Kadının Yakınlarını Ziyaret Hakkı |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kadının Yakınlarını Ziyaret HakkıKocanın izni olmasa dahi kadının kendi anne ve babasını ziyaret için evden çıkma hakkı var mıdır? Bu konuyu açıklamadan önce şu noktaya işaret et etmemiz gerekir: Müslümanın evi Kur'an ifadesi ile bir "sükûn" ve sekînet yuvasıdırMüslüman erkek dünya yorgunlukları ve stresinden kurtulmak için huzuru evinde arar Gerçekten de erkek için en büyük ferahlama ve huzur yeri evidir, âilesidir O hanımından emindir, hanımı da ondan emindir: Ilişkileri güven esası üzerine kuruludur Bu, ideal ve ütopik bir roman değil, pek çok müslümanın fiilen yaşadığı bir hayattır Yaşamayanlar buna ne inanabilir, ne de anlayabilirler Bir iki sene kadar önce meşhur bir aktristimizle bir dergide yapılan bir röportajı okumuştum "Kocanızın sizi aldatıp başka bir kadınla beraber olduğunu duyarsanız ne yaparsınız?" tarzındaki bir soruyâ şu cevabı veriyordu: "Karısını aldatmayan erkek olmaz O kadarına elbette göz yumulur Ama bunu alenen yapar ve onurumla oynarsa, ben de onu cezalandırırım" Gerçekten de Islam'la şereflenmeyenlerin eşini aldatmaması normal dışı bir olaydır Onlar kendilerini buna tahammüle alıştırmak zorundadırlar Oysa "taaddüt"e karşı olanlar da onlardırAllah kadınlarla maruf vechile (akl-ı selim ve şeriat ölçülerine göre güzel bilinen ölçülerde) geçinilmesini emreder(K Nisâ (4) 19) Insanın yakınlarını görmesi, gözetmesi, ziyaret etmesi hem şeriatın, hemde fıtratın istediği bir şeydir Binaenaleyh, müslüman ve anlayışlı bir aile reisinin herhangi bir ciddi sebep yokken buna mani olması, az önce işaret ettiğimiz "Onlarla maruf vech ile geçinin" ilâhî emrine uymaması demektir Keza Rashûlullah Efendimiz: "Birinin hanımı mescide gitmek isterse ona mani olmasın" (Buhari, ezan 166, nikah 116; Müslim, salât 134)Kadınlara hitaben: "Allah ihtiyaçlarından dolayı çıkmanız için size izin vermiştir" buyurmuşlardır(Buhari, nikah 115) Allah (cc) Kur'an-ı Kerim'de "anne-babâya iyiliği" kendisine şirk koşulmamasıyla beraber istemiş,(K Isrâ (17) 23) Onlarla iyiliği emrederken de, sadece çocuklarını şirke zorlama halini istisna etmiştir(K Lokmân (31) 15) Yani bu halin dışında herkes annesiyle Babasıyla "Dünyada maruf vechile beraberlik kurmak zorundadır" (aga) Durum bu olunca, azıcık Islâmî bilgisi ve bir nebze anlayışı olan koca için mesele, hukuki müeyyidelere bâşvurmadan, ahlâkî ölçülerle kolaylıkla halledilir Eğer mesele mahkemelik olmuşsa, ipler zaten iyice gerilmiş demektir Ama ahlâki ölçülerle bağımlı olmayan koca, hukukî zorlamalardan etkilenebilir Işte bu noktada Hanefi fıkhına göre mahkemenin vereceği karar şudur: Kocanın karısını her cuma (haftada bir) ziyârete gitmekten alıkoyma hakkı yoktur Karısının annesi Babası kâfir de olsa durum böyledir Bazılarına göre bu, annesinin babasının kendi yanına gelmemeleriyle kayıtlıdır Yani kadının anne-Babası kendisini ziyarete gelebiliyorlarsa, koca karısını onlara göndermeyebilir, ancak onların gelip kendi evinde kızlarını haftada bir ziyaret etmelerine mânî olamaz Anne-baba dışındaki mahremlerde bu süre bir yıl olarâk belirlenmiştir(Ibn Âbidîn NI/602-603; Mavsilî, ihtiyâr 534; Vehbe, el-Fıkhu'1- Islâmî VN/336) Ancak bu süreler nasla değil, zamanın örfü (maruf olan ölçüsü) ile sabit olduğundan, her yerin örfüne göre değişebilir Şâfi ve Hanbelîlere göre ise durum biraz farklıdır: Koca karısını, onun için önemli olan konularda dahi evinden çıkmaktan alıkoyabilir Bu önemli konular ebeveynini ziyaret, onları hastalıklarında bakma, cenazelerinde bulunma olsa da farketmez Ahmed b Hanbel; annesi hasta olan bir kadının, eğer kocası müsâade etmiyorsa, kocasına itaat etmesi, annesine hasta ziyareti yapmasından daha kuvvetli vâciptir, der Ama izin verirse ne âlâ(Ibn Kudame, el-Mugnî VN/20; Vehbe, agk) Böylece onlar da, ahlâkî davranış gereği(bunu diyaneten de diyebiliriz) kocanın karısına anne-babasını ve yakınlarını ziyaret konusunda izin vermek zorundaolduğunu kabul ediyorlar demektir Bunu da şu şekilde ifade ediyorlar: Kocanın karısını, valideynini ziyaretten ve hastalıklarında uğramaktan alıkoyması (ahlâken) uygun olmaz Çünkü bu, sıla-i rahimi kesme ve "maruf vech ile muâmele" etmeme anlamı taşırIbn Kudâme, agk Mûellif burada Hanbeli ve Şafi görüşlerine delil olmak üzere bir hadis nakleder, doğrusu sıhhati araştırılmaya değer: "Ibn Batta'nin Ahkâmü'n-nisâ da Enes'ten naklettiğine göre: Bir adam yolculuğa çıktı ve karısınında evden çıkmasını yasakladı Arkadan karısının Babası hastalandı, o da onu ziyaret için Rasûlüllah'tan izin istedi "Allah'tan kork, kocana muhalefet etme" buyuruldu Derken Babası öldü, kadın babasının cenazesinde bulunmak için Rasulüllah'tan izin istedi "Allah'tan kork, kocana muhalefet etme" cevabını aldı Bunun üzerine Allah onu kocasına itaatından ötürü affettiğini Rasulüne vahyetti" Bu iki mezhebin konu hakkındaki görüşlerinin dayanaklarından biri bu hadistir,ama, bunun sihhati konusunda kulağı tırmalayan yönleride erbabı için açıktır Araştırıla) KADINLA MUSAFAHA Islâm fıkhında (hukukunda) genel kaide olarak: "Bakılması helâl olan yere dokunulması da helâldir" Bundan sadece erkeğe göre yabancı kadınlar istisna edilir Meselâ erkek, Hanefî mezhebine göre, yabancı bir kadının eline ve yüzüne belli şartlarla bakabıldiği halde, dokunması câiz değildir Buna göre, kadınla musafaha (tokalaşma), kadın genç ve şehvet duyabilecek yaşta ise ittifakla haramdır Bu konudaki rivayetlerin hemen hemen hepsi ve sahih olanları Rasûllüllah Efendimizin kadınlarla tokalaşmadığını söyler Ümeyme bint Rakika kadınların biatını anlatır ve: "Allah Rasûllü bizim hiç birimizle musafaha yapmadı, gidin artık, sizinle biatlaşmış olduk, yüz kadına diyecegim de, bir kadına dediğimden ibarettir, buyurdu" ( Taberî XXVNI/80) Aişe validemiz: "Vallahi Allah Rasûllünün eli aslâ bir kadının eline değmedi O kadınlarla sözle biatlaştı" demiştir ( Kurtbî XVNI(71)) Hz Aişe validemiz bunu çok sonraları söylemiş olacâğına göre, Akabelerde vuku bulan "Bey'atü'n-nisâ" hakkında Rasûlüllah'tan bilgi almış olması gerekir Aksi halde böyle te'kidli bir yemin etmesine anlam verilemez Bunun anında Rasûlüllah'ın kadınlarla elinde elbise varken, bir kâb içindeki suya, ellerini birbirine değdirmeden sokarak biatlaştığı haberleri de vardır Bunlar da onun kadınlarla tokalaşmadığını gösterir Suyûtî, Taberâni'den alarak, Allah Rasûlü'nün kadınlarla "elbise altından" (tahtes'sevbi) tokalaştığı rivayetini, zayıf olduğunu belirterek verir ( el-Câmi'u's sağîr (fethu'I-Kadir) V/221 ) Gümüşhanevî aynı hadisi şerhederken "bez altından=tahtes'sevbi" ibaresini "yani arada bir engel olmâksızın (bilâ hâilin) diye açıklar ki, ( Levami'u'I-‚ukûl V/605) doğrusu garip karşılanmalıdır Ama hadîs her hâlükârda zayıftır Safâ tepesinde Allah Rasulü kadınlarla biatlaşırken Hz Ömer'in de onlarla musafahalaştığı rivayeti de vardır (Kurtubî agk) Ancak sahih kaynaklarda buna da rastlayamadık Aksine onunla ilgili olarak meşhur olan rivayet şudur: Ümmi Atiyye anlatıyor: "Rasûlüllah Medine'ye gelince Ensar kadınlarını bir evde topladı Sonra Ömeri bize gönderdi Ömer gelip selâm verdi O evin dışından elini uzattı, biz de içinden uzattık O da, Allah'ım şahid ol!, dedi" ( Taberî ; Kurtubî agk) Görüleceği gibi burada musafaha değil, el uzatma vardır Şehvet duyulmayacak derecede yaşlı kadınlara gelince: Hanefî fıkhının meşhur kitaplarından olan el-Hidâye, onlarla musafahalaşmakta mahzur olmadığını söyler ve delil olarak Hz Ebûbekir'in süt annesinin bulunduğu kabilelere gittiğinde kocakarılarla musafahalaştığı ve Abdullah b Zübeyr'in hasta bakıcı olarak bir kocakarı tuttuğu, ona ayağını ovdurup başını kaşıttığı haberlerini zikreder ( Merginânî, el-Hidâye IV/84) Kâdizâde Efendi Hidâye'nin bu kısmını serhederken "el-Muhît" ve başkalarından diye bir de Rasûlüllah Efendimizin bey'atta, "genç kadınlarla değil ama yaşlılarla musafahalaşırdı" rivayetini verir (Fethu'I-Kadîr (Tekmile) VNI/98 NNI/461 eski)) Fakat Hidâye'nin hadislerini tahriç eden Zeyla'iye başvurduğumuzda: Hem bu rivayetin hem de Hz Ebûbekir ve Abdullah b Zübeyr'le ilgili rivayetlerini "garîb" olduğunu söyler ( Nasbu'r-râye IV/240) Aynı konuda çalışması olan Ibn Hacer ise, bu üç rivayeti de hiç bir yerde bulamadığını söyler (ed-Dirâye N/225; Konu hakkında ayrıca bk Merdavî, el-insaf 8/32) Taberî, Ebû Süfyân'in karısı Hind'in müslüman olduğunda, biat için gelip Rasûlüllah'ın elini tuttuğunu kaydeder ki, (Taberî XXVlll/78) bunun için de biz aynı şeyi söylüyoruz Netice olarak, Merginân-i gibi müdekkik bir fıkıhçının, nereden aldığı bulunamamış olsa bile, verdiği bir rivayeti hiç hesaba katmamak da uygun olmayabilir Buna göre, fitneden emin olunan ihtiyar kadınlarla musafaha yapılabilirse de, sahih rivayetlerle anlatılan Rasûlüllah'ın fiiline uymak ve namahrem olmaları halinde onlarla da musafahalaşmamak en emin yoldur (Allah'u a'lem) |
|