Divan-ı Lügati’t Türk (İnceleme) |
05-11-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Divan-ı Lügati’t Türk (İnceleme) Divan-ı Lügati’t Türk Çağının Türk dili, Türk kültürü, sosyal hayatî ve toplumun özellikleri bakımlarından eşsiz bir eseri olan Divanü Lügati’t-Türk: büyük ve çok yararlı bir sözlük niteliğindedir Bu dil ve kültür kaynağının, bu Türklük bilgisi hazinesinin tanıtılmasına geçmeden önce, onun yazan hakkında, kısaca da olsa —eldeki bilgilerin verdiği imkân ölçüsünde— açıklamada bulunmak yerinde ve gereklidir(İnceleme) Divanü Lügati’t-Türk‘ü kendisine borçlu bulunduğumuz K â ş -garlı Mahmud, XI Yüzyılda yaşamış büyük düşünce adamı, dilci, bir bakıma çağının sosyal ve tarihî bilgilerine hakkıyla vâkıf, folklor ve edebiyatta üstad, geniş kültürlü ve ileri görüşlü, millî duyguları sağlam ve milletine bağlı bir aydındır Fakat bütün bunları, ancak onun eserine dayanarak söyleyebilmekteyiz Hayatı ve şahsiyeti hakkında da, eserindeki bazı dağınık bilgi kırıntıları ve ipuçları dışında, fazla bir bilgimiz olduğu da ileri sürülemez Gerçi Kâtip Çelebi (1609-1658) Keşfü’z-Zunûn (Keşf-el-Zunûn)’da bu eserden ve sahibinden birkaç kelime ile söz açmakta: M a h m u d’un babasının Hüseyin ve dedesinin de Muhammed (İstanbul, 1941, C St 808) olduğunu kaydetmektedir Ancak böyle işaretlerin yetersizliği apaçıktır Kendisi, eserinde, Barsganlı olduğunu belirtir Yine Kâşgarlı Mahmud: “Türklerin en fasih konuşanlarından, en açık anlayanlarından ve nesepçe de en ileri bulunanlardan biri” olduğuna da değinir Bunların doğruluğundan şüphe edilmemekle beraber, onu tanımak için yeterli olduklarını söylemek mümkün değildir Yalnız gerek bu işaret, gerekse eserin kendisi Mahmud ‘un Türkçenin gramer yapısını iyi bildiğine, Türk ağızlarım rahatça ayırt ederek kolayca onları anladığına bir delil değerindedir Onun soyca da tanınmış bir aileden gelmiş olması, çağına göre ayrı bir anlam ve önem taşır Her halde bunu demekle, kendisinin Karahanlılar Devletinde sayılı ve soylu bir aileye mensup olmakla iftihar eylediğini de imâ etmiş olmaktadır Ama yazar, devlet hizmetinde bulunup bulunmadığı, siyasî görüşlerinin ne olduğu hakkında bize herhangi bir açıklamada bulunmamaktadır Yalnız miljî duygularının sağlamlığı, Türkçülük ruhunu derinden ve sevgi ile taşıdığı eserinde hissolunur Kâşgarlı Mahmud, hemen hemen bütün Türk illerini, bölgelerini, bozkırları obaları, adetâ birer birer dolaşmıştır Nerede ve ne zaman Türk dili, Türk kültürü, Türk’ün günlük hayatı, halk şiiri ile ilgili bir malzemeye tesadüf eylemişse, onu almış, toplamış, sonra da inceden inceye işlemiştir Kendisi de, bu hususta, şu anlamda konuşmaktadır: “Türklerin hemen bütün illerini, bozkırlarını boydan boya gezdim, dolaştım Türk‘ün, Türkmen’in, Oğuz’un, Çigil’in, Yağma’mn, Kırgız’ın boylarının dillerini, kafiyelerini öğrenip faydalandım Zihnime nakşettim Öylesine ki: her Türk taifesinin şivesi, en iyi şekilde öğrenilmiş, ortaya çıkmış oldu” Kâşgarlı Mahmud’u Türk dilinin henüz kollara, lehçelere ayrılmaığı bir dönemde, onun mukayeseli bir gramer denemesine girişen, çağının büyük bir doğu dilbilim bilgini olarak tarif etmek uygun olur Günümüzden dokuz yüzyıl önce, Türkçenin resmî devlet dili, yaıı dili vasıflarına sahip olduğunu da, bize, ifade eden Mahmud ‘tur Kâşgarlı Mahmud ‘un hayat ve şahsiyeti bakımından önemli ve dikkat çeken bir husus ta, onun, Bağdat’a gidişi ve kitabını çağının halifesine El-Muktedî Bi-Emrillah (1075-1094)’a takdim edişidir Kendi zamanının Karahanlı Hükümdan’na eserini sunmayıp Abbasî Halifesi’ni tercih etmesinin sebepleri arasında: Halife’nin bütün îslâm dünyasının başı olması, Türklüğün yüksek bir itibara sahip olduğu o devirlerde Türk dilinin de Arapça ile atbaşı yürümeğe elverişli ve güçlü bir dil olduğunun belirtilmek istenmesi başta gelir, denebilir Mahmud ‘un, Divan’Azn önce —biraz da Araplara Türk dilini öğretmek amaciylc— Kitabü Ceva-hiri’n-Nahv…’ ı yazdığını belirtmesi bu görüşümüzü, bir bakıma, teyid edebilir Fakat bu güne kadar bu eserin bir nüshası ele geçmediğinden, açık bir şekilde mütalaa da yürütülemez Kâşgarlı Mahmud‘ un ilk vasfı güçlü bir filolog olduğudur Bununla beraber o aynı zamanda bir lügatçı, bir etnolog, bir folklorcu ve bir coğrafyacı hususiyetlerini de muhafaza etmektedir Topladığı malzeme değer biçilemiyecek önemdedir Hülâsa Kâşgarlı Mahmud, Türk dilini yaymak, yerleştirmek, incelemek konusunda, XI Yüzyılın büyük bir düşünürü, dilcisi ve Türk-Arap kültürleri arasında sıkça bir bağlılık kurmaya emek harcayan usta bir dil ve millet severdir Şimdi artık Mahmud ‘un asıl eserini tanıtmaya geçebiliriz Divanü Lügati’t-Türk (Divanü Lûgat-it-Türk), en güçlü ihtimal ile yazılışı 1072 tarihinde tamamlanmış büyük bir sözlüktür Eserin elimizde bir tek yazma nüshası bulunduğu ve bunun müstensihinin adından başkaca da hakkında bilgimiz olmadığı için Kilisli R i -i a t tarafından Ali Emirı Kütüphanesindeki biricik yazmadan kop-ye edilmek suretiyle —üç cilt halinde— yapılan yayımının (İstanbul, 1333) bazı istinsah hataları taşımış olması tabiîdir Dı’van’ın nerede kaleme alındığı, Kâş gar it mn onu yazarken hangi şehirde oturmakta olduğu hususunda da kesinlik yoktur Yalnız Kâşgar Türkçesinin hâkim olduğu bir alanda vücûde getirilmiş olduğu ileri sürülebilir Divanü Lügati’t-Türk, Türk dilini özellikle Araplara öğretmek amacını gütmektedir Eserin Arapça olarak telif edilmiş bulunması •da bunun bir delilidir Burada —her halde Arapların ve Arapça okuyup yazanların kendi usullerinde daha kolay anlayıp, daha- rahat öğrenmeleri düşünülerek— Türkçe kelimeler Arap dilindeki gibi, köklerinin taşıdıkları harf sayısına göre gruplandırılmıştır Eserdeki Türkçe kelime sayısı 7500′den daha fazla olarak tesbit edilmiştir Bu kadar kabarık bir yekûnda Türkçe kelimenin - daha XI Yüzyılda— konuşulup yazıldığı bir dilin artık bir kültür ve medeniyet dili olduğundan şüphe edilemez Kaldı ki Mahmud, “Terk edilmiş kelimelerle dile sonradan girmiş sözleri de eserine almadığına” işarette bulunmuştur Ancak eserde başka komşu dillerden (Hintçe, Sogd-ça, vs) Türkçeleşmiş gözüken bazı yabancı asıllı sözlerin de bulunduğunu gözden ırak tutmamak gereklidir Bununla beraber Kaşgarlı Mahmud ‘un bütün Türkçe kelimeleri eksiksiz, kitabına almış olduğu da söylenemez Bu bakımdan, daha o çağlarda bile, Türkçe söz toplamının, yaklaşık olarak, 10000 civarında olduğunu düşünmek ve söylemek de hata olmasa gerek Yazarın, ayrıca, Türkçe kelimeleri Arapçadaki bablar ve kalıplar kategorisinde seslendirmesinin dilin bünyesine uygunluğunu iddia etmek güçtür Bu konuda olsa olsa bunun Araplara, bir dereceye kadar, belki okuma kolaylığı sağlamaya yarar olduğunu düşünmek kabildir Mahmud Türkçe kelimelerin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını gösterebilmek arzusuyla birçok Türkçe cümle ve ibareyi eserine geçirmiştir Sonra eserdeki atasözleri, deyimler, şiir parçaları da, bu söylediğimiz hususun anlaşılmasında yardımcı olmak amacını taşır, gözükmektedir Ayrıca Divan’da kavim ve topluluk adlarının açıklanışında, bazan bunlar hakkında, çok değerli bilgiler verilmek suretiyle hareket edilmiştir ki, bu da, araştırıcılar için çok yararlı olmaktadır Divanü Lügati’t-Türk, önce Kilisli Muallim Rifat (Bi 1 g e) tarafından Türkçeye çevrilmişse de, bu tercüme basılma-mıştır Kitabın tercümesini başkaları da denemiştir Sonunda B e-sim Atalay ve Türk Dil Kurumu uzmanlarınca —Üç cilt halinde— Türkçeye çevrilmiş ve TDK tarafından yayımlanmıştır (IC 1939, II C 1940 ve III C 1941, Tıpkı basım, Ankara, 1941) Bundan başka Besim Atalay’m mesaisi ile gün ışığına çıkmış olan bir de Divanü Lügati’t-Türk Dizini-Endeks cildi (1943) vardır ki tercümedeki kelimeleri alfabetik sıra dahilinde kapsamaktadır Bu indekste kelimelerin Divan’da bulunduğu cilt ve yer gösterilmiş, anlamları kısaca belirtilmiş ve bazan diğer Türk dili kaynakları ile karşılaştırmalar da yapılmıştır 3u Dizin cildi, Divanü Lûgati’t-Türk‘ün 900 yazılış yıldönümü vesilesiyle yeniden bazı ekleme ve metin üzerindeki ufak tefek değiştirmelerle Türk Dil Kurumunca bastırılmıştır (Ankara, 1972) Divanü Lügati’t-Türk, yayınlandığı tarihten başlayarak (İstanbul, Hicrî 1333-1335) türkologlarca büyük ilgi ile karşılanmış ve bu konuda bir hayli inceleme ve araştırma da yayınlanmıştır Bunlar arasmda Cari Brockelmann, Martin Hartman, S Ahali ı, S Muttalibov, Martti Rasanen dış ülkelerde bilimsel çalışmalarda bulunanlar arasında zikredilebilir Divanü Lügati’t-Türk’teki çeşitli konular üzerinde yayınlarda bulunan Türk bilginleri arasında da: Fuat Köprülü, Necip Âsim (Yazıksız), Besim Atalay ve daha birçok tarihçi ve türkolog hatırlatılabilir Sonuç olarak diyebiliriz ki: Kâşgarlı Mahmud ‘un Türk dili, Türk kültürü, Türk dünyası bakımlarından eşsiz bir değere sahip bulunan ve tükenmez bir inceleme kaynağı niteliğini korumakta olan Divanü Lügati’t-Türk eseri üzerinde daha birçok araştırma yapılabilir Ve bu dil ve kültür hazinesi, türkoloji ilmine, daha uzun yıllar ışık tutabilme gücüne ve imkânına sahiptir DİVANÜ LÛGATİ’T-TÜRK’TEN A Atasözleri 1 Alplar birle uruşma — Begler birle turuşma 2 Sınmasa arıksar —Sakmmasa utkusar 3 Kız kişi savı yonğı bolmas 4 Korkmuş kişige koy başı koş körünür 5 Han işi bolsa katun işi kalır 6 Kanıg kan bile yumas 7 Koş kılıç kınka sığmas A Atasözleri (Bugünkü Türkçe ile) 1 Alplarla vuruşma — Beğlerle de duruşma (Onlara karşı gelme) 2 Kişi sınamazsa aldanır —Sakınmayacak olsa yutulur 3 Pinti kişinin sözü, geçerli olmaz 4 Korkmuş kişiye koyunun başı çift görünür 5 Hanın işi olunca, hatunun işi geri kalır 6 Kanı, kanla yıkamazlar 7 Çift kılıç bir kına sığmaz ALP ER - TONGA AĞITI’NDAN 1 Alp Er-Tonga öldi mi Issız ajun kaldı mı Ödlek öçin aldı mı Emdi yürek yırtilur 2 Begler atın argurup Kadgu anı turgurup Mengzi yüzi sargarup Körküm angar türtülür 3 Vlışıp eren börleyü Yırtıp yaka ırlayu Sıkırıp üni yurlayu Sığtap közi örtülür 4 Könglüm içün örtedi Yitmiş yaşığ kartadt Kiçmiş ödük irtedi Tün kün kiçip irtelür 5 Bardı közüm yarukı Aldı özüm kunukı Kanda erinç kanıkı Emdi udin udgarur ALP ER - TONGA AĞITI’NDAN 1 Alp Er-Tonga öldü mü?Kalımsız dünya kaldı mı? Zaman öcünü aldı mı? Şimdi yürek parçalanır, yırtılır 2 Beyler, atlarıyla, geldiler Keder onları durdurdu Benizleri sarardı; yüzlerine safran sürülmüş gibi oldular 3 Erenler kurt gibi uluşuyor, haykırışıyorlar Yaka yırtarca-sına bağrışıyorlar Seslerinin bütün gücüyle ağlıyarak, göz yaşlarıyla örtülen gözleri bir şey görmüyor 4 Gönlümün içini —ölümü— yandırdı Yetmiş yaşmdaymışım gibi kocalttı O gönül, şimdi, geçmiş zamanı arıyor Günler ve geceler geçse de arayacak 5 Gözümün ışığı söndü Onunla beraber ruhum da gitti Şimdi —kim bilsin— o, nerelerdedir? O, şimdi, uykudan uyandırıyor B I Metin hakkında açıklama ve inceleme Açıklama :Alp Er-Tonga, çok eski destan menkıbelerinden birinin kahramanı olan bir Türk başbuğudur Gerek Kâşgarlı Mahmud ve gerekse çağdaşı Balasagunlu Yusuf Has Hacip, onun, iranlıların Efrâsiyab dedikleri Türk kahramaniyle aynı kişi olduğu görüşündedirler F i rd e v s î, Şehnamede, Efrâsiyab’ın Turan Hükümdarı olarak İranlılarla yaptığı birçok savaşları hikâye eder Divanü Lügati’t-Türk’teki bu Alp Er-Tonga Ağıtı dörtlüklerden kurulmuş bir mersiyedir Orhun Âbidelerinde Tonga-Tigin adlı bir kahraman yuğ’undan sözedilir Bunun Alp Er-Tonga olması ihtimali üzerinde durulmuştur Ağıt: Bir ölünün erdemlerini, yiğitliğini, değerini, geride kalanların acılarını belirten ve çoğu zaman matem meclislerinde okunan halk şiiri türüdür Bunlar ozanların sagusu, klâsik şairlerin mersiye’si ile aynı anlamdadır Göktürk ve Uygurlar’da ağıtların özelliği ve önemi bilinmektedir Ağıt törenleri Anadolu’da da gelenek durumuna gelmiştir Kelime ve Deyimler: Issız: Kötü, arsız, kalımsız Ajun: Dünya, âlem Ödlek: Zaman, felek Emdi: şimdi Argurmak: Yormak Kad-gn: Kaygı Turgurmak: Durdurmak Mengiz: Beniz, yüz Sargar-raak: Sararmak Türtülmek: Sürülmek Börleyü: Kurt gibi Eren: Er kelimesinin —kural dışı— çoğulu Yurlamak: Haykırmak Sığta-mak: Ağlamak Örtemek: Yakmak Ödük: Sevgi, hasret Tün: Gece Gündüz îrtemek: İstemek, aramak Yaruk: Işık Kanuk: Ruh, Erinç: Belki, olur ki Kanda: Nerede Udgarmak: Uyandırmak |
|