Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilinmeyenler, tarihte

Tarihte Bilinmeyenler!

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihte Bilinmeyenler!



Tarihte Bilinmeyenler

*16 yüzyılda Osmanlı Devleti'nin
gelişme yolu üzerinde direnmiş vea
Türk orduları ile savaşa tutuşmuş
olmasından dolay Katolik Avrupa
tarafından kendisine "Hıristiyanlığın
şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi
Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de,
evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
"Belki de yakında himayeye muhtaç
olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın
Haindir, sizi yok eder Fakat kendinizi
Türklere emanet edin Adil ve
merhametlidirler" diyerek nasihat
ettiğini …

*Şanlı Osmanlı Devleti'nin kurucusu
Osman Gazinin mübarek anası Hayme
Hatunun Domaniç’teki türbesini ulu
hakan Abdülhamid Han'ın, ecdadına
hürmetinin ifadesi olarak büyük bir
itina ile tamir ettirip pencerelerini
atlas perdelerle kaplattırdığını ve
zeminini de Hereke dokuması
muhteşem bir halı ile, döşettiğini
Daha sonraları iş başına gelen Halk
Partisi döneminde ise o muhteşem
halının türbeden gasp edilerek,
partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin
kapılarına paspas yapıldığını ve atlas
perdelerinin de kaymakamlık
binasında kullanıldığını

*1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde
şehrinde, deniz suyunu tatlı suya
çeviren bir tesisin açılışından sonra
meslektaşları ile sohbete girişen
dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet
Özmen'in bir ara söze: "Bu Suudi
Arabistan' ın ilk tuzdan arıtma
tesisidir" diye başlaması üzerine
Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde
kalarak:"No Sör Bu Suudi
Arabistan' ın ilk tuzdan arıtma tesisi
değildir İlki Osmanlılar'ın 1800
yılların sonunda yaptığıdır" diyerek
ecdadımızın eşsiz mirasından
habersiz yaşayan elçimizi mahcup
ettiğini

*Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar
büyük bir coğrafyanın 1 Cihan
Savaşından sonra elimizden
çıkmasına rağmen, o topraklarda
yaşayan halkın hala büyük bir
hasretle "Osmanlı, Osmanlı " diye
sayıkladığını
Budapeşte'den gelen bir yazarımıza
bir Boşnak,ın' "Madem ki İstanbul'a
gidiyorsun Allah aşkına o şehrin
toprağını benim için öp Allah benim
canımı İstanbul'u görmeden alması!"
dediğini Trablusgarp'daki ihtiyar
Cezayirlilerin , boyunlarına muska
diye Osmanlı parası taktıklarını…
Biliyor muydunuz

*1534 yılında Viyana'daki St Stephen
Katedrali'nde Osmanlı akıncılarının
yaklaştığını görüp çan çalarak haber
vermekle vazifeli bir memuriyetin
ihdas edildiğini ve bu memuriyetin
ancak 1956 yılında, Viyana Belediye
Meclisince Artık bir Osmanlı tehlikesi
kalmadığından, bu vazifenin lüzumu
yoktur" diye bir karar alınarak iptal
edildiğini

*Osmanlı Devleti'nin zirvelerde
şahlandığı, akıncılarının Avrupa
içlerinde at oynattığı bir dönemde
kilisede bir papazın vaaz
verirken"Dünya hakimiyetinin
Türklere fakat Cennet'in de
kendilerine ait olduğunu " söylemesi
üzerine bu taksime aklı yatmayan
cemaatten bazılarının büyük bir
ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi
yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç
Cennet'te yer bırakırlar mı?"
dediklerini

*İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı
yaptığı dönemde, oğlu Ömer İnönü
nün gerek talebelik gerekse daha
sonraki yıllarda koskoca Dolmabahçe
Sarayını ikametgah olarak kullanıp,
yattığı bir oda için bütün sarayın
kaloriferlerini yaktırdığın ve ayrıca bu
şehzadenin sarayda kadınlı kızlı gece
alemleri düzenlediğini
Bütün bu olanların dönemin Millet
Meclisinde ciddi tartışmalara yol
açtığını ve o gün mecliste bulunan
baba İnönü nün kulaklığı takılı olduğu
halde müzakereleri işitmemezlikten
geldiğini

*Fatih Sultan Mehmet Han devrinde
bir Müslüman ’ın günlerce dolaşıp
yıllık zekatını verebileceği fakir birini
arayıp bulamadığını
Bunun üzerine zekatının tutarı olan
parayı bir keseye koyarak
Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp,
üzerine de:
"Müslüman kardeşim, bütün
aramalarıma rağmen
memleketimizde zekatımı verecek
kimse bulamadım Eğer muhtaç isen
hiç tereddüt etmeden bunu al" diye
yazdığını
Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta
asılı kaldığını

*Merhum Necip Fazıl Kısakürek in
1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu
mecmuasının bir sayısının kapağında,
Osmanlı arması işlemeli sanat eseri
bir kumaş resmini yayınlayınca,
"padişahlık propagandası yapmak "
gibi saçma bir gerekçe ile derginin o
sayısının toplatıldığını ve kendisinin
de suçlanarak mahkemeye
sevkedildiğini
Necip Fazıl'ın mahkemede kendisini
suçlayan savcıya gayet ibretli bir
şekilde:
İçinde adalet işlerine bakılan bu
binanın tepesinde aynı Osmanlı
arması var Siz de mi padişahlık
propagandası yapıyorsunuz?" diye
haykırdığını Biliyor muydunuz?

*Şanlı Osmanlı Devleti'nin
yıkılmasından sonra, son derece
üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki
yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre
sefaretine giderek: "Herkes bu
pasaportla alay ediyor Eskiden
Osmanlı pasaportum varken selam
dururlardı Ben Osmanlı teb'asıyım ne
olur bunu değiştirin" diye sefaret
yetkililerine yalvardığını…

*Devlet i Aliye yi Osmaniye'nin üç
kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü
ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa'da
Türk hayat tarzı ve modasının çok
tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk
köşesi bulundurmayan sosyete
mensuplarının ayıplandığını
*Truman doktrini çerçevesinde
Amerika Birleşik Devletleri'nden
aldığımız 69 milyon dolar askeri
yardım ile elde edilen askeri
techizatın bakımı için ABD'ye her yıl
400 milyon dolarlık bakım ve ithalat
parası harcaması yaparak ne kadar
karlı bir anlaşma (!) yaptığımızı

*Batıda ilaç üretmekle ilgili
yönetmeliklerin son derece ağır olup,
bir ilacın piyasaya çıkarılmadan önce
kobaylar üzerinde yeterince deneme
yapılması gerektiğini ve bunun ise
uzun ve pahalı bir süreç olduğunu
Buna çare bulan batılı hümanistlerin
(!), yeni geliştirdikleri denenmemiş
ilaçları üçüncü dünya ülkelerine
pazarlayarak hem para kazanıp, hem
de milyonlarca gönüllü kobay üzerin
de ilaçlarını denediklerini
İlaç iyi çıktığı takdirde mallarını
batıda pazarladıklarını, kötü
çıktığında ise foyası çıkana kadar
üçüncü dünya ülkelerine satmaya
devam ettiklerini

*II Mahmut döneminde Osmanlı
ordusunun modernleştirilmesi için
danışmanlıkta bulunan Alman
komutanı Helmuth von Moltke'nin
Tanzimat dönemi ordusunun halini
"Bu ordu: kaputları Rus,
talimatnameleri Fransız, tüfekleri
Belçika, sarıkları Türk, eğerleri Macar,
kılıçları İngiliz ve öğretmenleri her
milletten, Avrupa sisteminde bir
ordudur" diyerek tarif ettiğini

*Osmanlı'nın son döneminde (1850)
İstanbul'da uzun yıllar kalmış bir batılı
tarihçi olan M A Ubicini'nin şehirde
yaşayan değişik milletlerin karakter
yapılarını öğrendikten sonra,
hatıralarında:
"Bir kaide olarak, Ermeni ye istediği
paranın yarısını, Ruma üçte birini,
Yahudi ye dörtte birini veriniz Fakat
bir Müslümanla alışveriş ettiğiniz
zaman istediği fiyattan emin olunuz
ve istediğini veriniz"diye yazdığını…

*1717 - 1718 yılları arasında İstanbul'
da İngiliz elçiliği yapan GMontagu nun
hanımı Lady Montagu nun Osmanlı
toplumundaki ticaret ahlakı ile alakalı
hatıraların da, oldukça enteresan bir
şekilde:
"İngiltere'de yalancılar yaptıklarıyla
öğünürler
Burada ise (Osmanlı'da) yalan
söylediğinden emin olunduğu zaman
yalancının alnına kızgın demir
basılıyor Bu kanun eğer bizde
uygulanırsa ne kadar güzel yüzün
bozulduğu, ne kadar kibar sınıfına
mensup kişilerin kaşlarına kadar inen
peruklarla dolaşmaya mecbur
kaldıkları görülür diye yazdığını…
Biliyor muydunuz?

*Adnan Menderes'in, İstanbul'un imarı
faaliyetlerinin başlatıldığı l950'li
yılların birinde, gece yarısı
cennetmekan Sultan Abdülhamid
Han' ın muhterem kerimeleri Ayşe
Osmanoğlu ile annesi Müşfika
Kadınefendi'nin kaldığı evin kapısını
çalarak gizlice içeri girip her ikisinin
de ellerini öptükten sonra :
"Siz bize veli nimetlerimizin
emanetlerisiniz Fakat maalesef
sizlerle bugüne kadar alakadar
olamadım Çok özür dilerim Çevremiz
böyle tavırları hazmedemeyecek
insanlarla dolu! " dediğini Daha
sonra da, Osmanlı'nın bu aziz
analarına, kimseye muhtaç
olmamaları için, içinde 10000 lira
bulunan bir zarf bırakıp ayrıca
tahsisat-ı mestureden (örtülü
ödenek) maaş bağladığını ve 2 7
Mayıs'da bu paranın kesildiğini

*Gönüller sultanı Mevlana
Hazretleri'nin hizmetçisine: Bu gün
evimizde yiyip içecek birşey var mı?"
diye sorup, hizmetçisinin de "Hayır hiç
birşey yok" diye cevap vermesi
üzerine sevince garkolup ellerini Yüce
Dergah'a açarak:
"Allahım, sana şükürler olsun ki,
evimiz bugün Peygamber evine
benziyor" diye Muhammed
Mustafa' nın(sav) yolunun tozu
olduğunu gösterdiğini

*Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya
tanıtmış olmakla meşhur Comte de
Marsigli'nin, Türk toplumunun
misafirperverliği ile alakalı olarak :
"Türkler hiçbir din farkı
gözetmeksizin bütün yabancılara
karşı son derece misafirperverdirler
Ana yollar civarındaki köylerde
oturanlardan hali vakti yerinde
olanlar öyleden evvel ve akşamüstü
gezintiye çıkıp yolcu bulmaya
çalışırlar Eğer bulacak olurlarsa
evlerine davet ederler ve hatta çok
defa misafirin hangi evde
ağırlanacağını tayin ederken kavgaya
bile tutuşurlar" dediğini

*1096 yılında Haçlıların Kudüs'e
girerek 40 000 Müslümanı kılıçtan
geçirdikten sonra Gödofroi dö
Buygom' un Papa II Urban' a yazdığı
mektupta:
`Kudüs'te bulunan bütün
Müslümanları katlettik, malumunuz
olsun ki, Süleyman Mabedi'nde
atlarımızın diz kapaklarına kadar
Müslüman kanına batmış olarak
yürüyoruz " diyerek barbarlıklarını
belgelediklerini

*Osmanlı içtimai yapısı üzerine
uzman olan Erlanyen Üniversitesi
profesörlerinden Hutterrohta :
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını
ve üzerindeki çeşitli kavimleri,
Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir
şekilde idare ediyordu O saray da
batıdaki en mütevazi bir derebeyinin
sarayı kadar bile büyük değildi Bu
nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda,
Profesör Hutterroht'un:
"Sırrını çözebilmiş değilim 16 asırda
Filistin'in sosyal yapısı üzerinde
çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki
hayretler içinde kaldım Osmanlı, üç
yıl sonra bir köyden geçecek askeri
birliğin öyle yemeğinden sonra
yiyeceği üzümün nereden geleceğini
planlamıştı Herhalde Osmanlı, devlet
olarak insanlığın en muhteşem
harikasıdır" diye cevap verdiğini

*ABD'nin 1890 yılına kadar bizim Tuna
boylarımızda yetişen "kızılca" ismi
verilen buğdayımızı ithal ederek
tohumluk olarak kullandığını ve
bununla halkını beslediğini

*Padişahların, Osmanlı
topraklarındaki muhtelif yerleri
devletin ileri gelenlerine: "Sana orayı ,
bahşettim " demesinin
"Verilen yeri imar et!' manasına
geldiğini ve bu varlıklı Osmanlı
paşalarının, o toprakların mamure
haline gelmesi uğrunda servetlerini
tükettiklerini

*Kırım Savaşı'ndaki büyük
hizmetlerinden dolayı Fransız
hükümetince kendisine nişan verilen
Deli Hasan Ağa'nın bu nişanı
takmadığını farkeden Fuat Paşa'nın
ona takmama sebebini sorması
üzerine:
"Paşam, benim vücudumda harpte
kazandığım yedi nişan(yara izi) var
Onlar varken elin Frenk'inin nişanını
ben ne yapayım!" diye cevap verdiğini

*1922-1923 yılları arasında Sovyetler
Birliği'nin Türkiye büyükelçisi olarak
Ankara'da bulunan S İ Aralov'un,
Lozan Konferansı' nın sonuçları ile
alakalı olarak yazmış olduğu
hatıratında :
" İngiltere Dışişleri Bakanı Lord
Curzon, eskiden Türkiye'nin olan
Musul'u ve daha başka yerleri
Türkiye'den koparmayı, Yunanlıların
yakıp yıktığı şehir, kasaba ve köyler
için Yunanlılara tamirat parası
verdirmemeyi ve Boğazlar
meselesinde İngiliz planını
gerçekleştirmeyi başardı
Türkiye'nin Musul'u bırakması ve
tamirat parasından vazgeçmesi
karşılığı olarak kendisine küçücük
Karaağaç bölgesinin verilmesiyle
yetindi Bundan başka batılı devletler ,
Türkiye'yi, Osmanlı Devleti'nin batılı
kapitalistlere olan borçlarının,
Osmanlı Devleti'nden ayrılan ülkeler
arasında bölünüşünden sonra, payına
düşen bölümünü 20 yıl içinde
ödemeye ikna ettiler" diye yazdığını

*Lozan Konferansına İsmet İnönü ile
birlikte katılarak Türkiye aleyhine
birçok entrikalar çeviren Hahambaşı
Hayim Naum’un,daha sonraları
hükümet erkanı ile araları çok iyi
olmasına rağmen: Bu memlekete bu
millete çok kötülük ettim, artık
aralarında yaşayamam diyerek
pişmanlık içinde Mısıra gittiğini(40)

*Batı musiki şaheserlerini yazmış
olan Mozart,Bizet gibi büyük
bestekarların mehter musikisinin
büyüleyici tesiri altında kalarak,Türk
tarzında Alla Turca denilen kısımlarını
yazdıklarını

*Tek parti iktidarı
döneminde,devletin açmış olduğu
müzik okullarının bir
tanesinde,öğrencilerden bazılarının
ders arasında kendi öz müziği olan
Türk müziği çalmaya teşebbüs
ettikleri için yabancı uzman Herr
Zuckmayer tarafından okuldan
atıldıklarını

*1930lu yılların birinde
Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrasının,Anadoluyu tenviretmek
için çıktığı turnenin Sivas
durağında,bir konser verdikten sonra
gazetecinin birinin konseri izleyen bir
vatandaşa : Konseri nasıl buldunuz?
diye sorması üzerine zavallı
adamcağızın, sağına soluna ürkekçe
bir göz attıktan sonra gazetecinin
kulağına:
Valla beyefendi,Sivas,Sivas
olalı ,Timurdan beri böyle zulüm
görmedi! diye cevap verdiğini

*Osmanlı'nın edeple taçlaşmış iman
anlayışının gereği olan Hazreti
Peygamberi'nin(sav) şehrini bir
valinin adının altına sokamayacağı
saygı ve edebi ile, oraya göndereceği
idareciyi `Vali " yerine "Medine
Muhafızı " diye isimlendirme
hassasiyetini gösterdiğini

*Dünyada ilk toplu sözleşmenin
Osmanlı Devleti tarafından
gerçekleştirildiğini Kütahya Vahid
Paşa kütüphanesinde bulunan şeriye
Mahkemesi sicilinin 57'ci sayfasında
kayıtlı belgeye göre, yeryüzündeki bu
ilk sözleşme Kadı Ahmed Efendinin
tasdiki ile 24 işyeri ile işçileri arasında
imzalandığını
Bu sözleşmeye göre, "Kalfaların,
yardımcıların, ustaların ve vasıfsız
işçilerin yevmiyeleri"nin tesbit edilip,
her gün belli sayıdaki fincan imali
karşılığı alacakları ücretlerin tesbit
edildiğiniBiliyor muydunuz?

*Kanuni Sultan Süleyman devrinde
yıllarca İstanbul 'da kalan ve yazmış
olduğu eserini en büyük Hıristiyan
hükümdarı II Filib'e takdim eden
İspanyol yazar Cristobol de Villalon'un,
dönemin Osmanlı topçuluğu
hakkında:
"Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu
ile mukayese edilebilecek topçusu
yoktur İstanbul'da eski model olduğu
için kullanılmayıp süs diye surlara
konan topları inceledim Bunlar bile
İspanya ordusundaki toplardan çok
daha kaliteli idi
Tophane sırtlarında çaptan düşmüş
diye yığılan 40 kadar topu hayretle
seyrettim Bunları alıp topçu kuvveti
oluşturmak istemeyecek hiçbir
Avrupa devleti bilmiyorum
dediğini

*Kore Savaşı sırasında bir Amerikan
bataryasının isabet alıp
parçalanmasından sonra, dört dakika
gibi kısa bir süre içinde Amerikalıların
bataryayı tekrar kurup ateşe
başladıklarını ve bu çok süratli ikmal
karşısında Türk binbaşısının hayretler
içinde kaldığını gören Amerikalı
generalin:
"Biz bu sistemi kurmadan önce bütün
dünya ikmal teşkilatlarını etüd ettik
En mütekamil olanının Osmanlıların ki
olduğunu görerek onu kabul ettik Bu,
sizden gelme bir usulün günümüze
tatbikinden başka birşey değildir"
dediğini

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.