Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve Gelişimiİnsanoğlu başlangıçtan bu yana zaman denilen anlaşılması zor kavramla uğraşmış, yıldızlara ve güneşe bakarak zamanı anlamaya ve hesaplamaya çalışmıştır İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor, mevsimler insanların hayatlarını yönetip, hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı Gittikçe daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insan, yılı aylara ve haftalara bölmeye başlamışlardır Zamanın geçişinin en belirgin göstergesi olan gün, güneş doğunca başlıyor ve çalışma süresi aydınlık zamanı kaplıyordu İnsanların geceyi gündüze benzer kılma çabaları, günü daha küçük zaman birimlerine ayırmayı gerektiriyordu Dakika ve saniyeler daha çağdaş dönemlerin ürünü olmakla birlikte, insanlar günü birkaç bölüme ayırmaya çalışmışlar ve gittikçe daha küçük zaman dilimlerine ihtiyaç duymuşlardır Daha küçük zaman birimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir Yılı ilk olarak birimlere bölen Sümerler, günü de ilk bölenler olmuşlar ve zamanı ölçmeye başlamışlardır Mısırlılarla devam eden bu çabalar Yunanlılar ve Romalılarla iyice gelişmiştir |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiGÜNEŞ SAATLERİ Zamanı ölçmek için ilk çabalar güneş saatiyle başlamıştır Bu ilk saatler, yüzyıllar boyunca zamanın ölçülmesi için kullanılan en yaygın araç olmuşlardır Güneş saatleri, özel olarak hazırlanmış bir milin gölgesinin, Güneş'in görünen hareketine uygun olarak yine özel olarak hazırlanmış mermer, taş veya madeni bir zemin (kadran) üzerindeki hareketine göre zamanın ölçülmesine yarayan araçlardır Saat, güneşin oluşturduğu gölgeyi ölçer Bu yüzden güneş saatleri ancak bol güneşli ülkelerde ve gündüzleri kullanılabiliyordu Saat sisteminin gelişmesi tamamıyla dinî sebepler yüzündendi Mısır dilinde saat anlamına gelen "wnwt" aynı zamanda rahiplerin yaptığı dini görev anlamına da geliyordu Gündüz saatleri,göya; Güneş Tanrısı Ra'nın ilerleyişine göre ölçülüyordu ve rahipler güneşin yolunu izlemek için değişik şekillerde yapılmış güneş saatleri kullanıyorlardı MÖ 3500'lerde yapılmaya başlayan ve ilk zaman ölçme aracı sayılabilecek obeliskler, aynı zamanda tarla parselasyonunda da kullanılıyorlardı Uzun, yukarı doğru incelen dörtgen yapının üst sivrisi kare biçimindeki düzlemin ortasında değil kenara kaymış olarak yapılıyordu Hareket eden gölge, günü ikiye bölerek zamanı gösteriyordu Yılın değişik zamanlarında gölge uzunlukları işaretlenip en uzun ve en kısa olanı bulunuyor ve böylece yılın en kısa ve en uzun günü de belirlenebiliyordu Güneş saatlerinin bir başka çeşidi de T şeklindeki saatlerdir T biçiminde birbirine bağlanmış iki çubuktan oluşan bu saatlerde kısa çubuğun gölgesi uzun sapın üzerindeki numaralara düşüyordu Sabahları doğuya doğru, öğleden sonraları ise batıya doğru tutulan saatte, 1'den 10'a kadar sayılar kullanılıyordu Taşınabilen ilk zaman aracı olan bu saat, MÖ 1500'lerde kullanılmaya başlanmıştır Bu alet, günü 10 parçaya ve sabah ile akşam olmak üzere iki 'alacakaranlık saatler'ine bölüyordu T biçimindeki güneş saatlerinde, günün ilk ve son saatlerinde gölgenin sonsuza kadar uzaması ve kadran üzerinde izlenememesi sorun yaratıyordu Güneş saati tasarımındaki en büyük gelişme, gündüz saatlerini eşit dilimlere ayırabilmeyi sağlayan yarım küre biçimidir MÖ 300 yıllarında Keldani astronom Berossus'un bulduğu bu tip saatlerde yarımküre içbükey olarak yerleştiriliyordu Herhangi bir günde gölgenin yarımküre üzerinde izlediği yol, Güneş'in gökyüzünde izlediği yörüngenin kopyası oluyordu 12 eşit bölüme ayrılmış yarımküre üzerinde yörüngeler çizilip, her mevsimle ilişkili saat başları birer eğri ile birleştiriliyordu MÖ 8 yüzyıldan önce yapılmış taşınabilir bir güneş saati Saat, kısa parçanın gölgesinin sap üzerindeki sıkalaya düşmesi içingüneşe doğru tutuluyor Sümerlerle başlayıp Mısırlılar ve Babillilerle devam eden güneş saatleri Yunanlılarla daha da geliştirilmiştir Romalılar ilk güneş saatlerini MÖ 1 yüzyılda yapmışlardır Mimar Vitruvius'un belirttiğine göre, Roma'da çok yaygın olarak kullanılan saatlerin 13 değişik türü bulunuyordu O dönemin usta matematikçileri olan Araplar daha yaratıcıydılar Saatçiliğe çok önem veren Araplar güneş saatlerinin birçok ilkesini geliştirmişlerdir Arapların ünlü düşünürlerinden Abu'l Hasan, eşit saatlerle hesaplama sistemini bularak, 13 yüzyılın başlarında horoloji tarihinin en önemli adımlarından birini atmıştır İlk çağlarda çabuk gelişme gösteren güneş saatleri ortaçağ boyunca 5-16 yüzyıllar arasında pek ilerlememişlerdir Ancak, 1500-1800 yılları arasında astronomiye paralel olarak hem çeşit hem de kullanışlılık açısından gelişmişlerdir En ayrıntılı ve hassas güneş saatleri İslâm güneş saatleridir İslâmiyet'te namaz vakitlerini bilme isteği güneş saatlerini buna göre ayarlama zorunluluğu getirmiştir Öğle namazı bir cismin gölgesinin en kısa olmasıyla başlar, gölge o cismin iki misli olduğunda, ikindi namazı başlamış olur Bu iş için caminin avlusuna bir sopa dikilir Cismin gölgesinin mevsimlere göre tespit edilmesi ve namaz vakitlerinin buna göre işaretlenmesiyle gelişmiş bir yatay güneş saati elde edilir Bilinen en eski İslâm güneş saati 868-901 yılları arasında Mısır'da hüküm süren Tolunoğlu Ahmed'in Fustat'ta yaptırdığı camide bulunmaktadır Güneş saatlerinde zamanın uzunluğu bir mevsimden ötekine değişiyordu Mısırlılar günü 24 parçaya bölmüş olsalar da bu şimdikinden farklıydı Güneşin doğumundan batımına kadar geçen zamanı ona bölüyorlardı, ancak bu birimler yazları daha uzun oluyordu Geçen yıllarla ve her mevsim kayan gün doğumlarıyla gündüz ve gece saatleri tamamen değişiyordu Daha sonraları gündüz ve gece süreleri 12 saat uzunlukta hesaplanmış olsa da, bu yine mevsimden mevsime değişmekteydi Güneş saati karmaşık bir sistemdi ve çok esnekti Daha basit sistemlere ve akşam saatlerini izlemeye duyulan ihtiyaç, değişik arayışlar getirdi ve insanlar zamanı ölçebilmek için gökyüzüyle ilişkisi olmayan başka araçlara yöneldiler |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiSU SAATLERİ Güneş saatleri kadar eskiye dayanan ancak, tam zamanı bilinmese de ilk tipleri Mısır'da bulunan su saatleri, dibinde delik olan bir kovanın boşalması ve dolmasıyla zamanı gösterir Bu saatler, zamana yeni bir bakış şeklini olanaklı kılmıştır Güneş saatleri belirli bir zamanı gösterirken, su saatleri ne kadar zaman geçtiğini de gösteriyordu Bu yüzden su saatinin icadı zaman ölçümünün gerçek başlangıcı sayılabilir Su saatlerine su hırsızı anlamına gelen "klepsydra" deniyordu Bu saatleri, ilk olarak Mısırlılar icat etmiş olsalar da, Yunanlılar geliştirmişlerdir Su saatleri yüzyıllar boyunca mekanik saatlerin bulunmasına kadar kullanılmıştır Tek çanaktan oluşan su saatlerinde, içi su dolu ve altında bir delik olan çanağın içinden dışarı su boşaldıkça içindeki işaretler zamanın geçişini gösterir Bu tip saatler daha çok duruşmalarda avukatların konuşma sürelerini belirlemede kullanılmıştır Birkaç çanaktan oluşan türlerde ise, su bir çanaktan diğerine doluyordu Fransa’da bilim ve endüstri şehri La Villete’de bir müzede bulunan bu su saati 644’ü gösteriyor Su saatlerinin başka bir çeşidi de dibinde delik olan metal bir kaptan oluşuyor İçi su dolu böyle bir kap daha geniş bir kabın içine konduğunda yavaş yavaş doluyor ve dibe batıyor Mısır'dan başka, İngiltere ve Seylan'da da bulunmuş olan bu tip su saatleri, günümüzde hâlâ Kuzey Afrika'da bazı yörelerde kullanılmaktadır Su saatleri popülerleştikçe daha çok özenilerek yapılmaya başlanmış ve karmaşık mekanizmalar üretilmiştir MÖ 250'de Arşimet, yaptığı su saatine dişliler ekleyerek gezegenleri ve ayın yörüngesini de göstermiştir Daha gelişmiş su saatleri MÖ 100 ve MS 500 yılları arasında Yunan ve Romalı horolog ve astronomlar tarafından yapılmıştır Bu saatlerde damlama deliğinin aşınmasını ya da tıkanmasını önlemek için delik değerli taşlardan yapılabiliyordu Su basıncı düzenlenerek akış sabit kılınıyordu Bazı su saatleri zil çalan, çakıl taşı fırlatan mekanizmalarla donatılmıştı Hatta bazılarında kapılar açılıp insan figürleri çıkıyor ve bunlar saati haber vermek üzere zil çalıyorlardı MS 200 ve 1300 arasında Uzak Doğu'da mekanik göksel su saati yapımı gelişmişti 3 yüzyıl Çin klepsydraları astronomiyle ilgili konuları gösteren değişik mekanizmaları içeriyordu En karmaşık saat kulelerinden birisi Çin'de Su Sung'un MS 1088'de yaptırdığı dev saat kulesidir Yedi-sekiz metrelik kulede gündüz ve gece her saat başında iki parlak bronz top yine bronzdan yapılmış iki şahinin ağzından bir bronz kabın içine düşüyordu Kabın dibindeki delik, bronz topun yeniden yerine dönmesini sağlıyordu Şahinlerin üstünde de günün her saati için bir dizi kapı ve daha yukarıda da yanmamış durumda birer lamba duruyordu Her saat başında bronz toplar düştükçe bir çan çalıyor ve biten saatin kapısı kapanıyordu Toplar gece saatlerini belirtmek üzere düştüğünde ise o saatin lambası yanıyordu Yunanlı astronom Andronikos'un MS 1yy'da yaptığı Rüzgâr Kulesi, klasik antik çağdan sağlam kalan ender binalardandır Sekizgen biçimindeki yapıda, mekanik klepsydranın yanında güneş saati, yel değirmeni ve bazı bilimsel araştırmaların yapılmasına yarayacak düzenlemeler ve bir su tankı bulunuyordu Su saatleri de sadeliklerine rağmen sorunluydular Soğuk bölgelerde suyun akışkanlığının azalması, deliğin tıkanması, suyun sabit akmaması gibi sorunlar vardı Bütün bunlara rağmen su saatleri yüzyıllarca kullanılmıştır |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiKUM SAATLERİ Kum saatleri zamanın geleneksel sembolüdür Saatin ilk tasarımı olan yumurta biçiminde cam kaptan akan kum yüzyıllar boyunca sabit kalmıştır Saatlerde kumun yanında, zaman zaman pudra haline getirilmiş yumurta kabuğu, civa ya da ince toz siyah mermer de kullanılmıştır Kum saati, Avrupa'da ilk kez 8 yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlamıştır Camcılık becerisi geliştikçe, kumun doldurulduğu ağız da eritilerek kapatılmış ve nemlenerek akışın zorlaşmasının önüne geçilmiştir 16 yüzyıldan günümüze bu saatler sürekli zamanı ölçmek için değil, belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek için kullanılmıştır; kiliselerde dua süresi, gemilerde tayfaların nöbet süresi ya da gemilerin hızlarının belirlenmesi Belirli sayıda kulaç aralıklarıyla düğüm atılmış ve ucuna bir kütük bağlanmış bir ip denize atılıyor ve bir gemici kum saatiyle belirli zaman dilimleri içinde kaç düğümün suya girdiğini sayıyordu Eğer belirlenen sürede beş düğüm inmişse, geminin hızı beş deniz mili oluyordu 19 yüzyıl sonuna kadar yelkenli gemilerde hız belirlemek için bu yöntem kullanılmıştır Soğuk iklimlerde su saatine göre daha yaygın kullanımı olduğu halde, kum saati gün boyunca zaman ölçümü için çok uygun bir gereç değildi Bunun için, ya çok büyük yapılması, ya da başında her an birinin beklemesi gerekiyordu Bazı kum saatlerinde bulunan kadrandaki gösterge, saatin her başaşağı edilişinde bir saat ileri alınıyordu Yine de, kum saati uzun bir dönem boyunca küçük zaman aralıklarının ölçülmesinde başarıyla kullanılmıştır Bugün hâlâ ahçılar yumurta kaynatırken kum saati kullanıyorlar |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiATEŞ SAAATLERİ Zamanın ölçülmesi için değişik yöntem arayışlarıyla yapılan birçok deneme arasında ateş saati de bulunuyor Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu Şimdiye kadar yapılmış saatlerin belki de en basiti olan, Kral Alfred tarafından tasarlanmış bir ateş saati Çin, Japonya, ve Kore'de zaman ölçülmesi için ateş kullanımı değişik bir nitelik kazanmıştır Bu ülkelerde özellikle tapınaklarda ödağacı ve benzeri kokulu nesneler dövülerek toz haline getiriliyor ve sonra da sıkıştırılarak saydam bir tüp içine yerleştiriliyordu Zaman ölçümü tüp içinde ateşin ulaştığı yere göre yapılıyordu Değişik türleri olan ateş saatleri alarm saati olarak bile kullanılıyordu İstenen saat yerine iple bağlanan iki küçük ağırlık, alev ipi koparınca bakır bir yüzeye düşüp ses çıkarıyordu Kral Alfred'in buluşu olan mum saati belki de bütün zaman ölçme araçlarının en basit olanıdır Bu saat eşit aralıklara bölünmüş bir mumdan oluşuyor Mum yandıkça zamanın geçişi ölçülebiliyor Ateş saatlerinin de doğruluğu her zaman şüpheliydi Yine de, bütün zaman ölçme araçları gibi kendi sınırları içinde bir amaca hizmet etmişlerdir |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiMEKANİK SAAT Zamanın mekanik olarak ölçülmesi yönündeki ilk adımlar din adamlarından gelmiştir Keşişler dua etmek için kesin saati bilmek zorundaydılar İlk mekanik saatler, saati göstermek değil duyurmak üzere yapılmışlardı Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirli zaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla donatılmışlardı Daha önceki yüzyıllarda, eski saat sistemlerinin sesli birer uyarı vermesini sağlama çabaları olumlu sonuçlanmamıştı Geçen süreyi ufak taş parçacıkları atarak ya da düdük öttürerek belirten karmaşık mekanizmalar üretilmişti Güneş saati, su saati ve kum saati, değişik şekillerde süreyi göstermek amacına yönelikti Mekanik saat ise manastır hayatında belli bir mekanik işlevi yerine getirmek, bir çekiç aracılığıyla ses üretmek ve böylece belirli zaman aralıklarını belirtmek amacını gütmekteydi O dönemlerde saatlerin çan çalması gerektiğine inanılıyordu İngilizcede saat anlamına gelen "clock" kelimesi Latince "clocca"dan gelmektedir ve çan anlamındadır Ancak, daha sonra bu kelime bütün saatleri tanımlamaya başlamıştır Ağırlıkla çalışan ilk mekanik saatlerden Kısa kısa aralıklarla dönen ve inen ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya da kısalığına bağlı olmaktan kurtarıyor Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılı olduğu ipi ya da zinciri kısa aralıklarla tutan ve bırakan bir vargel düzenidir ve tüm modern saatlerin de ortak özelliğidir Böylece, kısa aralıklarla duran ve inen bir ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya da kısalığına bağlı olmaktan kurtarıyordu Bu mekanizmanın en eski türü "kamalı" olarak biliniyor Ucuna ağırlık bağlı iki yanından atlamalı olarak tırnaklarla donatılmış bir metal çubuk ve yatay olarak gidip gelen bir milden oluşan mekanizmada, her gidişte bir tırnak salıveren bir düzen oluşturulmuş ve milin ivmesi de dış ucuna takılmış bir ağırlıkla kontrol edilmiş Ağırlık uzağa çekilince salınım hızlanıyor, yaklaştırılınca da yavaşlıyor Böylece, başlangıçta dakikaların ve daha sonra da saniyelerin belirlenmesi mümkün olmuştur Mekanik saatlerin içinde en ünlülerinden olan Giovanni di Dondi'nin tasarımı, ağırlıkla işleyen mekanizmaya bağlı sarkaç ve sekteli rakkas dişlisinden oluşuyordu ve saatte kadran bulunmuyordu Gündüz saatlerinin gece saatlerine uymayan saat sistemi, 14 yüzyılda mekanik saatlerin yapılmasına kadar devam etmiştir Günü eşit saatler halinde bölen ilk saat, Milan'daki Saint Gottard kilisesi saatidir Yüzyılın ortasına doğru büyük Avrupa şehirlerinin kulelerinde mekanik saatler görülmeye başlanmış ve gittikçe yayılmıştır Vargel düzeniyle çalışan bu saatler 300 yıl boyunca devam etmiştir 1500'lerde Nürnberg'de Peter Heinlein'ın zembereği bulmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak taşınabilir küçük saatler olanaklı kılınmıştır İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan bulunmuyordu Okuma yazma oranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı yazılar koymak yerine çan sesleri konmasını gerektiriyordu Süreyi görsel olarak göstermek için saatlere kadranı ilk olarak kullanan ve 1344'te 24 dilimlik saati yapan Dondi'dir MS 1088’de Çin’de Su Sung’un yaptırdığı mekanik dev saat kulesi Saat gelişiminde atılan başka bir büyük adım da sarkacın bulunmasıdır Kilisede papazı dinlerken kürsünün üzerinde sallanan lambanın salınım zamanının sabit olduğunu farkeden Galileo, sarkacın salınım periyodunun, ağırlığına ya da genişliğine değil, uzunluğuna bağlı olduğunu bulmuştur Galileo, ölümüne yakın, sarkaçla çalışan bir saat tasarlasa da bunu gerçekleştirememiştir İlk çalışan sarkaçlı saati 1656'da, Galileo'nun ölümünden 14 yıl sonra, Alman astronom Christian Huygens yapmıştır Huygens'in saati önceleri günde bir dakikadan az hata veriyordu İlk olarak sağlanan bu hassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10 saniyeye düşürerek, artırmıştır Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika ve saniye kolları eklenmiştir1670'lerin ortalarında Huygens'in balans yayını geliştirmesi taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilebilmesini sağlamıştır Yay mekanizmasının bulunması, zamanın hem karada hem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamıştır Balans yayının geliştirilmesi ile gittikçe küçülen saatler cepte ya da kolda taşınabilmeye başlamış, ilk ucuz cep saatleri ABD'de üretilmiş, kol saatleri ise 1890'larda ortaya çıkmıştır Başlangıçta sadece kadınların kullandığı kol saatleri I Dünya Savaşı sırasında erkekler arasında da yaygınlaşmıştır Zamanı karada ve denizde aynı olarak ölçebilen bu yeni saatlerle zaman birimlerinin hassaslığı sorgulanmaya başlanmıştır Bir saniyenin uzunluğu neydi? Basit bir hesapla saniye dakikanın 1/60'ı, dakika saatin 1/60'ı ve saat te günün 24'te biri olduğu için bir saniye ortalama güneş gününün 86 400'de biri olarak ortaya çıkar 1820'de zaman aralıkları bu hesaba göre standardize edilmiştir |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiKUVARS SAAT 1920’lerde kuvars kristalli saatin bulunması, zaman ölçümünde yeni bir çığır başlatmıştır Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü pilden sağlayan bu saatlerin kurulmasına gerek yoktur Kuvars saatler, kuvars kristallerinin piezoelektrik özelliğine dayalıdır Eğer, yapısal simetri merkezi bulunmayan bir kristale elektrik uygularsanız biçimini değiştirir; ve eğer onu sıkıştırır ya da bükerseniz elektrik üretir Uygun bir elektronik devreye bağlandığında kristal titreşir ve sabit bir frekansta elektronik saati çalıştırabilecek elektrik sinyali üretir Kuvars kristalinin titreşimleriyle 24 saatlik bir gün milyonda bir saniyelik aksamayla belirlenebiliyordu Ancak, kuvars kristali elektrik akımının etkisiyle bir süre sonra mekanik özelliklerini değiştirdiği için başlangıçta çok hassas olan saatler birkaç ay sonra geri kalmaya başlarlar Kuvars saatler hassasiyetleri ve fiyatları ile piyasaya hakim olsalar da, daha hassas ve bu hassaslığı uzun süre koruyabilecek saatlere duyulan ihtiyaç arayışları devam ettirmiştir |
Saatin İcadı Ve Gelişimi |
08-27-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Saatin İcadı Ve GelişimiATOM SAAT Bilim adamları, atomların çok uzun zaman durağan kalabilen rezonanslara sahip olduklarını anladıklarında, hidrojen veya sezyum atomunun daha hassas saatler için potansiyel birer sarkaç olabileceğini buldular 1930 ve 40’larda radar ve yüksek frekanslı radyo iletişimleri, atomlarla etkileşime girecek elektromanyetik mikrodalgaların üretilebilmesini olanaklı kılmıştır 1949’da ABD’de NIST laboratuvarlarında amonyağa dayanan ilk atom saati yapılmıştır 1957’de ise yine NIST, ilk sezyum atom saatini gerçekleştirmiş ve 1967’de atomun doğal frekansı, yeni uluslaraarası zaman birimi olarak tanınmıştır Buna göre, 1965 yılına kadar bir yılın 31 556 925974 7’de biri olarak kabul edilen saniye sezyum atomunun rezonans frekansının 9 192 631 770 salınımına eşittir Bu, sezyum atomunun ileri geri titreşim yapması için geçen süreye karşılık gelir Şu anda 1/10 trilyonluk hatayla zamanı ölçebilen atom saatleri de geliştiriliyor NIST labaratuvarlarında yapılmakta olan yeni sezyum atom saati 300 milyon yıl 14 ondalık haneye, ABD’de Ulusal Standartlar Enstitüsü’nde üzerinde çalışılan cıva iyonu saati ise 30 milyar yıl boyunca 16 ondalık haneye kadar şaşmadan çalışabilecek Atom saatinin keşfiyle sağlanan uzun süreli hassaslığın yanında çeşitli olaylar ve süreçler birbiriyle mükemmel bir şekilde senkronize edilebiliyor ve yer tayinleri kesin bir doğrulukla hesaplanabiliyor Kesin zamana bağlı modern hayatta her geçen gün daha hassas saatlere ihtiyaç duyuluyor ancak bu hassaslığın sonu nereye varacak, bu bilinmiyor |
Cevap : Saatin İcadı Ve Gelişimi |
01-03-2013 | #9 |
Kayıtsız
|
Cevap : Saatin İcadı Ve Gelişimiya lütfen mum saatinin icadı ve gelişimini söylermisiniz :) |
Cevap : Saatin İcadı Ve Gelişimi |
01-04-2013 | #10 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Saatin İcadı Ve GelişimiMum Saati Zamanın ölçülmesi için değişik yöntem arayışlarıyla yapılan birçok deneme arasında ateş saati de bulunuyor Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu Şimdiye kadar yapılmış saatlerin belki de en basiti olan, Kral Alfred tarafından tasarlanmış bir ateş saati Ateş Saati, (ya da Mum Saati) Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre zaman belirlenen saatdir İlk olarak nerede kullanıldığı bilinmemektedir Ancak bu çeşit saatler 520 yılına ait Çinli şair You Jiangu'nun bir şiirinde geçmektedir Bu şiirde mum üzerindeki derecenin zamanın geçmesini belirlediği anlatılmaktadır Aynı tip mumlar 10 yüzyılın ilk dönemlerinde Japonya'da da kullanılmıştır Uzakdoğudaki bu ülkelerde tapınaklar başta olmak üzere çeşitli bitkiler dövülerek toz haline getirilip, sıkıştırılarak bir tüp içinde yerleştirilmesi ile ateşin ulaştığı yere göre zaman hesaplaması yapılmaktaydı En bilinen mum saati ise İngiltere'de Kral Alfred tarafından kullanılmıştır Büyük Alfred'in icadı saat, tamamı 72 penny ağırlığında, her biri 12 inç uzunluğunda, aynı kalınlıkta ve 12 eşit parça şeklinde işaretlenmiş 6 mumdan oluşmaktadır Her mum tamamen 4 saatte ve her işaret 20 dakikada yanmaktadır Mumlar ağaçtan yapılmış ve önü mumlar görünecek şekilde şeffaf koruma kutusu içinde durmaktadır En gelişmiş modellerinden biri ise Ortadoğulu bilim adamı El Cezeri'nin 1206 yılında yaptığı saat kabul edilir Bir mumun erime hızına bağlı olarak süreyi gösterir Mumun üzerinde saatleri gösteren işaretler bulunur Bu işaretlerin bulunduğu yerlere çiviler takılır Mum eridikçe çiviler alttaki tablanın üzerine düşer Tıpkı bir çalar saatte olduğu gibi ses çıkarır ve insanları uyandırır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|