ßir Hasret Mektubu... |
06-26-2008 | #1 |
gülgüzeli
|
ßir Hasret Mektubu...Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını? Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, memleketimi velhasıl eskiye ait herşeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümüKendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti Doğaya, insanlara, hayvanlara, çocuklara olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, dimağımdaki tadı da en iyi sen bilirsin Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı bile İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ? Binbir düşünce üşüşüyor beynime Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şeyŞimdi ise, gülmek-ağlamak arası monoton bir hayatın girdabında kaldım Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi Silkinip çıkamıyorum Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm Gayesiz ve huysuz Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, karabasan gibi çöken sis ve karanlık dokunuyor bana Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorumNedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde İşte böyle iki gözüm Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yabancı ülkede, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm Yorgun, yetim ve yaralı Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibiKi, okyanuslar söndüremez İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdasıBen ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla ‘mın Ferhat oldum dağları deldim Kerem oldum yaktım kendimi Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm Yorgun, yetim ve yaralı Aşık oldum, yaktım kendimi İçimde bin yangınla çıktım yola Sevgilime şiirler yazmak, şarkılar bestelemek, türküler yakmak en büyük ibadetimdi Kavuşmak ise en inanılmaz hayalimBilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm, nasıl? sorma ben kimim, adım ne, nereden geldim kim açtı bu kahrolası çukuru yüreğimde kimi sevdim, kime özlemim kaç yıl sevda doldu iliklerime kaç yıl eksildim tut ki, bir pınarım suyu kesik akamadımnazlı nehirlere tut ki susturulmuş binlerce türkü bastırılmış binlerce acıyım baştanbaşa aşk ve ateş tut ki, incinmiş bir gülüşüm gecikmiş bir düş bir ateşin çemberinde yarım kalmış sevinçler kanayan tut ki, kar altında sevincim bütün mevsimlere küsmüşüm kanadı kırık bir serçeyim tut ki dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek ateşin zulmünü gördüm suyun ihanetini baştanbaşa aşk baştanbaşa hasret susturulmuş milyonlarca türküyüm bir sarı çiçek bir sarmaşık belki çözer dilini yüreğimin ihanetlerin kilitlediği alıntı
__________________
|
|