Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cinlerin, korunma, sultasından, yolları

Cinlerin Sultasından Korunma Yolları

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cinlerin Sultasından Korunma Yolları



Cin ve şeytanların sultasından korunmanın tek çaresi, manevî donanım ve iç-dış bütünlüğüne ermektir Böyle bir donanımı gerçekleştiremeyen ve böyle bir bütünlüğe eremeyenlerin bir yanları mutlaka şeytanların hakimiyeti altındadır ve o insan eksiktir Dış ve iç bütünlüğünün manası bir anlamda kalb ve davranış birliği ile çok ciddi alakalıdır İnsan, inandığını tam yaşadığı zaman bu vahdete kavuşmuş olur Zaten Vâhid ve Ehad olan Allah'a (cc) kulluk da, böyle bir vahdeti gerektirmektedir Evet, Tevhid-i kıble ve teveccüh-ü tam ile O'na yönelenler, cin ve şeytanların sultasına karşı kesinlikle muhafaza altına alınmış sayılırlar Dual yaşayan iki yüzlüler ise, böyle bir garantiden mahrumdurlar
Cin ve şeytanların sultasından korunmak için dilden dua eksik edilmemelidir Kalb, Rabb'in zikriyle itminana ulaştırılırken, kafa da, hep İlâhî cilve ve tecellileri düşünmeli girdaba düşmekten kaçınmalı ve insanın tek emeli, 'başkalarını kurtarmak' olmalı olmalı ve hep taze gül kokulu bir iklim ve bir atmosfer meydana getirmelidir 'Gül, gül içinde biter' felsefesiyle hareket edip, ferdî manada da daima 'istiaze' süllemiyle (merdiveniyle) Yüceler Yücesi'nin sığınağına ulaşma gayreti içinde bulunmalıdır Çünkü şeytan ve habis cinler oraya giremez ve o kutsi otağa ulaşamazlar
'Eûzü', Allah'a karşı bir yönelme ve bir dehalettir Evet o, her şeyi, yine onun seviyesine göre terbiye eden Âlemlerin Rabbi'ne bir iltica ve bir sığınma demektir, zira O, Rabb'dir, her şeyin hakkından geldiği gibi, şerir cin ve şeytanların hakkından da gelir Şeytanlar, sığınılması gereken her şeyden 'Eûzü bikelimâtillâhittâmmeti min şerri mâ halak; Mahlukâtının şerrinden Allah'ın tastamam kelimelerine sığınırım [1] diyerek Rabb'e sığınan insana ulaşamaz ve ona zarar veremezler Bu, Allah Rasulü'nün bir duasıdır ve o, sığınılması gereken her şeyden, kendi kerem ve cömertliğine şâyeste şekilde kendisini koruması ve muhafaza etmesi için Rabb'ine böyle yalvarmıştır
Bu mevzuda diğer bir düstur da Ayet'ül-Kürsî'yi (Bakara, 2/255) okumayı ahlak edinmektir O da İlahî bir kalkandır ve insanı cinlerin, şeytanların şerrine karşı korur ve muhafaza eder Aslında, bu ayette anlatılan vasıflarla muttasıf o Rabb'ı Rahime yönelme, insanın his ve duygularını tatmin eder ve teminat altına alır alır da, artık onun gözlerine yabancı hayaller giremeyeceği gibi kalbini ve gönlünü de şeytan işgal edemez Yeter ki o, iradesinin hakkını versin ve elinden geldiğince istikamet içinde yaşamaya gayret etsin Ne var ki insan, her zaman bu gerilimini muhafaza edemez Bazen geçici de olsa ufkunu gaflet bulutları sarabilir Bu gibi durumlarda onu uyku basar ve adeta iradesi devreden çıkar İşte o zaman insan da, uyumayan ve asla uyuklamayan Allah'a yönelir, ona sığınır sığınır da, artık şeytan, onun ruhuna yol bulup giremez Zira Âyetü'l-Kürsî, koruyucu bir atmosfer gibi onun ruhunu sarmıştır ki, böyle bir mahfuz yere cin, şeytan giremez
Ne dediğini duyarak ve sürekli içine doğru derinleşerek, derinleşip bütün beşerî hislerini aşarak Âyetü'l-Kürsî'yi vird edinip Allah'a iltica etmek, bir bakıma, 'Ey Rabbim! Ben kendimi Sana emanet ediyorum' demektir ki, böyle bir iltica, dua ve yalvarış arş-ı Rahmet'e ulaşınca gök ehli o kişinin etrafını sarıp adeta onun çevresinde pervane kesilir Hangi şeytan ve şerir cinnin haddine ki, böyle bir nur halesini aşabilsin ve ışık hüzmeleriyle sarılı bulunan nezih ruhlara dokunup onları soldurabilsin? Hayır, bu mümkün değildir Zira onu, artık emri her şeye galip olan Rabb'i himaye etmektedir ve o, Âyetü'l-Kürsî'nin okunduğu eve cin ve şeytanın girmesine müsaade etmeyecektir
Son olarak, cin ve şeytanların sultasından korunma için, iç ve dış bütünlüğüne kavuşulması; dilden duanın eksik olmaması ve Âyetü'l-Kürsî'nin okunmasının âdet, ahlak edinilmesi gibi bir kısım prensiplerden bahsetmiştik Şimdi de -müsaadenizle- bu düsturları yaşıyarak onların şer ve sultalarından uzak kalabilmiş kişilerin hayatlarından misaller vermek suretiyle mevzumuzu biraz daha tavzih edelim
1) İbn-i Ebi'd-Dünya, Urve b Muğîre'den (Urve b Muğîre (ra), tabiînin büyüklerinden, şanlı Sahabi ve büyük siyasi dâhi Muğîre b Şu'be'nin oğludur) naklediyor:
Urve (ra) diyor ki: 'Bahçemde oturuyordum Derken çardağın etrafını bazı karartıların sardığını gördüm Çardağın üstünden bir ses yükseliyordu Bu Ses: 'Urve'nin hakkından gelecek kimse yok mu?' diyordu İçlerinden biri ileri atıldı ve 'Ben varım, ben onun hakkından gelirim' dedi Biraz sonra mahzun, mükedder, boynu bükük geri döndü Ona niçin bir şey yapamadığını sordular Cevap verdi: 'Sabah-akşam okuduğu dua ona yaklaşmama mani oldu'
Urve b Muğîre (ra), sabah-akşam şu duayı okuyordu: 'Âmentü billâhi vahdehû ve kefertü bi'l-cibti ve't-tâğûti ve'stemsektü bi'l-urveti'l-vüskâ; Vâhid ve Ehad olan Allah'a inandım Ne kadar sanem ve put varsa hepsini inkar ettim Ve ben, kopmayan ipe (Kur'an'a) sarıldım'
İşte sabah-akşam bu şekilde ahd u peymanını yenileyen ve okuduklarını yaşayan insanlara, kötü niyetli cin ve şeytanların yaklaşmaları ve onlara herhangi bir zarar vermeleri mümkün değildir Zira bu dua onların korunmaları için bir vesile teşkîl etmektedir
Bütün insî ve cinnî şeytanların deryalar dolusu şerleri olsa dahi, bu şerlerin kendilerine ulaşamayacağı nice yüce ve yüksek kâmetler vardır! Zaten bizi teselli eden ve en kötü durumlarda, gönüllerimizde itmi'nan vesilesi olan da budur
2) Ebu Musâ el-Eş'arî (ra) anlatıyor: 'Hz Ömer devrinde Basra'da vali olarak bulunuyordum Aylar geçip gitmiş olmasına rağmen halifeden en küçük bir haber alamamıştım Onun durumunu merak ediyordum Cin işleriyle uğraşan birisine gittim Cinleri vasıtasıyla bana halifeden bir haber getirmesini istedim (Bu gaybı bilmek değildir Cinler gayet süratli varlıklar oldukları için, çok uzak mesafelere çok kısa zamanda gidip gelebilirler ve gittikleri yerlere ait bazı haberleri normal olarak getirebilirler Bu açıdan da buna dense dense cinleri haber toplamada kullanma denebilir) Cinin Yemen'de olduğunu ve biraz sonra geleceğini söyledi Derken cin geldi Ona Ömer (ra) hakkında malumat istediğimi tekrar ettim Acaba şimdi nerdedir ve ne yapıyordur? dedim Cin, biraz düşündükten sonra şu cevabı verdi: 'Vallahi biz, Ömer'in yanına sokulamaz, ondan bir haber alamayız Çünkü o, nasiyesinde Ruhu'l-Kudüs'ten bir nur taşıyor Onu gören şeytan dahi olsa emrine râm olur ve Ömer'e itaat eder hale gelir' (Evet Ömer, İslam'a girdikten sonra hiçbir şeytan ona yaklaşamamıştır) Cin bunları söyledi ve Ömer'den herhangi bir haber getirmesinin mümkün olmadığını gayet açık bir dille itiraf etti'
Evet biz, yeniden bir Hz Ömer neslini, mescid, mektep ve ev üçlüsünde İslam ruhunu örgüleyen aydınlık çehre, yavru güneşler intizar ediyoruz Gözlerimiz, ufukta, eteklerine yirminci asrın tozu, toprağı ve eracifi bulaşmamış, melek yapılı, melek Cibril karakterli insanların geleceği günü bekliyoruz İnşaallah şeytan, onların yanına da sokulamayacak ve temizler de temiz ruhlarını kirletip bulandıramayacaktır
Ve işte bu nesil, bütün dünyaya ümit ve güven kaynağı olacaktır Onlar, 14 asır önceki saadet dolu günleri yeniden günümüze çekip getirecektir ki, insanlık, şayet yeni bir dirilişe erecekse işte bunlarla erecektir Yeter ki bizler, temsil keyfiyetimizle bu işe mani olmayalım; olmayalım ve arkadan gelecek nesl-i cedid'in önünü tıkamayalım
3) Aşere-i mübeşşere'den olan, Hz Ömer (ra)'in, vefat edeceği anda yanında bulunanlara 'Keşke Ebu Ubeyde hayatta olsaydı da yerime onu bırakıp Rabbimin huzuruna öyle gitseydim' dediği, Amvas'ta vebaya yakalanarak orada şehid düşen şanlı Sahabi Ebu Ubeyde b Cerrah (ra) ile karıştırdıkları Ebu Ubeyd'dir (ra) Ebu Ubeyd (ra), tabiînden olup genç yaşta İslam ordusunun başına kumandan olarak tayin edilmiş cesur bir askerdir
Hz Ömer (ra), Sasanilere karşı bir ordu göndermek istiyordu ancak, ordunun başına kumandan tayininde zorlanıyordu Çünkü askerlerin büyük çoğunluğu Hz Hâlid'le birlikte savaşmak istiyorlardı Halbuki Hâlid (ra), o sıralarda Bizans'a karşı savaşıyordu İşte bu kritik anda Ebu Ubeyd, ileriye atıldı ve bu kumandanlığı kabul edebileceğini söyledi Onun bu davranışı Hz Ömer'i çok sevindirmişti İçinde pek çok Sahabenin de bulunduğu orduya bu 20-21 yaşlarındaki delikanlı kumanda edecekti Ebu Ubeyd (ra), ordusuyla Sasanilerin üzerine yürüdü ve çok zorlu bir savaş oldu Bir ara Kumandan atından düştü ve fillerin ayakları altında kaldı Filler, onu çiğneyip geçerken o bütün gücüyle ric'at içindeki askerlerine şöyle sesleniyordu: 'Askerlerim, gitmeyin, ben buradayım, ben buradayım' ve onları belli ölçüde de olsa geri çevirmeye muvaffak oluyordu Ebu Ubeyd, orada şehit düşmüştü Diğer taraftan Halife, Medine'de Ebu Ubeyd'den haber bekliyordu Nihayet Tâif tarafından birisi geldi ve halifeye şu haberi getirdi 'Bir vadiden geçiyordum Kadın-erkek, genç-ihtiyar toplanmış feryad içinde ağlıyorlar ve şöyle diyorlardı: 'Kahramanca savaştılar Cansiperane kavga verdiler Allah için öldüler ve niyetlerine göre de Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ulaştılar' sözlerinin sonunda da, hep bir ağızdan söyledikleri 'Vah Ebu Ubeyd, vah Ebu Ubeyd!' çığlıkları yükseliyordu'
Hz Ömer (ra), işi anlamıştı Vadiyi dolduran ve feryad ile ağlayan Müslüman cinlerdi İslam ordusu için gözyaşı döküyor ve şanlı kumandan için ağıt yakıyorlardı Nitekim bir kaç gün sonra bir ulak geldi Ve olanları bir bir halifeye nakletti Ebu Ubeyd, fillerin ayakları altında can vererek şehit olmuştu [2]
Evet, cin ve şeytanların şerrinden korunmak için Ebu Ubeyd şuuruna sahip olmak gerekir Bu da, her halde cihad ruhuyla bütünleşme, dava uğruna candan cânandan geçme şuurudur ki, öyle olanlar bu amellerinin mükâfatını, cin ve şeytan iğvasına karşı korunmuş olmakla görürler Zira cihad aşkıyla yanıp tutuşan bir insanı, ne insî ne de cinnî şeytanlar asla kandıramaz
Cinler ve şeytanlar, insanların günahlarıyla açtıkları menfezlerden girer girer ve insanı çepeçevre kuşatırlar Bu menfezler kapanmalıdır ki, onlar içeri giremesinler ve insan da, onların şerrinden korunmuş olsun
Ehl-i keşfin müşahedesiyle cin ve şeytanların mü'minlere musallat olmaları, daha ziyade onların bazı manevi yönlerden açık ve zayıf olmalarından kaynaklanmaktadır Bu da; cünüplük, hayız, nifas halleri, abdestsizlik, su-i edep içinde gafilâne davranışlar sergileme gibi durumlardır ki, ruh bozuklukları ve fizyolojik olmayan cinnetler, ekseriyetle böyle boşlukların ardından insana ârız olurlar Eğer bunlarda cin ve şeytanın parmağı varsa -ki vardır- onlar, mü'minin içine mutlaka, onun bir günahından yol bulup girmişlerdir
Evet, eğer sen bir kale gibi isen, bu kalenin kapıları açık olursa ezeli düşmanın elbette o kapılardan girecek ve senin vücud kaleni teslim almaya çalışacaktır Eğer böyle bir akibete düşmek, ma'ruz kalmak istemiyorsan, mutlaka günahlardan kaçınmalı, dikkatli bir hayat yaşamalı ve kalenin içten fethedileceğini de asla unutmamalısın
Habis cinler ve şeytanlar, her çeşit günahı alet olarak kullanırlar İçki, kumar ve fuhuş, onların sıkça kullandıkları aletlerdir Bu günahları irtikab edenler, şeytan tuzağına düşmüş sayılırlar
4) Abdullah İbn-i Abbas'ın (ra) talebelerinden Katade b Diâme (ra) anlatıyor: 'Şeytan, Allah tarafından tardedilip huzurdan kovulunca sordu:
Şimdi ben ne yapacağım?
Cenab-ı Hakk, hikmet diliyle cevap verdi:- Sihir yapacaksın! (İnsanları büyüleyecek, bakışlarını bulandıracak, kalb ve kafalarını dumura uğratacaksın Böylece onların muvazene ve dengeleri bozulacak Akılları hükmünü tam icra edemeyecek Ve kalblerinin Allah'la olan alakası kesilecek ve te'sirsiz kalacak)
- Ben ne okuyacağım?
- Şiir (Yani dil dökerek, edebiyatı bu işte kullanarak, fuhşa ait kitap ve dergi neşretmeyi insanların kafasına sokarak onları büyülemeye çalışacaksın)
- Ne yiyeceğim ben?
- Bütün murdar şeyleri (Hem yiyecek hem de sana tabi olanlara yedireceksin Besmelesiz etler, murdar tavuklar, doğrudan doğruya eti haram kılınmış hayvanlar, helal-haram demeden çeşitli spekülasyonlarla kazanılan ticari gelirler, faizler, rüşvetler)
- Ben ne içeceğim?
- Sekir (sarhoşluk) veren her şeyi (Şarap içeceksin veya şarabın adını değiştirecek, ona başka bir isim bulacak ve onu içeceksin 'Alkolsüz bira' diyecek ve su yerine onu içeceksin Diğer taraftan yeni yeni uyuşturucular icad edecek ve onları kullanacaksın Afyon, morfin, kokain, kafein vb İşte sen bunları içeceksin)
- Benim yurdum neresi?
- Hamamlar (Çırılçıplak, haya ve edebten mahrum yıkanılan yerler, saunalar, plajlar)
- Benim meclisim neresi?
- Çarşılar, pazarlar, sokaklar
- Benim münadim kimdir?
- Davullar, zurnalar ve rûhî heyecan uyarmayan her şey
- Benim silahım nedir?
- Fuhşıyât
Evet, şeytan huzurdan kovulunca bunları soruyor ve ona Cenab-ı Hakk'tan bu cevaplar geliyor
Madde madde bu hususları izaha gerek var mı bilemiyorum? Dünyanın haline ve hâssaten İslam aleminin yürekler acısı vaziyetine bakıldığında Katade b Diame'nin naklettiği bu sözlerin haklılık derecesi daha iyi anlaşılacaktır Bunun için isterseniz gözümüzün önünden filim şeridi gibi Müslümanların utandırıcı hallerini geçirebilirsiniz geçirin, ve düşünün, cin ve şeytanların günah menfezlerinden tâ nerelere kadar girdiğini anlamaya çalışın! Sonra bir de yüzünüzü Batı dünyasına çevirin İnsanların ekseriyetinin ruhen dengesiz olduklarına bakın İntihar olaylarının her geçen gün nasıl korkunç buudlara ulaştığını görün görün ve ürperin
Bugün İnsanlar, sırf düşünmemek için ne çarelere başvurmaktalar batı hayatında Öyleki, hiç adı sanı duyulmadık kumar çeşitlerinin sergilendiği kumar masalarında ömrünü bitirip tüketen insanlar var Batı hayatında bunların pek çoğu kendilerinden kaçmak için bu gibi illetlere sığınmaktalar ve bu yerlerde başka değil ancak şeytan saltanatı hükümferma Bu ülkelerde insanlar, bütünüyle mefistoya yenik düşmüşlerdir Şeytan önce onların dengelerini bozmuş, sonra da yanlış çarelerle onları iyice sersemleştirmiştir Bu da şeytanın en klasik oyunu ve en eski hilesidir Zira Feodalizm, Kapitalizm ve Komünizmin hepsinin altında, şeytanın bu hilesi ve oyunları vardır Evvela o, insanları tatmin olamayacakları noktalara sürüklemiş ardından da çeşitli isimler altında (işçi hareketi, proletarya diktatörlüğü vs gibi) hortlattığı insanlara, yanlış çareler takdim etmiş ve onları büsbütün şirâzeden çıkarmıştır Gerek Marks'ın ve gerekse Engels'in eliyle insanlığa takdim edilen çareler, hep şeytana ait birer hile ve oyundan ibarettir Nitekim bu oyunun sona erişini bizimle beraber şimdi bütün dünya da seyretmektedir Cin ve şeytanın bu tür iğva ve oyununa düşmemek için inanan bir dünyanın kurulması şarttır Çünkü iman, insanlığı kurtaracak tek çaredir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.