Prof. Dr. Sinsi
|
Yorgun Savaşçı 3 - Hamle- Şahlanış
Yorgun Savaşçı 3 - (Hamle- Şahlanış) - Şule Meryem Canpola
Korkaklığı satın aldığından beridir yorgundu, "savaşçı" Adına "aşk" denilen, her şeyden kaçıştı tüm hayatı Güvendiği dağlara karlar yağalı yıllar olmuştu artık tek mevsimlik anılardı hayat ve her çiçek biraz kar kokardı Elinde aşk savaşlarından kalma kırık kalbi, sürüklüyordu adeta kendini Bir bakarsınız yollarda, bir bakarsınız kimsesiz yarlarda gezinip durmuş vakitli vakitsiz 
Hayatını tekil yaşamaya adadığından beridir, en çok yollar yoldaş olmuştu ona Her sıkıldığında, her kaçmak istediğinde; kendinden ve en sevdiklerinden, yollara tutulmuştu Kalmayı cesur savaşçılara emanet ettiğinden beridir böyleydi işte Gözyaşları yerine denizleri seyretmeyi kelimeler yerine, suskun kaldırım taşlarını dillendirmeyi alışkanlık edinmişti Sanki bir hamle yapsa, sanki yerinden kalksa; zaten düşmüş olan kaleleri başına yıkılacaktı Ve bir kez de "hayır" yerine "evet" dese, dağlar pamuk misali dağılıp yerle bir edecekti herşeyi Kıyameti gelmiş gibi 
Ömür hesaplarıyla uğraştığından beridir, yeni şeyler için geç kaldığını düşünmeye başlamıştı yorgun savaşçı Kalbini çalan hırsızdan, ikinci el olarak satın aldığı yüreğiyle, aşklara tevbe edeli yıllar olmuştu belki Bir daha mı, asla! en sık kullandığı savaş sözcükleriydi, yenildiği cephelerde sürekli tekrar ettiği 
Yorgun savaşçı bir kişi değildi belki, hayat yolunda ve belki binlerceydi lakin bizim savaşçı hep kendini, tek kendini mağlup addederdi nedense? 
"Zafere inandığımız kadar yenilgilerin de gerçekliğine inansaydık ve her yenilginin gerçek zafere götüren bir merhale olduğunu bilseydik hepimiz sadece savaş cephelerinde değil, yüreklerde de başarılı birer kumandan edasıyla yürüyebilirdik hayat yolunda Ama dış a'lemde başarıyı hırs haline getirdiğimizden beridir, içeride hep mağluptuk işte Herkes bizi sevsin isterken, bizi sevenlere mahçuptuk işte" 
Aslında yorgun savaşçı da anlamıştı bunu  Bir insan tanımanın, a'leme denk olduğunu ve hayatın sadece kitaplardan ibaret olmadığını iyice kavramıştı Kitapları yazanlarla, kitaplarda yazılı olanların biraz kendimiz olduğunu, her insanın aslında bir kitap olduğunu anlamıştı dünya başına devrildiğinden beridir 
Deve kuşu misali, kitaplarda aradığımız, televizyonlarda izlediğimiz hayatların ötesinde bir şeyi kendi gerçekliğini keşfetmişti sanki Biliyordu ki artık; "yaşamadıktan sonra, kitaplardaki ve dizilerdeki iyi rolleri", hep yarım kalmaktı bu hayattaki yeri hep özlemler büyütmekti hayallerine, kitabi cümleler içinde 
Sokaklar yorgun yüreklerle dolup taşarken ve her savaşçı bu haline alışmışken, yeni düşler, yeni arayışlar da nedendi? Bu insanlar derinden sevmeye ve sevilmeye değer miydi? diye biten sözlerle O, kendi hayatından memnun görünüyordu İçten içe kaçtığı gerçeklerinden, hep bu sorularla avunuyordu Yine de biliyordu yolun sonuna geldiğini Yine de anlıyordu, halden anlamaz insanlar içinde, bu halin "hal" olmadığını 
Konuşmaların anlamını yitirdiği suskunluğun, paylaşmak sayıldığı bu çağda, cesaretine yenik savaşçı, en çok da suskunluğu pay biçmişti kendine Hem rolünü, öyle iyi ezberlemişti ki, bozulacak diye tılsım tek kelime etmezdi sevenler onu, nafile beklerdi ve nafile bekleyecekti Aşka hata dediğinden beridir en büyük vurgunu, "kendi eliyle" yememiş miydi? eller değil aslında hep kendi etmişti ne olduysa 
Yeni başlangıçların arefesinde, ve bayramlara gebe sancılarda, iyice büyümüştü yorgun savaşçı ruhen demlenmişti hatta sükunete ermişti nice fırtınalardan sonra AMA DOĞUM GERÇEKLEŞMEMİŞTİ DAHA VE YORGUN SAVAŞÇI, GURURUNU YENEMEMİŞTİ HENÜZ 
Bazen, tünellerden geçmeden, anlayamaz insan hakikatleri ve bazen ansızın esmeyince deli rüzgar, yerinden oynamaz hiçbir insan 
Son dalını da rüzgara veren yorgun savaşçı en sonunda, bir şahlanışla kalktı yerinden Ve yaralı bir maziyi geçmişte bırakarak, bir "Oh" çekti derinden 
Şule Meryem Canpolat
|