Kanuna aykırı ise, suç sayılıyor Dine muhalif ise, günah oluyor Bazı kimseler, kanuna aykırı olmayan bir şeyin günah da olmayacağını zannederken, bazıları, “herkesin işlediği bir fiilin günahlıktan çıkacağı” vehmine kapılıyorlar Bunların her ikisi de fevkalâde yanlış düşünceler Ayıp, hiçbir zaman gerçeğin ölçüsü olamaz Fikir, düşünce ve hareketlerini sadece çevrenin “ayıp” anlayışına göre düzenleyen insanlar, şahsiyetlerini topluma feda etmiş, kalabalıklara esir olmuşlardır Halbuki, toplumun her ayıpladığını “yanlış”, yahut her benimsediğini “doğru” kabul etmek mümkün mü? Böyle olsa, insanın her toplulukta ayrı bir şahsiyete bürünmesi, bukalemun gibi sık sık renk değiştirmesi gerekmez mi? Batılı bir düşünürün “insan aklının aczini” ortaya koyan şu ifadeleri, bu meselemizi ne güzel izah eder: “Bir insanın, babasını yemesinden daha korkunç bir şey düşünülemez; ama, eskiden bazı kavimlerde bu âdet varmış Hem de bunu saygı ve sevgilerinden yaparlarmış İsterlermiş ki ölü, böylelikle en uygun, en şerefli bir mezara gömülsün Vücutları ve hâtıraları içlerine, tâ iliklerine yerleşsin Babaları sindirme ve özümleme yolu ile kendi diri bedenlerine karışıp yeniden yaşasın Böyle bir inancı iliklerinde ve damarlarında taşıyan insanlar için, anasını, babasını topraklarda çürütüp, kurtlara yedirmenin, en korkunç günahlardan biri sayılacağını kestirmek zor değildir” Şimdi düşünelim: Etrafımızdaki insanların büyük çoğunluğu,yoğun propagandalarla, böyle bir fikri benimsemiş olsalar, biz de toplum ayıplamasın diyerek, babamızın etini mi yiyeceğiz? Demek ki, “ayıplama” tamamen sübjektiftir; gerçeğe tesir edecek bir faktör değildir Ayıp telâkki ederek örtünmekten kaçınan hanımefendilerin iddiaları iki kısma ayrılıyor: Birisi: “Örtünmemek niçin günah olsun?” şeklindeki itiraz Diğeri ise: “İslâm’da örtünmenin olmadığı” tarzındaki, şahsî kanaat Görünürde aralarında pek fazla bir fark yok gibi geliyor Ama, gerçekte her ikisi de birbirinden ayrı konular “Örtünmekle de ne olacakmış, insan örtünün içinde de yapacağını yapar” gibi sözlerin sahiplerini araştırırsanız, her defasında İslâm’ı layıkıyla bilmeyen veya bildiği halde onun emirlerini yerine getiremeyen birisiyle karşılaşırsınız Bu insanlar, vicdanlarının derinliklerinde hissettikleri suçluluk psikolojisinden kurtulmak için, böyle itirazlarda bulunuyorlar ve tövbe edeceklerine, günahlarını meşru göstermeye kalkışıyorlar Sanki diğer insanları ikna etmekle, o sorumluluktan kurtulacaklarmış gibi Halbuki, bir fiil günah ise günah, değil ise değildir Bunun tespitini “kalabalıklar” yapamaz Örtünme dinde varsa buna kimse “yok” diyemez Ama, hiç kimse de başkalarını bu hususta zorlama yoluna gitmemelidir Örtünmenin İslâm’da yeri olup olmadığı meselesine gelince, bu hususta nice fetvalar mevcut Lâkin günümüz Müslümanlarının bir kesimi, fetvanın dindeki yerini lâyıkıyla bilmediklerinden, doğrudan doğruya Kur’an-ı Kerîm’den âyetler takdim edecek ve bunların tefsirlerinden bazı kısımları aynen aktaracağım Cenâb-ı Hak, Nûr Sûresinde Peygamberimize (asm) hitaben şöyle buyuruyor: “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu yerleri) açmasınlar Zahir olanı (görünmesi zarurî olan yüz, el ve ayaklar) müstesna Baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar (göğüs ve boyunlarını göstermesinler) Ziynetlerini (süs yerlerini) ancak şu kimselere gösterebilirler: Kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut kendi oğullarına, yahut kendi erkek kardeşlerine, yahut erkek kardeşlerinin oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut kendi kadınlarına (Müslüman kadınlara), yahut ellerindeki memlûklere (cariyelere), yahut (şehvetsiz ve kadına) ihtiyacı olmayan uyuntu kimselere, yahut henüz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış olan çocuklara” (Nûr Sûresi , 31) Âyet-i kerime dikkatle okunduğunda, şu hususlar tespit edilebilir: Birincisi: Hitabın mümin kadınlara olması Yâni, örtünme kadınlar için bir imân alâmeti ve sadece mümin kadınlara farz Mümin olmayan bir insan, İslâm’ın emir ve yasaklarından sorumlu değil Yâni, bir kimse öncelikle Allah’ın varlığını kabul edecek, Kur’an-ı Kerîm’i Onun kelâmı ve Hz Muhammed’i (asm) Onun en son elçisi bilecektir ki, İlâhî emir ve yasaklara muhatap olabilsin İkincisi: Harama bakmamanın sadece erkekler için değil, kadınlar için de söz konusu olduğu Üçüncüsü: “Ziynetlerin gösterilmemesi” Âyet-i kerimede geçen “ziynet” kelimesi üzerinde yapılan tefsirlerden birini, özet olarak arz edeyim: “Ziynet, süs eşyası demek ise de, tek başına süs eşyasına bakmak hiç kimse için haram olamayacağına göre, bundan murat, süs eşyalarının takıldığı kulak, boyun, gerdan gibi yerlerdir Âyette esas maksat tesettür (örtünme) olduğuna ve hitap zengin-fakir bütün müminlere yapıldığına göre, ziynet sadece süs eşyası olarak anlaşılsa, âyet sadece zenginlere inmiş olur Halbuki, hitap geneldir, “mü’min kadınlara da söyle” buyurulmaktadır Bir başka önemli husus da şudur: Kadın için asıl ziynet, süs eşyası değil, bu organların bizzat kendileridir Yâni, gösterilmesi haram kılınan boyun, gerdan gibi azalar kadın için ayrıca birer ziynettirler” (Hak Dini Kur’an Dili) Dördüncüsü: Mümin kadınların başörtülerini, cahiliye kadınları gibi, boyunlarına bağlayıp arkaya sarkıtmak yerine, başlarına örtmeleri ve yakalarının üzerine vurmaları Bir diğer âyet-i kerimede ise, şöyle buyurulur: “Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, elbiselerinden giyip örtünsünler İşte böyle giyinmeleri, tanınıp da (cariyelerden, iffetsiz âdi kadınlardan fark edilip de) eziyet edilmemelerine en elverişli olandır Allah Gafur’dur (çok bağışlayıcıdır), Rahîm’dir (çok merhametlidir)” (Ahzab Sûresi, 59) Bu âyet-i kerimede, örtünme açıkça emredilmekte ve bu emrin hikmeti, “mü’min kadınların diğer âdi kadınlarla karıştırılarak rahatsız edilmemeleri, sarkıntılığa maruz kalmamaları ve ruhlarının eziyete maruz olmaması” olarak beyan buyurulmakta Zafer Dergisi |
|