Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
babilin, çömlekleri, gümüş, kaplama, pili, şaşırtıcı

Babil'in Şaşırtıcı Pili ve Gümüş Kaplama Çömlekleri

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Babil'in Şaşırtıcı Pili ve Gümüş Kaplama Çömlekleri









BABİLİN ŞASIRTICI PİLİ ve GÜMÜŞ KAPLAMA ÇÖMLEKLERİ

1938 Yılında Avusturyalı Arkeolog Dr Wilhelm Konig bir müze oluşturmaya çalışıyor ve durmaksızın kazı yapıyordu Kazı sırasında , 15 cm yüksekliğinde parlak sarı renkte kilden yapılmış ikibin yıllık bir çömlek buldu ; çömleğin içinde bakır levhadan yapılmış 381 cm çapında 5 cm yüksekliğinde bir silindir vardı

Silindirin kenarları 60/40 oranında kurşun/kalay alaşımıyla kaplanmıştı ve bu oran günümüzde kullanılan en iyi orandı Tepesinde şapka gibi duran katlanmış ve bakırın içine gömülmüş mühre benzer zift ya da asfalt bir parça veya katman görülüyordu Bu katmanın içinden çıkan bir demir çubuk , bakır silindirin içine doğru asılı duruyordu , bakar bakmaz demir çubuğun paslanmış olduğu yani asitlendiği anlaşılıyordu Bir mekanik uzmanı olmayan Dr Konig bu garip cisme önce uzun uzun baktı ama fazla düşünmesine ve uzman olmasına hiç gerek yoktu çünkü kil çömlek antik pilden başka birşey olamazdı

Bu pil şu anda Bağdat Müzesindedir ve resmi tarihlemesi ise mö 248 ile ms 226 arasındaki Part/Pers işgalidir yani o dönemden kaldığı bilimsel olarak kabul edilmiştir Dr Konig bu garip çömleğin dışında yine şu anda aynı müzede bulunan gümüş kaplı başka bakır çömlekler de bulmuştu ; tüm çömleklerin bulunduğu yer Güney Irak'taki Sümer kazılarıydı ve bu alanın arkeolojik tarihi mö 2500 olarak belirlenmişti ama tutucu müzeciler inatla kendi bildikleri tarihi çömleklerin yanına yazmaktan geri kalmadılar

Bugün özellikle gümüş kaplı çömleklere baktığınızda , yüzeydeki parlak mavimsi rengi görebilirsiniz ; bu renk gümüşün elektro kaplama yöntemiyle bakıra kaplanması halinde ortaya çıkan karakteristik renktir Bir an için müzecilerin haklı olduklarını kabul edelim ; öyleyse Persler , bildiğimiz en eski uygarlık olan Ortadoğu uygarlığının dışında ve ötesindeydiler çünkü pil kullanıyorlar ve elektro kaplama yapabiliyorlardı Ya da Sümerler bunu yapıyordu ; yapan veya sahibi kim olursa olsun ; sormamız gerekmiyormu?

Biz neden pil yapmayı ve elektrolizi 4000 yıl sonra hatırladık? Ya diğer unuttuklarımız?

DENDERA'DAKİ ELEKTRON TÜPLERİ

Mısır'da Dendera'da bulunan geç ptolemik dönemden kalma Hathor tapınağı'nın farklı yerlerinde Eski Mısır uzmanlarının bir türlü geleneksel dinsel-mit terimiyle açıklayamadıkları garip duvar resimleri vardır ama elektrik mühendisleri için bu resimleri hemen tanımlamak çok kolaydır

17 no'lu geçitteki üst panelde , Mısırlı rahiplerin ellerinde boyu eninden fazla olan tüpler görülmektedir , rahipler ne olduğu anlaşılamayan bir uğraş içindedirler ve her tüpün içinde , tüp uzunluğunda bir yılan bulunmaktadır

İsvaçli mühendis Henry Kjellson , " Forvunen Teknik/Kayıp Teknoloji " adlı kitabında hiyerogliflerin bu yılanları parlayan ve ışık saçan olarak tanımladıklarını yazarken , tanımın bir tür elektrik akınını kasdettiğine inanmaktadır

Yine aynı sahnede , sağda üst köşede bir Mısır Tanrısı olan Atum-Ra oturmaktadır ve ellerinde enerji kaynağına benzer bir kutu tutmaktadır Kutunun saç örgüsüne benzer bir uzantıya veya kabloya bağlı olmasını elektromanyetik mühendisi Alfred D Bielek , bir mühendislik çiziminin kopya edilmesi olarak yorumlanmakta ve bugünün elektrik kablolarının yönlendirilmesi bu şekilde gösterildiğini söylemektedir Kablo kutudan çıkıp , resmin tabanına kadar uzanmakta ve uçları tüp cismin dibinde kaybolmaktadır

Resimlerdeki cisimlerin herbiri bir sütun üzerinde durmaktadır ve Biielek'e göre bu sütunlar birer yüksek voltaj kaynağıdır Tüp cisimler TV resim tüplerine de benziyorlar , elektronik teknisyeni N Zecharius , cisimleri Crookes veya elektron tüplerine benzetmiştir ama bunlar modern TV tüplerinin çok ötesindedirler

Ne yazıkki , daha üst geçit'te bulunan resimler harap olmuştur ama içerde Kutsal Bölmede bulunan bir papirüs çok iyi durumda bulunmuştur ama buna bakıldığında garip tüplerin gizemi daha da artmaktadır Yazmada sadece çalışır durumda olan tüpler değil , amaçlarıda görülmektedir Birçok örnekte , kadınların ve adamların tüplerin yanına oturmuş oldukları ve uzatmış oldukları ellerini veya avuçlarını doldurdukları resmedilmiştir yani bir şey almamaktadırlar

Nedir o bir şey ve o insanlar ne tür bir enerjiden yararlanmaktadırlar? Dendera resimleri eşsizdir ve kesin olarak geçerli bilimsel mantıkla açıklanamaktadır Ve eğer bu bir teknoloji ise , bizim teknolojimizin çok ötesindedir

ASHOKA SÜTUNU BİLMECESİ

Antik bir ****lürji harikası arıyorsak , Hindistan'a Delhi'ye gitmemiz yeterlidir Çünkü Ashoka Sütunu oradadır ; boyu 23 m çapı 40 cm , ağırlığı 6 tondur İşlenmiş demir şaft olan sütunun , kaynakla birleştirilmiş disklerden yapıldığı belirlenmiştir

Bir iddiaya göre , ms 413'te ölen Kral II Chandra Grupta'nın mezar taşıdır Böyle olsa dahi , sütunun 1500 yıldan beri aynen kaldığı ve hiç bozulmadığı gerçeği değişmeyecektir Sütunun yüzeyi yumuşak ve prinçle kaplı izlenimini vermektedir , hava koşullarından etkilendiğini gösteren birkaç iz bu kaplama yüzeyde görülebilir 1600yıllık süreç içerisinde , Hint yağmur ormanlarına , muson ikliminde , sert rüzgarların ve yüksek nemli ısının altında eşdeğer bir demir kütlesinin paslanıp , çürümemesini düşünmek ancak bir hayaldir


Demir yapımı ve paslanmauya karşı korunma teknikleri bilindiği kadarıyla ancak 5 yüzyıldan sonra geliştirilmeye başlanmıştır ama bu bilgi Ashoka Sütunun'da geçerli değildir

Bu garip sütunu yapan gizemli ****lürjistler kimlerdir ve onların uygarlıklarına ne oldu ?

Ve neden onlardan kalan başka bir ize ulaşamıyoruz ?

Yoksa , geçmişin tarihini yazarken , atalarımızı ilkel insanlar sanıyor ve saçmalıyormuyuz

ANTİKYTHERA'da BULUNAN YILDIZ HESAP MAKİNESİ

1900 Yılında Paskalya'dan birkaç gün önce , Yunanlı bir grup sünger avcısı , Antikyhera adlı küçük bir adanın yakınında su altına dalış yaparken , antik bir geminin kalıntılarına rastladılar

Kalıntıların arasında mö 50 yılından kalma bronz ve mermer heykeller vardı , dalgıçlar bunları çıkarmaya çalışırken şekilsiz garip bir cisme rastladılar , bu cisim sonradan incelenmek üzere Atina Müzesine yollandı Sonrası malum , cisim temizlendi ve çürümüş bronz ve tahta kalıntılarının arasında modern bir saatin dişli çarklarına benzeyen dişliler bulundu

1958'de Dr Derek J de Solla Price , uzun bir çelışma sonucunda cismin bir taslağını yaptı , bu bir makinaydı Dişlilerin çalışması sonucunda Ay'ın ve Güneş'in hareketleri hesaplanabiliyordu

Bir saat değildi ama bir tür hesap makinesiydi ama en önemlisi yıldızların geçmişteki ve gelecekteki konumlarını gösteriyordu Büyük olasılıkla Antikyhera aygıtı , Eski Yuna'ın çok öncesinde yapılmıştı ; gizem hala çözülmüş değil ; aygıt müzede duruyor ve bir benzerine hala rastlanmadı

Göksel Hesap Makinesini yapanların kimliğini şu ana kadar öğrenmiş değiliz Kimdi onlar?

ESKİ MISIR'da HAVACILIK

1898 Yılında , Mısır'da Kuzey Sakkara'da , mö 200'den kalan Pa- di-Imen'in mezar kazılarında garip kanatları olan bir cisim bulundu O yıllarda , daha henüz uçak ve uçuculuk kavramı gelişmemişti , olsa olsa bir kuş olabilirdi

Cisim , Kahire Müzesine yollandı ve katologlara alındıktan sonra diğer açıklanamayan eşyaların arasında yerini alarak tozlanmaya terk edildi 70 yıl sonra Mısırılog ve arkeolog Dr Halil Messiha , müzedeki kuş figürleri üzerinde çalışırken , Sakkara cismi ile karşılaştı , daha ilk bakışta cismin kuş olmadığına karar verdi , önünde modern bir uçak dizaynı duruyordu

İşin ilginç yanı Dr Messiha'nın , bir model uçak meraklısı olmasıydı , kısa bir çabadan sonra Mısır Kültür Bakanlığını bir araştırma yapılması için ikna etmeyi başardı Cismin son derece hafif bir maddeden yapılmıştı , ağırlığı 14 gr'dı ,kanat açıklığı 1778 cm'di ve aerodinamiği mükemmeldi Kanatlar modern bir makette olduğu gibi , özel olarak açılmış bir deliğe monte edilmişti ve arka kuyruğu tam anlamıyla modern bir uçağa benziyordu

Yapılan tasarım sonucunda ortaya çıkan uçak modeli düşük hızlı bir yük uçağına benziyordu , hızı ancak saatte 45-65 mil olabilirdi ama tabiki güç kaynağının ne olduğu bilinmiyordu

Mükemmel bir planör olarakda düşünülebilirdi ama bu cisim 2000 yıllıktı ve planör olarak uçabilmesi için , bir jet uçağının çekişine ihtiyacı vardı Messiha , Eski Mısırlılar'ın günlük yaşamlarında her şeyin modelini yapmaya bayıldıklarını biliyordu ; mezarların tapınakların gemilerin arbaların hizmetçilerin hayvanların ve hemen her şeyin küçük modellerini yapmışlardı

Sonuç olarak bir uçak modeli bulunmuştu ; Dr Messiha şimdi çok daha öte bir hayal kuruyor ; acaba çöllerin kumlarının altında daha neler gizli? Ve Eski Mısırlılar uçuyor muydular?

İNKALARIN JET UÇAĞI

1954 Yılında , Colombia Hükümeti , antik altın eserlerden oluşan bir koleksiyonu , ABD'ye sergilemeye gönderdi

Amerika'nın önde gelen mücevher uzmanlarından Emmanuel Staubs , siperiş üzerine cisimlerin altı tanesinin röprodüksüyonlarını yapacaktı

15 yıl sonra bunların bir tanesi analiz için biyolog-zoolog Ivan T Sanderson'a verildi Sanderson kısa bir çalışmadan sonra , bir grup danışmanı toplayarak vardığı sonucu açıkladı ; bu model en azından bin yıllıktı ve yüksek hızda uçabilen bir uçak modelinden hatta bir jet başka birşey değildi Modelin uzunluğu 5cm'di ve bir zincirin ucuna takılıp , kolye olarak kullanılmıştı

Tahminen ms 500-800 arasında , Sinu Bölgesi'ndeki İnka öncesi dönemden kalmaydı Sanderson ve New York Aeronotik Enstitüsü'nden Dr Arthur Poyslee , bu tür bir kanatlı hayvanın olmadığı sonucunda birleştiler , cisim biyolojik olmaktan öte mekanikti

Örneğin ön kanatları delta şeklindeydi , kenarları çok belirgindi ve bir hayvana hiç benzemiyordu arama daha da ilginci bir dümen vardı Bütün bunların ötesinde , cismin üzerinde Aramaik yani eski İbrani alfebesindeki " B " harfinin bulunması inanılmazdı yani cismin kökeni Colombia değil , Ortadoğu olmalıydı ama orada ne arıyordu?

Gerçekten bu bir uçak modeli mi ?

Harfin şekli bir rastlantımı?

Yoksa eski Ortadoğulular uçmanın sırrına sahipmiydiler?

ATLANTİS'TEN GELEN KRİSTAL KAFATASI

Kuşkusuz ki , en ünlü en gizemli kristal parçası 1927 yılında FA Mitchell Hedges tarafından eski İngiliz Honduras'ı şimdiki Belize'deki antik Maya kenti Lubaantum'da bulunan kafatasıdır Kafatası tek parça berrak kuartzdır ; yüksekliği 127 cm , eni 32 cm , genişliği 127 cm'dir yani küçük bir insan kafatası büyüklüğündedir ve ayrıntıları mükemmeldir

1970 yılında Frank Dorland tarafından Hewlett-Packard Laboratuvarlarında yapılan testlerde kafatasının normalötesi bircisim olduğu sonucuna varılmıştır Kafatasının normal ya da doğal kristal olduğu ve karakteristik olarak moleküler yapısına dokunulmadığı anlaşılmıştır ve bu oluşum modern kristalografide henüz denenmemiş ve bilinmemektedir

Hiç bir meetal kullanılmamıştır , Dorland herhangi bir ize rastlayamamıştır , üzerinde görülen bazı çizgiler kazı sırasında ve sonrasında oluşmuştur ve yine Dorland'a göre büyük olasılıkla kafatası elmas kesici kullanılarak şekillendirilmiş ve mükemmel bir perdahlama ve parlatma işlemi yapılmıştır

Bir diğer ilginç saptama kafatasındaki su ve silikon - kristal kum izlerinin bulunmuş olmasıdır ve bu oluşum için gereken süre 300 yıldır Sonuç olarak bütün bunlar bize inanılmaz bir başarıyı veya bilinmeyen bir tür kayıp teknolojinin kullanıldığını göstermektedir

Modern bilim , kristal kafatasına uygun bir açıklama getiremiyor , insanoğlu Ay'daki dağlara tırmanabiliyor ama bu cisimi açıklayamıyor


Hewlet - Packard'dan bir kristalografın dediği gibi , bu kristal varolmamalıdır Yüzlerde yıl öncesinin kuartz kristal ustaları acaba kimdi? Yoksa kafatasını , başka birilerimi düşürdü?

2000 YIL ÖNCEKİ KALP VE BEYİN NAKLİ

Yine Peru'dayız ; Ica'da ; burada 20000 taş tablet ve bezbol topuna benzer kaya parçası bulunmuştur , hepsi resimlerle süsülenmiştir tüm kayaların sahibi amatör bir arkeolog ve jeolog olan Dr Javier Cabrera Darquea'dır

Kayalar gri andesit ve yarı kristalize sert granit'tir yani kazılmaları çok güçtür ama Dr Cabrera'nın belirlediğine göre bu kayalar oyulmuş olarak çok uzun zamandan beri buradadırlar İlk kez , 1525'te kaşif ve katil Pizarro'nun yanında bulunan Rahip Simon adlı Jesuit misyoner tarafından görülmüş ve katdedilmişlerdi

1562'de bazı örnekler Avrupa'ya taşınmıştı Taş portreleri yapanlar anatomiyi iyi biliyorlardı , hatta günümüzdeki anlayışın daha ötesindeydiler

Bazı yerlerde , böbrekler ve akciğerlerdeki kan akışkanlığı ve akapunktur iğnelerinin anestezik olarak kullanaılacağı noktalar gösterilmiştir , bu teknik Avrupa'da ancak 1970'ten sonra kullanılmaya başlanmış ve kanserojen tümörler üzerinde denenmiştir

Daha ayrıntılı resimlerde açık kalp ve açık beyin ameliyatları görülmektedir , hatta bir yerde adım adım bir kalp nakli resmedilmiştir Bu huzur kaçırıcı keşif , sanki günümüzün teknolojisi ile rekabet etmektedir

Dr Cabrera resimlerde bir beyin naklinin dahi görüldüğü düşüncesindedir

Tarih , öncesi cerrahi düşüncesinin , modern cerrahinin daha ötesinde olması çok etkileyici ve çarpıcı bir kuramdır Kısacası , tarih öncesi cerrahlar kimlerdir? Ve bu denli bilgiye nasıl ulaşmışlardır?

MİLYARLARCA YIL ÖNCE ÜRETİLEN DEMİR KÜRELER

30 Yıl önce güney Afrike'da Batı Transvaal'da bulunan Wonderstone Gümüş Madeninde çalışan madenciler , kuyu açma çalışmaları sırasında ****l kürelere rastladılar


Kürelerin sayısı 200'ü aşıyordu , 1979'da kürelerin birkaçı Johannesburg , Witwaterstand Üniversitesi'nden Jeoloji uzmanı Prof JR Mclver ve Potsshefstroom Üniversitesi'den Prof Andries Bisschoff tarafından incelendi , ****lik küreler biraz basıktılar ve çapları 1 ile 10 cm arasındaydı

Dış yüzeyleri genelde çelik mavisiydi , dışarıya vuran kızıl yansımalar görülüyordu ve ****le gömülü minik benekler vardı , benekler beyaz fiberden yapılmış izlenimini veriyorlardı Alaşımın nikel/çelik olması doğal değildi çünkü bu kompozisyon kurallarının dışındaydı , ancak metorik bir köken böyle olabilirdi

Bazılarında bir veya iki cmlik ince bir kabuk belirlendi ve küreler kırılarak açıldığında içlerinin garip süngerimsi bir madde ile dolu olduğu anlaşıldı ama kısa bir zaman sonra hava ile temas eden bu maddenin küle dönüştüğü gözlemlendi

Kürelerin analitik yapısı , kayaların özgün yapısı ile hiç ilgili değildi , radyo-izotop teknikleriyle yapılan tarih belirlemelerinde kürelerin en azından 28 veya 3 milyar yıllık oldukları belirlenince herkes şok oldu Güney Afrika Klerksdrop Müzesin'den Roel Marx , bu garip ve gizemli olaya bir gizem daha kattı ; küreler kendi eksekleri etrafında döndürüldüklerinde dışarıya serbest bir tür enerji yayıyorlar ve durdurulduktan sonra çok uzun bir süre aynı enerjiyi yaymaya devam ediyorlardı

Kürelerin yaydığı enejinin türü belirlenemedi , neden yapıldıkları anlaşılamadı , amaçları bilinmiyor ve de kimlerin yaptığı tahmin dahi edilemiyor

Kimibilir belki de Transvaal Küreleri'ni de , model uçakları , kristal kafatasını , çömlekteki pili ve yıldız hesap makinesini kullananlar düşürmüşlerdi; kimbilir belkide bütün bunlar akıl ötesi bir zekanın çocuklarının oyuncaklarıydılar; belki de Neandertal insan avına bi laser silahıyla çıkan , beyin naklini başarabilen babaları , odalarını (dünyayı) kirlettikleri için onlara kızıyorlardı

NEANDERTAL ADAMI KİM TÜFEKLE VURDU?

Eğer yolunuz Londradaki Doğal tarih Müzesi'ne düşecek olursa , arada Paleolitik Dönemden kalma 38000 yıllık bir kafatası daha göreceksiniz "Kristal kafatası da oradadır" Bu kafatası 1921 yılında , şimdiki Zambia'da bulunmuştur ve sol tarafında yaklaşık iki santimlik bir delik bulunmaktadır

Yapılan inceleme sonucunda , deliğin bir ok veya mızrak tarafından açılmadığı anlaşılmıştır çünkü deliğin kenarlarında mikroskobik düzeyde dahi en küçük bir çatlak yoktur yani delik sesten daha hızlı bir cisim tarafından açılmıştır

Deliğin karşı yanı yani çıkış noktası parçalanmış veya kırıktır , buda kafatasının içerden dışarıya doğru patladığını göstermektedir yani özetle bu tür bir delik izi ancak bir tüfek atışı sonucunda açılabilir

Ateşli silah uzmanlarına göre , bu tarih öncesi kurban , kasıtlı bir atışla yani çok yüksek hızlı bir silahın kurşunuyla öldürülmüştür ama bu silahı onbinlerce yıl öncesinde kullanan kimdi ? İki varsayım var ; kafatası sanıldığı kadar eski değildir yani ortada ciddi bir bilimsel yanılgı vardır ya da deliğin nedeni başkadır

Ama bu Paleotik kafatası 1820 m derinlikte kaya blokları içinde bulunmuştur yani çok eskidir Peki ama 38000 yıl önce kim barut kullanıyordu ?

Elbetteki Taş Devri insanı değildi , öyleyse bir başka ırk vardı Ya da başka bir dünydan gelen birileri vardı ama uzayı aşan bir zeka , barutlu tüfekmi kullanıyordu ? Acaba deliğin bir lazer ışını olabilirmi * yoksa aramızda veya geleceğimizde , Neadertal insan avcılığına meraklı zaman yolcularımı var? Sonuçta soru şudur ; o tüfeği kim taşıyordu ?


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.