Sovyet Anayasalarında Kadın |
07-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sovyet Anayasalarında KadınEkim Devrimi’nin 90 yılında, on yıllardır “kadın sorunu”nu tarif eden, çözüm için olmazsa olmazları tanımlayan, ama iş yol almaya gelince pek çok başlıkta yerinde sayan kapitalist dünyada, Sovyetler Birliği’ndeki sosyalist deneyimin, kadınlar açısından neler ifade ettiğini kavrayabilmek anlamlı görünüyor Sovyet kadınının devrimle birlikte elde ettiği hakları ve bunların günlük yaşamdaki yansımalarını izleyebilmenin pek çok değişik yolu olabilirdi Sayısız roman ya da film, bilimsel ya da sportif etkinlik istatistiği fikir vermekte Ancak, anayasa tartışmalarının hepimizin ilgisini anayasal düzenlemelere odakladığı bir dönemde, 1918’den çözülüşüne dek Sovyetler Birliği Anayasa’larını kadınları merkeze koyan bir okumayla ele almak, anlamlı görünüyor 1918’de devrimden hemen sonra düzenlenen anayasada kadınlara özellikle vurgu yapan en önemli madde, 64’üncü Bu madde, 1900’lerin başlarında kadına seçme ve seçilme hakkı tanıması nedeniyle, pek çok kapitalist ülkeden çok ileride bir yaklaşımı kanıtlıyor Ancak, daha ilginci maddenin açıklama kısmı Bu bölümdeki, “üretime katılarak topluma yararlı olanlar ile ev işleriyle ilgilenerek, diğerlerinin üretime katılmalarını destekleyenler” ifadesi, ev içi emeğin görmezden gelinmesine karşı yıllardır mücadele eden kapitalist dünya kadınını derinden etkiliyor 1918 Anayasası’nın sonuçları kadınlar için oldukça önemli olan diğer iki maddesi, kilise ve devletin, hemen ardından da kilise ve okulun ayrılığını belirten 13 madde ile, işçilerin ve yoksul köylülerin ücretsiz eğitim hakkını güvence altına alan 17 madde Bu maddeler, yuttaşların eğitime erişimini devletin sorumluluğu olarak tanımlarken, söz konusu eğitimin içeriğinin de erkek egemen yapıyı güçlendiren ve yeniden üreten, bilim dışı dinsel dogmalardan arınmış olacağının güvencesi Günümüzde gelişmiş kapitalist ülkelerin pek çoğunda eğitimin (üniversiteler de dahil olmak üzere) her düzeyinde kiliselere bağlı okulların bulunduğunu hatırlayacak olursak, sosyalizmin, bilimsel bilginin üretimi ve aktarılması açısından taşıdığı önem ayrıca ortaya çıkıyor 1936 Anayasası, 122 maddesinde, kadının, ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal yaşamın tüm alanlarında ve devlet nezninde, erkekle eşit haklara sahip olduğu belirtiliyor Yasayla tanınan haklarını yaşama geçirmek için kadının (erkekle) eşit çalışma, eşit ücret, dinlenme ve eğlenme, eğitim ve sosyal güvence hakkının gözetileceği vurgulanıyor Son olarak, anne ve çocuğun devletin korumasında olduğu, annenin doğum öncesi ve sonrasında (tam ödemeli) ücretli izin, sağlık merkezi ile kreşe erişim haklarının güvence altına alındığı belirtiliyor Bu konudaki haklar 1977 Anayasası’nda genişletilerek, çocuklu kadınların, çocuklarının ihtiyacı doğrultusunda, çalışma saatlerinin kısaltılması düzenlemesi getirilmiş 121 madde, tüm yurttaşların evrensel temel eğitim hakkının yanı sıra, eğitimin izleyen basamaklarını, anadilde ya da meslek içi eğitimi de ücretsiz sağlamanın devletin sorumluluğunda olduğunu vurguluyor 12 madde, engeli bulunmayan tüm yurttaşlar için çalışmanın bir onur ve yükümlülük olduğunu vurgulayarak, “herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre” ilkesinin benimsendiğini belirtiyor 118 madde ise, tüm yurttaşların nitelik ve nicelik açısından kendilerine en uygun işte çalışma haklarının altını çiziyor Böylelikle, yurttaşların istihdamını sağlamak devletin sorumluluğu olarak tanımlanıyor Madde 119, yurttaşların dinlenme ve eğlenme haklarına değinerek, çalışma satlerini günde yedi, haftada 41 saat olarak düzenliyor Tüm çalışanların ücretli yıllık izin haklarını güvence altına alıyor ve tümüne bu amaçla dinlenme evleri, sanatoryum ya da kulüplerden yararlanma hakkı tanıyor 1977 Anayasası’nda, emekli ve yaşlılara daha önce tanınan sosyal güvence genişletilerek, yaşlı ve emeklilerle, bakıma muhtaç olanların devlete ait pansiyonlarda bakılmasını güvence altına alınmış (madde 43) Sovyetler Birliği Anayasaları incelendiğinde yasaların bir amaca dönük, bütünlüklü yapısı dikkat çekiyor Özellikle kadınların “kurtuluşu” üzerinden düşününce; kadının gerçek anlamda ilerici ve bilimsel bir eğitime erişmesi, çalışma yaşamına katılımı, annelik hakları (kürtaj hakkı da dahil olarak- SSCB kadına yasal kürtaj hakkı tanıyan ilk ülkedir- ) güvence altında Çocuk ve yaşlıların bakımı devlet kurumlarınca yapıldığından kadının “geleneksel” toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle geri kalması aşılabilmiş Yasalar karşısında kadın ve erkeğin tam olarak eşit kabul edilmesi (gerekli altyapı sağlandığından), toplumsal iş bölümünde kadın ve erkek rollerinin ayrımını silikleştirerek, kadınların her alanda uzmanlaşmasının (makinistlikten kozmonotluğa) önünü açabilmiş Kadınların toplumsal yaşamın pekçok noktasına kendileri katılamadığında erkekler üzerinden bir kimlik geliştirdikleri, böylece var olan erkek egemen yapıyı yeniden ürettikleri göz önüne alındığında, toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamda kendi kimliğini oluşturabildiği oranda kadın erkek dolayımıyla var olmaktan uzaklaşmakta, kendisi olabilmekte Refah Devleti yasalarını çağrıştırmıyor mu? İlk bakışta sıralanan bu hakların, üç aşağı beş yukarı “gelişmiş” kapitalist ülke anayasalarında da bulunduğu sanılabilir Yanılmamak için dünyadaki değişimi izlemek önemli Evet, ikinci dünya savaşını izleyen yıllarda sosyalizm bir “gerçeklik”ken, aynı zamanda kapitalizm için de bir “tehlikeydi” Söz konusu dönemde, kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfının yürüttüğü mücadele karşısında, kapitalizm, kendisini korumak adına “refah devleti” denilen bir emniyet aracı tarif etmiştir Refah devleti, yuttaşlarına ücretsiz temel eğitim, sağlık ve sınırlı olarak istihdam güvencesi sunmayı hedeflemiştir Refah devleti vatandaşları, gelişmekte olan kapitalist ülke yurttaşlarıyla karşılaştırıldıklarında belli kazanımlara sahip görünmüşlerdir Ancak, 1980’lerin ikinci yarısından başlayarak yavaş yavaş, Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından da hızlıca “refah devleti kazanımları” kaybedilmiştir Bu anlamda, Sovyet Anayasaları’nın geçerli oldukları süreçte, sadece kendi yurtaşları için değil, gelişmiş kapitalist ülke yurttaşları için de belirleyici oldukları iddia edilebilir Sosyalizmin olmadığı bir Avrupa’da, refah devletine de sosyal devlete de kapitalizm açısından ihtiyaç kalmamıştır AB yasaları nasıl? Bizimki de dahil olmak üzere tüm anayasaları tek tipleştirmeyi görev edinen, Avrupa halklarına ve bizlere “umut” gibi sunulmaya çalışılan Avrupa Birliği’nin ilgili çalışma gruplarında ve yayınlarında “kadın sorunu” bir istihdan ve eğitim sorunu olarak nitelenmekte Diğer bir deyişle, günümüz kapitalizmi kadın sorununun çözümünü kadınların emek pazarına dahil edilmesi olarak sunmakta, bunun için de uygun eğitime erişmesinin önemini vurgulamakta Burada kastedilen “uygun” eğitim, çok kısa sürede, çok düşük maliyetle gerçekleşen bir “niteliksiz iş gücünün pazara adaptasyonu” süreci Örgün ya da mesleki eğitim değil Oysa, yine aynı kapitalist ülkelerin “kadın sorunlarına” samimiyetle eğilen uzmanları bile, eğitime vurgu yapmanın yeterli olmadığını, eğitimin içeriğinin önemini vurguluyor Kadınlar için istihdamı artırmanın değil, “nitelikli istihdamı” (yani iş güvencesini ve emeklilik hakkını gözeten bir çalışma yaşamını) artırmanın gerekliliğinin altını çiziyor AB ülkelerinde kadının istihdamı kadının kurtuluşu için değil, kârlılık üzerinden planlandığından, yarı zamanlı ve esnek çalışmanın özendirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla, kadının “yaşamının kolaylaştırıldığı” iddia edilebilmektedir Böylece kadın ev işleri ve çocuk bakımı için de zaman ayırabilecektir Yani, Sovyet Anayasaları’nın yarattığı “haklar” ortamında kendi kadınlarına “güvenli iş” ya da “çocuklar için kreş hakkı” tanımlayan AB ülkeleri, meydan boşaldığı için şimdi kadınları geleneksel rollerine, eve çağırmakta, ama emeklerinden “ucuz işgücü” olarak yararlanmayı da ihmal etmemek için “esnek üretim” oyununa başvurmaktalar Ücretsiz sağlık ya da eğitim bir yurttaşlık hakkı olmaktan çıkarılmakta, kürtaj hakkı her geçen yıl daha sınırlı hale getirilmektedir |
|