06-28-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
İçi Boştur çok Ses çıkaranların…
Filozof Beydebâ’nın Kelîle ve Dimne’sinden:
“Davulcunun biri, ormanda davulunu bir dala asmış ve giderken de orada unutmuş Rüzgâr estikçe ağacın dalları davula tokmak gibi dokunup gürültü çıkarmaya başlamış Oradan geçen bir tilki, ‘Bu acâyip şey bu kadar gürültü çıkardığına göre, çok değerli olmalı… içi belki de yağla-balla doludur!” diye düşünerek sıçramış, bir pençe darbesiyle davulun derisini parçalamış Fakat bu gürültücü şeyin içinin boş olduğunu görünce, hayretten donakalmış…
Kıssadan hisse: ‘içi boştur çok ses çıkaranların!”Yûsuf Has Hâcib merhum da Kutadgu Bilig’de diyor ki:
“Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle… Binlerce söz düğümünü, bu bir sözle çöz insan söz ile yükseldi ve sultân oldu (Keza) çok söz, başı gölge gibi yere serdi”
Görüldüğü gibi eski ahlâk kitaplarında hikmet ehli, insanlara susmayı öğütlüyor Hemen bütün hikemî eserlerde susmanın, dilini tutmanın fazîletine dair bâblar vardır Fakat modern insan durmadan (düşünmeden) konuşuyor, istesek de istemesek de… Tâbir câizse, “ağzı olan konuşuyor!” Bilhassa Sa‘dî-yi şirâzî’nin Bostan’ında anlattığı kıssadaki Mısırlı’ya benzeyen insan tipleri, her dalda, her yerde âdeta nefes almadan konuşuyor Halbuki Yunus Emre’nin dediği gibi,
“Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı…
Söz ola ağulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz”
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|