Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşk, aşkın, mutlu, sucu

Mutlu Aşk Yoksa Bu Aşkın Suçu Değil

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mutlu Aşk Yoksa Bu Aşkın Suçu Değil



Sevmeden sevilmek, dokunulmadan dokunmak, yaralanmadan yaralamak, acı çekmeden acı çektirmek, zırhlarımızı, akıllarımızı, hesaplarımızı bunları elde etmek için mi kuşanıyoruz? Onun için mi deneyip duruyoruz insanları? Her sınamada onlar biraz daha fedakâr, biz biraz daha mı güçlü oluyoruz Güçlü olmak isteğinin aslında nasıl bir korkaklık olduğunu fark edememek kaç aşka mal oluyordur insana


Acaba kendimizi en çok savunduğumuz sırada mı alıyoruz en büyük yaralarımızı, en büyük budalalıklarımızı en akıllıca davrandığımızda mı yapıyoruz acaba, rahatı ve güvenceyi en çok istediğimizde mi kaybediyoruz en büyük mutluluklarımızı, en çok korktuğumuzda mı acaba korktuğumuz başımıza geliyor? Kendimizi bu kadar savunmasak, bu kadar akıllı olmasak, rahatın peşinde bu kadar koşmasak ve bu kadar çok korkmasak, yaralarımız, pişmanlıklarımız ve acılarımız daha mı az olurdu acaba?


"Tanrıyı ve insanları deneme," diyen Nietzche'ye aldanmayıp herşeyi ve herkesi bu kadar çok deneyden geçirdiğimiz için mi Tanrıyı ve insanları kaybediyoruz?


İnsanları bu kadar çok denediğimiz, kendimizi kalkanlarımızın arkasına böylesine iyi gizlediğimiz, hiçbir acıya ve sıkıntıya razı olamadığımız için mi en çok istediklerimiz en uzağımıza düşüyor, mutluluk ele geçmez bir masal kuşuna dünüyor?


Schiller'in o muhteşem "Eldiven" şiirinde anlattığı hikâyeyi belki daha iyi okumalıydık, oradaki şövalyenin adım seslerini belki daha çok duymalıydık

Hep erken öleceğini düşünen, hayatı bu düşünce nedeniyle telaşla geçen ve düşündüğü gibi erken ölen Schiller'in söylediklerine biraz daha dikkat etmeliydik, kendi ölümünü bilen birçok şeyi bilebilir çünkü


Arenada, bütün şövalyelerin aşık olduğu ve evlenmek istediği harikulade güzel prenses kral babasıyla birlikte oturuyor, çevreleri genç ve yakışıklı şövalyelerle dolu, hepsi bir küçük tebessüm için bekliyorlar


Borazanlar çalıyor ve aslanlar çıkıyor arenaya, kocaman yeleleri, gergin belleri, iri pençeleriyle kükreyerek dolaşıyorlar

Prenses zarif ellerini saklayan uzun eldivenlerden birini çıkartıp aslanların arasına atıyor

- Kim eldivenimi alıp bana getirirse onunla evleneceğim


Müthiş bir sessizlik oluyor, bir anda herkes susuyor


Bir şövalye diğerinden ayrılıyor, taş merdivenlerden ağır ağır inmeye başlıyor, parlak çizmelerinin çıkardığı adım sesleri tek tek duyuluyor


Arenaya giriyor, aslanlar hareketsiz ve şaşkın, bu cesur şövalyeye bakıyorlar, o hiçbirine aldırmadan eldiveni alıyor, gene adım sesleriyle taş merdivenleri çınlatarak çıkıyor Eldiveni prensesin kucağına bıraktıktan sonra, kendisine hayranlıkla dönen prensese bir kez bile bakmadan yürüyüp gidiyor


Nietzsche "Tanrı ve insanları deneme" diyor

Schiller, eldiven şiirini yazıyor


Biz, herkesi her zaman deniyoruz, emin olmak, güvenmek istiyoruz, sevgisini ve bağlılığını her an kanıtlasın, hayatını ve herşeyini tehlikeye atsın ve bunu binlerce kez yapsın istiyoruz Kendimizle ve korkularımızla o kadar doluyuz ki, hiçbir duyguyu, hiçbir insanı, hiçbir nesneyi olduğu gibi bütün gerçekliğiyle göremiyoruz, her şey kendimizle ve korkularımızla oluşturduğumuz prizmalardan kırılarak ulaşıyor bize, her şeyi olduğundan başka bir biçimde ve olduğundan başka bir yerde görüyoruz, belki de bu yüzden aradığımız şeyleri aramamız gereken yerlerden başka yerlerde arıyoruz

Mutlulukla aramıza korkularımızı ve kendimizi sokuyoruz


Aragon'un dediği gibi eğer "mutlu aşk yoksa," bu aşkın suçu değil


Aşkı, acısından, kederinden, tedirginliğinden, ayrılığından, üzüntüsünden, yarasından ayıklamaya çalışanların aşkı, mutlu olmayan aşklar

"Ben acıya, aldatılmaya, kedere razıyım," diyenlere verilebilecek bir armağan mutlu aşk Aşk iki eli dolu bir eski ilahe, birinde mutluluğu birinde acıyı veriyor Acıyı almadan öbürünü almak mümkün değil


Çok mu korkuyoruz acıdan ve yaradan ve kederden?


Korku bizi acılardan koruyor mu peki?


Aşk, o eski ilahe, acıdan korkana inadına acıyı verip öbür elini kapatıyor Acısız mutluluk olmuyor


Lermontov, çocukluğumun müthiş yazarı, "Zamanımızın Bir Kahramanı" isimli kitabını yazdığında Rusya'yı birbirine katmıştı Hiçbir kadını sevmeyen, ama bütün kadınları kendine aşık etmekten hoşlanan birini anlatıyordu Şu hiç unutmadığım Peçorin'i, Lermontov'un ve hepimizin zamanının kahramanı olan yalnız ve sevgisiz adamı


Ne kadar şanslıydı Peçorin, bütün kadınlar onu seviyor, ona aşık oluyor, ama o kimseyi sevmiyordu, duyguları çelik gibi zırhlarının içine hapisti, dokunulmazlık ve yaralanmazdı, insafsızdı, kadınları kendine aşık edip kaçıyordu, kendi duygularına yaklaşılmasına bile izin vermiyordu

Çocukluğumun kahramanı bir korkaktı

Ve mutsuzdu


Ve Lermontov, yalnızca tek bir roman yazabilmiş, ikincisinin yarısındayken, yirmi yedi yaşında bir düelloda öldürülmüş o uzun saçlı şair, sanırım o da mutlu değildi


Peçorin, edebiyatın unutulmaz kahramanları arasına girdi, korkulardan örülmüş bir kahramana ilgiyle baktı insanlar


Sevmeden sevilmek, dokunulmadan dokunmak, yaralanmadan yaralamak, acı çekmeden acı çektirmek, zırhlarımızı, akıllarımızı, hesaplarımızı bunları elde etmek için mi kuşanıyoruz?

Onun için mi deneyip duruyoruz insanları?

Her sınamada onlar biraz daha fedakâr, biz biraz daha mı güçlü oluyoruz


Güçlü olmak isteğinin aslında nasıl bir korkaklık olduğunu fark edememek kaç aşka mal oluyordur insana

Ama korkulardan kurtulmak da ne kadar zor

Her seferinde hep acıyan yerimiz aklımıza gelir

Aşkı her gördüğümüzde, hemen kendi üstümüze kapanmamız, hep o acıyan yerimizi korumak istememizden


Kendimizi bu kadar sakınarak nasıl yaşayabiliriz hayatı?

Bu kadar güçlü, bu kadar akıllı, bu kadar zırhlı olarak nasıl değebiliriz hayata?


Bir Peçorin mi olmalıyız?

Yoksa kendi aşkında yanan bir Anna Karenina mı?

Peçorin kimseyi sevmedi Anna Karenina istediği kadar sevilmedi

Peçorin, Anna Karenina'ya aşık olsun isterdim, sevmeyi bilen ve sevmekten korkmayan o kadına tutulsun isterdim Peçorin, eminim o zaman "Ya o beni sevmezse" diye soracaktı Ben de ona, "Anna Karenine, Anna Karenina'ysa eğer, seni sever," derdim

Aşık bir Peçorin Mutlu olurdu herhalde, ama büyük bir ihtimalle onu edebiyat kahramanları arasından silerdi o zaman

Hangisini tercih ederdi acaba, unutulmaz bir roman kahramanı olmayı mı, yoksa korkusuzca seven ve sevilen mutlu bir aşık olmayı mı?


Siz hangisini seçerdiniz?


Hayat seçimlerle dolu ve Pascal'ın dediği gibi "her seçim bir kaybediştir," bir şeyi seçer, bir başka şeyi kaybedersiniz

Ya da hiçbir şeyi seçemez ve her şeyi kaybedersiniz

Bu da bir seçim Bir şeyi seçip bir başka şeyi kaybetmek mi, hiçbir şeyi seçmeyip her şeyi kaybetmek mi?


Zırhlarımız, korkularımız, savunmalarımız, hesaplarımız bizi hep bir şeyi seçmemeye götürüyor, aklımız "öbürünü kaybetmemeliyiz" diyor Ve en akıllı, en güç, en zırhlı, en hesaplı olduğumuz zamanda, her şeyi kaybediyoruz, en çok istediğimiz bizden en uzağa düşüyor

Kendi seçimimizi yapamadığımız için de insanları sınayıp duruyoruz

Eldivenlerimizi aslanların arasına atıp "Beni seviyorsan onu getir," diyoruz

Bir eldivene bir aşk gidiyor

Nietzsche, "Tanrıyı ve insanları denemeyin," diyor

Schiller, eldiven şiirini yazıyor

Peçorin, Anna Karenina'yı sevmiyor

Anna Karenina, aşık olmayı hayatıyla ödüyor

Peçorin mi olmalı Anna Karenina mı?

Her seçim bir kaybediş

Hele, hem Peçorin'i hem de Anna Karenina'yı seviyorsanız

Bütün kitapları okuyorsunuz, hayatın karmaşık yollarından dolanıyorsunuz ve çıka çıka hep aynı mısraya çıkıyorsunuz

"Ten hüzünlü heyhat Ve okudum bütün kitapları"

Heyhat ten hüzünlü, bütün kitapları okusanız da


En büyük yaraları kendinizi en çok savunduğunuzda alıyorsunuz, en büyük budalalıkları en akıllıca davrandığınızda yapıyorsunuz, en güçlü olmayı en çok korktuğunuzda istiyorsunuz ve mutluluk hep uzaklarda kalıyor

Savunmasız, güçsüz ve hesapsız olmak belki de mutluluğun kapısını açacak


Ama bunun için Peçorin'in Anna Karenina'ya aşık olacağı bir kitap bulmak gerek

Anna Karenina, Peçorin'e sevmeyi öğretmeli

Ve, ten bu hüzünden kurtulmalı


Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.