Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi EÄŸlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
sabır, taşı

Sabır Taşı

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sabır Taşı



sabır sözleri - sabırla ilgili hikayeler - yaşamdan hikayeler - sabır taşı adlı yaşam hikayesi



Fatma hanım yatan yavrusuna baktı bir kez dahaBelki de bu onu son seyrediÅŸi,son görüşüydüHayatta en çok deÄŸer verdiÄŸi,çok fazla önemsediÄŸi,hatta onun için herkesi kırıp, öz oÄŸlunu Yavuzunu bile hiçe saydığı,geleceÄŸinin teminatı gözüyle baktığı küçük oÄŸlu Fatih’ti bu köhne hastanede yatanYaÅŸlı gözleri aÄŸlamaktan kızarmış,titrek ellerini kaldırarak dua ediyordu YaradanınaAslında hiç yüzü yoktu dua etmeyeYaptığı adaletsizliÄŸi,haksızlığı,tüm insanların onları uyarmalarına raÄŸmen dikkate almamalarının hesabını nasıl verecekti Rabbine?Ne kadar dua da etse,tövbe de etse yinede telafi edemezdi hatasınıYa büyük oÄŸlu YavuzOnun yüzüne her baktığında,her yanına gelip halini hatırını sorduÄŸunda yerin dibine giriyor,utançtan bakamıyordu yüzüneHer yemekte kendinden önce anne ve babasının yemeÄŸiyle ilgilenen bir zamanlar hiçe saydıkları oÄŸullarına nasıl affettireceklerdi kendilerini? Hiçbir ÅŸey olmamış gibi nasıl davranacaklardı? Onun yüzüne her baktığında hatasını düşünüyor,keÅŸkeler zihninde dönüp duruyordu sürekliGelecekte keÅŸke dememek için yaptığımız her davranışı,söylediÄŸimiz her sözü düşünerek söylenmesi gerektiÄŸini anlamıştı ama geç kalmıştı birazYavuzun sürekli kullandığı bir söz geldi aklına


‘Söz ağızdan çıkmadan biz ona hükmederizAma aÄŸzımızdan çıktığı anda o bize hükmeder’


Aslında geçmişimiz geleceğimizi yönlendirir


Evet böyle derdi YavuzNeye yatırım yaparsak günü geldiğinde o bizi karşılarBu dünyada da Ahirette deGeçmişimiz bir nevi geleceğimizin aynasıdır aslındaFatma hanım bunları düşündükçe utancı daha fazla artıyor pişmanlığını ifade edece söz bulamıyorduÇok geç kalmıştı,hem de fazlasıylaGeçmişi bir bir geldi gözünün önüneBuruşmuş göz kapakları kapanmış,yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını düşünmeye koyuldu


Ä°stanbul’un köhne bir ilçesinde gecekonduda iki oÄŸlu ve kocasıyla yaÅŸam mücadelesi veren sıradan bir kadındı oSıradan bir Anne yaniOnu diÄŸer annelerden ayıran tek farkı ise ÅŸimdi ayırt edebiliyorduOnun piÅŸmanlığı da bu yüzden di zatenAkÅŸam geç vakte kadar çalışan kocası,büyük oÄŸlu Yavuz,küçük oÄŸlu FatihÄ°ki oÄŸlundan en çok Fatihi seviyorduÇünkü o, hasta olduÄŸu için sürekli korunmaya muhtaç bir haldeydiAÄŸabeyi Yavuz saÄŸlıklı ve iÅŸinde gücündeydi Fatma hanım yatmakta olan oÄŸlunu baÅŸtan aÅŸağı süzdüBebeklik hali geldi gözünün önüneO doÄŸduÄŸunda da çelimsizdiHastalığı daha doÄŸduÄŸu yıllarda baÅŸlamıştıOnun hastalığı ile uÄŸraşırlarken Yavuz ilk okula gidiyor gayet saÄŸlıklı bir ÅŸekilde devam ediyordu yaÅŸamınaFatih’le hastanelerde koÅŸtururken Yavuz okuldan eve döndüğü zaman genelde anne ve babasını evde bulamıyor onlar gelene kadar dış kapıda bekliyordu ailesiniÇoÄŸu zaman açlıktan ve soÄŸuktan üşüyen minicik ellerini zor çıkan nefesiyle ısıtmaya çalışıyor, aç olan midesine bastırarak baÅŸka ÅŸeyler düşünmeye çalışıyorduÄ°leriden anne ve babasını hasta kardeÅŸiyle beraber geldiklerini görünce dünyalar onun oluyorduKoÅŸarak annesinin sıcaklığını duyabilmek için bacaklarına sarılıyor ve her defasında da sinirli annesinin onu ayağıyla itmesiyle zoraki uzaklaÅŸtırılıyorduEvlerine girer girmez annesi söylenmeye baÅŸlıyordu bıkıp usanmadan


- Yinemi üstünü başını kirlettinSen ne biçim bir insansın anlamadım ki? Biz hasta kardeşinle uğraşıyoruz sen bize yardım edeceğine daha fazla yoruyorsun


Yavuz korkudan bir köşeye siniyor açlığını bile annesine söylemeye cesaret edemiyorduAkmaması için zor tuttuğu gözyaşlarını içine akıtarak annesinin kardeşine şefkatle sarılıp


- Ne yemek istersin yavrumCanın ne istiyorsa söyle onu pişireyimAslan yavrum beninİyileşecek ve bize o bakacakBizim onu taşıdığımız gibi o da bizi sırtında taşıyacak diyerek yanağına sıcacık bir öpücük kondurmasını seyrederdi çoğu zamanKardeşini o da çok seviyordu ama anne ve babası sanki kardeşinin hastalığının intikamını ondan alıyormuş casına kötü davranmalarına bir anlam veremiyor,kardeşine her yaklaştığında annesinin hışımla parmağını ona doğru sallayarak


- Sakına çocuğu ağlatma yoksa seni pişman ederim


Sözlerinden sonra içten içe kardeşine de kızıyordu


Annesi yemek hazırlarken oda kırık dökük bir oyuncak arabayla oynamaya başladıÇocuk aklı en ufacık bir şeyle avunuyor,en ufacık bir şey onu mutlu edebiliyorduBabası da televizyonda haberleri dinlemeye koyulmuştuKardeşi yattığı yerden ona bakıp arabasını istediYavuz:


- Olmaz o benim arabam


- Ver dedim arabayı bak anneme söylerim


- Az ben oynayayım sonra sana vereyim tamam mı kardeşim demesiyle kardeşinin çığlığıyla irkildi


- Anne abim arabayı bana vermiyor


Anne koşar adımlarla gelerek bir yandan söyleniyor bir yandan da Yavuzun elindeki arabayı hızla çektiHem acıyan eli, hem de arabasının gittiği için Yavuz da ağlamaya başlamıştı ki oturan babası öfkeden kıpkırmızı olmuş vaziyette Yavuza tekme tokat vurmaya başladıTekmelerin bir biri ardına suratında ve tüm vücudunda patladığından Yavuz minik elleriyle yüzünü saklamaya çalışırken bir yandan da yalvarıyordu


- Babacığım ne olur yapma sonra çok acıyorAnne ne olur kurtar beni söz veriyorum bir daha kardeşimi hiç üzmeyeceğimOyuncaklarımın hepsini ona vereceğimNe olur babacığım yapma ne olur!


Babanın gözü dönmüş hasta olan çocuğunun intikamını alırcasına yerde zavallı bir şekilde yatan minik bedeni tekmelemeye devam ediyor onun haykırışlarını hiç duymuyordu bileAnne hissiz sadece seyrediyor Fatihe sarılmış öylece bakıyorduTaki baba Yavuzu duvara savurup kafasından kan gelene kadarYavuzun artık takati kalmamış yalvaramıyordu bileBu sesler ve bağırışmalar oturdukları gecekondunun dışına taşmış komşular toplanmıştı bileZaten alışıklardı bu durumaBu ne ilkti ne de sonYan komşularından Hatice ana yaşlı haliyle koşarak girdi içeriye yerde yarı baygın kanlar içinde yatan minik yavruya bakıp, söylenmeye başladı;


- Siz insan olamazsınızNe istediniz yine bu yavrudan? Bu kaçıncı? Korkarım bir gün öldüreceksiniz bu yavruyu


Hiç mi Allah korkusu,Anne baba sevgisi,hiç mi merhamet yok siz de?


Bir yandan söyleniyor diğer yandan eline geçirdiği bir bez parçasıyla pansuman yapıyorduAma kanamayı bir türlü durduramayınca Yavuzu yaşlı haline bakmadan kucaklayarak dışarı çıkardıKapının önünde ki merakla olayı seyredenlere bağırarak;


- Görmüyor musunuz çocuk kötü durumda ambulansı çağırın hadii!


Baba içeriden hala söylenmeye devam ediyordu


- Oda Fatihi ağlatmasaydıO hasta bilmiyor mu? Kendi sağlıklı diye bu çocuğu niye ağlatıyor? Fatih kendini koruyamıyor onun yerine ben korurum oğlumu


Fatma hanım hala Fatih’e sarılmış başını okÅŸuyordu oÄŸlununOysa diÄŸer oÄŸlu yarı baygın Anne Anne diye mırıldanıyordu


Hatice ana gözyaÅŸları içinde bir yandan dua ediyor diÄŸer yandan da Yavuz’un yaralı vücudunu okÅŸuyorduHer kafadan bir ses çıkıyordu


- Hastaneye gerek yok aslında çocuk bu toparlar kendini


- Nerde kaldı bu ambulans?


- Neden dövmüşler yine bu çocuğu? En sonunda öldürecekler bu biçareyi


- Bunlarda insaf yok canımHiç insan kendi evladına bunu yapar mı? Zavallı çocuğun haline bakVicdansız bunlar vallahi vicdansız


- Öz değildir belki de ne biliyoruz ki? Bak diğerine yapmıyor


- Öz canım ben biliyorumSenelerdir komÅŸuyuzAma Fatih’i hasta ,Yavuz da saÄŸlıklı ya sanki onun intikamını alıyorlar bu zavallıdan


- Bu çocuk ne yapsın canım? Bumu hasta yaptı diğer evlatlarını?


Kaç senedir komÅŸularıyım bu çocuÄŸa bir kere sarıldıklarını görmedim ikisinin deAma Fatih’i şımartıyorlarOda gün gelir baÅŸlarına bela olurBelli mi olur hayat bu belki de dövdükleri bu zavallıya muhtaç kalırlarDiÄŸeri hasta diye tepelerine çıkarıyorlarYa bu çocuk sakat kalsa ÅŸimdi ne olacak?


Hatice ana konuşanlara sinirli bir şekilde bakıp söylenmeye başladı;


- Bırakın dedikoduyu telefon açın da çabuk gelsin şu ambulans


Hatice ana şefkatle baktı gözleri yarı aralanmış bitkin bedeneÇok kısık bir şekilde hala mırıldanıyordu


- Anne beni kurtarAnneciÄŸim çok canım acıyorBaba ne olur yapmaBunları duydukça Hatice ananın gözyaÅŸları kucağındaki yaralı bedene doÄŸru akmaya baÅŸladıAradan birkaç dakika geçmiÅŸti ki ambulansın sireni acı acı çalarak yanlarına kadar gelmiÅŸtiGörevliler araçtan hızla inip yerde kanlar içerisinde yatan Yavuzu sedyeyle ambulansa bindirerek yine aynı acı sesle uzaklaÅŸtılar oradanYavuz’un yanında ne kurtarması için hala yalvardığı Annesi vardı,ne de onu bu hale gelene kadar döven babası Hiç biri yoktu yanında Onu defalarca bu ÅŸekilde dayaktan kurtaran Hatice ana vardı yanındaYaÅŸlı kadının eli minik,ürkek ve titreyen eli kavramış ona güç veriyordu


- Tamam yavrum geçtiHastaneye gidiyoruzİyileşeceksin merak etme


Ambulansın içinde doktor yarayı temizlerken Yavuz gözlerini hafifçe araladıKarşısında müşfik bir şekilde ona bakan Hatice anayı görünce buruk bir tebessüm kondurdu kan içinde kalan yüzüneGüvende olduğunu anlamış minik eli yaşlı kadının elini daha bir güvenle sımsıkı kavramıştıBu halde hastaneye gelmişler o geceyi orada geçirmişlerdiKendine geldiğindeyse doktor sordu


- Oğlum seni bu hale kim getirdi anlat bakalımOlayı polise bildirmeliyiz


Yavuz’un sesi titriyor onu bu hale getirse de Babasının polisle karakolla uÄŸraÅŸmasına gönlü razı olmuyorduHem söylese bile eve geri döndüğünde daha kötü dayak yiyeceÄŸini de biliyorduDaha önce de bu ÅŸekilde olmuÅŸ babası ona sıkı sıkı tembih etmiÅŸti;


- Sakın benim dövdüğümü söylemeYoksa beni hapse atarlarkardeşin de sen de babasız kalırsınızSonra size kim bakar? Sana sorarlarsa çatıdan düştüm de tamam mı?


Doktorun ısrarla sorusuna kısık bir şekilde cevap verdi


- Çatıdan düştüm doktor amcaTopum oraya kaçmıştı da


Hatice ananın gözleri dolduYüreÄŸinde müthiÅŸ bir sızı hissediyor doÄŸruyu söylemek istese de daha sonrasını düşünerek dudağını morartana kadar ısırarak sessiz kaldıBir ara Yavuz’la göz göze geldilerYavuz’un ona yalvaran gözlerle bakması onun yüreÄŸini daha da fazla yakıyor bir ÅŸey yapamamanın verdiÄŸi çaresizlik onu helak ediyordu


Doktor çok inanmasa da çocuğu daha fazla üzmek istemiyordu


- Peki Annen baban yok mu yavrum senin?


- Var efendim


- Neden yanında değiller peki?


- Kardeşim hasta olduğu için onu yalnız bırakamadılarBen de Hatice ana ile geldim


Doktor’un kafası iyice karışmış vaziyette Hatice ana ya döndüHatice ana müşfik bir ÅŸekilde bir doktora bir de Yavuz’a bakarken gözyaÅŸları sel olmuÅŸtu yine KeÅŸke anlatabilseydiKeÅŸke küçücük çocuÄŸun vücudundaki morlukların mimarı olan kiÅŸiyi ele verebilseydiKeÅŸke yüreÄŸinden geçeni açıklayabilseydiKeÅŸke yapabilseydi tüm bunlarıBoÄŸazında düğümlenen bu keÅŸkelere daha fazla dayanamadıGözlerini doktordan hızla kaçırırken gözyaÅŸlarını gizlemek istercesine arkasını dönerek çıktı odadanKapıda doktorun çıkmasını beklerken hala tereddüt içindeydiSöylese daha kötü olur muydu acaba? SöylemediÄŸinde de yine aynı ÅŸekilde davranması kaçınılmazdıGel-git ler içerisindeyken doktor da Yavuzu muayene edip odadan çıkmıştı


Hatice ananın yanına gelip yavaşça mırıldandı;


- Çocuğu muayene ettimVücudun da morarmamış bir yer kalmamış Bunlar kesinlikle düşme izi değil Şiddete maruz kalmış bu çocukKim yaptı bunu?


Bunu yapan insan olamaz


- Ne olur doktor bey kimseye söylemeyinSize yalvarıyorumYoksa daha kötü vaziyette geri gelir buraya Belki de mezara gider Allah korusunZoraki sadece bunları söyleyebildiKelimeler boğazında düğümlenip kalmıştıYüreğinin bir tarafı


- Söyle de cezasını çeksin insafsız adam Derken bir tarafı da;


- Sakına eve geri geldiğinde kesinlikle çocuğu yaşatmazBelki de akıllanmıştır


Bir daha yapmazKorkmuşsa bir daha dövmez belki de DiyorduAma bu söylediklerine o da inanmıyordu aslında


Doktor daha da fazla hiddetlenmiş sıktığı yumruğunu diğer eline vurarak söylenmeye başladı;


- Bu minik bedeni bu hale getirenler aramızda dolaşıyorİnanamıyorumVallahi aklım almıyorAllah cezalarını versin böylelerininÇocuk kendinde çıkarabilirsinizAma emniyette olduğundan ve başına bir daha böyle bir şey gelmeyeceğinden eminseniz alın götürün evine


Hatice ana üzerine bir kat daha fazla yük binmiş,ağırlığı kaldıramayacağını düşünürken kapı aralığından çelimsiz elleriyle onu çağıran Yavuza bakıp;


- Tamam götüreyimİnşallah bir daha bunu yapmazYaparsa da biz mahalleli olarak ona dersini veririz inşallah


- Peki siz bilirsinizSize geçmiş olsun


- Sağ olun doktor bey oğlumAllah sizden razı olsunSiz kim bilir daha nelerini görüyorsunuzdur?


- Evet çok olayla karşılaşıyoruzAma pek çoğu kaza,yaralanma vesaireBen en çok kendinden küçük ve korumasız yavruların bu şekilde hayvanca hırpalanmasını hazmedemiyorum


- Hiç kimse hazmedemiyor evladımKim hazmedebilir ki? İnsan olanın yüreği kaldırır mı böyle bir şeyi? Güçsüzlük ifadesi aslında buKendinden küçük birini dövmek,hırpalamak Zavallılığın bir ifadesi bence


- Evet teyzeciğim haklısınızZavallıların işidir buAma Allah er geç kim zavallı kim güçlü gösterirAllah büyüktür teyzeciğim,Allah en büyüktür


- Amenna oÄŸlum amenna


Hatice ana doktora teşekkür ederek ayrıldı yanındanYavuzun yanına geldiTebessüm ederek başladı konuşmaya;


- Hadi bakalım bu kadar yatmak yeter dedi doktor beyArtık eve gitme vakti geldiYavaş yavaş çıkalım mı?


Yavuz’un ışıldayan gözleri bir anda karardıEve dönmek, bu ifade ne kadar soÄŸuk ne kadar kötü ve ne kadar canını acıtıyordu onunVücudundaki aÄŸrılara aldırmadan yavaşça doÄŸrulduGüvendiÄŸi el yine imdadına yetiÅŸmiÅŸ onu yataktan düşmekten kurtarmıştıYataÄŸa oturup karşı ki camdan dışarıya baktı Yavuz Hava pırıl pırıl aydınlıktıAma onun yüreÄŸi kapkara vaziyette gidiyordu evineHırpalandığı,dövüldüğü,horlandÄ±ÄŸÄ ±,itilip kakıldığı yere dönüyorduTitrek bir sesle baÅŸladı konuÅŸmaya;


- Hatice ana sen olmasaydın ben ne yapardım


Gerisini söyleyemediSesi kısılmış,boğazında düğümlenip kalmıştı sözcüklerDaha çok şeyler söylemek istese de ağlamaktan konuşamayacağını anladıBir süre öylece sessiz baktı bu yüreği kocaman kadınaBu nur yüzlü kadını imanı mı böyle yapmıştı? Gıpta ile baktı yüzünde ki çizgileri derin ama imanın verdiği nurla parlayan bu kadınaO da büyüyünce tıpkı onun gibi olmaya yemin etti o günOnun gibi müşfik,onun gibi sevecen, onun gibi yardım sever,onun gibi imanlı


Hatice ana eşyaları toparlamış Yavuzun koluna girerek çıktılar odadanKoridorda ilerlerken akşam onun halini görenler acıyarak bir birlerine gösteriyorlardı zor yürüyen bu çocuğuKapıya kadar gelmişlerdi ki,Hatice ana;


- Bir dakika bekleBen taksi çağırayım yavrum sen şurada otur Yavuz mahcup olmuştuEmekli maaşıyla zar zor geçinen kadına daha fazla yük olmamak için;


- Gerek yok Hatice ana ben yürürüm


Yaşlı kadın onun neden böyle dediğini anlamıştıTebessüm ederek karşılık verdi;


- Sen yürürsünde yavrum ben yaşlı bir kadınımBen yürüyemem


Onlar kendi aralarında konuşurlarken taksi yanaşmıştı bile yanlarınaTaksiye binerek hızla uzaklaştılar oradanYavuz eve gidince neler olacağını düşünüyor,bir taraftan da ağrılarını düşünmemeye çalışıyorduVe nihayet kapının önüne geldiklerinde arabadan inerek yavaş adımlarla eve yöneldiğinde arkasına dönüp Hatice ana ya baktıO gelmiyorduKendisine baktığını fark edince;


- Sen yalnız git oğlumYine bir şey yaparlarsa sakın orada durma koş bize gel tamam mı?Ben seni kurtarırımHadi yavrum Allah yardımcın olsun


- Her şey için teşekkürler Hatice anaSen bana öz annemden daha fazla annelik yaptın hakkını helal et


- Helal olsun yavrumHelal olsun


Eve iyice yaklaştığında içeri girip girmemekte tereddüt ettiTitreyen eli zile değmiş kısa bir süre sonra da kapı açılmıştıKapıyı açan annesiydi


- Gel bakalımİyileştin demekSen sağlıklısın zaten sana bir şey olmazTurp gibisin senHadi bakalım geç kardeşini oyala bende yemek hazırlayayımBirazdan baban da gelir işten


Ürkek adımlarla içeri girdi YavuzKardeşi yine televizyonun karşısındaki koltuğa oturmuş önünde meyve tabağı kumanda diğer elinde,keyfi yerindeydi


Yıllar bu şekilde akıp gitmiş,Kardeşi hasta olduğu gerekçesiyle hep el üstünde tutulmuş,şımartılmış,o ise sağlıklı olduğu için azarlanan,dayak yiyen horlanan,hatta çoğu zaman kardeşinin yapmış olduğu yaramazlıklar yüzünden bile cezalandırılan ikinci sınıf muamelesi gören bir kişilik olarak hayatını devam ettirmiştiAma sürekli acı çekerek büyümüş okula parasız başkalarının verdiği kıyafetler ve kitaplarla,kar,kış demeden yürüyerek gidip gelmiştiAcılarla yoğrulmuştu yani


Orta okul ve lisede hem çalışıp hem okumuş,okul ihtiyaçlarını kendisi çıkardığı gibi eve de katkıda bulunuyorduKardeşi ise iyileşmesine rağmen çelimsiz olduğu için yine el üstüde tutularak servisle gidiyordu okulaYavuz asla kıskançlık duymuyor,aksine kardeşine çok üzülüyorduOnun iyileşmesi için sürekli dua ediyor Hatice ana dan ona miras kalan dua yı dilinden düşürmüyorduOnu kızdıran tek şey anne ve babasının kardeşi ve ona farklı davranmalarıydıO kadar farklı davranıyorlardı ki,bunu herkes hissediyor çoğu zaman etrafındaki insanların ona acıdıklarını fark ettiğinde ise fazlasıyla üzüyordu ama elinden bir şey gelmiyorduBu hal o askere gittiğinde de devam ettiOnu bir kere bile aramadılarO ise Allah inancı sayesinde onları asla terk etmeyip sürekli hal hatırlarını sordu


Asker arkadaşları Yavuzun anne abasının yaşadığını bile bilmiyorlardıAkşamları arkadaşlarına ailelerinden gelen telefonlar anons ediliyor,her konuşanda müthiş bir sevinçle geri gelerek, ballandırarak anlatıyorlardı aileleriyle konuştuklarını O ise bunu bir kere bile yaşayamadıGeceleri sessizce ağlayarak geçirir,gündüz arkadaşlarına bir şey hissettirmezdiTek sırdaşı RabbiydiSadece ona derdini açar ailesinin doğru yolu bulmaları için dualar ederek geçiriyordu geceleriniÇünkü çarenin sadece onu yoktan var eden de olduğunu biliyorduArkadaşları gayet rahat para harcarlarken ona hiç para gelmediği için bir şey alamıyordu ama o buna aldırmıyorduAilesinden istediği tek şey sadece onu arayıp sormalarıydıFakat bir kere bile aramadılar


Tezkere aldığına sevinememiÅŸti bile YavuzBölükten toplanan parayla Ä°stanbul’a zar zor gelmiÅŸ, YaÅŸadığı mahalleye girince de ilk iÅŸi Hatice ana nın mezarını ziyaret etmek olmuÅŸtuSaatlerce dua etti oradaOna çok ÅŸey öğretmiÅŸti çünküVicdanlı olmayı,müşfik olmayı,merhameti,sabrı,imanı ve insan olmayı ondan öğrenmiÅŸtiHayatına deÄŸer katmıştı onunNeden dünyaya geldiÄŸini,ne yapması gerektiÄŸini hep o öğretmiÅŸti onaO,öldüğü zaman da en çok üzülen de Yavuz olmuÅŸtu tabiKoruyucusunu kaybetmiÅŸti,onunda deÄŸerli olduÄŸunu hissettiren tek kiÅŸiyi kaybetmiÅŸti,yiyen,içen,gezen et yığını deÄŸil de Allaha ibadetle emrolunan bir kul olduÄŸunu ondan öğrenmiÅŸtiUzun uzun dua etti bu unutamadığı gerçek ana ÅŸefkatini hissettiÄŸi tek kiÅŸinin mezarında


Sonra ayakları ister istemez eve yöneldiKapıyı komÅŸu gibi çaldıAnnesi açtı kapıyıYaÅŸlanmış,saçlarına aklar düşmüş bu kadın onu doÄŸuran ama ÅŸefkat göstermeyen bu kadın,dövülmelerinde sessiz kalan bu kadın için ne hissediyor olabilirdi? Koca bir boÅŸluk Sadece buAnnesi herhangi bir komÅŸu gibi sarıldı oÄŸlunaFatih büyümüş yine her zaman ki gibi şımarık bir edayla abisine hoÅŸ geldin dediAynı anne babaya sahip olduklarına,kan bağının bulunduÄŸuna inanamıyorduBu soÄŸuk buz dağı onun kardeÅŸimiydi? KardeÅŸ neydi? Ne yapardı aslında? Ya anne baba neydi? Onlar ne yaparlardı? DoÄŸurmakla mı sınırlıydı görevleri?Yanağındaki ize baktıBu yine bir dayak seansında meydana gelmiÅŸti ve bir ömür boyu taşıyacaktı onuTaşımak zorundaydıHer aynaya baktığında yanağını kaplayan o kapanmaz yarayı gördüğünde ne hissedecekti?Çocukları sorduÄŸunda ne cevap verecekti onlara? Babasını nasıl anlatacaktı? Ya tepkisiz kalan annesini? Ahiret’te ne cevap vereceklerdi peki Allah’a? Nasıl savunacaklardı kendilerini? Adaletsiz davranan bu insanlar Allah’tan nasıl adalet umacaklardı? Evet Allah adildirHem de hiç kimsenin olmadığı kadarNihayet akÅŸam olmuÅŸ baba da gelmiÅŸti iÅŸtenÖylesine sarıldı vücudunun pek çok yerinde imzası bulunan oÄŸlunaYavuz da ona yönelirken ürkekti,titrektiAniden dövmeye baÅŸlamasından korkan bir hali vardı ama artık imkansızdı bu


Yavuz o gün hep gözlemlediYaşadığı bu ev,onun isteği dışında anne-baba ve kardeşi olan bu insanlara baktı uzun uzunFatihin anne-babasına davranışlarına baktıHakaret ediyor,küfrediyorduEmirler yağdırıyordu onun için çırpınan bu insanlaraOysa o bir kere bile karşı çıkmamıştı onlaraBir kere bile saygısızlık göstermemiş, sürekli saygılı davranmıştı onlaraOysa Fatih annesine emirler yağdırıyordu sürekliYavuz annesine sofra kurarken yardım ettiYaşlanmış ve bezgin haline dayanamadıSofraya oturmuşlardı ki Fatih bağırmaya başlamıştı


- Neden bir bardak getirdin? Ne biçim sofra bu? İnsan ol biraz yaGit bir bardak daha getir


Yavuz şaşırmıştıYutkunduBir şeyler söylemek istese de sabretmek daha iyidir dediKabahat onda değil,onu bu hale getirenlerdeydiHastalığından eser kalmamasına rağmen yine onu kullanarak anne babasına hükmeden bu insanda tıpkı babasını hatırlattı onaO gece pek bir şey konuşmadan yattılarAslında hesap sormak istiyordu onlara


- Neden beni hiç aramadınız? Neden hiç para göndermediniz? Hasta olup olmadığımı hiç merak etmediniz mi? Neden? Neden?


Hiç birini soramadıGerek duymadı belki deNe yararı olurdu ki sormasının? Zamanı geri alamayacağına göre ne işe yarardı ki hesap sormak?


- Sessiz kalmak en doğrusuSessiz kalıp uygun bir şekilde burayı terk edip gitmek Diye geçirdi içinden


Sabah olunca ilk olarak iş bulmaya karar verdiAma bu o kadar zordu kiBöylece haftalar geçmiş o çok aramasına rağmen hala bir iş bulamamış,anne ve babasının hakaretleri yavaş yavaş başlamıştıVe Allahın izniyle çalışabileceği bir iş bulmuş genellikle işe yürüyerek gidip geliyor yol parasına kadar biriktiriyorduEvlenme yaşının geldiğini düşünse de ailesinin yardım etmeyeceğini bildiğinden dolayı kendi çabasıyla bir şeyler yapabilmek için sürekli gece gündüz çalışıyorduEve de para veriyordu ama annesi onun biriktirdiği paraya göz dikmiştiBir gün yine işten geldiğinde Yavuzu bir kenara çekerek nasihate başladı;


- Bak oğlum bu paraları bu şekilde biriktirmen iyi değilDeğer kaybediyor bunlarİstersen sen onları bilezik yaptırBen takarımHem evden çalınmamış olurHem de düğünün olacağı zaman onları bozdurarak ihtiyaçlarını giderirsin


Yavuz çaresiz kabul ettiKendisine nasihat verecek,doğruyu gösterecek,onun yanında olan birilerinin olmasını çok istediğinden, bu teklifin de onun için hayırlı olduğunu düşünmüştüErtesi gün,canını dişine takarak biriktirdiği geleceğine yaptığı yatırımı bilezik olmuş,onu döven,hırpalayan,azarlayan,kıyaslayan annesinin kolundaki yerini almıştıDirseğine kadar gelmişti bu bilezikler


Yavuz bu arada hem çalışıyor,hem de kendini geliştirmek için kitaplar okuyor,bir şeyleri doğru yerden öğrenmek adına sürekli koşturuyorduVe nihayet seneler sonra kendi gibi düşünen birini tavsiye etti bir arkadaşıGörüşmeler sonunda evlenmek üzere anlaştılarFakat ailesini ikna etmesi gereken Yavuz bunu bir türlü yapamıyor sürekli onlarla karşı karşıya geliyorduÇok fazla dindar buldukları gelin adayını istemeye gitmek imkansızdıVe son gün Yavuz senelerdir yapmak isteyip te yapamadığını başardıOnlarla konuşmaya karar verdiAkşam yemeğinden sonra anne ve babasını karşısına alarak başladı konuşmaya;


- Anne-babaBen sizden şimdiye kadar kendi adıma bir şey istemedimHer ihtiyaç duyduğumda yanımda değildinizİhtiyaçlarımı hep başkaları karşıladıEn zor anlarım da bile,size en fazla ihtiyaç duyduğum anlarda bile hiç yanımda olmadınızBeni dünyaya getirmeye vesile olan iki insan olarak sizden ilk ve son kez bir şey istiyorumEmin olun bunu ben yapabilseydim veya bir başkasına yaptırabilseydim sizden asla istemezdimİlk kez bana analık babalık yapın bu sizden son isteğimAnne ve babası uzun süre düşündükten sonra bir kere kızın evine gidip istemeyi kabul ettilerAma babanın bir şartı vardı, hışımla söze atıldı;


- Bak ama sadece bir kere giderimBir daha asla gitmemNe halin varsa görYavuz ailesiyle ilk kez gidip isteme işlemini yaptılar,kızın ailesi olgun insanlardı ve zorluk çıkarmadan;


- Onlar istiyorsa bize laf düşmezHaklarında hayırlı olur inÅŸallahGelin adayı içeri girip bir ÅŸeyler ikram ettiÄŸinde baba sinirli bir ÅŸekilde baktı oÄŸlunaÖrtülü bir gelin istemiyorlardıHele birde bu ÅŸekilde fazla örtülü olunca iyice sinirlenmiÅŸtiAnne aslında Namaz kılmasına raÄŸmen oda çok hoÅŸnut deÄŸildi bu iÅŸtenYavuz kendi çabasıyla evi tutup,birkaç eÅŸya aldıKendilerini zorlamadan basit bir düğün yapacaklardıAilesi Yavuz’u bir kez daha ÅŸoka sokup ihtiyaç duyduÄŸu zaman vereceklerini söyledikleri bilezikleri vermemiÅŸtiKız, Yavuz’un durumunu bildiÄŸi ve onun üzülmesini istemediÄŸi için kendi bilezik takmaktan hoÅŸlanmadığını söyleyerek onları almamasını, annesine hibe etmesizi istedi YavuzdanYavuz hayran olmuÅŸtu bu olayaÅžimdiye kadar ailesi ondan ne koparabilirlerse kar sayarlarken karşısında evlenmeyi düşündüğü kız,hiçbir ÅŸeyin önemli olmadığından Allah’ın ileride daha fazlasını verebileceÄŸinden bu dünya malının gelip geçici olduÄŸundan söz ediyorduHatta daha da ileri giderek Ebu zerin sözü gibi diyordu


- Biz en güzel eşyalarımızı gerçek dünyamıza göndeririz - Çok sevindi YavuzHayatı boyunca ilk kez birileri onu kişiliğinden dolayı takdir ediyor,dünya menfaatini boş gördüğünü önemli olanın sadece Kurani bir yaşam olduğundan söz ediyordu


Zor şartlarda evlenip yuvalarını kurmuşlardı bileYavuzun ailesi yine onunla ilgilenmiyor sadece Fatihle ilgileniyorduNihayet Fatihte biriyle tanışmış ve eve getirmiştiBu Yavuzun babasının istediği gibi yarı çıplak dolaşan birini buldu Fatih ve aniden düğünsüz bir şekilde getirdi eveUzun bir süre beraber yaşadılarTabi Fatihin hakaretleri ve karısına bile iş yaptırmaması ipleri iyice koparmıştı ki,Fatih evin tapusunu bir şekilde üzerine alarak iyice yaşlanan anne babasını evden kovmuş bir daha da asla onların yüzüne bile bakmamıştıVe aylar sonra evi sattıklarını karısının da ev parasıyla beraber kaçtığı haberi şok etkisi yarattı Fatma hanımda


O biricik oğlu,kıyamadığı,hiçbir kötülüğü konduramadığı oğlu hastaneye kaldırılmıştıYavuz,hem anne ve babasına bakıyor hem de hastanedeki kardeşiyle ilgileniyorduAma bir kere bile onların yüzüne vurmadan bir görev olarak adletmişti bu işiÇünkü o,sabrı kaynağından öğrenmişti,insanlığı,şefkati,yardıma koşmayı,karşılıksız,hiçbir şey ummadan sadece Allah rızası için mücadele etmeyi inandığı dinden öğrenmiştiHayat o kadar farklı gelişiyordu ki, bir anda belki de kendisi hiç ummadığı bir insana muhtaç kalabilirdi Hayat bu, her an her şey olabilirAllah her birimizi farklı şekillerde imtihan ediyorBunu bu şekilde bilmek ve bu şekilde inanmak ne büyük lütuf

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.



forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.