Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arkeolojinin, gelişimi, kazıbilim, tarihsel

Arkeolojinin (Kazıbilim) Tarihsel Gelişimi

Eski 04-24-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Arkeolojinin (Kazıbilim) Tarihsel Gelişimi



Arkeolojinin (Kazıbilim) Tarihsel Gelişimi

Arkeolojinin bir uğraş olarak ortaya çıkmasının Rönesans'a denk geldi Bunun nedeni o dönem hümanistlerinin Eski Yunan'daki felsefeye, demokrasiye özgür düşünce ortamına ve insana verilen değerden kaynaklandığını söyleyebiliriz Bu nedenlerden dolayı özellikle soylu kesimler, zengin aileler, kardinaller vb eski Yunan dönemine ait eserleri toplamaya ve sergilemeye başladılar Bir nevi moda olarak da görülebilir bu

O zamanlar arkeoloji daha çok zengin kesim için bir nevi uğraştı Fakat sonraları bu uğraş, çıkan eserler o kadar merak uyandırıcı oldu ki insanlar arkeolojiye daha bilimsel bir gözle yaklaşmaya başladılar Bu noktada en büyük etkenlerden biri hiç kuşkusuz 18 yüzyılda MÖ 71 yılında yanardağ patlaması sonucu lav altında kalmış Pompei kentinin incelenmeye başlamasıdır Lav altında kaldığı için eserler çoğu bozulmadan az hasar görerek yüzlerce yıl orada yatmıştır Yani Pompei şehri arkeolojiye ve Eski Yunan medeniyetine meraklı olanlar için adeta bir cennet niteliğindeydi Bu noktada JJWincklemann Pompei kentinde yaptığı kazıları bir eserde toplamış ve konu hakkındaki ilk akademik eseri veren şahıs olmuştur Bundan sonra arkeoloji bir bilim olarak kabul görmeye başlamıştır

Eski Yunan medeniyetine duyulan ilgiye rağmen Ön Asya Arkeolojisi pek ilgi çekmemiştir Ta ki Napeleon'un Mısır'a 1789'da düzenlediği sefere kadar Napolyon bu sefer sonucu Mısır'dan eski Yunan medeniyetinden çok daha önceki devirlere ait eserler getirmesiyle Ön Asya Arkeolojisi de ilgi çekmeye ve canlanmaya başlamıştır Mısır'da ki en ilgi çekici şey hiç kuşkusuz hiyeroglif denilen resim yazısıydı Birçok bilim adamı bu yazıyı çözmeye çalışmış ancak şans Champallion'a gülmüştür Bu andan itibaren Ön Asya Arkelojisi'nin popülaritesinin Klasik Arkeoloji'yi bile geçtiği söylenebilir Mısır bir ilgi odağı haline gelmiş ve bir çok bilim adamı akınlar halinde Mısır'a kazı için gitmeye başlamışlardır

Kendi şahsi fikrime göre Eski Yunan Medeniyeti bu kadar ilgi çekmeseydi bile eninde sonunda Eski Mısır ile ilgilenen birileri çıkacağına inanıyorum Çünkü insanın her zaman geçmişe ve bilinmeyene karşı doğal bir ilgisi vardır ve Mısır bu iki özelliği üzerinde toplamıştır Günümüzde arkeoloji çok fazla yol kat etmesine rağmen hala mısır hakkında bilinmeyen yüzlerce şey vardır

1800'lerde tüm dünyayı saran hammadde ihtiyacı büyük devletlerin ilgisini Anadolu ve Ortadoğu devletleri üzerinde toplamıştır Bu bölgelerin araştırılması için birçok Avrupa devleti Ortadoğu ve Anadolu'ya arkeolog ünvanı altında bir çok casus göndermişlerdir Her ne kadar amaçları farklı olsa da bu casus-arkeologlar gittikleri bölgede bir çok kazı ve araştırma yaparak arkeolojiye yadsınamaz bir katkı da bulunmuşlardır

Anadolu günümüzde olduğu gibi geçmişte de Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi görüyordu Bu da Anadolu üzerinde sayısız uygarlığın kurulmasına neden olmuştu Geçmişe karşı giderek artan merak insanları Anadolu'ya yöneltmiştir Osmanlı Devleti'nin bu konudaki ilgisiz tutumu ve duyarsızlığı mezar soyguncuları ve bilim adamları için Anadolu'yu ilgi odağı yapmıştır Osmanlı Devleti'nin o dönemde yabancılar tarafından çıkarılan eserleri para karşılığı onlara satması ise şu an çok acısını çektiğimiz bir kayıp olmuştur Dışarı götürülen eserler arasında şu an British Museum'da sergilenmekte olan Bergama Zeus Sunağı bile vardı

Sonuç olarak Anadolu bu devirde tam bir yağma altındaydı Bunlar arasında en büyük zararı veren hiç kuşkusuz Schilemann'dır Schilemann Çanakkkale'de bulunan Troya'yı kazmıştır Yalnız bu kazı arkeolojik bir kazı olmaktan çok uzak bir mezar hırsızının yapacağı görünümde bir kazıdır Bu kazı sonucunda değeri para ile ölçülemeyecek derecede önemli eserler bulmuştur Bunlar arasında Akha Kralı Agamennon'un altın maskesi, Troya'lı Helen'in değerli taşlardan yapılmış takılarını sayabiliriz Bu takıları Schilemann sevgilisine hediye etmiştir ve günümüzde yeri bilinmemektedir Schilemann bu kazı sonucunda höyüğe çok fazla zarar vermiştir ve belki de bulduğundan çok daha fazlasını yok etmiştir

Anadolu'ya bu kadar yağma yapılmasından sonra en sonunda, konuyla ilgili bir kaç kişinin (örneğin Fethi Ahmet Paşa) çalışmalarıyla Osmanlı Devleti de en sonunda arkeoloji ile ilgilenmeye başlamıştır

Bu devirde Fethi Ahmet Paşa'nın Türk arkeolojisine katkısı çok büyüktür Abdül Mecit'i onun Yalova'da bulduğu Kral İnsantine'e ait taşları da kullanarak bir müze kurmaya ikna etmiştir ve müze bazı kaynaklara göre 1845, bazı kaynaklara göre de 1846 yılında kurulmuştur Bu müzenin adı Kraliyet ve ya saltanat müzesi anlamına gelen Müze-i Humayun'du Osmanlı Devleti'nde arkeoloji için en önemli gelişmelerden biri Marif Nazırı Saffet Paşa sayesinde gerçekleşmiştir Saffet Paşa bir genelge yayınlamıştır bu genelge bütün vilayetlere gönderilmiştir Genelgede bulunan bütün tarihi eserlerin Müzeye teslim edilmesi emredilmektedir Bu sırada müzenin başına ilk kez resmi bir müdür getirilmiştir Bu müdür Goold adında bir İngiliz'di Goold'tan sonra Mahmut Nedim Paşa müze müdürlüğüne getiriliyor ve bu dönemde müze ortadan kaldırılıyor

Bundan sonra toplanan eserlerin birikmesi üzerine Çinili Köşk müze olarak kullanılmaya başlanıyor Bütün bunlara rağmen Anadolu'da ki yağma ise halen devam etmekte Aydınların baskısıyla ilk Asar-Atika yayınlanıyor ancak bu yağmayı daha çok artırıyor(daha önce belirtildiği üzere bkz Bölüm 2: Arkeolojinin Tarihi) Sonuç olarak Osamanlı Devleti'nde tüm bu çalışmalara rağmen arkeoloji konusunda kayda değer bir başarı sağlanamamış ve çok değerli tarihi eserler tek tek yurt dışına gitmeye devam etmiştir Bunun nedeni Osmanlı Devleti'nin kültürel konulara olan ilgisizliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz Konuya gerçekten ciddi bir biçimde yaklaşacak biri olmadığı için Osmanlı da ilgisizliğini sürdürmüştür

Bu Osman Hamdi Bey'in müze komisyonuna seçilmesine değin sürmüştür Müzenin başına getirilmiş ve yeni bir müze kurulmasını istemiştir Müzeye ek binalar yapılmış ancak bununla yetinmeyip yeni bir müze açma talebini hayata geçirmeyi başarmış ve ilk arkeoloji müzesinin yapılmasını sağlamıştır Bunun yanında bir de kütüphane kurmuştur Aydınların desteğiyle 1877'de 2 Asar-Atika'nın yayınlanmasını sağlamış ve böylece tarihi eserlerin yurtdışına gitmesi önlenmiştir Osman Hamdi Bey bundan sonra tüm enerjisini yapılan kazıları denetlemeye, restorasyon çalışmalarına ve yurt dışına kaçırılan eserlerin geri getirilmesine harcamıştır Osman Hamdi Bey'in Türk arkeolojisine katkısı çok büyüktür Halkı az da olsa kültürlendirmeyi başarmıştır Osmanlı Devleti'nin dört bir köşesinde kazı başlatmış ve bu kazılar Kurtuluş Savaşı'na kadar devam etmiştir

Ancak Osman Hamdi Bey'in tüm bu çabalarına rağmen 1 Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin sadece savaş, askeri ve siyasi konulara odaklanmasıyla eser kaçakçılığı tamamen kontrolden çıkmıştır ve bu Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına değin böylece sürüp gitmiştir

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Atatürk arkeoloji konusuna çok önem vermiş ve "Toprağın üstündekilere ne kadar sahip çıkıyorsak altındakilere de o kadar sahip çıkmalıyız" sözüyle desteklemiştir İlk olarak Ahlatlıbel ve Alacahöyük olmakla birlikte yurdun dört bir yanında kazılar başlatmıştır Bir arkeoloji okulu açılmasını istemiş

ve şu an ki Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümünün açılmasını ve bu bölüm için yurtdışından hocaların getirilmesini sağlamıştır Bunun yanında Belleten adında hala yayınlanmakta olan bir arkeoloji dergisinin çıkarılmasını istemiştir

Atatürk Anadolu topraklarında yatan tarihi geçmişin farkındaydı ve bu yüzden arkeolojiye bu kadar önem vermiştir Başlattığı kazıların hala birçoğu devam etmektedir Bunun yanında arkeoloji bölümünü açmakla bu zenginliği incelemek için Türk arkeologlar yetiştirilmesini sağlamıştır ve bu bölümden şu an dünyaca tanınan arkeologlarımızdan bazıları (Örneğin: Ekrem Akurgal, Tahsin Özgüç, Nimet Özgüç, Kutlu Emre) yetişmiştir Bunun yanında Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasını sağlamıştır

Şu an Türkiye eserlerin bolluğu, güzelliği ve özellikle çeşitliliği bakımından dünyada en ön sırada yer alan 3-4 ülkeden biridir Atarük'ün arkeolojiye büyük önem vermesi ve Türk Tarih Kurumu'nu kurması sayesinde Türk Arkeologları her bakımdan gerekli kitap, araç ve araştırma giderlerine sahip oldukları için Türk Arkeolojisi Batı standartları ölçüsündedir

Atatürk Selçuk ve Osmanlı tarihine değer verildiği ölçüde, Eski Anadolu uygarlıklarına da önem vermiş ve yurdumuzun eski eserler yönünden dünyada ön sırada yer almasını sağlamıştır Eski uygarlıkların ortaya çıkarılması hem turizm yönünden kültür varlıklarımızı zenginleştirmiş hem de Türkiye'nin dışarıdaki kötü tanınmış imajının büyük ölçüde düzelmesine yardımcı olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.