Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Aşk & Sevgi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşkın, gücü

Aşkın Gücü

Eski 02-17-2007   #1
Ergenekon
Varsayılan

Aşkın Gücü



Mesneviden alıntıdır
Zamanın birinde bir padişah vardı Padişah bir gün adamlarıyla ava giderken yolda güzel bir cariye görüp ona aşık oldu
Onu alıp sarayına getirdi Fakat bir müddet sonra o güzel cariye hastalandı Günden güne eriyip tükenmeye başladı Memleketin en iyi hekimleri cariyenin hastalığına bir çare bulamadılar Padişah bunu görünce çok üzüldü, günlerce çareler aradı, sağa koştu, sola gitti olmadı Sonunda bir mescide gidip el açarak dua etti, secdeye kapanarak ağladı Cariyenin iyileşmesi için yalvardı Bu sırada uykuya daldı Rüyasında bir pir gördü; pir ona :
- “Artık üzülme duan kabul oldu Yarın şehrinize bir yabancı gelecek o bizdendir Onun yapacağı tedaviyle cariyen iyileşecek” dedi
Sabah olup güneş doğunca padişah pencereye koşup rüyasında gördüğü piri beklemeye başladı Uzaktan onun geldiğini görünce kendisi sarayın kapısına koşarak kapıyı açıp piri içeriye aldı Konuşup görüştükten sonra, padişah pire hastanın hastalığını anlattı Daha sonra onu hastanın yanına götürdüler…
Hekim önce hastanın yüzüne baktı sonra nabzını saydı Hastalığın belirtilerini sorup sebeplerini dinledi…
- “Diğer hekimlerin tedavileri iyileştirmek yerine büsbütün harap etmiş hastayı” dedi Sonra şöyle devam etti
- “Onların içerden haberleri yok, onun için de hepsinin aklı fikri işin dış yüzünde” dedi
Hekim hastalığın ne olduğunu anlamıştı, fakat bunu padişaha söylemedi
Hastanın halinden inlemesinden onun gönül hastası olduğunu hemencecik anlayıverdi Çünkü hiçbir hastalık gönül derdi gibi değildir
Hekim durumu anlayınca : “Padişahım, dedi Herkesi uzaklaştır köşede bucakta kimseler kalmasın ki ben hastayla baş başa kalıp rahat rahat çalışayım, hastanın hastalığını anlayıp ona göre bir tedbir düşüneyim
Padişah emretti oda boşaltıldı, hastayla hekimden başka kimse kalmadı
Hekim yaklaşıp hastanın başucuna geldi yumuşak ve tatlı bir sesle :
- “Memleketin neresi, nerelisin? Bana söyle , çünkü her memleketin halkının ilacı başka başkadır Memleketinde yakın akrabandan kimler var, kime yakınsın? diye sordu
Hekim elini kızın nabzına koymuştu Hem soruyor hem de nabzını kontrol ediyordu
Kız yavaş yavaş hekime bütün olanları anlatıyor, başından ne geçtiyse söylüyordu
Hekim kızın nabzını tutmuştu ve :
- “Bu kız kimin adını söylediğinde eğer heyecanlanır, nabzı hızlanırsa demekki sevdiği, uğruna hasta olup yataklara düşerek mum gibi eridiği odur” diye düşünüyordu
Kız önce doğup büyüdüğü memleketi ve oradaki dostlarını sayıp döktü Fakat nabzında bir değişiklik olmadı
Hekim : “Doğduğun yerlerden ayrılınca hangi memlekete gittin?” diye sordu
Bunun üzerine kız bir şehir ismi söyleyip geçti ama ne yüzünün rengi ne de nabzının atışı değişti Daha sonra sırasıyla götürüldüğü yerleri, şehirleri , görüşüp tanıştığı insanları birer birer sayıp döktü Lakin halinde bir değişiklik olmadı Ta ki hekim Semerkant şehrini soruncaya kadar…
Semerkant’ın adı geçince kızın nabzı hızlandı, yüzü ve yanakları kızardı Çünkü o Semerkant’ta bir kuyuncuya aşıktı ve ondan ayrılmış olmanın ızdırabıyla yanıp tutuşuyordu
Bunu öğrenen hekim kuyumcunun Semerkant’ın hangi semtinde ve hangi mahallesinde olduğunu sorup öğrendi Sonra kıza :
- “Ben senin hastalığını ve bu derdin çaresinin ne olduğunu çok iyi anladım Fakat sen bu bana anlattıklarını sakin başkasına söyleme, hele hele padişaha hiç anlatma…” diyerek tembih etti
Hastanın yanından ayrılan hekim doğruca padişaha gelip durumu anlattı : “Bu kızcağızın iyileşmesi için o kuyumcuyu getirmekten başka çare yok” dedi
Bunu duyan padişah hekimin nasihatini canu gönülden kabul etti Hiç zaman geçirmeden kuyumcuyu davet etmek üzere bir elçi gönderdi… Elçi Semerkand’a varınca doğruca gidip kuyumcuyu buldu Padişahın gönderdiği hediyeleri takdim eti ve padişahın onu davet ettiğini, eğer gelirse padişahın en yakın adamlarından olacağını çok büyük ihsanlara ve iltifatlara mazhar olacağını söyleyince, kuyumcu zaman kaybetmeden yola koyulup padişahın sarayına en kısa zamanda ulaştı
Saraya gelen kuyumcuyu hekim alıp padişahın huzuruna götürdü Padişah kuyumcuya iltifatlar yağdırıp ihsanlarda bulundu Hazinesini ona teslim etti :
Hekim bunun üzerine : “Ey padişah o cariyeyi bu kuyumcuya ver ki hastalıktan tamamen kurtulup iyileşsin” dedi…
Padişah o ay yüzlü güzeli kendi eliyle kuyumcuya verdi, altı ay murat alıp murat verdiler Böylece kız tamamen iyileşmiş oldu
Ondan sonra hekim kuyumcuya bir ilaç hazırladı İlacı içen kuyumcu hastalanarak günden güne çirkinleşip erimeye başladı Eski güzelliğinden eser kalmadı
Kuyumcu böyle günden güne eriyip çirkinleşince kızın gönlü de ondan soğudu, aşkı günden güne azaldı Bir müddet sonra kuyumcu öldü Ölünce de kızın aşkı tamamen sona erdi Böylece o güzeller güzeli o aşktan ve hastalıktan arınıp tertemiz oldu…

Bu cihan bir dağdır, bizim yaptıklarımız ise ses, seslerin aksi yine dönüp bize gelir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.