Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tasavvuf

Tasavvuf

Eski 06-18-2008   #1
suskun
Varsayılan

Tasavvuf



Tasavvuf, Batı yazarları tara*fından “İslam mistisizmi” olarak ad*landırılır Bir ifade zorunluluğunu ka*bul etmekle birlikte; Tasavvufun, bü*tün varlığıyla bir mistisizm olarak adlandırılmayacağını da söylemek zorundayız O, aklın ürünü olan felse*fenin mistik görünümü değil, vahye oturan İslam dininin insan ruhundaki mistik eğilim_ve ihtiyaçlara yanıt veren donelerin, kurumsal toplamıdır İşte bu yüzden, İslam mistisizmi deyimi yeri*ne tasavvuf deyimini kullanıyoruz
İnsan ruhu; başlangıçtan beri, varlığın özüyle temasa derin bir hasret duymuş ve bunu olabilecek duruma sokmak için didinmiştir Mistik düşünce bireye hasretini dindirmede yardımcı olan ve varlığın özüyle temasını olabilecek duruma sokmayı başaracağını söyleyen bir yaklaşım ve tarzdır O halde, ilk günden beri, mistik düşünce ve arayış hep var olmuş ve insan yaşamaya devam ettikçe de var olacaktır Mistik arayış ve yaklaşım, yani varlığın özü ile temas keyfiyeti, her zaman mistik bir yapıda belirmeyebiliyor İnsan ruhunun bu hasret ve arayışı; karşımıza sanat etkinliği, sevgi, macera, hatta bazen isyan biçimde çıkabilmektedir Fakat bütün bu fenomenlerin son hedeflerini incelediğimizde hepsinin bazında bireyin yaratıcı ve yaşatıcı kudretle temasa yönelik derin arzunun yer aldığım görüyoruz Bunun içindir ki, mistik düşünce ve arayışın dinler de dahil, tüm kurum ve atılımların itici kuv*veti olduğunu söyleyebilmekteyiz Eğer dinler medeniyetlerin doğurucu kaynağı ise,- ki bundan kimsenin kuşkusu yoktur- mistik düşünce ve arayış insanoğlunun önde gelen yara*tıcı güçlerinden biridir Zira dinlerin özünde o vardır Bu özden yoksun dinler, insanlık bünyesinde etkili olama*mışlar ve uzun süre yaşama şansı bulamamışlardır Peygamberli dinler diye andığımız kurumların tarihleri incelendiğinde; bunların da, mistik düşünce ve yaklaşıma ağırlık veren bir yapıya doğru evrimleştirildiklerini görürüz Başka bir ifadeyle Yaratıcı, kendi denetiminde tekamül ettirdiği insanoğlunu, kaba ve somuta öncelik tanıyan bir İDRAK' ten, soyutu kav*ramaya yetenekli bir idrak seviyesine doğru yüceltmiş ve bu düzey, Kur'an'da son biçimini almıştır Kur'an, insanın Yaratıcı ile aracısız temasının disiplin ve kıymetini anlatan beyanlarla doludur Esasen İslam'ın son din, İslam peygamberinin son peygamber oluşunun ifade ettiği anlam, insan idrakinin Allah ile vasıtasız ilişkiye yetenekli bir noktaya ulaştığı merkezindedir Gerçekten de Kur'an'ın sergilediği Allah-birey iliş*kisi, doğrudan bir ilişkidir
Demek oluyor ki, hem dinler tarihinde, hem de bir dinin doğrudan doğruya kendi içinde, mistik idrak ve düşünceye doğru bir gelişme esastır O halde, gerçek beşeriyet tarihinde, yüksek düzeyde idraklere hitap eden ve herkesin kolayca anlayamayacağı bir alan, başka bir ifadeyle bir inisinasyon olayı mutlaka olmuştur Çünkü din, genel çerçevede, tüm kitlenin anlayacağı dille, yalnızca asgari müşterekleri verir Bunların ötesinde, gelişmiş benliklerin ilişki kurmak istedikleri sonsuz bir ruh ve bilgi alanı vardır Bu alan herkesin önüne rasgele açılamaz Bu alana ait sırlar ve ilkeler ve bu alanın kavranmasına ilişkin eğitim bazı özellikler gösterir Bu özellikler, ancak bunlara dost olabilecek düzeydeki benliklere açılabilir Bunun içindir ki, bu düşünce ve disiplinin ifade edilmesi için kullanılan mistisizm deyimi, Latince'deki "gizli olmak, dudakları, gözleri kapamak" anlamındaki "mysterium" dan alınmıştır
Mistik düşünce ve eğitim gerçeklerinden biri olan bu inisiyasyonu, tasavvuf tarihinde tam bir ağırlıkla gö*rüyoruz Tasavvuf, dört yüzyıl gibi uzun bir zaman sonradır ki, inisiyasyonu hafifletecek ve kapılarını büyük kitleye aralayacaktır Ayrıca şunu da unutmayalım, bunca zamandan sonra aralanmasına rağ*men, kapıdan giren kitlelerin onu hazme*debildiklerini söylemek olabilirliğinden yoksunuz Bir yığın baş verilmiş, bir yığın tenkit ve düşmanlık sergilenmiştir Kısacası; birey, genelde hangi noktaya ulaşmış olursa olsun, kervanın önünde mutlaka daha büyük, en büyük ruhlar olacak ve bu ruhlar her zaman tenkit ve düşmanlığa maruz kala*caklardır Çünkü önde giden; arkadan gelenlerin farkedemeyeceği şeyler görmekte ve bu yüzden, sürekli olarak garip karşılanmakta, kıskanılmaktadır
Böyle olunca da, bazı şeylerin arkadan gelenlere itina ile gösterilmesi veya hiç gösterilmemesi gerekmektedir Ancak peygamberler yaratıcı kuvvet desteğinde ve ondan gelen vahiy ile konuşan benlikler olarak tebliğlerinde mistik unsurları mucize bir biçimde eritir ve onu anlayacak düzeye gelmeyenlerin gözlerinden saklarlar Onların tebliğ ettikleri vahiyler ve söyledikleri sözler*de en primitif benliğin yararlana*cağı unsurlarla, en gelişmiş benliğin yararlanacağı unsurlar kaynaşmış*tır Öyle ki, o beyanlardan her insan, üstünde olduğu çizgi ve mertebenin gereklerine göre yararlanabilir Bu incelik, İslam peygamberinin sözlerinde ve özellikle bazı sözlerinde hayret verici boyutlara ulaşır Kur'an ise bir Tanrısal kelam olarak, bu andığımız esprinin olumsuz kitabıdır Kur'an'ın üslubundaki erişilmezlik onun her ayetinde yüzlerce mertebe ve eğilime aynı anda malzeme ve ışık bulabilmesinde de görülmektedir İslam düşüncesi Kur'an'ı bir kitap kabul ettiği gibi, evrenleri de bir kitap olarak görür Tabiattan bir böcek nasıl besleniyorsa; bir şair, bir filozof, bir kimyager vs de aynı şekilde yararlanır Her gayret kendi etkinliği için doğada malzeme bulmaktadır Kur'an da aynen öyledir Her arayış onda kendine bir ışık, her ilim kendine bir malzeme, her düşünce kendine ufuk bulabilmektedir O, alemlerin Rabbinin kitabı olarak, bu Rabbin bütün yaratıklarına rahmet ve bereket elini uzatabilmektedir Bu düşünceleri çağlardan beri paylaşan bilginler, işte bunun içindir ki, kendi*lerini ve getirdikleri yorumları tenkit edenleri asla hor görmez ve onlara en küçük bir kin duymazlar Çünkü onlara göre, Kur'an'ın yukarı boyutlarda anlamlandırılması mertebe ve eriş işidir Her insan bunu başaramaz Başaramayan, bilemeyenler ise yadırgama yönüne giderler Onlara kızmamak gerekir Çünkü niyetleri iyi, fakat yetenek ve bilgileri yetersizdir Tasavvuf tarihinin en büyük veli şehidi olan Hallac, kendisini en ağır işkencelerle öldürenlere, idam yerinde şöyle dua ediyordu:
"Allahım! Güzelliğinin açılan sırlarını başkalarından gizleyerek, onlara sahip olma imkanını bana vermek ve kınayanlardan beni esirgemiş olmakla bahşettiğin nimetine teşekkürü bana nasip et Şu topluluk senin kullarındır Dinlerine olan bağlılıkları yüzünden ve senin rızanı kazanmak ümidiyle, beni öldürmek üzere toplanmışlar Onları affet! İyi biliyorum ki, bana açtığın sırları onlara açsan, yahut onlardan gizlediğin şeyleri benden de gizleseydin, bu hal başıma gelmezdi Yaptığın şeyler için sana hamd, dilediğin şeyler içinse de yine sana hamdolsun Allahım "
Tasavvuf bir aksiyon misti*sizmidir Onda aşk ve birlik şuurunun da büyük yeri olmakla birlikte, egemen karakter aksiyondur Bunu Sufinin, başka bir deyimle bireyin, oluşa katılımı olarak adlandırmak isteriz Her şeyden önce tasavvuf, Allah'ı varlığın dışında yapıp bitirdiği bir eseri uzaktan seyreden bir sanatkar olarak görmez Allah; oluşun, zamanın, varlığın ta içindedir Ve Allah, varlığı kendisinin sürekli tecellileri olarak parıldatmaktadır O halde, bireyin Allah'ı algılaması, hele onunla temasa geçmesi, varlık ve oluşa katılmakla mümkündür Bunun içindir ki, Allah'ı nesnelleştirmek yerine, onunla oluş bünyesinde beraberlik kurmak gerekir Nesnelleştirmek varoluşun esasını bozmaktan başka bir şey değildir Çünkü, varlıkta olup bitmiş bir şey yoktur ki, nesnelleştirme ile bir hedefe varabilsin
Kur'an, insandan ısrarla amel istemektedir Amel, gayeli aksiyon olarak tanımlanabilir İnsanın gelişmesi ve evren sırlarının çözülmesi amele bağlıdır Amel, sadece dindeki ibadetler değildir Geniş anlamda amel, varlıktaki oluşa katılmadır Kamil insanın ameli ise, doğrudan doğruya Yaratıcı kudretin etkinliğine bir katılımıdır Bundan çıkarılabilecek sonuç şudur: Mutlak, yani yaratıcı kudret bilinmek için değil, yaklaşmak için iman konusudur Bu da, teorik bilgi ile değil, aktif iştirakle mümkün olur İşte bu yüzdendir ki, tasavvuf sistem yerine sürekli oluşu esas almıştır Bu spekülatif bilginin yerine dinamik oluş tavrını koymak demektir Burada önemli olan tek şey vardır: Spekülatif bilgi üretimine zaman bırakmayan sürekli oluş Geçmiş ve gelecek üzerine eğilmek bireyin spekülasyona gitmesine, sonuç olarak da oluşa katılma yerine, olmuş bitmişin hesabını yapmasına yol açar Kayba uğramanın en büyüğü budur Olgun benlik, geçmiş ve gelecekle değil, içinde bulunduğu anı aksiyona çevirmekle uğraşır Bu da onu, fikri ve oluşu izleyen bir şey olmaktan çıkarıp üreten ve yaratan kudret haline getirir Tasavvufun karakteristiği fena fillah Allah'tan fani olmak kavramının Hint mistisizmindeki Nirvana ve Moksa kavramından ayrı tutulmasını gerekli kılar Ferdiyetin üniverselde yok edilmesi, yani Nirvana, Hint mistisizminin esasıdır Sufideki fena ise çok başka bir anlam taşır Bir kere, fena, amaç değildir, araç ve yöntemdir Sufi fena fillah olmakla işini bitirmiş değil, esas işin başlangıç noktasına gelmiş olur Fena fillah ile temizlenen benlik, varlık ve olayların içine dalmak ve hemcinslerine hizmet etmek üzere hayata ve hayatın çilelerine dönmek zorundadır Çünkü o, "Allah' ın Halifesidir"(Kur'an, Bakara30)
Bu halife, eşya ve olayları Allah'ın istediği yönde şekillendirmek ve yürütmek borcundadır Bu da sürekli bir aktiviteyi gerekli kılar Gerçekten de tasavvufun ana ilkelerinden biri şu şekilde formüle edilebilmektedir: Şerde pasivite yetmez, hayırda aktivite gerekir
Nirvana'ya ermek, şerde pasiviteyi sağlamak bakımından bir aşamadır Ancak onun üstünde bir merhale vardır ki, o da hayırda aktivite adım alır İslam peygamberi, kötülükten uzak kalmayı yeterli bulmamış, iyilikte faaliyeti gerekli göstermiştir "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır" diyen O' dur O aynca "İnsanların arasına karışıp onların eza ve cefalarına maruz kalan mümin, onların içine karışmayıp ezalarına da maruz kalmayan müminden daha kıymetlidir" diyerek hayatın ve insanlığın dışına çıkmayı yasak1amıştır Hıristiyanlık, göksel bir din olarak, Kur'an'ın kutsadığı en büyük peygamberlerden biri tarafından tebliğ edilmiştir ve buna bağlı olarak, İslam'la temelde aynı kaynaktan çıkar Ve yine Kur'an'ın ifadesiyle bu dinle İslam temelde farklı şeyler söylemezler Ancak yine Kur'an'ın beyanına göre Hıristiyanlık, insan eliyle bozulmuş ve Hz İsa'nın dilinden tebliğ edilen şekli kaybolmuştur Kur'an bu dinde bir çok düzeltmeler yapar Bunlardan biri de Ruhbaniyettir Kur'an, Yaratıcının ruhbaniyet iste*mediğini, bunu Hıristiyan keşişlerin icat ettiklerini söyler Tasavvuf, Hıristiyan mistisizminden, her şeyden önce ruh*baniyete bünyesinde yer vermemek*le ayrılır Ruhbaniyette Allah'a varma emeliyle hayattan ve insandan kaçış vardır Oysaki tasavvuf, Allah'a gidişi bunun tam aksi bir yoldan sağlama peşindedir Sufinin eğitimi, yani seyrisuluk, hayatın dikenli yollarından geçer İnsana hizmet, sulukun esasıdır Bir sufinin ruhsal yükselişi ne kadar büyükse, onun insanlar içine dalışı ve onların dertlerine eğilişi o kadar kuv*vetli olacaktır İnsan mistiklerinden en ünlülerinden biri olan İmamı Rabbani'nin ifadesini kullanırsak, "Sufinin urucu ile nuzulu birbiriyle orantılıdır" Yani ruhsal alemde ne kadar yükselirse, insanlık alemine dalışı o ölçüde derin olacaktır Bu yüzdendir ki, hayattan ve insandan kaçışı ifade eden cinsel perhiz, evlenmeme, çoluk çocuğa karışmama gibi şeyler tasavvufta genellikle makbul değildir Kısacası sufi, fena mertebesini elde etmekle olgun*luğa ermiş olamaz Baka mertebe*sine yükselmesi, yani başladığı yere insanların içine dönmesi gerekir
Sufinin yükseliş kavsinde fena mertebeleri vardır Ancak bu mertebeleri elde edenler olgunlu*ğa erişmezler Olgunluğa erişmek için seyrisulukuna başladığı yere dönmesi şarttır

__________________
'' Milli Benligini Yitirmis Uluslar
Başka Milletlerin Avıdır !!!! ''
Mustafa Kemal ATATÜRK

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.