Affına Sığınarak |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Affına SığınarakAffına Sığınarak - Yaşamdan Hikayeler - Öyküler - Bulut Kara Her günle beraber yeniden doğarız Biraz daha tecrübeli, biraz daha yaşlı, biraz daha olgun, biraz daha yorgun ve kırgınBırakıldığımız arkada, yaşanacaklar önümüzde hayatın anlamlı anlamsız gidişlerine bırakılırız elde olmadan Zaman hep bizden önce, yakalamak ne mümkün,geçmeyi düşünüyoruz önüne, yapabilir miydik onu tutup tepe taklak ters cevirebilirmiydik? İnan bu gün içimdeki çocuklar eğlenmiyor parklarında kalbimin, çekildi hepsi ayrı ayrı köşelere hiçbiri o boş duran salıncağa da koşmuyorlar Ne oldu? Neden? Büyüyorlar mı ne? Kim tuttu da onlara büyümeleri gerektiğini anlattı olgunlaştırmaya çalıştı kimdir o Neden yaptı bunu Yüksek sesli konuşmalar gecemi uyandırdığından beri uykusuzum çelişkilerim aşk’ın yolunu kesmiş iliklerine kadar soymakta Sorgularımda Kim bilir? Beklide benim uykusuzluklarımda yorgun düştü, içimdeki o çocuklar Ben dayandım da galba benim direncimde onlar yaşlandılar, yoruldular Hani rüzgârı hapsetmeye fiziki bir engel dayanmazda, ama bir ışık zincire vurulur ya fersude düşlerde esmekten yorulmuş hoyrat Rüzgârlar da Gönlün de inadına fitili ateşlenmiştir çoktan ve ışık çoktan çekmiştir pimini aklın kaybolacağı karanlıklara Sevgi bitpazarlarında artık ikinci el olmuştur birinci elden satılan aşk ve ufuk artık turuncudan turkuaza dönmektedir umarsız yüreklere inat Düş ve gerçek birbirine meydan okumaktadır, delilik ve akıl ölümüne dövüşmektedir artık her yanı bir bekleyiş kuşatmıştır ansızın, düşlerin sarardığı bu yerde ve deli bir rüzgâr kol gezmektedir, sevginin narşisine boğulan sokaklarını arşınlamaktadır Beyoğlu, Galata Kulesi’nin ışığından cesaret alarak, iz bırakmaktadır geçtiği yerlerde sürüklediği yağmur bulutlarıyla, ifşa etmektedir aynadaki sırrı dağlara taşlara ki onlar bile dayanamayıp çekilirler önünden, en heybetlisi bile kaybolur kör gece çöktüğünde rüzgârın eşliğinde üstüne Avazı çıktığı kadar bağırmakta yüreği yettiği kadar esmektedir ve bağırdıkça boşa gittiğini anlamakta ekosu yoktur voltu kesilmiş yaralarda ve yeminler, yeminler teker teker söylenirde tutulmadıkça anlamını yitirirler Deli sevdaların çağlayan gibi akan yaşlarında Tuzun ve şarabın tadı değişir damaklarda sonraları MAVİ LİMAN gelir akla Nazım Hikmet’tir anılan Çok yorgunum, beni bekleme kaptan Seyir defterini başkası yazsın Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman Beni o limana çıkaramazsın Gönlümüzde yatmak varken senide şehrin topraklarına yatırdılar ardından Sıradan bir NAZIM olmaktansa nasıl bir HİKMET eyledin de aşktan önçe girdin aklıma Belki de babama kızmalıyım büyüttüğü için senin yazdıklarınla Sonunda sende bak işte vardın bırakıp gittiğin o limana İnan artık sadece şehrin kolik masalarında tahrip edilen satırların çalındıkça anılıyorum diye kandırılacaksın solgun duyguların, ama beyaz saf sayfalarında Affına sığınarak ne yaş günün ne bir anılma günün olmadık zamanlarda aklıma geldiğin için kusuruma bakma Bulut Kara |
|