Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adil, asli, müslümanın, olmak, peygamberimizin, sevdiği, özelliği

Peygamberimizin Sevdiği Müslümanın Aslî Özelliği Adil Olmak

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberimizin Sevdiği Müslümanın Aslî Özelliği Adil Olmak






Peygamberimizin sevdiği müslümanın aslî özelliği Adil Olmak
Prof Dr M Yaşar Kandemir
2009 - Mayis, Sayı: 279, Sayfa: 028 Allah Teâlâ; kullarına âdil olmayı, adaleti ayakta tutmayı emreder;
kötülüğü ve haksızlığı yasaklar
Hakkı korumayı, haksızlıktan kaçınmayı, haklının yanında yer almayı ister ve âdil olanları sevdiğini söyler
Peygamber Efendimiz’den de şunları ister:
Allah Teâlâ’nın kendisine öğrettiği gibi hüküm vermesini,
hâinleri asla savunmamasını ve onların yanında yer almamasını;
insanların arasında adaletle hükmetmesini
Her zaman adalet
İnsan sadece hüküm verirken değil, bir şeyi ölçerken, tartarken, bir konuda şâhitlik yaparken de âdil olmalıdır
Öfkeli olduğu zaman da, sâkin olduğu zaman da adaletten ayrılmamalı ve böylece mânevî kurtuluşu kazanmalıdır
İnsan kendisine ait olmayanı istemediği, vermesi gerekeni de engellemediği zaman âdil davranmış olur
Allah Teâlâ, Dâvûd peygamberden insanlar arasında dosdoğru hüküm vermesini istemiş, ona keyfine göre davranmamasını tembih etmiş, gelip geçici arzuların insanı Allah’ın yolundan saptıracağını bildirmiştir
Öyleyse adaletin yerini bulması için; adaleti dağıtacak olanları, bilgili ve üstün ahlâklı kişiler arasından seçmelidir
Hâkimin Sorumluluğu
Hâkimin maksadı elbette doğruyu bulmak; adaletle, yerli yerinde hüküm vermektir
Bu sebeple sadece davacıyı değil, davalıyı da dinlemelidir
Verdiği hüküm yerindeyse iki sevap kazanacak, değilse bir sevap kazanacaktır
Onun için âdil olmaya bakmalıdır
Bir kimse, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği bilgiyle doğru ve yerinde hüküm verebiliyor ve bildiğini başkalarına da öğretiyorsa, o imrenilecek bir şahsiyettir
Bir hâkim, sadece gerçeği bulmak niyetiyle hareket ettiği halde yine de yanılabilir Bundan dolayı bir günahı yoktur Çünkü yanılmak insanın bir özelliğidir Yanılmayan sadece Allah’tır
Resûl-i Ekrem Efendimizin belirttiğine göre, bir kimse dâvâsını çok güzel dile getirebilir ve bu özelliği sebebiyle Peygamber’i bile yanıltabilir: Peygamber de o adamın konuşmasına bakarak onun lehine hüküm verebilir Peygamber Efendimiz bunu söyledikten sonra sözünü şöyle bitirmiştir:
“Konuşmasına bakarak, kardeşinin hakkını kendisine verdiğim kimseye, esasen cehennem ateşinden bir parça vermiş olurum; sakın onu almasın
Peygamber Efendimizin belirttiğine göre hâkimler üç gruptur:
Bir grubr cennette, diğerleri cehennemdedir
Gerçeği bilen ve ona göre hükmeden cennettedir
Doğruyu bildiği halde haksız hüküm veren ile doğruyu bilmeden hüküm veren Cehennemdedir
Bilmeden hüküm verenin suçu, yeterli bilgiye sahip olmadan hâkimlik yapmasıdır
Elbette hâkimlik zor bir iştir Bu zor işi üstlenen kimse görevini hakkıyla yapmaz, haksız hüküm verirse, dininin mahvolmasına, âhiretinin yıkılmasına sebep olabilir
Danışmanın önemi
Doğru ve yerinde karar vermek konuyu iyi bilmekle olur Herkes her konuyu bilemeyeceğine göre, karar vermekte zorlanan kimse bilene danışmalıdır
Allah Teâlâ Peygamber Efendimiz’e bile yapacağı işlerde ashâbına danışmasını, dünya işlerinde onların görüşünü almasını tavsiye etmiş;
müminlerin de işlerini kendi aralarında danışarak, istişâre ederek halletmelerini uygun görmüştür
Hz Süleyman oğluna öğüt verirken, bir işte kesin karar vermeden önce bilene danışırsa üzülmeyeceğini söylemiştir
Hele verilecek karar insanın âhiretini etkileyecek kadar önemliyse, mutlaka bir bilene danışmalıdır
İyi ve başarılı idareciler, kendilerine danışman olarak âlimleri seçerler ve onların görüşlerine değer verirler
Adam kayırmamak
İnsanlar arasında hüküm veren, haklıyı haksızdan ayıracak olan kimse taraf tutmamalıdır
Vaktiyle soylu bir kadın hırsızlık yapmıştı Kabilenin ileri gelenleri ona ceza verilmesini istemedi Hz Peygember’in çok sevdiği Üsâme ibni Zeyd’in aracılık yapması uygun görüldü
Üsâme, onların bu isteğini Hz Peygamber’e ilettiği zaman Efendimiz aleyhisselâm:
“Allah’ın koyduğu bir cezanın verilmemesini nasıl istiyorsun?” diye ona çıkıştı Sonra da halka bir konuşma yaptı ve eskiden bazı milletlerin hırsızlık yapan soyluları bağışladıklarını, fakirlere ise ceza verdiklerini, bundan dolayı da Allah Teâlâ’nın gazabına uğradıklarını anlattı Sözünü şöyle bitirdi:
“Bu suçu kızım Fâtıma yapsaydı, ona da ceza verirdim
Çünkü suçluyu cezalandırmamak, daha büyük haksızlıklara göz yummaktı
Peygamber Efendimiz, Mekke’nin fethedildiği gün de halka bir konuşma yaptı İslâmiyet gelince soyu ile övünme âdetinin artık sona erdiğini, bütün insanların Hz Âdem’in çocukları olduğunu, Âdem’in topraktan yaratıldığını, insanların sadece iyi veya kötü diye ikiye ayrıldığını hatırlattı
Bir sahâbî çocuklarından birine özel bir bağışta bulunmuştu Peygamber Efendimiz, diğer çocuklarına da aynı bağışta bulunmadıkça, yaptığı bu işin haksızlık olduğunu söyleyerek onu uyardı
Haksızlık felâkettir
Haksızlık büyük bir günahtır; cezası da pek ağırdır
Allah Teâlâ’nın buyurduğuna göre;
Haktan ayrılanlar Cehenneme odun olurlar
Zâlimlerin hiçbir yardımcısı yoktur
Âhirette, zalimler için ne bir candan dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi bulunacaktır
Şimdi de bu konuda Peygamber Efendimizi dinleyelim:
Allah Teâlâ bazı günahların cezasını dünyada, bazısını âhirette verir; ama zulüm ve haksızlığın cezasını hem dünyada hem de âhirette verir
Haksızlık eden, kıyamet gününde zifiri karanlıklar içinde kalacak, rezil ve perişan olacaktır
İşte bu sebeple, her kim din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir haksızlık yapmışsa; altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin
Gelip geçici dünya menfaati için zulüm ve haksızlık eden, başkasına değil, sadece kendine kötülük eder
Allah Teâlâ, kullarına karşı alçak gönüllü olmayı, kimseye böbürlenmemeyi, kimseye haksızlık etmemeyi emreder
Haksızlık, işte böylesine ağır bir suçtur: Bu sebeple Peygamber Efendimiz sabahları evinden çıkarken “haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan” Allah’a sığınmıştır
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:
Zâlimin zulmü varsa, mazlûmun da Allah’ı vardır
Allah mazlûmun hep yanındadır Mazlûmun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur Bu sebeple mazlumun bedduasını almaktan şiddetle sakınmalıdır
Peygamber Efendimiz işte bunun için mazlûmun bedduasından Allah’a sığınmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.