Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
babası, birini, efendisi, göstermenin, olmayan

Kendi Babası Olmayan Birini Babası Diye Göstermenin, Kendi Efendisi Olmayan Birini

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kendi Babası Olmayan Birini Babası Diye Göstermenin, Kendi Efendisi Olmayan Birini






kendi babası olmayan birini babası diye göstermenin, kendi efendisi olmayan birini
KENDİ BABASI OLMAYAN BİRİNİ BABASI DİYE
GÖSTERMENİN, KENDİ EFENDİSİ OLMAYAN BİRİNİ EFENDİ KABUL ETMENİN HARAM OLDUĞU

Hadisler
1806 Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse, ona cennet haramdır
Buhârî, Ferâiz 29; Müslim, Îmân 114, 115 Ayrıca bk Ebû Dâvûd, Sünnet 109-110; İbni Mâce, Hudûd 36
1807 numaralı hadisle beraber açıklanacaktır

1807 Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Babalarınızdan yüz çevirip onları inkâr etmeyiniz Her kim kendi babasını bırakıp bir başkasına baba derse, nankörlük etmiş olur
Buhârî, Ferâiz 29, Hudûd 31; Müslim, Îmân 112, 114

Açıklamalar
Gerçek babasını inkâr ederek, soyundan gelmediği bir kimsenin mirasına konmak gibi çıkar hesapları yüzünden onun oğlu veya kızı olduğunu ileri sürmek Resûl-i Ekrem Efendimiz tarafından şiddetle yasaklanmıştır Birinin oğlu veya kızı olduğunu iddia etmeyi dinin yasakladığını, haram kıldığını bildiği halde, menfaatini her şeyin üstünde tutarak bu hareketi helâl görenler işte böylesine ağır ifadelerle tehdit edilmiştir “Ona cennet haramdır” ifadesinden anlaşıldığına göre böylesi kimseler doğrudan doğruya cennete girme imkânından mahrum edilecekler, ancak günahlarının cezasını çektikten sonra cennete girebileceklerdir Öz babasını bırakıp başka birine baba diyen kimse, şayet bu davranışı helâl saymıyor, ama yanlış bir iş yaptığını kabul ediyorsa, onun suçu öteki kadar ağır olmasa bile, bu yaptığı hareketin adı iyilik bilmemezliktir; çocukluğundan itibaren babasının kendisi için yaptığı fedakârlıkları görmezden gelmektir O, bu tutumuyla sadece babasına değil, aynı zamanda Allah’a da nankörlük etmiş olur Sünen-i İbni Mâce’deki bir başka rivayete göre, babasını inkâr eden kimsenin mahrumiyeti çok büyüktür O şahıs, beş yüz senelik mesafeden kokusu duyulan cennetin kokusunu bile duyamayacaktır (Hudûd 36) Bir kimsenin mirasına konmak için böyle çirkin bir yola başvuran kimse, o şahsın diğer meşrû vârislerini mirastan mahrum bırakacağı veya onların paylarını azaltacağı için, hak etmediği bir şeyi almanın suçunu da yüklenmiş olacaktır
Câhiliye devrinde bir kimse başkasının çocuğunu evlât edinerek bütün mirasını ona bırakabilirdi Kur'ân-ı Kerîm “Allah, evlâtlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı” [Ahzâb sûresi (33) 4] âyetiyle bu tür haksızlıkları da tamamen yasakladı
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1 İnsanın soyunu, kendi öz babasını inkâr etmesi, onun doğrudan cennete girmesine engel olacak bir günahtır
2 Çocukluğundan beri iyiliğini gördüğü gerçek babasını bırakıp, menfaat düşüncesiyle yabancı birine baba demek, en azından nankörlüktür
3 İslâmiyet soyların korunmasına önem vermiştir
1808 Yezîd İbni Şerîk İbni Târık şöyle dedi:
Ali radıyallahu anh’ı minberde konuşurken gördüm ve şöyle buyurduğunu duydum:
“Hayır, iddialar doğru değildir Vallahi bizim yanımızda Kur'ân-ı Kerîm’den ve şu sahîfeden başka okuduğumuz bir yazı yoktur” Böyle dedikten sonra o sahîfeyi açtı Orada develerin yaşları ve yaralamayla ilgili hükümler vardı Yine bu sahîfede Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyordu:
“Ayr (Âir) dağından Sevr dağına kadar olan yerler Medine’nin haremidir Her kim orada Kitap ve Sünnet’e aykırı bir iş yapar veya bid’at çıkaran birini korursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin ibadetlerini ve tövbesini kabul etmeyecektir Müslümanlardan birinin verdiği bir söz ve güvence, yaptığı bir antlaşma hepsini bağlar Her kim bir müslümanın verdiği söz ve himayeyi dikkate almazsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin tövbesini ve ibadetlerini kabul etmeyecektir Her kim kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse veya kendi efendisi olmayan birini efendi olarak kabul etmeye kalkarsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin tövbesini ve ibadetlerini kabul etmeyecektir
Buhârî, Fezâilü’l-Medîne 1, Cizye 10, 17, Ferâiz 21, İ’tisâm 5; Müslim, Hac 467, 468 Ayrıca bk Ebû Dâvûd, Menâsik 95-96
Yezîd İbni Şerîk İbni Târık
Kûfeli tâbiîlerden olan Şerîk Hz Ali, Hz Ömer, Ebû Zer el-Gıfârî, Abdullah İbni Mes’ûd gibi sahâbîlerden hadis rivayet etmiştir Kendisinden de Kûfeli muhaddisler rivayette bulunmuştur Câhiliye devrinde yaşadığı, fakat sahâbî olma saâdetine eremediği söylenen Yezîd İbni Şerîk sika bir muhaddis olarak bilinmekle beraber hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır
Allah ondan razı olsun
Açıklamalar
Çeşitli meselelerin ele alındığı bu hadisin konumuzla ilgili kısmı, “Her kim kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse veya kendi efendisi olmayan birini efendi olarak kabul etmeye kalkarsa Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun” cümlesinden ibarettir Bir önceki hadiste, kendi babası olmadığını bildiği birinin mirasına konmak gibi maddî çıkar uğruna, onun soyundan geldiğini ileri sürmenin çok günah olduğunu yeterince açıkladık Bu hadîs-i şerîfte, o günahı işleyenlere yönelik olarak “Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun” diye beddua edilmesi, söz konusu günahın büyüklüğünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır
Âzat edilerek hürriyetine kavuşturulmuş bir kölenin, eski efendilerinin izni olmadan bir başka adam hakkında “Bu benim efendimdir” diyerek onun kölesi olduğunu iddia etmesi de yine bir çıkar hesabına dayanmaktadır Bir köle mal mülk sahibi olabilir Şayet onun akrabası varsa, mirasçıları da onlardır Akrabası yoksa, İslâm hukukuna göre onun mirasçısı, kendisini âzat eden efendisidir İşte bir kölenin, bir yabancıyı kendisine mirasçı kılmak için onun kendi efendisi olduğunu ileri sürmesi, eski efendisine karşı bir nankörlük ve haksızlık olarak kabul edilmiştir Eskiden bir de şöyle bir uygulama vardı İki şahıs birbiriyle karşılıklı diyet ödeme, mirasçı olma ve yardımlaşma hususunda sözleşip anlaşabilirdi Hadisimiz bu tür anlaşmaları bozmaya kalkanları da hedef almaktadır
Şimdi gelelim hadisimizdeki diğer konulara:
Birtakım Şiîler, daha Hz Ali hayatta iken ortaya çıkmış ve Resûlullah’ın ona ve ailesine, diğer müslümanlardan gizlediği bazı bilgiler verdiğini ve özel olarak vasiyette bulunduğunu ileri sürmüşlerdir Şîa’nın değer verdiği bazı kitaplarda bu bilgiler yer almaktadır İddiaya göre “Resûl-i Ekrem’in Hz Ali'ye yazdırdığı yetmiş zirâ uzunluğundaki Câmi’a adlı sahifede insanların muhtaç olduğu her şey, kıyamete kadar vuku bulacak her olay, bütün helâl ve haramlar, hatta cennetliklerin isimleri bile yazılıdır; çürümesi ve yıpranması mümkün olmayan bu sahife Hz Ali vasıtasıyla imamlara intikal etmiştir Hz Peygamber'e Mi`rac gecesi verilen, ondan da Hz Ali'ye ve imamlara intikal eden Dîvânü'ş-Şî’a adlı bir kitapta bu tür bilgiler mevcuttur Ca`fer-i Sâdık'ın yanındaki el-Cifru'l-ebyaz adlı eserde Zebûr, Tevrat, İncil, Hz İbrâhim'e verilen sahîfeler ve Hz Fâtıma'nın mushafı bulunmaktadır (Bu bilgiler için ve Şiîler’in Hz Fâtıma’nın yanında Kur’an’dan tamamen farklı ve onun üç misli büyüklüğünde bir mushaf bulunduğuna dair iddiaları için bk Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XV, 38, Hadis maddesi; XII, 221, Fâtıma maddesi) Hz Ali ise, “Senin yanında, Resûlullah’ın herkese bildirmeyip sadece sana özel olarak tebliğ ettiği şeyler varmış” denmesine kızmış, hadiste gördüğümüz gibi buna şiddetle karşı çıkmış, “Hayır, Resûlullah’ın sadece bana özel olarak tebliğ ettiği bir hüküm yoktur Biz Resûlullah’tan Kur’an’da ve şu sahîfede bulunanlardan başka bir şey yazmadık” diye reddetmiştir Ne kendisinin yanında ne de Ehl-i beyt’ten herhangi birinde Hz Peygamber’in bildirdiği gizli ilimler, dinî bilgiler ve daha başka şeyler olmadığını kesin bir dille söylemiştir Sadece, diğer sahâbîler gibi, Resûl-i Ekrem’den duyduğu bazı hadisleri bir sahîfeye yazdığını söylemiş, sonra da o sahîfeyi açarak içinde neler bulunduğunu göstermiştir
Şimdi de bu sahîfede bulunan bilgilere kısaca temas edelim:
Resûl-i Ekrem Efendimiz tıpkı Mekke gibi Medine’nin de bir harem bölgesi bulunduğunu söylemiş ve bu bölgenin Zülhuleyfe yakınlarındaki Ayr (veya Âir) dağıyla, Uhud dağının kuzeyindeki küçük Sevr dağı arasındaki bölge olduğunu söylemiştir Bu bölgede “Kitap ve Sünnet’e aykırı bir iş yapılmasını veya bid’at çıkaran bir kimsenin korunmasını” özellikle yasaklamış, bu yasağı dinlemeyen kimseye de “Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun”diye beddua etmiştir Bu bedduanın anlamı;Allah’ın azâbı, meleklerin lâneti ve bütün insanların nefreti onun üzerine olsun”, demektir Burada şunu da belirtelim ki, Mekke’nin harem bölgesinde avlanmak, ağaç kesmek, ot yolmak gibi bazı yasaklar bulunduğu ve bu yasakları çiğneyenler cezalandırıldığı halde, Medine’nin harem bölgesinde bu yasakları çiğneyenler cezalandırılmaz Bununla beraber Medine’de yapılacak küçük günahların, bu beddua sebebiyle, büyük günahmış gibi çirkin görüleceği ve cezasının ağır olacağı söylenmiştir
“Müslümanlardan birinin verdiği bir söz ve eman, yaptığı bir antlaşma hepsini bağlar” ifadesinden maksat şudur: Bir müslüman bir gayri müslime hayatını koruyacağına dair söz ve güvence (emân) vermişse, bu güvence diğer müslümanları da bağlar Onlar bu gayri müslime bir fenalık yapamaz, onu öldürmeye kalkamazlar Çünkü içlerinden biri onu himaye etmiştir Bir kâfire himaye sözü veren kimsenin toplumda en aşağı seviyede olması hiçbir şeyi değiştirmez Çünkü müslümanlar bir vücut gibidir Bir mü’minin bir kâfire verdiği güvenceyi dikkate almayan kimselere, Resûl-i Ekrem Efendimiz aynı şekilde beddua etmiştir
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Bir kimsenin babasından başkasını baba kabul etmesi, âzat edilmiş bir kölenin, kendisini âzat eden efendisinden başkasını efendi olarak kabul etmesi kesinlikle yasaktır
2 Resûl-i Ekrem Efendimiz Hz Ali’ye diğer sahâbeden ayrı olarak özel surette bir bilgi vermemiştir
3 Medine’nin de harem bölgesi vardır ve orada Kur’an ve Sünnet’e aykırı davranmak, dinde olmayan bir şeyi varmış gibi söylemek Peygamberimiz tarafından şiddetle yasaklanmıştır Zira orası mübarek bir yerdir Orada küçük günahlardan bile uzak durmak gerekir
4 Herhangi bir müslümanın bir gayri müslime verdiği güvenceye diğer müslümanların da sâdık kalıp saygı göstermesi gerekir
1809 Ebû Zer radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
“Babası olmadığını bildiği birini babam diye sahiplenen kimse, babasına nankörlük etmiş olur Kendisine ait olmayan bir şeyi sahiplenmeye kalkışan kimse bizden değildir; o cehennemdeki yerine hazırlansın Her kim, bir adama öyle olmadığı halde kâfir veya Allah düşmanı derse, bu sözler gerisin geriye kendine döner
Müslim, Îmân 112; Ayrıca bk Buhârî, Menâkıb 5, Edeb 44

Açıklamalar
Hadisimizde üç konu ele alınmaktadır Bu konuların her üçü de aslı esası bulunmayan ve tamamen yalandan ibaret olan şeyleri, şahsî menfaat uğruna, doğruymuş gibi iddia etmekten ibarettir Bunlardan birincisi, yukarıdan beri açıkladığımız üzere, öz babası olmayan birinin mirasına konmak gibi bazı çıkar hesaplarıyla, kendi babasını görmezden gelerek o yabancı adama babam demektir
Dinin bu çirkin davranışı yasakladığını ve haram kıldığını bile bile bunun günah olmadığını söyleyen kimse, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in belirttiğine göre dinden çıkar Babası olmayan birine babam demeyi dinin haram kıldığını ve böyle davranmanın günah olduğunu bilen, fakat menfaatine yenik düşerek bu çirkin hareketi yapan kimse dinden çıkmaz, ama babasının iyiliklerine karşı nankörlük etmiş olur Peygamber Efendimiz müslümanları bu hareketlerden sakındırmak için ağır ifadeler kullanmıştır
Hadisimizdeki ikinci yasak, kendisine ait olmayan bir şeye, “Bu benimdir, benim hakkımdır” diye sahip çıkmaktır Böyle bir hareket bir başka kimsenin hakkına tecâvüz olduğu için kesinlikle haramdır Hakkı olmayan bir şeyi elde etmeye çalışan adamı Resûl-i Ekrem Efendimiz’in,“O kimse cehennemdeki yerine hazırlansın” diye tehdit etmesi, bu davranışın büyük bir haksızlık olduğunu göstermektedir
Hadisimizdeki üçüncü yasak, kâfir olmayan birine kâfir veya Allah düşmanı diye hakaret etmektir Bu husus, önemi sebebiyle kitabımızın 1736 ve 1737 numaralı hadislerinde “Müslümana Kâfir Demenin Haram Oluşu” başlığı altında ele alınıp incelenmiştir Burada şu kadarını belirtelim:
Bir kimseye kâfir demek, insana büyük bir sorumluluk yükleyen pek ağır bir sözdür İşin şakası yoktur Zira müslüman iken kâfir olan kimseye selâm verilmez, selâmı alınmaz O kimse müslüman bir kadınla evlenemez, evlenmişse boşanması gerekir O adam ölürse cenazesi yıkanmaz, cenaze namazı kılınmaz, hatta İslâm kabristanına defnedilmez Durumun vahâmeti göz önünde bulundurulmalı ve herkes diline sahip olmalıdır Lâ ilâhe illallah diyen bir kimseye kesinlikle kâfir, Allah düşmanı dememelidir Kendisi bu şekilde suçlanan kimse şayet öyle değilse, bu sözün onu söyleyene geri döneceği ve onun kâfir olacağı unutulmamalıdır
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Babası olmayan birine, menfaati sebebiyle “Bu benim babamdır” diyen kimse, gerçek babasına karşı nankörlük etmiş olur
2 Kendisine ait olmayan bir şeye, “Bu benimdir” diye sahip çıkan ve böylece başkasının hakkını yemekte sakınca görmeyen kimseyi Hz Peygamber, “O bizden değildir” diye İslâm toplumundan reddetmekte, onun cehennemlik olduğunu belirtmektedir
3 Müslüman birine kâfir veya Allah düşmanı demek son derece tehlikelidir Zira o adam gerçekten kâfir veya Allah düşmanı değilse, bu söz, hedefini bulamamış bir ok gibi o iddiayı ortaya atana geri döner
Riyazüs Salihin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.