Avrupa'da Sanat-Genel Bakış... |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Avrupa'da Sanat-Genel Bakış...Rönesans Fransızca’dakiRenaissance («Yeniden Doğuş») terimi, İtalyanca’daki rinascimento veyarinascita terimlerinin karşılığıdır Avrupa sanatlarındaki yenilenme,kökenini İtalya’da bulur Bu ülkede yenilenme, Antikçağ edebiyatının,felsefesinin ve bilimlerinin yeniden keşfedilmesine ve deneyselyöntemlerin evrimine bağlanır Rönesansyeniden doğma ve canlanma demektir bu yeniden doğuş düşüncesi İtalya'data Giotto zamanından beri yayılmaya başlamıştı O çağda halk, bir ozanıveya sanatçıyı övmek istediğinde, yapıtının eskilerin yapıtından hiç deaşağı olmadığını belirtirdi Giotto'da sanatın yeniden doğmasınısağladığı için övülmüştür Bu yeniden doğma sözüyle anlatılmak istenenşuydu: onun da yapıtı, Yunan ve Roma yazarlarının övgüsünü kazanan ünlüustaların sanatıyla eşdeğerliydi İtalyanlar, geçmişte, kenditopraklarının, Roma'nın önderliğinde, tüm dünyanın merkezi olduğunu,Roma'nın güç ve ününün ise, Alman kabileleri Gotlar'ın ve Vandallar’ınülkeyi işgal edip Roma İmparatorluğu'nun birliğini parçaladıkları günsona erdiğini biliyorlardı Yeniden doğuş düşüncesi İtalyanlarınkafasında, Roma'nın görkemliliğinin yeniden canlanması düşüncesinebağlanıyordu Göğüs kabartısıyla baktıkları klasik dönemle, umutbesledikleri yeni çağ arasında, hüzünlü bir zaman parçası, bir ara çağgeçmiştiMademki İtalyanlar, Roma İmparatorluğunun yıkılışından Gotlarısorumlu tutuyorlardı, öyleyse o ara dönemin sanatı onlar için Gotsanatıydı Gombrich Rönesans sanatı Klasikbilgiye yönelik duyarlığın büyümesi, gözleme ve doğal dünyanın dolaysızincelenmesine dayanan yenilikçi yaklaşımları getirdi Ayrıca, dindışıtemalar, sanatçılar için gittikçe büyüyen bir önem kazandıSanatçıların Antikçağ’a yeniden ilgi duymaya başlaması, Avrupasanatına, tarihten ve Yunan-Roma mitolojisinden alınan yeni konularkazandırdı Antik Sanat ve mimarlığın önerdiği örnekler, yeni sanatsaltekniklerin yani sıra klasik sanatın biçim ve üsluplarını yenidenyaratmak isteğini de doğurdu Artıksadece basit bir zanaatçı sayılmayan, zengin sanatseverleri peşindenkoşturan, derin bilgisi ve imgelemine hayranlık duyulan sanatçının yenikonumu, doğmakta olan sanatın hem sonucu hem de ilk nedeniydiSanatçının toplumsal rolü gibi, sanat karşısında, tutumlar da birdönüşüm geçirdi Sanata, yalnız toplumsal ve dini eğitime katkısındandolayı değil, estetik değerlere göre yargılamanın yerinde bulunacağıkişisel bir anlatım biçimi olduğu için de değer veriliyordu Sanatçı açısından dönemin özellikleri 1400yıllarına dek sanat, Avrupa’nın hemen her yerinde benzer bir gelişmegöstermişti O dönemin Gotik ressam ve heykelcilerinin üslubununuluslararası bir ad taşıdığını anımsayalım Fransa, İtalya, Almanya veBorgonya’nm başlıca sanatçılarının gerçekleştirmek istedikleri amaçlarbirbirine çok yakındı Doğaldır ki tüm Ortaçağ boyunca, ulusalfarklılıklar hep varolmuştur Örneğin, XIII yüzyılda, İtalya ileFransa arasındaki farklılıklar gibi Ama genelde, pek önemli değildi buayrılıklar Budurum, yalnızca sanat için değil, kültür ve siyaset için de geçerlidirOrtaçağın kültürlü adamlarının hepsi Latince konuşup Latinceyazıyorlardı Onlara göre, Paris, Padova veya Oxford Üniversitesindeöğretim üyeliği yapmanın hiç bir farkı yoktu Oçağın soylularının ortak yanı şövalyelik ülküleriydi Krala veyaderebeylere bağlılıkları; onların, belirli bir halkın veya ulusunöncüleri olmalarını engelliyordu Fakat kentsoylularla ve tacirlerledolan kentler baron şatolarından daha önemli merkezler haline geldikçe,bu durum Ortaçağın sonuna doğru giderek değişmeye başladı Tacirler anadillerini konuşuyorlar, dışardan gelen bir yabancıya veya rakibe karşıbirlik oluyorlardı Her kent kendi durumunu, kendi ticaret ve sanayiayrıcalıklarını kıskanıyor, bununla övünç duyuyordu Ortaçağda iyi birusta bir işyerinden ötekisine gidebilir, bir manastırdan ötekisineöğütlenebilirdi, fakat o ustanın uyrukluğu konusunda bilgi toplamakhemen kimsenin aklından geçmezdi Ama kentler önem bakımındanbüyüdükçe, bütün zanaatçı ve ustalar gibi sanatçılar da, bugünküsendikalara çok benzeyen loncalarda örgütlendiler Bu loncalarıngörevi, üyelerinin hak ve ayrıcalıklarını korumak, onların ürünlerinegüvenlikli bir pazar sağlamaktı Bir kimsenin, bir loncaya alınabilmesiiçin, belirli bir becerinin tanıtını vermesi, böylece kendi sanatındagerçekten bir usta olduğunu göstermesi gerekliydi O zaman dükkânaçabilir, çırak tutabilir, sunak masası tabloları, portreler, resimlisandıklar, sancaklar ve benzeri şeyler için sipariş kabul edebilirdi (Osmanlı Sanatı bağlamında benzer örgütlenmelerden söz edilecektir) Buloncalar veya esnaf birlikleri, kentin yönetiminde sözü geçengenellikle zengin derneklerdi Bunlar yalnızca kentin refahına katkıdabulunmakla yetinmiyorlar, aynı zamanda kentin güzelleşmesi içinellerinden geleni yapıyorlardı Floransa’da ve başka yerlerde, kuyumcu,yüncü, sepici ve benzeri birlikler, kazançlarının bir bölümünü kilise,sunak masası ve şapeller kurmak veya başka loncalara merkez binalarıyapmak için veriyorlar, bu yolla sanatın gelişmesine katkıdabulunuyorlardı Öte yandan kendi üyelerinin yararlarını özenlekoruyorlar, böylece yabancı sanatçıların iş bulup aralarındayerleşmelerini engellemiş oluyorlardı Kimi zaman, örneğin büyükkatedrallerin kurulduğu dönemde, yalnızca çok ünlü sanatçılar budirenci kırıp istedikleri yere gidebiliyorlardı Tümbu koşullar sanat tarihini etkilemiştir, çünkü kentlerin gelişimisonucunda, Uluslararası Gotik, belki de, Avrupa’da doğan en sonuluslararası üslup olmuştur XV yüzyılda sanat, birçok “okula” (ekole)ayrıldı İtalya’da, Felemenk’te ve Almanya’da hemen her kentin veyakasabanın bir resim okulu vardı “Okul” ikircikli anlayışlara çokelverişli bir sözcüktür Çünkü o dönemlerde, genç öğrencilerin sahidendersler izleyebilecekleri sanat okulları yoktu Bir çocuk ressam olmayakarar vermişse, hemen babası onu, kentin belli başlı sanatçılarındanbirinin yanına çırak koyardı Hatta genellikle ustasının yanında yatıpkalkar, ustanın ve ailesinin ayak işlerine koşturur, her durumdayararlı olmaya çalışırdı Ona verilecek ilk görev boyalarınezilmesinde, tahta panoların veya tuvallerin hazırlanmasında ustayayardımcı olmaktı Bir sancağın direğinin süslenmesi gibi az önemli kimiişler yavaş yavaş verilirdi çırağın eline Sonraları, ustanın özellikleişi başından aşkın olduğu bir anda, büyük bir yapıtın önemsiz kimibölümlerinin tamamlanması istenebilirdi kendisinden Örneğin tuvaleönceden çizilmiş bir arka düzlemi boyamak veya ikincil önemde birkişinin giysisini bitirmek gibi Genç çırak, beceri gösterip ustanıntarzını iyice taklit etmesini öğrenmişse, yavaş yavaş daha önemligörevler, hatta ustanın çizimine dayanarak ve onun yönetimi altında tümbir tabloyu boyama görevini üstlenebilirdi Anlayacağınız, XV yüzyılın“Resim Okulları” bunlardı işte Gerçekten çok iyi okullardı bunlarBugün de birçok ressam böyle eksiksiz bir yetişme dönemi geçirmekisterdi kuşkusuz Bir kentin ustalarının kendi deney ve yöntemlerinidaha genç kuşağa aktarış biçimi; bu kentlerin resim okullarının niçinbunca belirginlikle, yalnızca o kentlere özgü kişiliğibelirleyebildiğini açıklayabilir Nitekim, bir XV yüzyıl tablosununFloransa’dan mı yoksa Siena’dan mı, Dijon veya Bruges’dan mı, Köln’denveya Viyana’dan mı geldiği hemen anlaşılır Gombrich, Sanatın Öyküsü Dönemlere geçmeden, ufuk açıcı olduğunu düşündüğümüz aşağıdaki yorum ile devam ediyoruz Böylece,dünyanın keşfi bir anlamda uygar insanın yaşanabilir yeryüzünün herköşesini değerlendirmeye, başlaması diğer anlamda da doğa ve evrenhakkında bütün bildiklerimizin Bilim yoluyla ele geçirilmesidir Paganantikitesiyle örneklendirilen zamansal ilişkilerinde insan, İncilantikitesinden gösterilen ruhsal ilişkilerinde insan: Görünüştebirbirinden ayrı ama daha sonra birbirine kaynadığı anlaşılan eleştirelve sorgulayıcı Rönesans dehâsının incelemeye açtığı iki alandı Bubölgelerden birincisinde iki aracı olduğunu görürüz: Sanat ve ilim Ortaçağlarboyunca felsefe gibi plastik sanatlar da kısır ve anlamsız birskolastisizme dönüşmüş, bozuk modellerden herhangi bir esin olmadanteknik olarak kopyalanan, cansız biçimlerin soğuk reprodüksiyonlarındanoluşuyordu Resimlersembolik olarak insanların dinsel duygularıyla bağlantılıydıBelirlenen formüllerden sapılırsa sanatçı Tanrıya hürmetsizlik edecekve ibadet edenlerin kafasını karıştıracaktı Batıl inançlarla bağlananressamlar, çocukluklarından beri hayranlıkla seyrettiği azizlerin katıeklemlerini ve badem gözlerini kopya etmek zorundaydı Zaten tersiniyapmak isteseydi de kendi çevresinde gördüğü doğal biçimleri taklitetme yeteneğinden yoksundu AmaRönesans’ın doğuşuyla sanatta yeni bir ruh ortaya çıktı İnsanlar,insan bedeninin kendisinin de asalet taşıdığını ve sabırla incelenmeyedeğer olduğunu anlamıştı Sanatçı nesnesinin, kutsal efsaneye saygı veadanma duygularını resmin güzelliği ve aslına uygunluğuylabirleştirmeye başladı Ressam çıplaklığı çalışmaya başladı; insanbedenini her pozisyondan resimliyordu Elbise ve kumaşları düşledi,tavırlar geliştirdi, figürlerinin hareketlerini ve yüz ifadeleriniseçtiği konu ve modellere uyguladı Bir başka deyişle, sunaklarda vefresklerde gördüklerini çalıştığı modellerle insanlaştırdı Bu şekildeeski semboller arasından ortaya çıkan ressamlar cenneti yeryüzüneindirdiler Madonna ve oğlunu yaşayan insanlar gibi çizerek, Hıristiyantarihini dramatize ederek, Kilisenin ilkelerinin yerini sessizcegüzelliğe duyulan sevgiyle ve gerçek hayatın ilgi alanlarıyladoldurdular Azizler ve melekler, fiziksel mükemmeliyetin sergilenmesiiçin birer fırsat oldular; “un bel corpo ignudo”nun kompozisyonlaragirmesi, Magdalena’nın sulandırılmasından daha fazla önem taşır olduİnsanlar böylece bu kalıntıların arkasına bakmayı ve ona ifade verengüzel biçimlerdeki dogmaları unutmayı öğrendiler Sonunda klasikler busüreçte ilerlemelerinde onların yardımına gelmişti; yeni bir düşünce vehayal dünyası, ilahi bir güzellikle ve tamamen insan biçiminde şaşkıngözlerinin önüne serilmişti Böylece Kilisenin efsaneleriniinsanlaştırmaya başlayan sanat, öğrencilerin dikkatini güzellikçalışmalarına yöneltiyor, onları dinsel geleneklerden sıyırarak insanbedeninin ihtişamını ve yüceliğini takdir edecekleri bir ortamasokuyordu Sanatın,eklektik tuzaklardan kurtuluşu, İtalyan resminin bu büyük çağındagerçekleşmişti Sistine Kilisesinde Michelangelo’nun peygamberlerinebaktığımızda, orijinalinde dinsel olan fikirlerle karşı karşıyakalırız Ama bu fikirler, Pheidias’ın heykelleri gibi kesinlikle vesalt insani tavırlar taşıyan fikirlerdi Titziano’nun Vergilius’uncennete alınışı, ona taç giydirmeye inen başmelek ve onu takip etmeyecan atan havariler az çok bir Madonna Assunta’dır Resimde sofu olan,mistik olan, adanmayla ilgisi olan hiçbir şey yoktu Rönesansresmi burada bitmedi Daha ilerleyip, paganizme daldı Heykeltıraşlarve ressamlar, mimarlarla birleşerek sanatı Kiliseden koparmak içinHıristiyanlığa yabancı bir ruh ve duygu ortaya çıkarmıştı John Addington Symonds, Rönesans’ın Serüveni, YKY İtalya İtalyan Rönesansı aralıksız olarak evrim geçirmişse de, geleneksel olarak bu evrim içinde üç büyük evre ayırt edilir; kuatroçento; klasik olgunluk dönemi; teknik ustalığı, “özenti”yi öne çıkaran, maniyerizm adı verilen bir eğilimin gelişmesine tanık olunan geç dönem Sanattarihçileri son dönemi, gerçek anlamda Rönesans’tan ayırma ve bununiçinde birçok rakip ve farklı yönde eğilim ayırt etme yanlısıdır Kimiuzmanlar, Rönesans’ın başlangıcını XIV yy’ın başında Giotto’nun sanatsahnesine çıkmasıyla birleştirirler; kimileri de onun natüralist biresin içinde verdiği olağanüstü eserleri başlı başına bir külliyatolarak görme eğilimindedir Gerçekten de bu ikinci iddiayı savunanlaragöre, gerçek anlamda Rönesans üslubu, XV yy’ın başında Floransa’daetkinlik gösteren sanatçılar kuşağı arasında doğdu XVyy Erken Rönesans (Kuatroçento) Rönesans’ınilk sanatçı kuşağının önde gelen temsilcileri (heykeltıraş Donatello ,mimar Filippo Brunelleschi ve ressam Masaccio) birçok ortak özelliğesahipti Bu sanatçıların düşüncesi, her şeyden önce sanatın kuramsaltemellerine inanmaya, evrim ve ilerlemenin yalnız hedeflenebilir değil,sanatların yaşaması ve önem kazanması için gerekli de olduğu inancınadayanıyordu Bir esin kaynağı olmanın ötesinde, onlar için Antikçağsanatı geçmişin büyük sanatçılarını başarıya ulaştıran denemelerin birtanığı olarak büyük saygıya layıktı Antikçağ’ın kusursuz eserlerinitaklit etmekle yetinmekten çok, yaratım sürecini yeniden oluşturmakkaygısıyla, kuatroçento sanatçıları doğanın görünümüyle uyum içindekisanatsal biçimleri ve iman karakterleriyle davranışlarını yaratmayaçalıştılar Plastik biçimlerin hacminin, ağırlığının ve hareketinintitiz sunuluşunun olduğu kadar perspektifin ve ışıkla renklerindeğerlerinin oluşturduğu yeni biçimlerin de karşılarına çıkardığıengellere, köklü ve yöntemli bir araştırma anlayışının ışığında çözümaradılar Akla dayalıaraştırma, başarının anahtarı olarak sunuldu Ayrıca mimaride olduğukadar insan vücudunun betimlenmesinde de orantıların kesin yasalarınıkeşfetmeye ve resim mekanının gerçek izlenimi uyandırması içinbaşvurulan yöntemler sistemleştirilmeye çalışıldı Doğa olaylarını,titizlikle gözlemleyen bu sanatçılar, özgül görünümlerden yola çıkarakgenel kurallar çıkarsama eğilimindeydi Ayrıca sanata ideal vemadde-dışı nitelikler vermek için dolaysız aktarımı aşmaçabasındaydılar Böylece sanat, doğanın kendisinden daha göz alıcı vedaha kalıcı bir güzellik ve yücelik kazanıyordu Gerçek görünüşükaybetmek pahasına ideal biçimlerin sunulması ve fizik dünyanın herşeyden önce tinsel nitelik sunan güzelliğin aracı veya yetkinliktenuzak bir anlatımı olduğu düşüncesi, İtalyan Rönesans sanatınınmerkezinde yer almayı sürdürecektir “Kuatroçento”terimi, XV yy sanatının nerdeyse tümünü belirtir Rönesans sanatdüşüncesinin beşiği olan Floransa, tartışmasız yenilik odaklarıarasındaki yerini korur 1450’ye doğru, Floransa’da, aralarında Antoniodel Pollaiolo ve Boticelli gibi ustaların da bulunduğu yeni bir sanatkuşağı öne çıktı Milano, Urbino, Ferrara, Venedik, Padova ve Napoligibi İtalyan şehirleri, yenilikçi atılımlara kaynaklık etme bakımındanFloransa ile boy ölçüşecek düzeye daha sonra ulaşacaktır Leon BattistaAlberti ’nin Rimini ve Mantova’daki eserleri bu yeni hümanizminmimarisinin uç noktalarını oluşturdu Andrea Mantegna ’nın Padova’dayaptığı resimler, çizgisel perspektifin kişisel bir bileşimini,Antikçağ eserlerine duyulan hayranlığı ve gerçekçi tekniği yansıtırken,Giovanni Bellini ’nin şiirsel klasikçiliği Venedik Okulu’nunyükselişini haber veriyordu XVyy’ın sonunda, Rönesans üslubunun ilk başarıları orantı, contrapposto(bedenin ağırlığının bir ayağa verilerek bu ayak tarafındaki omzunhafifçe yüksek tutulduğu bir heykel pozu) ve çizgisel perspektifinkarşısında geriledi Ayrıca birçok sanatçı da, herkesin benimsediğistilistik ve teknik dağar çerçevesinde kişisel anlatım yollarıaraştırmaya koyuldu Öne sürüldüğü gibi kuatroçento, klasikRönesans sanatının, yetkinlikten uzak başlangıcını değil, başlı başınaele alınması gereken bağımsız bir dönemi temsil eder Geriye dönüpbakıldığında, kuatroçento resminin yine de yüksek düzeydeinandırıcılığı olan bir anlatım biçiminden yoksun olduğu izlenimiedinilebilir Gerçekten de insan heyecanlarının resimlenişi, gerçekçiolmaktan çok, şematik bir yan içerir Ayrıca, belli bir sanat eserininher öğesi, kompozisyonun bütününe göre, genellikle orantısızdır Klasik Rönesans KlasikRönesans sanatına gelince, o da bir resim sunuşu veya mimari düzenlemeçerçevesinde, dramatik yoğunluğu ve sanat eserinin fiziksel varlığınıartırıp çabalarını bir dengeye ulaşmaya yönelterek, işbirliğianlayışını korur Her şeyden önce kendi birliğine (bu, aklı bilgiden veteknik beceriden uzak, sezgisel yoldan elde edilmiş bir dengedir)dayanan klasik Rönesans üslubu, kompozisyonun öğelerinden biri öneçıkar çıkmaz kendisini dağıtmaya hazırdı Ancakkısa bir dönem içinde (1495 e doğru- 1520) varlığını sürdüren bu klasiküslubu aralarında Leonardo da Vinci, Bramante ve Michelangelo ,Rafaello ve Tiziano ’nun da yer aldığı birkaç dahi sanatçı temsileder Leonardo da Vinci’nin tamamlayamadığı Müneccim KrallarınTapınması (1481) adlı tablosu denge bakımından Milona’daki Santa Mariadelle Grazie Kilisesi’nde 1495-1497 yılları arasında gerçekleştireceğiSon Yemek (La Cena) freskinin gerisinde kalan bir kompozisyondurEstetik olduğu kadar teknik bakımdan da son derecede çeşitli denemeleryapılmış olmakla birlikte (bazen de başarısız sonuçlanmıştır; SonYemek’in hızla bozulmasına, bu denemeler yol açmıştır) sanatı, farklıdoğal olguları yönlendiren direngen bir araştırmanın izlerini taşıdığıölçüde, Leonardo, Rönesans kuramcılarının mihenk taşı olarak kabuledilir Farklı bir üslupolan Michelangelo, deha sahibi benzersiz bir sanatçıdır Roma SanPietro in Vincoli’de II Julius’un lahdinde (1510’a doğru 1515);Floransa’da Medici Kapellası’nda (1519-1534); Sistin Kapellası’nıntonozunda ve Son Yargı freskinde (1536-1541 San Pietro Bazilikası’nın(yapımına 1546’da başlanan) kubbesinde evrensel yeteneği ışıldar Bütünbu eserler heykel, resim ve mimari alanlarında taklit edilemez şahesernitelikleri taşıyan tümüyle farklı bir anlayışa sahip olan Raffaello,Madonna resimlerinde ve fresklerinde ezici güçleri değil ince bir uyumusevimli, lirik bir güzelliği yansıtmıştır Geç dönem Rönesans’ı ve maniyerizm İtalyanRönesans sanatının evrimi, Roma’nın yağmalanmasından (1527) sonrabelirgin bir biçimde durakladı; Roma’nın yağmalanması, bu şehirdesimgeleşen sanat himayesinin kaynağını geçici olarak kurutmuş vesanatçıları İtalya’nın, Fransa’nın ve İspanya’nın öteki kültürodaklarına yönelmek zorunda bırakmıştır Raffaello’nun 1520’deölümünden önce klasik akıma karşı çıkan eğilimler, Roma sanatı içindebelirmeye başlamıştı Önde gelen maniyeristler arasında sayılanPontormo Parmesan ve Rosso Fiorentino, en yetkin anlatımını Giorgio Vasari ile Giovanni Bologna ’nın eserlerinde bulacak olan bir üslubu geliştirdi Maniyerizmson derecede ince bir zevk yansıtan sevimli ve zarif biçimlere değerveren estetik akımıdır (maniyerizm, adını da “bella maniera” [“güzeltarz” ] deyiminden almıştır) GeçRönesans döneminin temel özellikleri birçok sanatçı karşımıza çıkmaklabirlikte, maniyerizmin egemen olduğu bu dönem, sanatçının kişiselanlatımının damgasını taşır durum geldi (bu nitelik, en güçlüanlatımını Michelangelo’nun son esenlerinde buldu) Sanatsal beceri,her şeyden ön kişisel ustalık ölçüsüne göre değerlendirilmeye aşlandı rbireysel çalışmaların görkemi konusunda bir yarışmaya yol açtıManiyeristlerin kendilerinden üstün büyük ustaları aşmak için değilsebile, onların düzeyine çıkmak için gösterdikleri yapmacı ve çaba,Rönesans kavramının temel taşı olan keşiflerin altın çağının oldukçauzağında kalan, biraz da abartılı bir gelişmeni belirtileridir Kuzey Avrupa İtalyaadıyla birleştirilen Rönesans kavramının, 1500 yılından önceki KuzeyAvrupa sanatını gereği gibi nitelendirip nitelendiremeyeceği sorusuhenüz kesin bir biçimde cevaplanamamıştır XVyy’ın Kuzeyli sanatçıları, henüz temel esinlerini klasik kaynaklardanalmaktan uzaktı ve İtalyan sanatının belirgin örneklerinin kuramsal vesoyut sistemlerine pek az ilgi duyuyordu Her ne kadar XV ve XVIyy’lar boyunca Kuzey ülkelerinin sanat geleneğini etkileyen dönüşümlerİtalyan örneğiyle karşılaştırılamazsa da, yine de bu dönüşümlerkronolojik uygunluk nedeniyle Rönesans terimiyle belirlenir Flaman ve Hollanda resimleri “PrimitifFlaman”, terimi, kuramsal olarak üslupları Rönesans öncesinde yer alan,bir başka deyişle gotik üslupla h güçlü bağlan olan sanatçılarıbelirtir: bu da Flandre’da ve Hollanda’da Rönesans’tan söz edebilmeninne kadar belirsizlik içerdiğini gösterir Ortak bir görüşe göre,yağlıboya resmin dayandığı yeni tekniğin kaynaklarından tam anlamıylayararlanabilen ilk sanatçı olan Jan Van Eyck ,Gent’teki Sint-Baafs Katedrali’nde yer alan Mistik Kuzu (1432)sunakarkalığında ve evlenme törenlerinin resimlendiği Amolfini veKarısı (1432) gibi portrelerinde, en küçük ayrıntıları, ince yapılan veışık oyunlarını aktarabilmek için bu yöntemin özünü ortaya koydu EsrarerıgizFlémalelli’li Usta (1406’da Tournai’de eser veren Robert Campin ileözdeşleştirilmek istenir), Flaman resminin akıcı ve özenligerçekçiliğini aynı derecede aktardı Dijonlu denilen Nativitas(1420’ye doğru) ile M Sunakarkalığı (142’ya doğru) gibi en ünlütablolarında, Flémalelli’li Usta dini sahneler içinde yer verdiğidindışı nesnelere belli bir derinlik kazandırarak doğaya yönelttiğidolaysız ve ‘eni bakış açısını karmaşık ve simgesel kompozisyonlarlabirleştirmesi bakımından Van Eyck’ı akla getirir Dahagerçekçi bir esin taşıyan, Van der Weyden lakaplı, Flémalleli Usta’nınbelki de ilk öğrencisi olan Rogier de La Pastre, ününü portrelere veyaÇarmıhtan İndiriliş (1439-1443) gibi sunakarkalıklarına veyaMüneccimlerin Tapınması adlı üçkanatlısına borçludur Eserlerineanıtsal bir nitelik veya daha önce tanık olunmamış duygusal bir işlevkazandırmada son derece başarılıdır Bu büyüleyici dahi, kendindensonraki kuşaklar özellikle de Dieric Bouts üzerinde büyük bir etkibıraktı Geertgentot Sint Jans’agelince, o da ışık oyunları konusunda büyük bir ustalık ortaya koyan,incelik dolu gece sahneleri resmetti Buna karşılık Hans Memlin’inüslubuna zarif ve ölgün bir atmosfer egemendir XV yy’ın en büyük ustası olan Hugo Van der Goes,Gand ve Brugge’de çalıştı Isa’nın doğumunu sahneleyen PortinariSunakarkalığı (1474-1476) en önemli eseridir ve Floransa’daki SanEgidio Kilisesi’nin siparişi üzerine yapılmıştır Flaman ressamlarİtalyan sanatını taklit etmeye bir ölçüde karşı çıkarken, pek çokİtalyan sanatçı bu sunakarkalığma hayranlık duyacak, Flaman ülkesindegelişen pitoresk ve çokrenkli yağlıboya resmin gerçekçiliğine ilgigösterecektir BrabantlıHieronymus Bosch , akıl almaz Dünya Nimetleri Bahçesi (1503’edoğru-1504) ile hâlâ Ortaçağ’a özgü bir evrenin yorumcusu niteliğinikorurken, kompozisyonlarına canlılık katan bir denge arayışı içindekiBruegel, Rönesans’a dahil edilir Ama Hollanda’ya maniyerizmi sokanressam, Kuzey geleneğini birleştiren Mabuse lakaplı Jan Gossaert’dir (1478’e doğru- 1535) Bu anlayışı maniyerizmden çok etkilenmiş olan Bartholomeus Spranger sürdürecektir (Hermafrodit ve Salmakis, 1581’e doğru) Axis |
|