Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ayarlarken, ibresi’ni, kalbimin, yeniden

Kalbimin İbresi’Ni Yeniden Ayarlarken

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalbimin İbresi’Ni Yeniden Ayarlarken






Kalbimin İbresi’ni yeniden ayarlarken
Kalbimin İbresi’ni yeniden ayarlarken




KİTABIN ADI, tadını olduğu gibi kapağına taşırıyor: Kalb İbresi Yönünü en çok şaşırttığım ama şaşırtılmayı en az hak eden kalbime ettiğimi hatırlatıyor bana Kalıbımı kıblede tutmak için ince ince ölçümler yapacak kadar hassas iken, kalbimin kıblesini aramayı bile lüzumsuz gördüğüm bir hoyratlığın içinde yakalıyor beni Kalbime ettiğimin azıcığını kalıbıma etsem, yakama yapışan o kadar çok olur ki! Gözümü kör etsem, yüzümü çizsem ne kadar acıyanım olur! Gönlümü köreltmişim, özümü köz etmişim, kim duya, kim acıya, kim kıza?
Kalb İbresi’ni, Okyanus Ötesi’ne taşan, sevenleriyle dünyanın en kuytu yerlerine, en karanlık köşelerine vahyin serinliğini taşıyan kocaman bir kalbin ince kıpırtısı, nazenin suskusu, revnaklı dokunuşu, üveyik edalı süzülüşü olarak okuyorum Kur’ân’ın denizinden kokular taşıyarak sohbetini hitap çiçeğine dönüştürüyor “Kur’ân denizi”ni hakkıyla çağımıza taşıran Bediüzzaman Said Nursî’nin vahiyden usare almış dilinin tadıyla sohbeti koyulaştırıyor Hocaefendi
Bir Risale-i Nur talebesi olmakla beraber, Fethullah Gülen eserleriyle çok sonraları tanışan bir okuyucu olarak yeni anlıyorum ki, Hocaefendi’nin Risale-i Nur’la nisbeti tam da Müellifinin istediği yönde Risale-i Nur metni içinde akan şefkat dilini seslendirmekten öte hissediyor o Yeri geliyor, Hazret-i Üstad’a ait bir cümleyi alıntılamaktan kaçınıyor Sohbetlerinden birinde duyduğumda o kadar sarsılmıştım ki… Kolayca dilime doladığım bir cümleyi, olduğu gibi aktarmaktan “hakkımız değil diye…” utanabilen derin bir empati… O cümlenin söyleyeni olanı sayılmaktan mahcup olabilen eşsiz bir kavrayış… Utanmadığıma beni utandıran bir hayâ… Yeri geliyor, sohbetin bir yerinde “Hazreti Üstad”a getiriyor sözü Hocaefendi Bir kez daha, bir sohbetin duruluğu ve akıcılığı içinde saklı bir “sehl-i mümteni” Tek satırlık bir Risale cümlesine, ebedi devrim habercisi bir uyarıya, İslam geleneğinin en narin cevherlerinden seçilerek derlenmiş özel bir çerçeve yapıyor Bütün İslam birikimiyle yıkayıp yeniden kuruyor cümleyi
Hazreti Üstad’ın ne kadar derinden inciler çıkardığını fark ediyorum Hocaefendi’nin birikiminden sızan anlatımlarda Öylesine okuyup geçtiğim, hatta ezberlediğim için anladığımı sandığım bir ifadenin dibinde, şefkatle yoğrulmuş, tefekkürle örülmüş, acıyla ve hasretle fark edilmiş dip akıntılarına kaptırıyor gönlümü Bir “kök hücre” olduğunu düşünüyorum Risale’nin her kelimesinin Küçük ve belki biçimsiz, bazen ağır gelecek derecede “lüzumsuz”umuz ama bir sancının sedefinde pişirilmiş bir inci, insan olmanın unutulmuş yanlarına dokunarak toplanmış emek mahsulü bir meyve olarak yenide keşfediliyor Hücre gibi canlı tutuyor dilinde kelimeleri Hocaefendi Hücre bilip Sözleri yeni yüzlerde taze bir ten gibi yeniden doku(nu)yor Yeni zamanlarda atıp duran bir kalp olarak yeniden var ediyor, çoğaltıyor kelimeleri
Siyasal gündemleri en diplere itip, kalbin gündemini en tepeye çıkaran bir misyonla yazmaya azimliyim Belki bu yüzden kale alınır bir yazar bile değilim “Büyük” bilinen şeyleri “küçümseyen”in de hak ettiği de bu Oh olsun bana Şükürler olsun buna
Bana Risale-i Nur öğretti bunu Yazdığım her şeyi, bildiğim bütün nezaketleri, vahyin hâlihazırda bildiğim en sıcak ve diri akışını temsil eden Risalelere borçluyum “Biz” ve “ötekiler” ayırımında İslam’ın da siyasallaştığı, iman etme gündeminin ise neredeyse gereksizlik görüldüğü bu yerde, Risale’yle yoğrulmuş bir kalbin kıyıya itilmişliği anlaşılır bir şeydir Hele de bu bakıştan “lüzumsuz nezaket” dercesine Müslümanlar da payını almışsa, hele de varlığa imanca bakışa “çiçek böcek edebiyatı” dercesine burun kıvrılarak bakılıyorsa, Risale-i Nur’un hakkını vermek isteyene kıyıdan köşede kalmak düşer
Risale-i Nur’un İslam’ı insan köklerimizden yeniden inşa etme çabası, imanı her an yenileme vizyonu, varlığına şaşırma, kendisine verilenlerle mahcup olma farkındalığı, hiç olmazsa Hocaefendi’nin mahzun suskunluğunda, hiç olmazsa Kalbin İbresi’nde yeniden okunmalı, hissedilmeli…
Bir insanı siyasal bir kimlik olmaktan öte göremeyenlerin, her yaptığını bir şikeye bağlayan anlayışsızların utanacağı o kadar çok şey var ki, Kalbin İbresi’nde Kendisini taşlatanlara “bilmiyorlar ya Rabbi” diye şefkat kanatlarını sessizce, gösterişsizce indirebilen “âlemlere rahmet Peygamberi”nin mirasını taşımak tabii ki kolay olmayacaktı… Canına kastedenleri, aç bırakanları, sürgün edenleri, en muktedir olduğu anda “bugün size kınama yok…” sözünün Yusuf’uyla kucaklayan bir “şefkat abidesi”nin yükünü göğsüne koymak elbette ki bedelsiz olmayacaktı…
Etrafında onca siyasal spekülasyonlar yapılırken, bunca itibarını “siyasal topuz” olarak bütün muhalifleri üzerine indirebilecek yetkisi ve fırsatı varken, susuyorsa Fethullah Gülen Hocaefendi, kalbini Said Nursî’nin “yazığım geldi” diye bir gülün soluşuna ağlayan kalbinin ibresinde tuttuğu içindir Şaşkınları sersemleten topuzlarla değil, hepsini kuşatan, yumuşacık sarıp sarmalayan “Nur”la konuşuyor Fethullah Gülen
Said Nursî’ce buruk bir tebessümü ağırlıyor dudaklarında
Ömürlerinde tek bir sahici kalp görmemiş olanların, kendileri bir tek gün olsun içten yaşamayı becerememiş olanların, böylesi bir örneği bütün sahiciliğiyle gördüklerinde, yapmacıklık atfetmeleri, inanılmaz gözlerle bakarak “gösteriş” kültürüyle açıklamaya kalkmaları anlaşılır bir şeydir
Böylesi kalpler-ünlü olanı ünsüz olanıyla-“insanlık” adına bir ümittir İnsanı “sûreti” eyleyen Rahman’ın rahmetinden ümit kesmemek adına serin bir yağmurdur Ama akılları gözlerine inmişlerin, gördüklerini “sihir” diye gösterişle açıklamaları da yeni değildir
Sözün özü: Kalb İbresi’ni okuyorum Bu bir kitap tanıtım yazısı değil, nasılsa Kitabın içinden alıntı yapmak zorunda değilim İlle de yapacaksam, sadece amele yönelik hadisleriyle an(la)dığımız “İnsanlığın İftihar Tablosu” olarak okunası Peygamberimizin (asm), her nedense dolaşımda olmayan bir tefekkür hadisini Risale’nin ırmağında yıkayarak kulağıma küpe yaptığı için kırk yıl köle olası minnet borçluyum kitabın yazarına:
Gemini yenile, deniz çok derin
Azığına hazırla, yol çok uzun
Yükünü hafiflet, yokuş çok sarp
Yaptığını içtenlikle yap, gözetilmektesin
Yaralı gemimi onaranlara, az azığımı çok edenlere, yolda bırakan ağırlıklarını hafifletenlere, içtenliğin duruluğuna haliyle söz olanlara sadece teşekkür borçluyum Bana “ihlas”ı hatırlatan her kardeşimi mürşidim bilirim Allah görmüyormuş gibi yaşamalardan beni uzak eden her şeyi için şükürler olsun Allah işitmiyormuş gibi konuşmalardan kalbimi kurtaracak olsa biri beni, teşekkürden başka ne diyebilirim!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.