Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
geçen, hadisler, hayıra, ile, ilgili, riyazüssalihin, teşvik, yorumlarıaçıklamaları

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları






Riyazüssalihin,de geçen hayıra teşvik ile ilgili hadisler ve yorumları-açıklamaları

12- بابُ الحثِّ على الازدياد من الخير في أواخِر العُمر



Âyet

قال اللَّه تعالى : { أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ }
1 “Düşünecek olanın düşüneceği kadar sizi yaşatmadık mı? Hem size uyarıcı da geldi
Fâtır sûresi (35), 37
قال ابن عباس والمحققون: معناه: أولم نعمركم ستين سنة، ويؤيده الحديث الذي سنذكره إن شاء اللَّه تعالى وقيل معناه: ثماني عشرة سنة وقيل: أربعين سنة قاله الحسن والكلبي ومسروق، ونقل عن ابن عباس أيضاً، ونقلوا أن أهل المدينة كانوا إذا بلغ أحدهم أربعين سنة تفرغ للعبادة وقيل هو: البلوغ وقوله تعالى: { وجاءكم النذير } قال ابن عباس والجمهور: هو النبي صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم وقيل: الشيب قاله عكرمة وابن عيينة وغيرهما، والله أعلم

Nevevî bu âyet-i kerîmeyi şöyle açıklamaktadır:

Abdullah İbni Abbas ve meseleyi iyi tetkik eden âlimlere göre bu âyetin anlamı, “Biz sizi altmış yıl yaşatmadık mı?” demektir Nitekim biraz sonra nakledeceğimiz hadîs-i şerîf de bu mânayı pekiştirmektedir
Bazılarına göre mânası “sizi on sekiz sene” bazılarına göre de “kırk sene yaşatmadık mı?” demektir Bu son yorum, Hasan el-Basrî, el-Kelbî ve Mesrûk’a aittir Ayrıca bu görüş İbni Abbas’tan da nakledilmiştir
Medinelilerin kırk yaşına gelince, kendilerini ibadete verdikleri rivayet edilmiştir Bazıları âyette işaret edilen sürenin “büluğ yaşı” olduğunu söylemişlerdir İbni Abbas ve âlimlerin büyük çoğunluğu âyetteki “Size uyarıcı da geldi” ifadesindeki uyarıcıdan maksadın “Hz Peygamber” olduğunu söylemişlerdir
İkrime, Süfyân İbni Uyeyne ve daha başkaları âyetteki “uyarıcı” sözünü “ihtiyarlık” olarak yorumlamışlardır Gerçeği ise, Allah bilir
Nevevî’nin açıklaması böyledir Âyet, inkârcı müşriklerin cehennemden çıkarılmalarını istemeleri, önceki hayatlarının tersine iman ve imana dayalı bir hayat yaşayacaklarını söylemeleri üzerine kendilerine verilen cevaptır O halde bülûğdan itibaren altmış yaşına kadar ölen herkes, düşünüp ne yapacağına karar verecek zamanı bulmuş demektir Ne yapılması, nasıl yapılması gerektiğine dair başta Peygamber olmak üzere kendisini uyaran ihtiyarlık ve benzeri bir çok uyarıcı da bulunmaktadır Böyle olunca ömrü gafletle ve istediği gibi tüketmek, sonra acı âkıbetle karşılaşınca pişmanlık duymak ve yeniden dünyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır
Herkese takdir edilen ömür, eğer değerlendirilebilirse, böylesi pişmanlığa düşmeyecek kadar uzun ve yeterlidir
HADİSLER

113- وأمَّا الأحاديث فالأوَّل : عن أَبِي هريرة رضي اللَّه عنه ، عن النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : «أعْذَرَ اللَّهُ إلى امْرِىءٍ أخَّرَ أجلَه حتى بلَغَ سِتِّينَ سنةً » رواه البخارى
قال العلماءُ معناه : لَمْ يتْركْ لَه عُذْراً إذ أمْهَلَهُ هذِهِ المُدَّةَ يُقال : أعْذَرَ الرَّجُلُ إذا بلغَ الغاية في الْعُذْرِ

113 Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, altmış yıl ömür verdiği kişinin mazeret gösterme imkânını ortadan kaldırmıştır
Buhârî, Rikak 5

Açıklamalar
Dünyaya geliş amacını anlamak, hayatı anlamak ve sorumluluklarına sahip çıkmak için insanoğlunun bir “tecrübe zamanı”na ihtiyacı vardır Bu zamanın âzami sınırı altmış yıldır Daha kısa sürelerde de insan tecrübe imkânı bulur ve kendisine göre bir yaşayış tarzı benimser ve bunun hesabını vermeye de razı olur
“Kul, kusursuz olmaz” denilmiştir Kusurların telâfi yolları gösterilmiş, tövbe imkânının herkes için sonuna kadar açık olduğu bildirilmiştir Yani insanoğluna yanlışlarını düzeltme yetenek ve imkânı verilmiştir Buna yetecek kadar bir ömür de ihsan edilince, öteki dünyada artık özür beyan etme, bir kere daha hayata döndürülmeyi isteme hakkı bırakılmamış olmaktadır
Gençlik ve acemilik yıllarının ihmalleri, hiç değilse yaşlılık döneminde telâfi edilmelidir Dünya ile ilginin zayıfladığı ihtiyarlık döneminde, hayır ve iyilikleri arttırmak, kulluk gayretlerine hız vermek ve böylece son anda olsun bir şeyler elde etmeye çalışmak, her aklı başında insanın yapması gerekli bir atılımdır Üstelik böyle bir tavır, teşvik de edilmiştir
Ömrün sonlarına doğru iyilikleri attırmayı tavsiye eden dinî emirler mevcuttur Bütün bunlara rağmen kendi bildiğini okuyan, arzu ettiği gibi yaşayan ve böylece uzun bir ömrü boşa geçiren kişiler çıkarsa, artık onların ileri sürebilecekleri hiçbir mazeretleri olamaz
Hadisimiz “Altmış yıl yaşamamış olanların âhirette mâzeret ileri sürme hakları vardır” anlamına asla gelmez İyiyi kötüyü tecrübe edip tanıyacak kadar yaşamış olan herkes, mazeretini dünyada ileri sürecek ve kusurlarını orada telâfi edecektir Artık onlar için âhirette mazeret beyan etme imkânı yoktur Ama nihayet 60 yıl yaşamış olan birinin hiç mi hiç böyle bir şeyi aklından geçirmemesi lâzımdır
Altmış yıl, herşeyi yerli yerine koymak için yeterli bir zaman ve imkândır Hadisimiz bunu vurgulamaktadır
Öte yandan Hz Peygamber bir hadisinde “Benim ümmetimin (ortalama) ömrü altmış-yetmiş yıl arasındadır” buyurmuştur (Tirmizî, Daavât 101; İbni Mâce, Zühd 27) Hadisimizdeki altmış rakamı da bu ömür sınırının alt çizgisini ifade etmektedir
Son anda gayrete gelmek suretiyle de olsa, kusurları dünyada iken telâfi etmeye çalışmak lâzımdır

Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Kendilerine normal bir ömür verilmiş kimseler, eğer hallerini bu süre içinde düzeltmemişlerse, Allah Teâlâ’ya karşı ileri sürebilecekleri herhangi bir mazeretleri yoktur
2 Hayatın noksan ve eksiklerini yine hayatta ikmâl etmek gerekmektedir
3 Ömrün sonlarına doğru iyilikleri ve ibadetleri arttırma teşvikinin altında yatan amaç da, geçmişteki eksiklerin bir ölçüde de olsa telâfi edilmesidir


Alıntı Yaparak Cevapla

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları

Eski 07-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları



114- الثاني : عن ابن عباس ، رضي اللَّه عنهما ، قال : كان عمر رضي اللَّه عنه يُدْخِلُنى مَع أشْياخ بْدرٍ ، فَكأنَّ بعْضَهُمْ وجدَ فِي نفسه فقال : لِمَ يَدْخُلُ هَذِا معنا ولنَا أبْنَاء مِثْلُه ،؟ فقال عمرُ : إِنَّهُ من حيْثُ علِمْتُمْ ، فدَعَانى ذاتَ يَوْمٍ فَأدْخلَنى معهُمْ ، فما رأَيْتُ أنَّه دعانى يوْمئِذٍ إِلاَّ لِيُرِيهُمْ قال : ما تقولون في قول اللَّه تعالى : { إذا جاءَ نَصْرُ اللَّهِ والْفَتْحُ} [الفتح : 1 ] فقال بَعضُهُمْ : أمِرْنَا نَحْمَدُ اللَّهَ ونَسْتَغْفِره إذَا نَصرنَا وفَتَحَ علَيْنَا وسكَتَ بعضهُمْ فلم يقُلْ شيئاً فقال لى : أكَذلك تقول يا ابنَ عباس ؟ فقلت : لا قال فما تقول ؟ قلت : هُو أجلُ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، أعْلمَه له قال : { إذا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ والْفتحُ} وذلك علامة أجلِك { فَسَبِّحْ بِحمْدِ رَبِّكَ واسْتغْفِرْهُ إِنَّه كانَ تَوَّاباً} [ الفتح : 3 ] فقال عمر رضي اللَّه عنه : ما أعْلَم منها إلاَّ ما تَقُول رواه البخارى
114 İbni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Ömer radıyallahu anh Bedir Harbine iştirak etmiş yaşlı sahâbîlerle beraber beni de istişâre meclisine dahil etti Sahâbîlerden biri buna içerledi ve Hz Ömer’e:
- Bu, neden bizimle beraber oluyor? Oysa bizim onun yaşıtı çocuklarımız var, dedi Hz Ömer:
- Bildiğiniz bir sebepten dolayı, diye cevap verdi Derken birgün beni çağırdı ve büyük sahâbîlerin meclisine aldı Bana öyle geliyor ki, o gün beni onlara isbat etmek istiyordu Sahâbîlere:
- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde diye başlayan Nasr sûresi hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sordu Bir kısmı:
- Yardım görüp fetih gerçekleşince Allah’a hamd ve istiğfar etmekle emrolunmaktayız, dedi Kimi de hiç bir yorum yapmadı Hz Ömer bu defa bana hitaben:
- Ey İbni Abbas! Sen de böyle mi diyorsun? dedi Ben:
- Hayır, dedim
- Peki, ne diyorsun? diye sordu Ben de:
- Bu sûre, Hz Peygamber’in ecelinin kendisine bildirildiğini ifade etmektedir “Allah’ın yardımı ve fetih sana gelince - ki, bu senin ecelinin geldiğinin alâmetidir-, Rabbini hamd ile tesbih et, bağışlanma dile Çünkü o tövbeleri kabul edendir” buyuruluyor, dedim
Bunun üzerine Hz Ömer:
- Ben de bu sûreden senin dediğinden başkasını anlamıyorum, dedi
Buhârî, Tefsîru sûre (110), 4; Menâkıb 25 Ayrıca bk Tirmizî, Tefsîru sûre (110), 1

Açıklamalar
Hadîs-i şerîf, Abdullah İbni Abbas hazretlerinin anlayış ve kavrayışının üstünlüğünü, Kur’an konusundaki bilgisinin enginliğini, dolayısıyla ilmin yaşta değil başta olduğunu göstermektedir İbni Abbas’ın genç yaşına rağmen danışma meclisinde bulundurulmasına itiraz eden zatın Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh olduğu Buhârî’nin ikinci rivayetinde açıkca yer almaktadır Burada ise kapalı geçilmiştir
Öte yandan hadis, Hz Ömer’in devlet yönetiminde belli bir istişâre meclisiyle çalıştığını, bu meclise öncelikle Bedir Savaşı mücâhidlerini, sonra da ilim ve anlayışlarını yeterli gördüğü gençleri üye seçtiğini göstermektedir
Ayrıca Hz Peygamber’e ecelinin yaklaştığı, zafer, Mekke’nin Fethi ve insanların öbek öbek İslâm’a girmeleri gibi üç işâretle bildirilmiş olması, onun peygamberliğinin delillerinden biri sayılmaktadır Bu sebeple hadisi Buhârî, “İslâm’da Peygamberlik Alâmetleri” bölümünde de zikretmiştir (bk Menâkıb 25)
Bu rivayet, bizzat Allah Teâlâ’nın Hz Peygamber’e, ömrünün sonlarına doğru tesbih, tahmid ve istiğfarı arttırmasını emrettiğini belgelemektedir Hayatın sonuna doğru hayır ve hasenâtı arttırmanın İslâm’da temel bir ilke olduğuna dikkat çekmektedir Hadis burada kahramanları açısından değil, özü ve mesajı bakımından değerlendirilmiştir Bu bir anlamda hadisi, fıkıh açısından değerlendirmek (fıkhu’l-hadîs) demektir

Hadisten Öğrendiklerimiz
1 İlim ve ulemânın değeri herşeyin üstündedir
2 İstiğfar ve hamdin arttırılması, işlerin sonuna yaklaşıldığının tabii bir delili sayılmaktadır
3 Abdullah İbni Abbas, Kur’an bilgisinde üstün bir mevkie sahipti Ona “tercümânü’l-Kur’an” denilmesi boşuna değildir

115- الثالث : عن عائشةَ رضي اللَّه عنها قالت : ما صَلَّى رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم صلاةً بعْد أَنْ نزَلَتْ علَيْهِ { إذَا جَاءَ نصْرُ اللِّهِ والْفَتْحُ } إلاَّ يقول فيها : « سُبْحانك ربَّنَا وبِحمْدِكَ ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لى » متفقٌ عليه
وفي رواية الصحيحين عنها : كان رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُكْثِر أنْ يَقُول فِي ركُوعِه وسُجُودِهِ : « سُبْحانَكَ اللَّهُمَّ ربَّنَا وَبحمْدِكَ ، اللَّهمَّ اغْفِرْ لي » يتأوَّل الْقُرْآن
معنى : « يتأوَّل الْقُرُآنَ » أيْ : يعْمل مَا أُمِرَ بِهِ في الْقُــرآنِ في قولِهِ تعالى : {فَسبِّحْ بِحمْدِ ربِّكَ واستَغْفِرْهُ }
وفي رواية لمسلم : كان رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُكْثِرُ أنْ يَقولَ قبْلَ أَنْ يَمُوتَ : «سُبْحانَكَ اللَّهُمَّ وبِحْمدِكَ ، أسْتَغْفِركَ وأتُوبُ إلَيْكَ » قالت عائشةُ : قلت : يا رسولَ اللَّه ما هذِهِ الكلِمَاتُ الَّتي أرَاكَ أحْدثْتَها تَقولها ؟ قــال : « جُعِلَتْ لِي علامةٌ في أمَّتي إذا رَأيتُها قُلتُها {إذَا جَاءَ نَصْرُ اللِّهِ والْفَتْحُ } إلى آخر السورة»
وفي رواية له : كان رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُكْثِرُ مِنْ قَوْلِ : « سُبْحانَ اللَّهِ وبحَمْدِهِ أسْتَغْفِرُ اللَّه وَأَتُوبُ إلَيْه » قالت : قلت : يا رسولَ اللَّه ، أَرَاكَ تُكْثِرُ مِنْ قَوْل : سُبْحَانَ اللَّهِ وبحمْدِهِ ، أسْتغْفِر اللَّه وأتُوبُ إليْهِ ؟ فقال : « أخْبرني ربِّي أنِّي سَأرَى علاَمَةً فِي أُمَّتي فَإِذَا رأيْتُها أكْثَرْتُ مِن قَوْلِ : سُبْحانَ اللَّهِ وبحَمْدِهِ ، أسْتَغْفِرُ اللَّه وَأتُوبُ إلَيْهِ : فَقَدْ رَأَيْتُها: {إذَا جَاءَ نَصْرُ اللِّهِ والْفَتْحُ } فَتْحُ مَكَّةَ ، { ورأيْتَ النَّاس يدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أفْوَاجًا ، فَسبحْ بحمْدِ ربِّكَ واسْتَغفِرْهُ إنَّهُ كانَ توَّاباً }

Alıntı Yaparak Cevapla

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları

Eski 07-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Riyazüssalihin,De Geçen Hayıra Teşvik İle İlgili Hadisler Ve Yorumları-Açıklamaları



115 Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
“Allah’ın yardımı erişip fetih gerçekleşince âyeti indikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kıldığı her namazda mutlaka “Rabbimiz, seni tenzih ederim, seni hamd ile anarım Allahım! Beni bağışla derdi Buhârî, Ezân 123, 139; Megâzî 5, Tefsîru sûre (110), 1; Müslim, Salât 219, 220
Buhârî’nin Sahîh’i (Ezân 139, Tefsîru sûre (110), 2) ile Müslim’in Sahîh’inde (Salât 217) Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edilen bir başka hadis de şöyledir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdelerinde:
“Allahım! Seni tenzîh ederim Rabbimiz! Sana hamdederim Allahım! Beni bağışla!” duasını pek sık tekrarlardı Bu sözüyle o, Kur’an’a imtisal (ve âyeti fiilen tefsir) ederdi
Müslim’in rivayetinde de (Salât 218) şöyle denilmektedir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefatından önce, “Seni hamdinle tesbih ve tenzih eder, bağışını diler, tövbe ederim” duasını sık sık tekrar ederdi
Hz Âişe diyor ki:
- Ey Allah’ın Resûlü! Yeni yeni söylediğinizi duyduğum bu cümleler nedir? diye sordum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ümmetimle ilgili olarak benim için bir işaret tayin edilmiştir Onu gördüğüm zaman bu kelimeleri söylerim Bu işaret, Nasr sûresi’dir” buyurdu
Yine Müslim’in bir başka rivayetinde (Salât 220), bu husus şöyle yer almaktadır:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ben Allah’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim” sözlerini sık sık söyler olmuştu” Hz Âişe diyor ki:
- “Sübhânallah ve bi hamdihî, estağfirullah ve etûbü ileyh” sözlerini görüyorum ki, pek sık söylüyorsun?” dedim
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Rabbim bana ümmetim içinde bir alâmet göreceğimi bildirdi Onu gördüğümden bu yana “sübhânellah ve bi hamdihî estağfirullah ve etûbu ileyh” sözünü çok söylerim Ben o alâmeti, Mekke’nin fethine işaret eden “Allah’ın yardımı ulaşıp Fetih gerçekleşince ve insanların grup grup Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile Çünkü Allah tövbeleri çok çok kabul edendir” (meâlindeki Nasr) sûresi’nde gördüm,” buyurdu
Açıklamalar

Yüce Rabbimiz, sevgili Resûlü’ne, “Allah’ın yardımı erişip fetih gerçekleşince ve insanların gruplar halinde Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde” Rabbini hamd ile tesbih etmesini ve bağışlanma dilemesini emretmiştir Efendimiz de bu emre yukarıdaki rivayetlerde yer alan ifadeleri, kıldığı namazların rükû ve secdelerinde sık sık söylemek suretiyle yerine getirmiştir Âişe vâlidemiz, daha önce göregeldiği durumdan farklı olan ve devamlılık arzetmeye başlayan bu yeni durumu tabiî olarak merak etmiş ve öğrenmek istemiştir Peygamber Efendimiz onun merakını, Nasr sûresi’nin kendisine bu görevi verdiğini söyleyerek gidermiştir Bu sebeple bu sûreye tevdi’ (vedâlaşma) sûresi de denilmiştir Ayrıca sûre olarak en son inen sûre de budur Nüzûlünün Mekke fethinden önce olduğuna, Vedâ haccında indiğine dair rivayetler bulunmaktadır Fetih öncesinde inmiş olduğu çoğunlukla kabul edilmiştir
Hepsi de Hz Âişe vâlidemizden nakledilen rivayetleri topluca değerlendirdiğimiz zaman, Peygamber Efendimiz’in bu hareketi, vefatına yakın bir dönemde görülmüştür Bu durum, ömrün sonuna doğru iyilikleri arttırmanın Hz Peygamber’in nezih hayatında aynen gerçekleştiğinin delili olmaktadır Hz Peygamber’in yorumu da bunu açıkça göstermektedir
O halde geçmişi ve geleceği sorumluluk açısından kendisine bağışlanmış olan Hz Peygamber’in yorumu ve uygulaması bu olunca artık aynı teşvikin, böyle bir imtiyaza sahip olmayan biz ümmetine öncelikle yönelik olduğu anlaşılmaktadır
Öte yandan bu rivayetler, Nasr sûresi hakkında İbn Abbas radıyallahu anhümâ’nın yaptığı (önceki hadiste geçen) değerlendirmenin isabetini de göstermektedir

Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Resûl-i Ekrem Efendimiz çok çok istiğfar etmiş Allah Teâlâ’dan bağışlanma dilemiş, buna özel önem vermiştir Bu hali ömrünün sonlarında daha yoğun olarak yaşamıştır
2 Nimete şükür gerekir
3 Hz Peygamber’i örnek alarak, müslümanların da yaşlılık yıllarında daha fazla ibadet ve hayır işlemeye bakmaları gerekir
116- الرابع : عن أنسٍ رضي اللَّهُ عنه قال : إنَّ اللَّه عزَّ وجلَّ تَابعَ الوحْيَ على رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَبْلَ وَفَاتِهِ ، حتَّى تُوُفِّى أكْثَرَ مَا كَانَ الْوَحْيُ متفقٌ عليه

116 Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
“Allah Teâlâ, Peygamber’in vefatından önce vahyi sıklaştırdı Öyle ki Peygamber aleyhisselâm vahyin en sık geldiği bir sırada vefat etti” Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; Müslim, Tefsîr 2

Açıklamalar
Müslim’in rivayetinde, vahyin en çok, Hz Peygamber’in vefat ettiği gün geldiği kaydı bulunmaktadır Buhârî’den alınmış bu rivayette ise, “gün kaydı” yoktur “Vahyin pek sıklaştığı bir sırada” denilmesi tarihi gerçeğe daha uygun gözükmektedir
Hz Peygamber’in son zamanlarında vahyin sıklaşması, İslâm toplum yapısının ve grup grup gelip müslüman olan insanların ihtiyaçları ve problemleri dolayısıyladır Artık sistem tamamlanmaktadır Bu yoğunluk, bir taraftan da Hz Peygamber’in dünyadan ayrılma zamanının oldukca yakınlaştığının işaretidir
Nevevî merhumun muhaddislerin Tefsir ve Kur’an ile ilgili bölümlerde naklettikleri bu hadisi, ömrün sonunda hayrı arttırmak konusunda zikretmesi bu uygulamanın sünnetullaha da uygun düştüğünü göstermek, mevzuyu böylece daha da güçlendirmek istemesiyle açıklanabilir Halkımızın “Gidecekle öleceği çok çalıştırırlar” sözü de bu genel kaidenin bir başka şekilde tesbit ve itirafıdır O halde son anlarında bile hayra, ibadete yönelmeyenlerin gafleti ve tabii zararı pek büyük olacak demektir

Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Hz Peygamber vefat etmeden önce vahyin sıklaşması, son demlerde hayrın arttırılmasını teşvik eden ilâhî bir uygulamadır
2 Son fırsatları olsun değerlendirmeye bakmak lâzımdır
117- الخامس : عن جابر رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « يُبْعثُ كُلُّ عبْدٍ على ما مَاتَ علَيْهِ » رواه مسلم

117 Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilirMüslim, Cennet 83

Açıklamalar
Ömrün sonlarında hayır ve kulluğu arttırma teşvikinin asıl gerekçesi bu hadiste açıklanmaktadır Herkes ne üzerinde nasıl, hangi halde vefât etmişse, âhirette öylece diriltilecektir Buna göre iyilik ve kulluk hallerini arttırmak, eceli iyi bir durumda karşılama imkânını hazırlamak demektir Öteki dünyada güzel bir hal ile dirilmek mutluluğu da buna bağlıdır
Ölüm kesin ve mecbûrî bir sondur “Her canlı ölümü tadacaktır Hiç bir canlı nerede, ne zaman öleceğini bilemez Böyle olunca genellikle, belli yaşlardan sonra artık bu mecbûrî yolculuğu, günlük hayatın gündemine ağırlıklı şekilde hâkim kılmak, gâfil avlanmamak bakımından fevkalâde önemlidir Zira “Nasıl yaşarsanız öylece ölür, nasıl ölürseniz öylece diriltilirsiniz” uyarısı, görünüş açısından genel bir gerçeğe dikkat çekmektedir
Camide ibadet ederken ölmek de var, meyhânede kafa çekerken ölmek de Helâlinden rızkını kazanmak için çalışırken iş başında ölmek de var, başkasının malını aşırırken ölmek de Allah diyerek ölmek de var, etrafa küfürler yağdırarak ölmek de Sâlihler meclisinde ölmek de var, fâsıklar arasında ölmek de
Bütün bunlar düşünülünce, dili güzel kelimeler söylemeye alıştırmak, ve günü hayır üzere geçirmeye gayret etmek demek, ölümü uygun bir şekilde karşılamaya çalışmak demektir Asıl gerçeği yani herkesin içinde sakladığı niyet ve sırları ancak Allah bilir Toplu ölümlerde, öbür dünyadaki diriliş şeklini herkesin niyeti tayin edecektir Bu konuda niyet ile ilgili bölüme bakılmalıdır

Hadisten Öğrendiklerimiz
1 İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür Nasıl ölürse öyle diriltilir
2 İyi bir niyete, iyi bir hayat tarzına sahip olmak, özellikle ömrün sonlarına doğru kendine çeki düzen vermek, âhirette iyi bir hal üzere dirilmek bakımından büyük önem arzetmektedir

Riyazüssalihin
alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.