|
|
Konu Araçları |
büyük, devletleri, imparatorluğu, timur, türk |
Büyük Türk Devletleri - Timur İmparatorluğu |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Büyük Türk Devletleri - Timur İmparatorluğuTimur İmparatorluğu (Timurlular, Timuroğulları) Timur, kendi adıyla anılan büyük Türk İmparatorluğu'nun kurucusudur 8 Nisan 1336'da, Türkistan'ın Keş şehrinde dünyaya geldi Semerkand'ın güneyinde bulunan bu yerin, bugünkü adı "Yehr-i Şebz"dir Babası, Barlas oymağının beyi Turagay (Turgay), annesi Tekine Hatun idi Barlas boyu, Orta Asya'dan gelen bir Türk kavmidir O devirde Barlas boyu, Çağatay Hanlığı'na bağlı idi Timur'un babası, 1360'da ölmüş, onun yerine geçen amcası Hacı Barlas 'da 1361'de öldürülmüştü Timur, o sırada 25 yaşlarında idi Cesur, zeki, bilgili bir Türk asilzadesi olan Timur, siyasî ve askerî dehasını gösterecek her fırsattan yararlanacak, kısa zamanda yükselecek ve cihangir olacaktı Doğu Türk Hakanlığı'nın tahtına çıkacak, imparatorluğun sınırlarını, İtil (Volga)'den Hindistan'daki Ganj Nehri'ne, Tanrı Dağları'ndan İzmir ve Şam'a kadar uzatacaktı İskender, Sezar ve Dârâ gibi ünlü cihangirlerin seviyesine çıkabilmek için, Timur Han, hepsi zaferle sonuçlanan 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına baş eğdirmiş, onlara baş olmuştu Böyle bir şahsiyeti, çocukluğundan itibaren bazı özellikleriyle tanımak gerekir Tarihçilerin Timur için söyledikleri At binen, kılıç kuşanan, attığı oku yüzük deliğinden geçiren bir çocuk; on iki yaşında savaşa katılan bir bahadır; savaşlardan, savaş talimlerinden arta kalan zamanını okumakla, büyük âlimlerden ders almakla geçiren genç bir idealist; üç yüz kişilik bir kuvvetle on bin kişilik bir orduyu yenen eşsiz stratejist; bir savaşta ayağından yaralanan ve bu yüzden adının sonuna Fars dilinde "topal" anlamına gelen "lenk" sıfatı eklenen bir başbuğ (Türkler 'Aksak Timur' Batılılar 'Tamerlane' derler); dünya tarihini, özellikle Türk-İslâm tarihini çok iyi bilen, dinin, ilim ve sanatın koruyucusu; Asya'da Türkçe'nin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önleyen, öne geçmesi, örnek olması çığırını açan hükümdar; aman dileyenin dostu, düşmanlarının acımasız baş belası, ama askerlerinin çok sevdiği hükümdar ve milletinin babası Bu kadar değil Günahını sevabından, zulmünü adaletinden çok göstermek isteyenler de vardır Kellelerden kuleler yaptığını, şehirleri yakıp yıktığını da hatırlatırlar Yıldırım Bayezid'le savaşmış ve kardeş orduları birbirine kırdırmış olmakla da suçlanır Gerçekten Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti, bir süre bocalamış ve bir fetret devri geçirmiştir Fakat aynı tarihçiler, hatta bütün tarihçiler, Timur Han'ın son ana kadar savaşı başlatmamak için, Yıldırım Bayezid Han'ın ise başlatmak için gayret gösterdiğini yazarlar Timur'u, Hıristiyan Batı, zalim ve yıkıcı olarak anar Timur Han, daha hayatta iken bu suçlamalara cevap vermiştir O, İlhanlı Devleti'nin ve ona bağlı Çağatay Hanlığı'nın kargaşalıklar, entrikalarla sarsıldığı bir dönemde, yenilmez bir güç olarak ortaya çıkmıştı Türk, İran ve Arap tarihçileri, bu kargaşalığa Yahudi tüccarların ve Hıristiyan misyonerlerin birinci derecede sebep olduklarını belirtirler Bu tüccarlar ve bazı misyonerler Avrupa krallarına casusluk yapıyorlardı ve bunlar bütün Türkistan'a dolmuşlardı Timur Han, bunların faaliyetlerine son verdi Hindistan'dan Hıristiyan misyonerlerin kovulmasını, bu kıtada Müslümanlığın yayılmasını sağladı Bunun için Hıristiyanlar, ona düşman idi Timur Han, işgal ettiği yerlerde, Yunan ve Roma eserlerinin kalıntılarını, putları yıkmıştı Bu yüzden ona, "yıkıcı" demişlerdir Ama ona kendi devrinin İslâm âlimleri, "Kutbeddin","Sâhib-Kırân-ı Âzam Cennet Mekân" adını da vermiş ve böylece onun, dinin kutbu, en iler geleni; kutlu, güçlü ve cennetlik" bir hükümdar olduğunu da söylemişleridir İsfahan'da yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirip, kellelerini kule gibi yığması da "insan kellesinden kule yapan hükümdar" olarak anılmasına sebep olmuştur Buna, kendisinin verdiği cevap şudur: “İsfahan'a bıraktığım memurlarımı ve beş bin kişilik askerimi, isyan edip bir tekini bile sağ bırakmadan kılıçtan geçirdikleri, dinsizlik ettikleri için" İran tarihçilerinin, Timur'un daima aleyhinde olmalarının, böylece, batıda olduğu gibi, doğuda da kötülenmesinin bir sebebi de şudur: Timur Han, İran seferinde, Şehname'nin yazarı ünlü şair Firdevsî'nin mezarına giderek, "Kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk'ü şimdi gör!" demiştir Timur'un, İslâmiyet'e öncelik vermek ve din adamlarını kullanmak suretiyle Türk milliyetçiliğini gerilettiğini söyleyenler de olmuştur Ama o, kendi devrine kadar, Bilge Kağan'dan başka hiçbir Türk hükümdarın göstermediği bir anlayışla, gurur kaynağını şu sözlerle belirtmiştir: "Biz ki Melik-i Turan, Emîr-i Türkistan'ız, Biz ki Türk oğlu Türk'üz; Biz ki milletlerin en kadîmî ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz!" Ankara Savaşı'nda, Yıldırım Bayezid'i yenerek Bursa'yı yakmasından sonra, Osmanlı tarihçilerinin de Timur Han lehine yazmaları beklenemezdi Ama, yüzyıllar sonra, her şeyi daha tarafsızca değerlendirmek mümkündür Yaşadığı devirden, cihangirliğinden, yaptıklarından söz etmeden de, onun kimliğini belirttiğimiz zaman, büyüklüğünü ifade etmiş oluruz: Timur Han, Sultan II Murad Han'ın 1441 yılında yazdığı bir nâme ile kendisini Büyük Türk Hakanı olarak tanıdığını ve tâbi olduğunu bildirdiği âlim hükümdar Şahruh'un babası; şair hükümdar Hüseyin Baykara'nın ve bu gün Ay'ın en geniş kraterlerinden birine adı verilen Ay atlasında "Türk" adını bulunduran ünlü astronom Uluğ Bey'in dedesidir Timur Han, 25 yaşlarında iken, Çağatay Hanlığı valilerinden Kazgan Han'ın emrine girdi ve büyük bir birliğin kumandanı oldu Kazgan Han, onu kızı Olcay Türkân'la evlendirdi Kazgan Han'ın düşmanları, onu pusuya düşürüp öldürdüler Timur, Kazgan Han'ı öldürtenlere savaş açarak, hepsini ortadan kaldırdı Bu başarıları karşısında, Çağatay Hanı, onu kendi hizmetine aldı ve Tümen Beyi yaptı Timur, bundan sonra nüfuzunu, gücünü hızla arttırdı Hanlarla, beyler arasında sık sık meydana gelen çekişmelere karışıyor, durumu kendi lehine değerlendiriyordu Devrin âlimleri, Timur'u, devletteki hızlı çöküntüyü durduracak lider olarak görmeye başlamışlardı 1370 yılında Timur, Belh şehrinde, mutlak hakim ve tam bağımsız bir duruma geldi Fakat, Cengiz soyundan olmadığı ve Cengiz hanedanının büyük prestijinden de yararlanmak istediği için, Cengiz ******n Çağatay sülalesinden Soyurgatmış Han'ı tahta çıkardı ve onu, hayatı boyunca, kukla bir hükümdar olarak yanında gezdirdi Şeklen ona bağlı görünüyordu, ama mutlak hakim kendisiydi Belh'te toplanan Kurultay, Timur Han'a "Kutbeddin" ve Sâhib Kırân" unvanlarını verdi Timur Han, kısa bir süre sonra başkenti, Belh'ten Semerkant'a nakletti Bundan sonra, dört yöne başarılı seferler düzenledi Çok iyi planlanmış taktikler uyguluyor, yıldırım savaşları yapıyor ve her seferini, zaferle sonuçlandırıyordu 1371-1377 yılları arasında, Harezm'e üç sefer, Moğolistan'a iki sefer düzenledi 1378'de birinci Altın Ordu seferi ile ününü bütün dünyaya duyurdu 1379'da Harezm'e bir sefer daha yaptı 1380'de Herat'a girdi ve böylece Harezm ve Horasan, tamamen fethedildi 1389'a kadar yaptığı seferlerle Turfan, Karaşar bölgelerini zaptetti ve Uyguristan'ı kendisine bağladı 1390 ve 1391 yıllarında tekrar Altın Ordu seferine çıktı Bu son seferi düzenlemesine, Altın Ordu Hakanı Toktamış Han'ın nankörlüğü sebep olmuştu Çünkü önceki seferlerinde Timur Han, Toktamış Han'ı desteklemiş onun düşmanlarını bertaraf etmişti Toktamış Han, bu destek sayesinde güçlenince bu defa Timur'a başkaldırmıştı Bu seferinde, Doğu Avrupa'ya hakim olan Toktamış'ı yıkmak için, onun bütün ülkesini işgal etmek, tahrip etmek zorunda kalmıştı Bu da, Rusya'nın doğup gelişmesine sebep olacak ve Timur Han, istemeden sebep olduğu bu gelişmeden dolayı, daha sonra, tarihçiler tarafından suçlanacaktı Timur Han, 1401'e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1398-99 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı'nı, 1401-1402'de Suriye'yi fethetti Nihayet, 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'ni de mağlup ederek itaat altına aldı "Kıymetli bahadırlar sayesinde pek çok yer fethettim ve 27 ülkenin hakanı oldum" diyen Timur, hakanı olduğu ülkeleri şöyle sıralıyor: Turan, İran, Rum (Anadolu), Mağrib, Suriye, Mısır, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem, Mazenderan, Geylan, Şirvan, Azerbaycan, Fars, Horasan, Cidde, Büyük Tataristan, Harezm, Hotin, Kâbilistan, Bahter, Zemin, Hindistan (Yirmi iki yer sayıyor, diğerleri de Gürcistan, Ermenistan gibi Kafkas ülkeleri) Büyük cihangir, son seferini Çin'e yapacaktı 1404 yılı kışında, her tarafın karla kaplı olduğu bir zamanda yola çıktı Ömrünün sonuna yaklaştığını seziyor, en büyük cihadı geciktirmemek gerektiğine inanıyordu Çin sınırındaki Otrar şehrine geldiği zaman durdu Burada ordusuna büyük bir geçit töreni yaptırdı Kuğu avı düzenledi Fakat Timur Han hastalanmış, yatağa düşmüştü Hekimbaşı Fazlullah, ona ölüm döşeğinde olduğunu apaçık bildirdi Bunun üzerine Timur Han, vasiyetini hazırladı Saray adamlarını, orduda bulunan torunlarını yanına çağırarak, ölüm döşeğinde bir konuşma yaptı Timur Han, ölüm döşeğinde şunları söyledi: "Oğullarım, Milletin refahını, saadetini sağlamak için sizlere bıraktığım vasiyeti ve tüzükleri iyi okuyun, asla unutmayı ve tatbik edin Milletin dertlerine derman bulmak vazifenizdir Zayıfları koruyun, yoksulları zenginlerin zulmüne bırakmayın "Adalet ve iyilik etmek" düsturunuz, rehberiniz olsun Benim gibi uzun saltanat sürmek isterseniz, kılıcınızı iyice düşünerek çekiniz, bir defa çektikten sonra da onu ustalıkla kullanınız Aranıza nifak tohumları ekilmemesi için çok dikkatli olun Bazı nedimleriniz ve düşmanlarınız nifak tohumları saçmaya, bundan faydalanmaya çalışacaklardır Fakat vasiyetimde size idare şeklini, ana ilkelerini gösterdim Bunlara sadık kalırsanız taç başınızdan düşmez Ölüm döşeğinde söylenen babanızın bu sözlerini unutmayın Benden sonra hakan, Pir Muhammed Cihangir olacaktır Ona, bana itaat eder gibi itaat edeceksiniz Kumandanlarım, şimdi itaat yemini ediniz!" (Ve bütün kumandanlar, saray adamları, ağlayarak yemin ettiler) Timur Han, 19 Mart 1405 günü vefat etti Son sözü "Lâilâhe illallah" oldu Cenazesini mumyalayarak Semerkant'a götürdüler Sağlığında çok sevdiği torunu Muhammed Sultan için yaptırdığı türbeye, torununun yanına gömüldü Timuroğulları Timur Han'ın Çin’e giderken vefat etmesiyle, ülke, oğulları ve torunları arasında bölüşüldü Timur Hanın torunu şehzade Halil Sultan bin Mîrânşah, 1409 yılına kadar merkezde hakimiyet kurdu Timur Hanın oğlu Şahruh, önce Horasan’a, 1409’dan sonra da Semerkand’a Büyük Timurlu hükümdarı oldu Mîrânşah, Batı İran ve Irak’ı ele geçirdi Fakat Şahruh, 1420’de bütün Timurlu ülkesinin hakimi olup, Hindistan ve Çin’de ismen hükümdardı Şahruh’un 1447’de vefatıyla taht mücadelesini, oğlu, Semerkand hakimi, Uluğ Bey kazandı Uluğ Bey, hükümdarlığı yanında ilme ve fenne çok hizmet etti Uluğ Bey, oğlu Abdüllatîf tarafından, 1449’da öldürüldü Abdüllatîf, Timurlu ülkesine hakim olup, 1450 yılına kadar hükümdarlık yaptı Abdüllatîf, otoriter idaresine rağmen, tasavvuf ehline iyi davrandı 1450’de suikastla öldürülmesiyle, yerine, Şahruh’un torunu Abdullah bin İbrahim hükümdar oldu Abdullah Mirza, 1451’de tahtından indirilip, yerine Ebû Said bin Muhammed, Timurlu hükümdarı oldu Ebû Said’in hükümdarlığı uzun sürüp, ülkede istikrar sağlandı Ebû Said, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed Handan sonra, devrin en güçlü hükümdarıydı Ubeydullah-ı Ahrâr’ın sohbetinde bulunup, duasını alırdı Ebû Said, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a karşı, Karakoyunlu Hasan Ali’ye yardım seferine çıktı İaşe ve levazımının ele geçirilmesiyle, zor duruma düştü İkmalin olmaması ve orduda kaçakların bulunması sebebiyle zayıflayıp, 1469’da Türkmenlere esir düştü Timurluların sonuncu uzun ömürlü hükümdarı, Hüseyin Baykara’dır Herat ve bütün Horasan üzerinde hüküm süren Hüseyin Baykara (1470-1505) zamanında, Timurlu kültürü, en parlak devrini yaşadı Ülkenin Özbekler de denilen Şeybânîler'in hakimiyetine geçmesiyle, Timurlu hânedanı sona erdi Timurlu Devleti, teşkilât itibariyle Moğol-Türk-Fars ve İslâm müesseselerinin sentezleşmesinden meydana geliyordu İdarî ve askerî teşkilâtı, Türkleşmiş Moğol vasıflarını taşıyordu Fars’a hakim olduklarından, devletin maliyesinde İranlı kâtipler çoğunluktaydı Timurlular, Orta Asya ve İran’da Sünnîliğin hâmisiydiler Timurlular, bozkır karakteri de taşıyan, son büyük Müslüman hânedandır Devletin başında, Timur Han neslinden bir han bulunurdu Timurlu şehzadeleri, yarı müstakil veya müstakil eyaletlerde vazife yapardı Eyaletlerdeki şehzadeler, çok büyük kuvvetlere sahiptiler Bu durum, taht mücadelelerine de sebep oluyordu Geniş yetkileri bulunan bu emîrler, askeri topluyor, ordunun nizam ve inzibatıyla uğraşıyor, ganimeti paylaştırıyor, hükümdar önünde resmi geçit yaptırıyordu Timurlu ordusu; hükümdarların hassa alayından başka, kendilerine suyurgallar (bir nevi iktâ) verilen askerlerden meydana geliyordu Tavacılara, askeri toplama emri verilince, askerin tespit edilen yer ve zamanda bulunmaları mecburiydi Savaşlarda, fillerden de istifade ediliyordu Timur Hanın başarılarının sırrı, son derece disiplinli ve düzenli bir orduya sahip olmasından kaynaklanır Savaşlarda başarı gösterenlere “suyurgallar” ihsan etti Bir nevi iktâ sistemi olan “Suyurgal” teşkilâtı, Timurlu ordusuna asker hazırlıyordu Timurlularda, büyük devlet dîvânı karakterinde “dîvân-ı buzurg-ı emâret, dîvân-ı emâret-i tavâciyân” denilen Tavacı Dîvânı vardı Bu dîvân, Türkleşmiş Moğollardan meydana gelen ordunun işlerine baktığı için “Türk dîvânı” denilmesi dikkat çekicidir Türk dîvânı, genelkurmay başkanlığı mahiyetindeydi Üyelerine “emir-i tavacı” veya “dîvân beyi” denirdi Malî meselelere “dîvân-ı mâl” bakardı Başkanına “Amîr-i dîvân-ı mâl” denirdi Burada İranlı kâtipler vazife yapar, bunlara “Nuvisandagân-ı Tacik” denirdi Moğol vergi usulünde toplanan “tamga” çiftçilerden, ticaret ve zanaat sahipleriyle, kısmen gümrükten alınırdı Timurlu ülkelerinden Mâverâünnehir, Horasan ve İsfahan’da ziraat yapılırdı Osmanlılar, Memlûklar ve Bizanslılarla ticaret yaparlardı Semerkand, Herat, önemli ticaret merkezlerindendi Urtak adında ticarî teşkilâtları vardı Semerkand, Şiraz, Herat en önemli Timurlu şehirleri olup, hükümdarlar buralarda otururlardı Timurlular; kültür, sanat ve mîmarlık alanında muhteşem eserler verdiler Bu eserlerin ihtişamına, batılılar da hayran olup, buna Timurlu rönesansı demişlerdir Eserleri hâlâ okunup faydalanılan âlimler yetişti Behâeddîn-i Buhârî, Alâüddîn-i Attâr, Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr, Seyyid Şerîf Cürcânî, Yâkûb-i Çerhî, Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Sâdüddîn-i Kaşgârî, Nizâmeddîn-i Hâmûş, Ali bin Hüseyin, Abdullah-ı İlâhî, Abdullah-ı Semerkandî dahil, daha pek çok âlim ve tasavvuf ehli, Timurlular devrinde yaşayıp, yetişti Timurlu hanlarından iltifat ve himaye gördü Molla Câmî’nin Şevâhid-ün-Nübüvve ve Nefehât isimli eserleri, Türkçe’ye de tercüme edildi Daha pek çok eseri olan Molla Câmî, aynı zamanda şeyhülislâm, âlim ve veliyyi kâmildi Uluğ Bey, Timurlu hükümdarı ve hey’et (astronomi) âlimiydi Zîc-i Uluğî pek kıymetli olup, hâlâ faydalanılmaktadır Semerkand’da kurduğu rasathanenin araştırmaları ve âlimleri pek meşhurdu Doğu Türkçesi olan Çağatayca'da meşhur eserler veren Ali Şîr Nevâî, Timurlulardan çok itibar görüp, devlet hizmetinde vazife aldı Nevâî’nin Türkçe, Farsça mukayeseli Muhâkemet-ül-Lügâteyn kitabı meşhur olup, büyük âlim Molla Câmî’nin Nefehât, Ferîdüddîn-i Attar’ın da Mantık-üt-Tayr eserlerini Türkçe'ye çevirdi Ali Şîr Nevâî’nin daha pek çok eseri vardır Şah Nimetullah-i Velî, Kâsım-ı Envâr, Hâfız-ı Şirâzî, Kemâleddîn-i Binâî, Nişâpûrlu Kâtibî, Sekkâkî, Heratlı Lütfî, Abdullah Hâtifî şâir olup, Timurlular devrinde tasavvufî ve lirik şiirler söyleyip, yazdılar Timurlu tarihçilerinden Hâfız-ı Ebrû, Abdürrezzak Semerkandî meşhur olup, eserleri devrin kaynaklarındandır Hâfız-ı Ebrû'nun, dört bölüm hâlinde on iki eserden meydana gelen Mecmuât-üt-Tevârih ve Abdürrezzak’ın umumî tarih mahiyetindeki Matla-üs-Sa’deyn adlı eseri vardır Tabiat manzarası ressamı ve minyatürcü Kemaleddîn Behzâd, Timurlular devrinde yetişen meşhur sanatkârdır Behzâd, tabiat resimleriyle an’anevî minyatür unsurlarını birleştirerek, kitap süslemesine yeni bir çehre getirdi Mîmârî eserlerde yüksekliğe, süsleme ve renk zenginliğine önem verdiler Timurlu hanları, zaptettikleri beldelerin meşhur mîmar, usta, sanatkâr ve âlimlerini başşehre getirtip, güzide eser vermelerini temin ederlerdi Timurlu sarayları, cami, medrese, türbe ve dergâhları muhteşem olup, yeni üslupla çok zengin olarak inşâ edilmişti Semerkand’da Bibi Hanım Camii, Gûr-i Mîr, Şâh-ı Zinde Türbesi, Şirin Bike Ağa, Hasan Bike ve Çocuk Bike, Olcay ve Bibi Zeynep kabirleri, Meşhed’de Gevher Şad Camii, Mescid-i Şah, Anov’da Babür Camii, Herat’ta Medrese, Yesi’de Ahmed Yesevî Türbesi, Timurluların meşhur mîmarlık ve sanat eserlerindendir Kaynak : Genel Türk Tarihi / dallog com |
|