Narkissos İle Ekho Efsanesi |
07-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Narkissos İle Ekho EfsanesiNarkissos Ekho Efsanesi - Ekho Efsanesi - Narkissos Efsanesi Echo and Narcissus - John William Waterhouse Efsaneden bazı parçalar: Ekho görünce Narkissos'u bir sessiz kırda dolaşırken arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek izlerinin ardına: bır çınarın ucuna sürülmüş yanıcı kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla Kaç kere okşayıcı gözlerle ona sokulmak, kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak istedi; yaradılışı vermedi izin söze başlamaya, bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara cevap yollayacak Bağırdı: Orada kim var?, Var diye cevap verdi yankı Ölmek yeğdir diye bağırıyordu olacaksa senin her şeyim Ekho başka bir şey söylemedi: Senin her şeyim Berrak bir pınar vardı, dalgalarında gümüşler oynaşır, Ona ulaşan ne bir çoban, ne otlayan bir keçi, ne bir sürü, Ne vahşi bir hayvan, ne ağaçtan düşen bir dal; tek bir kuş bile yoktu onun sükununu bozan Çevresinde en yakın suyla beslenir bir çayır, ve oranın güneş ışığıyla ısınmasına engel olan orman Pınar ve yerin güzelliği çeker onu kendine, uzanır Narkissos av yorgunluğu ve sıcağın verdiği ağırlıkla yere, Gidermek isterken susuzluğunu, artıyordu bir yandan susuzluğu; içtikçe suya vuran güzelliğine hayran, seviyordu tensiz bir hayali, vücut sanıyordu sulardakini Donakaldı Paros mermerinden bir heykele benzeyen o aynı yüzle kımıldamaksızın, bakıyordu kendine kendi şaşkın şaşkın Bilmeden kendini arzuluyor, severken onu kendini seviyor, isterken kendini istiyordu, içini yakan ateşi tutuşturan da kendisiydi Kaç kere faydasız öpücükler sundu aldatan pınara Ellerini kaç kere daldırdı, boşa kavuştu kolları sularda Neyi gördüğünü bilmiyor, fakat yanıyordu onunla, gözleri aldatan hayal onu coşturuyordu Anlıyorum, o benim, aldatmıyor beni artık hayalim Tutuşturan da ben, yanan da, Kendime olan sevgimle yanıyorum Ne yapayım? İstemeyim mi? İsteyeyim mi? İstenecek ne kaldı artık? Beni yoksul ediyor varlığım; arzuladığım benimle Ayrılabilsem vücudumdan; garip bir dilek seven için ama, sevdiğim uzak olsa keşke Kemirsin artık gücümü acı, ve geldi son günleri ömrümün, göçüyorum hayatımın baharında Ölüm gelmeyecek bana ağır dinecekse acılarım Sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim Ve şimdi can verelim ikimiz bir solukta Şunlar oldu son sözleri gözlerini ayırmadan sulara bakan Narkissosun: Ey boş yere sevdiğim çocuk; yer tekrar iletti dileklerini Elveda deyince o, bağırdı Ekho: Elveda Yorgun başını dayadı sık çayırlığa, ölüm kapadı efendilerinin güzelliğine hayran gözlerini Hala bakıyordu kendine, yeraltına göçtükten sonra bile; bakıyordu Styks sularına Dövündüler bacıları Naiaslar kesik saçlarını yanı başına koydular; dövündüler Dryaslar, Ekho da katıldı onlara Tam sedyeyi, odun yığınını, titreyen meşaleleri hazırladılar, vücut yoktu hiçbir yerde, yerinde sarı göbeğini beyaz yaprakların kucakladığı bir çiçek buldular 1944 yılı Tercüme Mecmuası Ovidius çeviri Can Yücel |
Narkissos İle Ekho Efsanesi |
07-26-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Narkissos İle Ekho EfsanesiEcho ve Narcissus Yaprak Korkmaz Arkas Aylık Dergisi – Ekim 2001’den alınmıştır Echo; ormanın derinliklerinde yaşayan çok güzel bir su perisiydi Öylesine duru bir güzelliği vardı ki, görenler dönüp bir daha bakmaktan kendilerini alamazlardı Gelgelelim, Echo'nun büyük bir derdi vardı; Ne zaman konuşmaya başlasa susmak bilmiyordu, o dillere destan güzelliğine bile gölge düşüyordu bu huyu Günün birinde Echo'nun bitip tükenmek bilmeyen gevezeliği tanrılar tanrısı Zeus'un karısı evlilik tanrıçası Hera'nın sabrını taşırdı ve Echo'nun sadece duyduklarının son kelimesini tekrarlamasını sağlayacak bir büyü yapmaya karar verdi Böylece Echo, ormanda hep başkalarının en son söyledikleri sözleri tekrar ederek ama hiç konuşmadan günlerini geçirmeye başladı Günler günleri kovaladı, birgün ormanın derinliklerine doğru bir avcı süzüldü Echo, bu güçlü kuvvetli yakışıklı gence tutuluverdi, ormandaki sıkı koruluklar kalkanı oldu Echo'nun ve takip etmeye başladı aşığını Narcissus herşeyden habersiz ormanın derinliklerinde ilerlerken, Echo onu gözden kaybetmeden, onunla birkaç kelime edebilmek için yanıp tutuşarak ilerliyordu adım adım, ama Hera’nın hain büyüsü yüzünden tek bir kelime bile edemeyeceğini bilerek Nihayet o an geldi ve Narcissus, "Merhaba" dedi Echo'ya sadece tekrar edebildiği aşığının dediğini Hera'nın kendisine yaptığı büyüye lanet ederek "orada biri mi var? diyebildi Echo'da umutsuzca Kibirli Narcissus, konuşmanın böyle sürüp gitmesinden, bir su perisine bu kadar vakit ayırmaktan sıkılmış bir halde Echo'dan ve ormandan öfke içinde ayrıldı Güzeller güzeli su perisi Echo, üzüntüsünden, ne yaparsa yapsın sevdiği adama hiçbir zaman ulaşamayacağını bilmenin ağırlığından olsa gerek günler ve geceler boyunca kendisini hapsettiği dağda ağladı, ağladı, ağladı ve sonunda taşa döndü Kibirli Narcissus başkaları onu yücelttiği sürece iyi, aksi takdirde ise sadece umursamayarak devam etti yoluna Olympos'un ihtişamlı tanrıları Narcissus'un yaptıkları ve yaşadığı hayatı yüzünden köpürdüler öfkelerinden zavallı bir ölümlünün bu denli kibirli olmasını cezalandırılmayı hakkettiğine oybirliğiyle karar verip, bir oyun hazırladır Güzel bir yaz günü, Narcissus ormanda avlanırken, küçük bir göle ulaştı, susuzluğunu gidermek için eğildiğinde, çok yakışıklı bir adamın aksini "yani kendisini" gördü heyecanla bu adama dokunmak için suya daldırdı elini, suda hareler oluştu ve akis görünmez oldu Tanrılar ona orada kalıp kendi görüntüsüne hayranlıkla bakması için büyü yaptıklarından, Narcissus yemeden içmeden kesilip günlerce kendi aksine hayran hayran baktı Sonunda oracıkta ölüp gidiverdi ve cansız vücudu ölüler ülkesine taşındı yeraltı tanrısı Hades tarafından yeni bir ölü kazanmanın sevinciyle yeraltı ülkesine Nrcissus kendi aksini günlerce büyük bir hayranlıkla seyrettiği yerde de güzel kokulu nergis çiçeği yetişmeye başladı ormanın bu en güzel köşesinde Görgünüz her nergis çiçeğinin size kibirli ve mağrur olmak yerine, kendinizle barışık olmanızı hatırlatması dileğiyle Narcissus Karaburun denince insanların aklına hemen, yarımadada kışın yetişen, olağan üstü güzel kokusuyla, sarı-beyaz narin Nergis çiçeği gelir Nergis çiçekleri aralık ve ocak aylarında köylüler tarafından bahçelerden tek tek toplanıp, büyük şehirlerde satılır ve evlerde güzel kokularıyla baharın yakın olduğunu hatırlatan bir hava yaratırlar Nergis çiçeklerine adını veren genç ve güzel delikanlı Narkisos’un (lat Narcissus) mitolojik efsanesi kimi yazarlara göre Mimas Dağı’nın eteklerinde geçmiştirNarkisos, Irmaklar Tanrısı Cephissus ile Peri Liriope’nin oğlu olarak dünyaya gelmişti Kâhin Tiresias, Narkisos’ un annesi ve babasına “Narkisos’un kendini hiçbir zaman görmemesi şartıyla, çok uzun bir hayat yaşayacağını” söyleyen bir kehanette bulunmuştu Narkisos delikanlı olduğunda, güzelliğiyle bütün perilerin ve genç kızların kalbini fethediyordu Fakat Narkisos hiçbirine bakmıyor ve Mimas Dağı’nın eteklerinde avlanarak, tatlı ve sorumsuz bir hayat sürdürüyordu Ne var ki perilerden bir tanesi, Echo, Narkisos’a aşık olmuştu ve Narkisos’a yaklaşmaya çalışmıştı Narkisos ise Echo’yu da diğer periler ve ölümlü kızlar gibi umursamamıştı Echo ise bu karşılıksız aşkın acısıyla yavaş yavaş sönüp, sesi zor duyulan bir fısıltıya dönüşmüştü Tanrıça Nemesis zavallı Echo’nun bu halini görünce Narkisos’u cezalandırmaya karar vermişti Ve bir gün Narkisos yine avlanırken su içmek için bir pınarın üstüne eğilerek, kendini gördüğünde, sudaki ve başkasına ait olduğu sandığı resme delice aşık oldu Narkisos bir türlü erişemediği o güzeller güzeli delikanlıya erişebilmek için her gün o pınara gider oldu Haftalar, aylar geçti ve Narkisos’un o meçhul ve bir türlü bulamadığı oğlana olan aşkı gittikçe büyüdü Sonunda Narkisos onu bir alev gibi yok eden bu aşkı yüzünden yemekten içmek kesilirek, pınarın başında sessizce öldü Ve o gün, o pınarın kenarında çıkmaya başlayarak, Narkisos’u hatırlatan mis kokulu nergis çiçekleri bütün Yarımadayı kapladı Michelangelo Merisi detto Il Caravaggio: Narciso (1594-1596) Roma, Galleria nazionale d'arte antica Kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler Gene günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, ayni Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür Michelangelo,Caravaggio, suya bakan Narsis Ezoterizmde Narkissos Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji'deki bir kahraman olup, öyküsünün kaynağı eski Yunanistan’daki Eleusis misterleri inisiyasyonudur Narsis’in öyküsü kısaca şöyle anlatılır: Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine aşık olur Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır Narsis’in öyküsündeki sembolizm şöyle açıklanır: Narsis’in suda kendisini görmesi ve kendisine aşık olması, inisiyenin önceden dışarıda aradığı en büyük sırrın, hakimiyet asasının, bilgelik anahtarının kendi içinde olduğunu farketmesini, içindeki “spiritüel tesir” kanalını keşfetmesini simgeler Narsis’in gitgide hissizleşmesi ve dünya yaşamına gözlerini kapamasında, dünyasal isteklerden tümüyle uzaklaşması, başka insanların önem verdiği dünyasal, maddi değerlerin kendisi için artık hiçbir şey ifade etmemesi simgelenir Çiçek ve çiçeğin açılması varlığın “spiritüel tesir”i kendi başına (inisiyatörü olmadan) çekip aktarabilecek duruma gelmesini simgeler (Çiçek tüm ezoterik ekollerde aynı anlamda kullanılmıştır; nergisin yerini kimi ezoterik ekollerde gül, kimilerinde lotus almıştır) Aldığını çevresine yayması, rengi ve biçimi küçük bir güneşi andıran nergis çiçeğiyle ifade edilmiştir Aldığı spiritüel tesir, burada, tesirin tüm tradisyonlarda en çok kullanılan sembolü olan, içtiği su ile simgelenmiştir Ölen çiçeğin ırmağa katılmasında ise, spiritüel tesirin kaynağı ile özdeş olma, spiritüel tesir zincirinin bir halkası olma simgelenir Kaynak: vikipedi Salvador Dali'nin "Metamorphosis of Narcissus" Narkissos'un trajedisi adlı çalışması |
|