Paragraf Bilgisi Testi1 (ÖSS) |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Paragraf Bilgisi Testi1 (ÖSS)1Geçmişi anlatan bir yazar bile içinde yaşadığı zaman dilimini aydınlatmak ve geleceğe ışık tutmak amacını taşır Bu amacı alçak gönüllülükle kendisi taşımıyorsa yapıtı taşıyordur "Yarına kalmak değil, günüme kök salmak istiyorum" diyen yazar bile, bu dünyadan geçmeden önce alkış seslerini duymak sevdasında değilse, bulmak istediği kökün yarın çiçekleneceğini ve tohum vereceğini umar Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulan görüşle çelişir? A) Yazarlar ister geçmişi ister bugünü anlatsınlar gelecek umudunu taşırlar B) Yazarların neyi anlattıklarından çok hangi amaçla yazdıkları önemlidir C) Yazarların gelecekte anılmaları dünü ve bugünü anlatmalarına bağlıdır D) Yazarların alçak gönüllükleri, farkında olmadıkları amacıyla çelişir E) Yazarlar ister dünü ister bugünü anlatsınlar bir yanlarıyla geleceğe ışık tutarlar 2Şair, sanat adamı, gerçek duygularını, gerçek inançlarını söyleyen adam değil, söylediklerinin doğru olduğuna beni inandırabilen adamdır Şair beni inandırabiliyorsa yeter; ama acemi şairse; inandıramıyorsa, inançları, duyguları için canını versin, gene inanmam Hem sanat eserinde samimilik aramayız; aradığımız o eserin samimi görünmesidir Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Sanatçı acemi ise duygu ve düşüncelerini inandırıcı kılamıyorsa okuyucuyu etkileyemez B) Sanatçı inandıklarını en güzel bir biçimde işlerse başarılı sayılır C) Sanatçı eserine inançlarını yansıttığı takdirde inandırıcılığını yitirir D) Sanatçının eserlerinde gerçek duygu ve düşüncelerini söylemesi beklenmemelidir E) Sanatçı söyledikleri doğru olmasa bile onları inandırıcı kılabilen kişidir 3Şiirin bir dili vardır Bu konuştuğumuz, yazdığımız dil değildir Şiirin ayrı bir dili olduğu gibi, her şairin de ayrı bir dili vardır, bundan kuşkunuz olmasın Şiir başka dile çevrilemez, aktarılamaz, derler ya işte bu yüzdendir Şair de kendi dilinden başka bir dilde şiir yazamaz Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) İyi bir şiirin başka dile çevrilmesi mümkün değildir B) Başarısız şairlerin şiirleri başka dile çevrilebilir C) Şiir dili günlük dilden çok kültür diline yakındır D) Şairi, yazdığı dilin şairi saymak gerekir E) Her şairin dili, üslubu kendine özgüdür 4Büyük yazarlar, hepsi değilse de çoğu bir sorunu ortaya atmak, bir düşünceyi yaymak, yahut savunmak için yazmışlardır; ama bunu ustaca yapmışlardır Doğru bildiklerini söylerken güzel söylemek gerektiğini de gözden kaçırmamışlardır Benim anladığıma göre bizdeki genç romancılarla genç hikayecilerin yazılarında, çok kimsenin sinirlerine dokunan bir acemilik var ki bazen savundukları, düşüncelere de kötülüğü dokunuyor Dünün büyük eserlerini ustaların kitaplarını okumakla işte o acemilikten kurtulabilirler Aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Büyük yazarlar düşüncelerini ustaca savunmaya dikkat etmişlerdir B) Genç yazarlar büyük eserleri okuyarak kendilerini geliştirebilirler C) Büyük yazarların çoğu eserlerinde bir düşünceyi yaymak, savunmak amacını gütmüşlerdir D) Genç yazarlar acemilikten kurtuluncaya kadar herhangi bir düşünceyi savunmamalıdır E) Genç yazarların acemilikleri savundukları düşüncelerin zararına olmaktadır 5Şair düşüncesinin cılızlığını, bayalığını vezinle,kafiyeyle, ahenkle örtebiliyor; şair olduğu için birçok kusuru bağışlanıyor O kusurlar nesirde daha çok göze çarpıyor Ben otursam da boyuna bülbülü, gülü anlatsam çekilir mi? Şairler nice yüzyıllardan beri söylüyor, gene seve seve okuyanlar bulunuyor Hele bir hikayecinin anlattıkları başka bir hikayecinin anlattıklarına benzesin bir kıyamettir kopuyor Şairlere neden çatmıyorlar? Nesir yazanınki çalmak da onlarınki çalmak değil mi? Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir? A) Şairler biçimden yararlanarak düşüncelerin yetersizliğini kapatabilir B) Şairler nesircilere nazaran daha az eleştirilir C) Şairler her zaman özgün konularda yazmak zorundadır D) Şairler aynı konuları yüzyıllarca söyleseler bile yadırganmazlar E) Düzyazı yazmak şiir yazmaktan daha zordur 6Divan edebiyatından çıkarken bize kuvvetli şairden çok, kuvvetli naşir (yazar) lazımdı Batı'dan öğreneceğimiz, bir an önce öğrenmeye muhtaç olduğumuz şey düzyazıydı Avrupa bize şiiri öğretemezdi Çünkü şiiri biz ona öğretecek durumda idik Edebiyatımız baştan başa şiirdi Ancak şiir, içinde yaşadığımız âleme gözlerimizi kapatmıştı Yaşayabilmek için yeryüzüne inmek, etrafimizi görmek, düzyazıya yönelmek zorundaydik Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Yaşamı algılamak, gerçekleri görmek için f düzyazıya ihtiyacımız vardı B) Kültür eksikliğimiz düzyazının yokluğundan ileri geliyordu C) Divan edebiyatı düşünceden çok duygulara ; yönelikti D) Divan şiiri gerçeklerden uzaktı, yaşamı öğ-renmemizi engelliyordu E) Şiir alanında Batı'dan daha ileri seviyedeydik 7 Güzellik, bir tablo üzerinde ilk göze çarpan şeydir, bir kitapta ise gizlidir Bir sesteki ya da bir yüzdeki sevimlilik gibi inandırma yoluyla etki eder Zorlamaz, fark ettirmeden kabul ettirir kendisini İnsan kanıtlara boyun eğdiğini sanır, oysa göremediği bir çekiciliğe kapılmıştır Bu parçaya göre bir kitabın güzelliğinin en belirgin özelliği nedir? A) Kanıtlarının sağlam ve etkili olması B) Büyülü; bizi saran bir çekiciliğinin olması C) Duygulardan çok duyuları etkilemesi D) Düşüncelerimizi etkileyip geliştirmesi E) Okuru kendini incelemeye yöneltmesi 8 Ben hep kendimi eleştirdim Benim en acımasız eleştirmenim yine benim Aldığım övgülere kapıldım, yergileri hoşgörüyle karşıladım Hepsinden bir şeyler aldım elbette Nurullah Ataç, Necati derdi başka bir şey demezdi Şiirimi beğenirdi Ama ben yeni şiirimde o seviyeye erişemezsem,yırtar atardım onu Böyle yetmişin üzerinde şiirimi yok ettim Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisiyle nitelenemez? A) Özeleştiri yapan B) Daha iyisini yapmaya çalışan C) Övgü ve yergilere kulak asmayan D) Başkalarınca takdir edilen E) Eleştirilmekten memnun olan 9 Ahmet Mithat Efendi kendisine yapılan "şiirden anlamaz" eleştirisi üzerine şunları yazar: Şiiri pek de sevmediğim yargısına varmışsınız Gençliğimde şiirle ben de uğraştım; ancak sonraları araştırmalarım ilerledikçe, şiire nefret değil -şiirden nefret edilmez- düşmanlık göstermeye başladım Çünkü gördüm ki sözden amaç anlamdır Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Düzyazının şiirden üstün olması B) Şiirde öğreticiliğe yer verilmemesi C) Yazarın şiirden zamanla soğuması D) Şiirin değersiz sayılması E) Şiirde anlamın ikinci planda kalması 10 Eski şair, sanatı sahte bir ciddiyetle ele alıyordu Bir kalem efendisi resmiyeti ile ölçülü konuşmaya alışmıştı Şiir diye sunduğu eserlerinde gündelik konuları, sokağı, sokak adamlarını, kitleyi küçümsüyor; bir nükte, bir mizah unsuru bulundurmayı pot kırmak kabul ediyor, bunları sanatın ağırbaşlılığına aykırı buluyordu Bu parçaya göre aşağıdaki dizelerden hangisi eski şiire örnektir? A) Bir aydan beri iş arıyorum, meteliksiz Ne üstte var ne başta B) Beyaz yüzlü serviler uzanırken yerlere Açtı dallar göğsünü gecelerin yasına C) Ey şehir bütün hemşehrilerim Bayramınız bayramım, kaderiniz kaderim D) Taşranın küçük kasabalarında Sebze arabalarıyla yolculuk ettim E) Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırından çektiği kadar 11 Mimar olan yeğenimle yine aynı meslekten eşi ziyaretime gelmişlerdi, ikisi de eski İstanbul hayranı Aile büyüklerimizden kalma eski, siyah beyaz resimlerin bulunduğu albümleri önlerine koydum Çokları albüme bakmaktan sıkılır; ama onlar tam tersine saatlerce ayrılamadılar albümün başından Çünkü içlerinde fotoğraf ustalığı olanlar ya da belge niteliği taşıyanlar vardı Bazısı büyüklerimizin gittikleri yerlerin hatırası, bazısı çeşitli illerden gönderilmiş, yurdumuzun bundan elli atmış sene öncesinin görüntüleriydi Bu parçaya göre yazarın yakınlarının albüme bakmaktan sıkılmamalarının aşıl nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Albümde büyüklerinin fotoğraflarının bulunması B) Resimlerin siyah beyaz olması C) Fotoğrafların usta işi olması ve belge niteliği taşıması D) Albümde İstanbul'un eski zamanlarına ait resimlerin bulunması E) Resimlerin doğal ve tarihi değeri yüksek şehirlere ait olması 12 Halktan uzak kalmak şairlerimize öyle pahalıya mal olmuştur ki bugün hiçbiri kendi halkıyla ter-cümansız konuşamıyor Abdülhak Hamit, kapıları zorlamış, yollar açmış şiirimizde, kabul Böyle iken hangi sözü, hangi şiiri, köyümüzde ağızdan ağıza dolaşabilir, günlük konuşmalarımıza kendiliğinden karışabilir? Demek ki en büyük yaratma gücü bile halktan ayrı düştü mü hayattan da ayrı düşüyor; kendi kendine yaşayamıyor Aşağıdaki yargılardan hangisi bu parçadan çıkarılamaz? A) Abdülhak Hamit şiir alanında yeniliklere yönelmiş yaratıcı bir şairdir B) Halkın sevip benimsediği bir sanatçı her zaman sevilip sayılır C) Halkla bütünleşemeyen sanatçılar gelecekte unutulur D) Şairlerin günlük konuşmalarımıza girecek kadar etkili ve sade dizeleri olmalıdır E) Şairler sözleriyle halkın yaşantısına karışabil- melidir 13 Balzac "Tılsımlı Deri" adlı romanında bir bankerin verdiği yemekte on beş yirmi konuğu aynı anda konuşturuyordu Onun kâğıt üzerinde anlattığı bu sesleri, kulaklarımı sağır edercesine somut olarak duyuyordum Daha da önemlisi, duymakla kalmıyor, konuşan konukların her birini görebiliyordum da; onların gözlerini, bakışlarını, tüm hareketlerini görebiliyordum Oysa Balzac bankerin konuklarının ne görünümlerini ne de yüz çizgilerini anlatıyordu Yazarın, Balzac'ın romanlarında başarılı bulduğu yön aşağıdakilerden hangisidir? A) Birden çok kişiyi aynı anda konuşturabilmesi B) Kişilerinin dış görünüşlerini çok canlı bir şekilde yansıtabilmesi C) Okurlarına kişilerini çok yakından tanıtabil-mesi D) Sözcüklerle kişilerine görünürlük kazandırabilmesi E) Kişilerini konuştururken samimi olabilmesi 14Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda on yedi yaşındaydı Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, gazetecilik, çevirmenlik gibi uğraşlarla da ilgilendi Tiyatro dünyamızın en renkli kişiliklerinden biri olan bu yetenekli sanatçının ilgi alanı ti- yatro ile de sınırlı kalmadı Güncel konular üzerinde yazdıklarıyla düşüncelerini okurlarla paylaştı Anlatılanla dinleyeni, oyunla seyirciyi bir araya getiren bir usta oldu Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? A) Oyunculuğunun yanı sıra gazeteci kimliğine sahip olduğuna B) Oyunculuğa erken yaşlarda başladığına C) Yeteneklerinin oyunculukla sınırlı kalmadığına D) İyi bir sanatçı olduğuna E) Ününün ulusal sınırları aştığına 15Kanımca genel bir kusurumuz, romanlarımızın anlatım yönünden ekonomik olmayışı söz yükünün fazlalığı Kimi romanlarımızda konular körük gibi açılmakta; fakat zor kapanmaktadır Eski romancılarımızın "çalakalem" yazma hastalığı, bi- zim kuşağa "çalatuş" yazma hastalığı olarak geçmiş görünüyor Bu parçaya göre yazarın romanlarımızda ulaşılmasını istediği yön aşağıdakilerden hangisidir? A) Açık ve özlü bir anlatıma kavuşması B) Herkesin anlayabileceği biçimde yazılması C) Konularda ayrıntılara az yer verilmesi D) Kısa ve özlü eserlerin yazılması E) Cümle kuruluşlarına ve yazıma özen gösterilmesi 16Şiiri düz yazıdan ayıran dilsel özelliklerden en önemlisi anlamın düz yazıda çizgisel olması, şiirde ise çizgisel olmayıp dolaylı olmasıdır Düz yazıda, yani şiir olmayan bir metinde anlam hazır olarak vardır ve gösteren - gösterilen ilişkisi açıktır Şiirde ise gösteren için birden fazla gösterilen olabilir ve her okur farklı gösterileni anlam olarak algılayabilir Bu parçaya göre şiir hangi yönüyle düz yazıdan farklıdır? A) Anlamca yoğun olması B) Söz diziminin farklı olması C) Sezgisel yönünün ağır basması D) Kişisel olması E) Her okur için farklı anlamlara gelebilmesi 17 Sanatçı ister ressam, ister romancı, ister ozan olsun, işe her zaman ya resimden başlayacaktır, ya romandan ya da şiirden Bir sanatçı başlangıçta hiç de öteki insanlardan daha duygulu değildir Ressam her şeyden önce resimleri seven adamdır, görünümleri değil Ozan da ilkin batan güneşten değil, dizelerden hoşlanır Sanatçının ilk gereci hiçbir zaman yaşam olmamıştır Bu parçada ası! anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Sanatçı doğanın görünümlerini değil, kendi gördüklerini yansıtır B) Sanatçının ilk örneği yaşam değil, sanat eseridir C) Sanatçı duygu bakımından diğer insanlardan farklı değildir D) Sanatçı yalnız kendi sanat dalıyla ilgilenmelidir E) Sanatçı yaşamı örnek alarak eser vermekten kaçınmalıdır 18 Bazı hayvanlar tek tek kelimeler öğrenebilir; fakat kavram geliştiremez, öğrendiği kelimelerle yeni cümleler kuramaz Burada bilinç değil, şuursuz bir taklit söz konusudur Biz sözle nesneler arasında bağlantı kurarken, zihnimiz sürekli kavram geliştirir Bu yeteneğimiz olmasa, nesne ile söz arasında kuracağımız ilişki, papağanınkinden öteye geçemezdi Yukarıdaki paragrafın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsanla hayvan arasındaki fark, insanın okuduğunu kavrayabilmesidir B) Taklit asla bir öğrenme biçimi olamaz, bazı hayvanların kelimeleri taklit edip kavrayamaması bunun ispatıdır C) Zihni sürekli çalışan insanın, kavrama yeteneği artar D) insan, anlama ve anlamlar arasında ilgi kurabilme yeteneğiyle diğer canlılardan farklılaşır E) Bir şeyi şuursuzca taklit eden insanların papağandan farkı yoktur 19 Türk şiirinde eski, divan şiiridir Bu şiirin eskiyen yanı yalnız biçimi, vezni ve dili değil, bağlı olduğu şiir anlayışı ve dünya görüşüdür Bu görüş ise yeni kalıplara giderek bugünün şiirinde yaşayabilir, yaşıyor da Genç şair, gazel biçimini kullandığı zaman, gazeldeki şiir anlayışını bilmeyerek sürdürdüğü zaman eskidir Yeni dil, yeni biçim, yeni konu, şiirin gerçekten yeni olmasını sağlayamaz Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A) Divan şiirinin dünya görüşü ve şiir anlayışı eskimiştir B) Divan şiirinin dünya görüşü yeni kalıplarda yaşamaya devam etmektedir C) Divan şiirinin biçimi, vezni, dili eskimemiştir D) Genç şair divan şiirinin şiir anlayışını sürdürdüğünde eskidir E) Bir şiirin yeni olması dilinin, biçiminin, konusunun eskiliğine bağlı değildir 20 Öykü anlayışımı şu tanımla belirtmek isterim: Pencereden bakıyorsunuz, bir adam köşeyi dönüyor; sokağınızdan, pencerenizin önünden geçiyor, öteki köşede yitiriyorsunuz onu işte öykü, sokağın iki ucu arasında adamın geçip gidişini anlatır Adamın ilk köşeyi dönmeden önceki durumu da, öteki köşeyi döndükten sonra başından geçenler de artık sizi ilgilendirmez Böyle diyen bir yazarın öykülerinde yer vermeyeceği unsur aşağıdakilerden hangisidir? A) Gözlemlediği olayları aktarmak B) Bildiği tanıdığı çevreyi betimlemek C) Kendi bakış açısını kullanmak D) Kişileri ve olayları gözlemlediği zaman diliminde yazmak E) Olayı değişik mekânlar içinde yeniden ele almak 21 Şairlerin, yazarların, filozofların kişiliklerini, yaşamlarını çok az kişi bilir, bilmesi de gerekmez zaten Bizi ilgilendiren onların yaşamı değil ya-pıtlarıdır Bedenleri yoktur onların, yalnızca yapıtları vardır Rousseau'nun paranoyak olduğunu biliyor olmamız yapıtlarının değerini azaltır mı hiç? Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) Sanatçının kişiliği yapıtlarına yansır B) İyi bir yazarın yapıtları ile yaşamı arasında bir paralellik vardır C) Bir yapıtı değerlendirirken yapıt dışında hiçbir şey ölçü alınmamalıdır D) Düşünceleriyle örtüşmeyen yapıtlar üreten sanatçılar toplum tarafından dışlanır E) Sanatçılar yapıtlarıyla olduğu kadar yaşamları ve kişilikleriyle de topluma örnek olmalıdır 22 Bir eserin güzel yahut çirkin olduğunu kestiriveren adam, yanılmasa bile, o eserde ne var, ne yok ilk bakışta hepsini görebilse bile bir eleştirmen değildir Sezgisi güçlü bir adamdır, belki büyük bir adamdır, her şeydir; ama eleştirmen sa- yılamaz Eleştirmen yargılayan ama yargılarken acaba, yanılıyor muyum, diye korkan bunun için de hem beğendiği eserlere hem beğenmedikleri- ne bir daha, bir daha dönen adamdır Eleştirmeni iyi bir okurdan ayıran özellik aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? A) Yargılamasının tutarlı olması B) Bir esere şüpheyle yaklaşması C) Kanılarını tekrar tekrar kontrol etmesi D) Beğenisinin güçlü olması E) Eseri bütünlüğü içinde değerlendirmesi Cevap Anahtarı : 1C 2C 3B 4D 5E 6B 7B 8C 9D 10B 11C 12B 13D 14E 15A 16E 17B 18D 19C 20E 21C 22C |
|