Hun-Oguz Destanı |
07-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hun-Oguz DestanıHun-Oguz Destanı Oğuz Kağan destanı MÖ 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun hükümdarı Mete'nin hayatı etrafında şekillenmiştir Bütün Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır Bugün, elimizde Oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır XIII ile XVI yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir XIV yüzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn'in Câmiüt-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı islâmî varyantların ilkini temsil etmektedir Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII yüzyılda Ebü'l-Gazî Bahadır Han tarafından Türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır Oğuz Kağan Destanının islâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istediKırk gün sonra büyüdü ve yürüdü Ayakları öküz ayağı , beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi Vücudu baştan aşağı tüylüydü At sürüleri güder ve avlanırdı Oğuz'un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu Oğuz cesur bir adamdı Günlerden bir gün bu gergadanı avlamağa karar verdi Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi Gergedan geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü Kılıcı ile başını kesti Gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı Gökten bir gök ışık indi Güneşden ve aydan daha parlaktı Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyorduOğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kızdan da üç oğlu oldu Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi Kırk masa ve kırk sıra yaptırdıÇeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtilerToydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan şunları söyledi: Ben sizlere kağan oldum Alalım yay ile kalkan Nişan olsun bize buyan Bozkurt olsun bize uran Av yerinde yürüsün kulan Dana deniz, daha müren Güneş bayrak gök kurıkan Oğuz Kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu gönderdi:" Ben Uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir Sizden itaat dilerim Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim Kim baş eğmezse, gazaba gelirim Onu düşman sayarım Onunla savaşır ve yok ettiririm" Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a pek çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan Urum Kağan vardı Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi Oğuz Kağan'ın isteklerini gene kabul etmedi Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yürüdüKırk gün sonra Buz Dağ'ın eteklerine geldi Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu Tan ağarınca Oğuz Kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdiO ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı Kurt: " Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğim"dedi Bunun üzerine Oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler Gök tüylü gök yeleli büyük erkek kurt itil Müren denizi yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu Urum Hanın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu arasında büyük savaş oldu Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Hanın hanlığını ve halkını aldıOğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler Oğuz Kağan'ın beylerinden Uluğ Ordu bey itil ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler Oğuz'un bu buluş hoşuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e "Kıpçak" adını verdi Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler Oğuz Kağan'ın çok sevdiği alaca atı Buz Dağa kaçtı Oğuz Kağanın çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü Oğuz Kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi Atını getiren bu beye: " Sen buradaki beylere baş ol Senin adın ebediyen Karluk olsun" dedi Bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek kurt durdu Çürçet yurdu adı verilen bu yerde Çürçetlerin kağanı ve halkı Oğuz Kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu Oğuz Kağan, Çürçet Kağını yendi ve halkını kendisine bağladı Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi pek çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı Düşmanları üzüldü, dostları sevindi Pek çok ganimet ve atla evine döndü Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü Altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyorduOğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı |
|