Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kadının, mitosufeminizm

Kadının Mitosu:Feminizm

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadının Mitosu:Feminizm



“Kadın çalışmaları alanı kadınların nasıl ezildiği buna rağmen nasıl var olduğu ve bununla baş etmeyi nasıl becerdiği; bu mücadelelerin tarihi yani cinsiyete dayalı ezilmenin bugüne kadar nasıl devam edebildiğini anlamaya çalışmak olarak tanımlanabilir” (Sancar;2003:164)

Bu makalede öncelikle feminizm hareketinin nasıl doğduğundan ve geliştiğinden bahsedeceğim Ardından da dünyada en çok yankı bulmuş feminizm akımları hakkında genel bir bakış açısı sunacağım

Görsel: Modern feminizm ve kadın hakları hareketi kadınların, Amerika ve İngiltere'deki seçme ve seçilme hakkına dair mücadelesi ile başlamıştır 'Süfrajet' olarak nitelendirilen bu kadınlar protest ve açlık grevleriyle ilgi çemişti ve ağırlıklı olarak orta sınıftan gelen kadınlar oluşuyordu Protesto gösterişlerinde çoğu kez tutuklandıkları gibi korunmak için polis eşliğine de gerek duyuyorlardı

Feminizm; “On sekizinci yüzyılda İngiltere’de doğan cinsler arasındaki eşitliği kadın haklarının genişletilmesiyle sağlamaya çalışan bir toplumsal hareket”(Marshall;2005:240) olarak tanımlanmaktadır Kadın hareketleri 1960’tan sonra gündeme gelmeye başlamış ve feminizm akımını doğurmuştur “Feminist hareket tarihsel açıdan I Dünya Savaşı öncesi ve 1968 sonrasında olmak üzere iki döneme ayrılmaktadır Bu hareket ile birçok kadın bir araya gelmiş “daha önemlisi kadın-erkek eşitsizliğine karşı bir şeyler yapılması gerektiğini bu konuda ilgisiz birçok kadına fark ettirmişlerdir
Feminizm 1968 sonrasında daha geniş bir tabana yayılma eğilimi göstermiştir Günümüzde feminizm bazı vurgu farklılıklarıyla değişik ülkelerdeki çeşitli kadın gruplarınca benimsenmektedir”(İmançer;1990:156)
Feminizm hareketi yalnızca cinsler arasındaki biyolojik farklar sonucu değil kültürel ekonomik siyasal farklarında olduğu bir kültürel bilinçlilikle doğmuştur Feminizm hareketi öncelikle 19 yyda eşit işe eşit ücret sloganıyla ortaya çıktı Çünkü sanayileşmeyle birlikte kadın ve çocukişçiler erkek işçilerden daha düşük ücretle çalıştırılıyorlardı Fakat bu söylem salt ekonomik olmakla birlikte daha sonra kültürel sosyal ve siyasal boyutlar kazandı Feministler asıl sorunsalı erkeğin kültürel hegemonyası olarak belirlediler Fakat böylece kendi mitoslarını ürettiler Kendilerini toplumsaldan soyutlayıp mistisize ettiler Ya da maskülenleşerek kamusal alana sızma girişiminde bulundular Atletik yapılı kaslı ve erkeksi görünümleriyle kadın artık medyada yer almaya başladı “…Eril atletizm en yaygın modelini reklâmın filmin kitle edebiyatının her yerde önerdiği biçimiyle (yönetici) kadronun atletizminde bulur: Keskin bakış geniş omuzgüçlü kas ve spor araba( Baudrillard;2004:175)
Bu erkeksileşme eğilimi kendilerini toplumsaldan koparmalarından kaynaklanmaktadır Kadına göre “İki ayrı kültür vardı: Biri erkekleri içinde yer aldıkları dünya öbürü kendi alemlerinde: yalnızca kadınlarla çocukların yaşadığı dünya” (French’ten akt Saim; 2004:17)


Görsel: Bir İngiliz süfrajet

Kadına cinsiyet rolü yüklenirken genellikle ev içi alana hapsedildiği tüm feministlerin üzerinde konsensüs oluşturduğu bir konudur Kadın doğurganlığı nedeniyle çocuk bakımını üstlenmiştir Bu yüzden de toplumda bu görevi yerine getirmesi beklenilir Fakat feministlere göre toplumun kadına atfettiği bu rol onun kamusal alandan yalıtılmasına neden olmuştur Bazı feminist yazarlarda bu olguyu kapitalizmin yarattığını savlamaktadırlar “Kapitalizmin çalışan erkeğinin işini kolaylaştıracak olan kadın sisteme ancak tamamlayıcı rolleri ile katılabilecekti Bu doğrultuda cinsiyetçi rol beklentileri kapitalist sistem için oldukça işlevseldi”(Donovan;1997:161)

Feminizmin en önemli tıkanma noktası pratikteki sorunlardır Hangi feminist akım olursa olsun teorilerinin pratik yansımalarını görmekte zorlanmışlardır Tarihsel bir okumadan bunu çıkarsayabiliriz “Gelinen aşamada en önemli sorun feminist kuramın ulaştığı düzeye uygun bir politikanın geliştirilmesi düşünsel alanlarda gerçekleşen bu başarının hayata yansımasıdır”(Selek;2006:27)

Feminist teorinin ihtiyaçlar doğrultusunda ve kadınların deneyimleriyle ortaya çıktığı açıktır Bu nedenledir ki bu hareketin eylemsel yönü vurgulanmaktadır ve pratikteki yansımaları bu derecede önemsenmektedir Yine de eylemsel sürecin oluşturulması için teorik arka planın hazırlanması gerekmektedir ki teorisyenlerde bunun farkına varmışlar ve bu hareketin ortaya çıkmasından sonra felsefi bir biçimde temellendirmeye çalışmışlardır

“Aktif felsefi tasavvura duyulan ihtiyaçla doğru orantılı olarak birçok çağdaş feminist filozof kadınların deneyimleriyle ilintili olan metaforlarla çalışmakta ya da kadınlıkla ilgili geleneksel göndermelere farklı yorumlar getirmektedir”(Kalnicka;2006:12)


LİBERAL FEMİNİZM
Feminist akımlardan en önemlisi ve en çok yankı bulanı Liberal Feminizmdir Bu akım liberal politikalardan beslenerek kadınların temel hak ve özgürlüklerini kullanmasında devlet müdahaleciliğini reddeder ve kadınlarında erkekler kadar bu hakları kullanabilmesi gerektiğini savunur Kadınlarla erkekler hayatta sorumlulukları eşit bir biçimde paylaşabilmelidir ve kadınlar kendilerini kamusal alandan soyutlamamalıdır

“Kadınlara ahlaklı bir zevk verici olmayı öğretmek yerine erkeklerle birlikte gereksinimlere boyun eğmeyi öğretin”(Wollstonecraft’tan akt Saim;2004;83–84)
Genel olarak bu akıma mensup düşünürler kadınları zihniyetgelişimi ve eğitimine vurgu yapmaktadırlar
“En iyi yetişmiş kadınlar kafaları ve ruhları eğitilmiş olanlardır”(Woolf’tan akt Saim;2004:33)

Bunun dışında eleştirel düşünmenin ve sorgulamanın önemini vurgulamışlardır Dinin ve geleneklerin kadınları kısıtladığını var oluş alanlarını daralttığını öne sürmektedirler Liberalist düşüncenin Aydınlanma etkisiyle ortaya çıktığını göz önünde bulunduracak olursak bu iddia pek de şaşırtıcı sayılmaz Fakat bu akım bundan daha ileri gidememiş ve çok fazla teorik kalmış ve pratik hayatta işlevsellik arz etmemiştir

MARKSİST FEMİNİZM
Bu feminist teori Marx ve Engels’in görüşlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir Yöntem olarak tarihsel materyalizmi kullanmaktadırlar Bu akımın mensuplarının dikkat çektiği en önemli nokta kadınların üretim sürecine katılmaları gerektiğidir Onlar kadınları ev içi alana kendilerini hapsetmekle suçlarlar Kadınlar üretim sürecine aktifolarak katılmalı ve tüketici kimliğinden vazgeçmelidir Üretici gücü elinde bulunduran erkekler erklerini bu yolla meşrulaştırırlar Kadınlar kendilerini ev içi alana hapsederek emeklerine yabancılaşmaktadırlar Bu yüzden kadınların bilinçlilik durumları geliştirilmelidir çünkü bu bir devrimci praksistir

İlkel komünal dönemde toplum anaerkil bir yapıya sahiptir ve erkekler dış dünyadaki kadınlarda ev içindeki üretim araçlarına sahiptirler Böyle bir toplumsal işbölümü vardır “İlkel toplumlarda cins-yaş sınıflandırması olgun erkek ve kadın arasında eşitsizlik yaratmamaktaydı Cinslerin ikisi de farklı alanlarda olsa bileönem derecesi ayırt edilmeksizin topluma yararlı emek faaliyetlerde bulunmaktaydılar bundan dolayı bir cinsin diğerinin üzerinde egemenlik kurması olanaksızdı”(Smychkova;2006:5) Fakat daha sonraları erkek ev içindeki ve dışındaki üretim araçlarına sahip olmuştur

FEMİNİZM VE VAROLUŞÇULUK
Bu akımın en önemli teorisyenlerinde biri Simone De Beauvoir’dir Ona göre toplumlarda kadınlar öteki ya da ensoi durumunda erkekler ise egemen cins ayrıcalıklı ya da poursoi durumundadır Kadın ancak kendi bedenini ve cinselliğini yadsıyarak var olabilmektedir Genel olarak tüm kadınlar içten içe erkeklerin aşkın ayrıcalıklarını yadsımakla birlikte onlara boyun eğmek zorunda bırakılmışlardır

Beauvoir hocası Sartre’ın de izinden gider ve var oluş bulantısının yanında bir de kadınlık bulantısı eklendiğini belirtir Fakat insan her zaman var oluş durumunu sorgulamak zorundadır Yaşamda bir şeyler üretmek ve doğayı aşmak zorundadır Ayrıca benliğiyle barışarak özne olma durumuna geçmelidir eğer kadınlar kendilerine özne olma haklarını verirlerse erkeklerde bu durumu kabulleneceklerdir Beauvoir çözümü kadınları kendi cinsellikleriyle barışmakta görür

“Dünya görülebilmek keşfedilebilmek anlaşılabilmek için bana muhtaçtı Ben yoksamdünyada yoktu” (Beauvoir’dan akt Saim;2004:25)

Bunun dışında Beauvoir’ın Freud ile bir hesaplaşması vardır “Şurası açıktır ki babayı tanrılaştıran kadının yaşam enerjisi değildir… Babanın üstünlüğü toplumsal bir olgudur: ve Freud bunu anlayamamıştır”(Beauvoir;1993:48)
Psikanalitik kuram erkek bilinç tarafından üretilmiştir Freud’u Oedipus kompleksini ya da libido gibi kavramları kullanırken eril vurgular yapmakla suçlar Oedipus kompleksi Freud’un psikanalitik kuramının temel tezlerinden biridir Genel olarak “… Anne babadan karşı cinsten olan sevecen bir bağlanmaya konu iken aynı cinsten olan arzuların gerçekleşmesini engellediği için düşmanca duygulara hedeftir”(Green;1992:27) şeklinde tanımlanabilir Burada erkek çocuk annesine cinsel istek duyar ve babasını öldürme dürtüsü belirir fakat hadım edilme korkusu ağır bastığından annesine olan ilgisini bastırmak zorunda kalır Zaten bu kompleksin adı bize eril özseverliği anıştırmaktadır
Genel olarak bu akıma mensup düşünürler alternatif bir kültür inşa etme yoluna gidilmesi gerektiğine işaret etmişlerdir Bu alternatif kültür ataerkilliğe karşı kurulmalıdır ve erkek cinsini kutsayıcı yapının sert kabuğu kırılmalıdır


RADİKAL FEMİNİZM
Bu kuram diğer kuramlardan farklı olarak kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliğin kültürel değil biyolojik temelli olduğunu belirtmektedir Bu eşitsizlik yalnızca biyolojiktir Bunun dışında her iki cins de eşittir Bu kuramı sistemleştiren Shulamith Firestone biyolojik temeli şöyle açıklar: “Irkların, tıpkı cinsel sınıfların ortaya çıkışında olduğu gibi bedensel yapıya göre ayrışması, yalnızca eşit olmayan güç dağılımdan doğmuştur Bu nedenle, ırkçılık cinselliğin uzantısıdır”(Firestone’dan akt Saim;2004:61)
En önemlisi kadının kamusal alanda var olamamasının nedenini evlilik ve aile kurumuna bağlamaktadırlar Aile bu kuramcılara göre, ataerkilliği kutsamaktadır ve ataerkilliğin devamını sağlayan en önemli kurumdur Sosyalizasyon süreciyle ataerkilliği aktaran bir kurum olarak görülür Kadına aile içinde tamamlayıcı rol yüklenmiştir Toplumda zorunlu evlilik zorunlu oldukça kapitalizmin yeniden ürettiği fahişelikte ortadan kalkmayacaktır “İlle de meşru olmayan cinselliklere bir yer ayırmak gerekiyorsa, en iyisi bunların başka yerde gürültü koparmalarıdır:
Üretim değilse bile, hiç olmazsa kar çarklarına yeniden sokulabilecek bir mekânda… İşte hoş görülen bu yerler, genelevler ve sağlıkevleri olacaktır o zamana değin üstü kapalı bir biçimde hoş görülen sözcükler ve hareketler, orada yüksek fiyatla alınıp satılır Yaban cinsellik, gerçek olanın iyice yalıtılmış biçimlerine ve kodlanmış, sınırlandırılmış yer altı söylemlerine ulaşma hakkına, ancak orada sahip olacaktır”(Foucault;2003:13)

Bu kuramcılar dilin düşün dünyamızı belirlediği görüşünden yola çıkarak dilin eril yapısının ve ataerkil söylemlerin karşısına alternatif bir dil oluşturulması gerektiğini ortaya koyarlar

Radikal feministler kadınların doğurgan olduklarından dolayı çocuk bakımını üstlendiklerini böylece de yalnızca özel alanda etkinlik gösterdiklerini ortaya koyarlarken akımın adı gibi radikal bir çözüm önerisi getirirler Teknolojiden yararlanılarak yapay üreme mantığıyla erkeklerinde çocuk doğurması gerektiğini düşünürler böylece artık çocuk bakımı her iki cins tarafından eşit bir biçimde paylaşılabilecektir ve cinsler arası eşitsizlik böylece sona ermiş olacaktır Bu öneri radikal feministlerin birçok eleştiri ve tepki almasına yol açmıştır “Bu hareketin teorik ifadesi, derme çatmadır Öğretisi de çoğunlukla dinsel bir dogma veya uzlaşımsal erkek ve kadın rollerinin biyolojik zorunluluğu yansıttığını ve bu zorunluluktan ortaya çıkan toplumsal çeşitlenmelerin patolojik olması gerektiğini öne süren bozulmuş bir darwinizmdir”(Connell;1998:65–66)

Görsel: Müslüman feminist Amina Wadud
İSLAMCI FEMİNİZM
İslamcı feminizm yeni ortaya çıkmış gibi görünse de yüz yılı aşkın bir süredir vardır Bu akımın asıl çıkış nedeni batıya İslam toplumlarında kadınların köleleştirilmediğini ikinci cins olmadığını anlatmaktı Kadının aile içindeki rollerine vurgu yapılmaktaydı ve kadını aile kurumunun içine yerleştirmekteydi Fakat son yıllarda bu düşünce yeni İslami feminist yazarlar tarafından eleştirilmektedir ve kadının erkeği tamamladığı görüşünün yetersiz kaldığı belirtilmektedir Artık bu akıma mensup yeni kuşak yazarlarda tam bir eşitlik ve özgürlüğü savunmaktadırlar

Bu eşitliğinde İslamiyet ile uyumlu olduğunu göstermeye çalışmışlar ve metodolojik bir yöntem izlemişlerdir Bu kuramcılarda biyolojik değil kültürel farklılıklara vurgu yapmışlardır Modernizme sıcak bakarken bir yandan da referanslarını ait oldukları İslamiyet’ten alarak kuramlarını oluşturmuşlardır “…Kadınların sınıfsal ulusal ırksal ya da etnik aidiyetleri de vardı ve bunlarda onların özerklik yolundaki çabalarını engelleyerek bağımsız bir hareket yaratılmasını zorlaştırıyordu Buna karşılık kadınlar tümüyle ayrılıkçı bir hareketin içine sıkışıp kalıp gettolaşmak da istemiyorlardı”(Berktay;1994:18)

Metodoloji olarak tarihsel yöntemi ve hermeneutiği kullanmaktadırlar Kuranı ve Hadis-i Şeriflerin kadınlar hakkındaki görüşlerini böylece daha sağlam bir perspektiften analiz ederler Bunun dışında kadınlarla ilgili hadis ve ayetlerin geleneksel yorumsama geleneğine göre değerlendirilmesinin yetersiz ve ataerkilliği güçlendireceği konusunda fikir birliğine varmışlardır Bu yüzden özne-iktidar bağlamında bir okuma yapmaktadırlar Geleneksellikle iç içe olan İslam toplumlarında bu okuma elzem olmaktadır

İslamcı feminizme birçok eleştiri yöneltilmiştir Bunlar genellikle batı kaynaklıdır Bazı kuramcılar feminizmin Ortaçağ karanlığından bir çıkış noktası olarak doğduğunu ve bu kuramın dışında kaldığını ileri sürmektedirler Aydınlanmayla birlikte ortaya çıkan feminizmin pozitivist ve rasyonalist nitelikte olduğunu ve bir dinle bağdaşmayacağı yönünde eleştiriler de vardır
Son kertede İslamcı feminizm diğerlerinden daha akılcı ve ayakları yere sağlam basan bir kuram olarak durmaktadır

Feminizm bundan önceki yüzyılın sonları ve bu yüzyılda etkin olma özelliğini devam ettirmektedir Bugün neredeyse tüm teorisyenlerin göz önünde bulundurduğu bir harekettir Artık feminizm hareketi yeni görünümleri ve iddialarıyla karşımızda durmaktadır Artık tartışılan konular yalnızca kadın bağlamında değil toplumsal cinsiyet cinsiyet siyaseti eşcinsellik ve cinsiyet kategorileri vicdani retçilik anti-militarizm gibi postmodernizmle birlikte ortaya çıkan sorunsallardır

*
Selma Ulusoy

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.