Esmâü’L Hüsnâ Yazilari Ya Latif |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Esmâü’L Hüsnâ Yazilari Ya LatifESMÂÜ’L HÜSNÂ YAZILARI YA LATİF Ya Latîf: Gözle görülmeyen Lütfu ve bağışı çok anlamlarına gelen Yüce Allah’ın ism-i şerifidir Hayat verdin sen yaşatıp Hak-i zemini döşetip Lütfun bizleri kuşatıp Vuslatın sarsın “Ya Latîf” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey Yüce Allah’ım, Sultanım, Ya Latîf, Vakit akşam olunca, hüzünlü bir imbat rüzgarı inceden inceye eser avare yüreklerimizeHayat denen dar-ı dünya karanlığa gömülünce, yalnızlık evlek evlek bizi sarınca bir ürperti duyar ruhumuzun can evi Senin sevgi seline acıkır ruhumuzun en gizli yanları…Günün hırçınlığı, zamanın aymazlığı alır götürür bizi yalnızlığın okyanusuna O zaman biliriz ki gurbetteyiz ve yaratanımızdan ayrı düşmüşüz Bir anda dualara sığınırız, dualar bizi alır terkisine Hudutlar hoş geldin derken güne, ferahbaş dualar kanatlanır yüreklerin can evinden Seherin keskin kılıcı iner tüm karanlığaEskiyen cihan tazelenir, neşv ü nema bulur duaların efsununda Şefkatten yüreklerin sergilendiği, merhametin lavanta, leylak kokan sandukalardan çıkarıldığı kutlu saatler kurulur hayat ırmağında Tüm güzelliklerin önü açılır Lütfun, keremin kucaklar cümle mahlukatı Cihan senin letafetinle tazelenir Bütün günler bilgelik çağına erişir duaların kucağında Bu sana gelişlerin içinde sevgi mayalanır Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Kullarına ihsan eden Sen Lütufkârsın “Ya Latîf” Dilediğini yaratan Her şeyde varsın “Ya Latîf” Rabbim, Ey ulu sultanım, Allah’ım, Sağır ve dilsiz günlere hapsolmuş umutlarımızı yeniden yeşert Şükür ki en çok onu söyler onunla yıkardık düşlerimizi… Şimdi iflas etmiş kalplerin kuytusunda şükür hatırlanmıyor Rabbim Sadakat vefasız, diller şükürsüz, şefkat firaridir artık Tufan öncesi sabahlara uyanan bedenimiz yorgun ve üzgün Her sabah yeni baştan kurulan dünyaya, yeni baştan ömür elbiselerini giyinen gafil insanlığın, sefil medeniyetinde uyukluyor ruhumuz Bir hazan elemiyle yürüdüğümüz yollara kar yağıyor Rabbim Hodbin yürekli adamlar kuşatmış iyilik bahçelerimizi Gül kokulu bahçelere hasretiz her dem seni şakıdığımız Lütfunla bahçelerimize kerem et Aşina yüzlerde bin pinhan gizli Tenha sokaklara, üşüten step hüznü ve yalnızlığı bağdaş kurup oturmuş Eşkıya gülüşlü Arnavut kaldırımlar sırıtıyor ardımızdan müstehzi Günahları çoğalan caddeler raks ediyor, akşamı derelere sarkıtan zaman acımasız ve düzenbaz Öfkenin mayınları tutmuş sokakları Bilcümle yaşananlar şimdi bilmece artık Hayrın şimşekleri yağmur getirmiyor… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Lutfunlara derûna baktır Gözlerimiz nur-u Hakk’tır Senden gizli bir şey yoktur Sen haberdârsın “Ya Latîf” Ya Latîf, Sultanım, Rabbim, Senin lütfun can katar canımıza Yatağında inildeyen hastanın umudu, yoksulun çalınacak kapısı, yetimin yüreğini kuşatan şefkatin eli senin ülkenden esen rahmet esintisinin efsununa kilitlidir Yüzümüze kapanan bütün kapıların anahtarı yalnız sendedir Rabbim Duaların uğradığı evlerin saffeti çağırır huzuru Şehrin uğultusu kesilir, her şey güzellik adına, iyilik adına yeni baştan can kesilir Uykuların tatlandırdığı bir sabah vakti, çalmayan kapılar çalınır, unutulan mezarlara dualar rahmet olup yağar usulca Ruhumuzun düğmelerini manevi iklimine ilikleyen tüm güzellikler, lütfundan destur alıp, yürür günün üzerine Acılar diner Ayvalar yeniden çiçek açar Güneş, yavaş yavaş yüreklerin en onulmaz köşelerine iner Isınır gönül kafesi Efsane olan vefa görünür sonra Güzün hüznüne menekşelerin kokusu siner Hüthüt kuşu vuslatı muştular Rahmetin eli dolaşır üzerimizde Şüphesiz senin her şeye gücün yeter, şükürler olsun sana Allah’ım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Bilgindedir açık gizli Kulların gayreten nazlı İkram edip kerem fazlı Sevene yârsın “Ya Latîf” Ya Latîf Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Senin varlığını her dem tespih eden yüreğim bir akşam vakti giyindi derin bir melali Kaybettiğim, boşa harcadığım zaman ve sensiz geçen hüsran dolu yıllarıma yandım Bir de garipliğime, yalnızlığıma, çaresizliğime, hüznüme, kara bahtımaVarlığıyla her daim Hakk Hakk diyen inanan bir bahçenin inanmış bir çiçeğini tanıdım sonra Akşamın eşiğinde uzaktaki şafağa gülümsüyordu çiçek diliyle Zamanın ihtiyar çehresine inat biliyordu zamanı geldiğini sevmenin, el açmanın yaradana Zarafetin zayıflatıp incelttiği bir güzellikle çıkıp geliyordu ötelerden Uzak vadilerden kimselerin bilmediği güzel bir türkü söylercesine bir ezan vakti söylüyordu üstelik türküsünü Akşama özeldi tam güzelliği Bir buğu gibi, şaşırtarak, efsunlu bir iz bırakarak yürüdü gitti yüreğimin üzerine basa basa Bir kalbim varmış meğer tanımadığım, kimsenin bilmediği Kalbimi masivanın yalancı ellerine tutsak etmişim meğer…O akşam ben de yürüdüm ezan çiçeği gibi sana doğru Dualarım ellerindeydi, yüreğim sevginle dolu doluydu Senin lütfun, senin keremin kuşatmıştı her şeyi Bildim, gördüm, inandım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Yarattığın her şey hoştur Hikmet var haşa ki boştur Zikrin ne güzel bir iştir Sonsuz bir kârsın “Ya Latîf” Rabbim, Sevgili, En sevgili, Ey Sevgili, Senin lütfunla, senin kereminle insanlıktan, dostluktan yana ne varsa gelir bulur cananı biliyorum Sen ol, dersen huzur, bir peripeyker edasıyla gelir konar insanlığın omzuna Nispet kokan sözcüklerin yol bulmadığı, unutulmuş sevinçlerin hayaliyle yanıp tutuşan gönüller sermest olur İdris çiçeği açar, merhameti unutan yüreklerde Şebnem, şefkatin ellerinden tutup gizlice yağar yüreklerin kuytusuna Unutulan, unutan merhametin yumuşak elerinden tutunur Evliya nefesi karışır dualara Huzura erenler bir hoş olur Senin aşkınla, senin letafetinle kuşanan yürekler, güzelliğin sırlı kulelerine yükselip tutunur Süleyman’ın tahtına Barışanlar, ürkek ve çekingen sevinçlerini katar sükunete Gizli olan ayan olur âmanın gözüne Senin hikmetin, senin kudretin yürekten yüreğe yol bulur Rabbim… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… alıntı |
|