Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebi, eserleriyakup, hayatı, kadri, karaosmanoğlu, kişiliği, yakup

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Hayatı Eserleri-Yakup Kadri Edebi Kişiliği

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Hayatı Eserleri-Yakup Kadri Edebi Kişiliği



Kitap Hakkında Bilgiler

Yazar adı : Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Kitap Adı : Yaban

Yayın Evi : İletişim yayınları

Türü : Roman

Basım Yeri : İstanbul

Baskı No : Otuz sekiz

Sayfa Sayısı : İki yüz yirmi bir

Roman ilk defa bin dokuz yüz otuz ikide basılmıştır O tarihten beri kırk üç baskı yapmıştır 1942 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin yarışmasında ikinci olmuştur

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN HAYATI ve EDEBİ KİŞİLİĞİ

Yirminci yüzyılın büyük romancısı yirmi yedi mart bin sekiz yüz seksen dokuz’da Kahire’de doğdu Ortaokul birinci sınıfa kadar Manisa’da okudu 1903’te İzmir Lisesi’ne girdi Sonra ailesiyle Mısır’a giderek Fransız kolejine devam etti (1906-1908) Sonra İstanbul’a gelerek Fecr-i Âti topluluğuna katıldı Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya geçti Aylık fikir dergisi “kadro” yu çıkardı Sırasıyla Tiran, Prag, Lahey ve Bern elçiliklerinde bulundu Emekliye ayrılınca verimli bir yazı hayatı başladı Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu (1961-1965) Yazarlığını sürdürürken 13Aralık 1974’te Ankara’da öldü

Yazar, eserlerinde Türk toplumunun Tanzimat’tan Atatürk Türkiye’si dönemine kadar olan yaşantısını anlatan hikaye, makale ve romanlar yazmıştır Anlatımda kendine özgüdür Yapıtlarında genellikle toplumun sorunları üzerine eğilir Anadolucu, Atatürkçü, Devletçi ve Laik bir dünya görüşü vardır Romanlarında genellikle iç dünyaları zengin, kötümser, törelere bağlı karakterler vardır

YAZARIN DİĞER ESERLERİ;

ROMANLARI: Kiralık konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama

HİKAYELERİ:Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri

ÇEŞİTLİ MAKALELERİ:İzmir’den Bursa’ya(H Edip, F Rıfkı, M Asım ile), Kadınlık ve Kadınlarımız, Seçme yazılar, Ergenekon

OYUNLARI: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara

MENSUR ŞİİRLERİ: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan

YABAN ROMANININ ÖZETİ

Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ nun en tanınış romanıdır Romanda Ahmet Celal adındaki bir karakterin köyde yaşadıklarından ve yaşadıkları sonucunda Türk köylüsü hakkında edindiği izlenimlerden bahsedilir Roman bir anı kitabından yola çıkılarak ve bu kitaptan alıntılar yapılarak yazılmıştır Romanda, Millî Mücadele Döneminde Türk köylüsü ile aydın arasındaki kopukluk ve fark anlatılır Romanda ana konu Türk aydınının kurtuluş savaşı dönemindeki köy gerçeği ile karşı karşıya gelmesidir

Roman kahramanı Ahmet Celal’ dir Cihan harbinde Çanakkale cephesinde bir kolunu kaybetmiş ve savaştan gazi olarak kurtulmuştur Ama savaş sonrası yapayalnız kalmıştır Bunlara birde İstanbul’un işgali eklenince oraya da dönememiştir Bu sırada köyüne dönen askeri Mehmet Ali’nin “Gel beyim, Seni bizim köye götüreyim” teklifi üzerine onla birlikte Mehmet Ali’nin köyüne gitmeye karar vermiştir

Nihayet köye giderler Fakat Ahmet Celal daha ilk günden konuşması, tavırları, giyim kuşamı, düşünceleri ile onların dünyası dışındadır Köylülere göre o bir “Yaban”dır Kafasındaki, benliğindeki acılardan kurtulmak için eski neferi Mehmet Ali’nin köyüne gelmiş, köylülerin arasına karışarak, kendini doğaya bırakarak yenilenmeyi ummuştur Ama çok geçmeden yabanlığının bir yazgı olduğunu fark eder

Ahmet Celal İstanbul’un işgal altında olduğunu, İzmir’in tâ Bursa’ya kadar yunanlılar tarafından işgal edildiğini, Adana’dan henüz Fransızların el çekmediğini, Urfa’ da, Antep’ te kanlı olaylar cereyan etmekte olduğunu köylülere anlatıyor ve yüzlerine dikkatle bakıyordu Ama köylülerin hiç birinde ne hayret, ne dehşet ne de alelâde bir alaka izine rastlamadığını söylüyor Ve onları destanî kıssalarla galeyana getirmeye çalışıyor Ama onların tek düşündüğü tekrar savaşın olup olmayacağı ve tekrar askere alınıp alınmayacaklarıdır

Ahmet Celal durumun ciddiyetini ve önemini anlatmaya çalışır ama köyde Salih Ağa adında birisi vardır Salih ağa bütün köy halkını öyle sihir ve nüfuzu altına almıştır ki dört yıldan beri hep Ahmet Celal’in emriyle hareket etmeye alışmış Mehmet Ali bile köye geldikten sonra iktisadi durumunu tayin için Salih Ağa’ ya danışmasını tavsiye eder

Ahmet Celal onca olanlara, köylülerle arasındaki dağlar kadar farklılıklara rağmen onlara “mutlaka bunlara alışmalıyım” diye katlanıyordu

Ahmet Celal bu köyde yapayalnızdı Köye geldiğinde bu yana aylar olmuştu fakat insanlar hâlâ onlar çok soğuktu Ona biraz yakınlık gösteren Mehmet Ali’nin annesi Zeynep kadın ve kardeşi İsmail di İsmail’in yakınlığı birkaç kelime konuşmak Zeynep kadının ise pazarda sattığı şeyleri pazara götürmeyip Ahmet Celal’ e satmasıyla sınırlıydı

Olayların böyle gelişmesi Ahmet Celal’ i kaçınılmaz bir bunalıma sürükler Bir gün rahatlayıp sıkıntılarını unutmak için kırlara dolaşmaya çıkar uzun zaman yürüdükten sonra seyrek ve serin bir kavak kümesinin içinden akan dere kenarında genç bir kıza rastlar ve bu rastlantıda Ahmet Celal’ in içinde bir şeyler kopar Ahmet Celal ilk defa gördüğü bu kıza aşık olmuştur

Bir zamanlar sonra köyde olağanüstü bir hareketlilik vardır Herkesin ağzında bir “Geldi”, “Geldi Görmediniz mi?” sözleri dolaşmaktadır O, kendinden sakladıkları bu durumu Mehmet Ali’ye biraz baskı kurarak nihayet öğrenir Köye Şeyh Yusuf adında birisi gelmiştir Köylü bu zata çok hürmet gösterir Karşısında el pençe divan dururlar Ahmet Celal onların bu konuda da bilgisiz olduklarını görür ve Şeyh Yusuf’un kendilerini aldattığını anlatmaya çalışır ama köylüler ona yine inanmazlar ve ondan kaçarlar

Ahmet Celal’ in aklı kavakların içinde, dere kenarında gördüğü güzelde kalmıştır Tekrar görebilir miyim ümidiyle yine yola koyulur Hatta köyüne kadar gittiği halde onu yine göremez Nihayet bir defasında görme fırsatı olur fakat bu güzel ondan hep kaçar kendisini saklar

Bir müddet sonra Mehmet Ali’yi tekrar askere alırlar O gittikten sonra evde kimsenin ağzını bıçak açmaz Hepsinin yüzü maske gibi hareketsizdir

Ahmet Celal sıkıntılardan kurtulmak ve o güzeli tekrar görebilmek için devamlı koruluğa gidip gelir olmuştur Ve her gidiş-gelişinde yol üzerinde İsmail ile karşılaşır Bir gün yine bu karşılaşmalarının birinde dayanamaz İsmail’e nişanlısının ya da sevdiğinin bu köyden mi olduğunu sorunca acı gerçekle karşılaşır İsmail’in sevdiği kız Emine kendisinin de aşık olduğu kızdır

Emine ile İsmail’in evlenmelerine İsmail’in annesi Zeynep kadın da razı değildir Ahmet Celal Zeynep kadına mutlaka bu evliliğin önüne geçmesi gerektiğini telkin etmektedir Ama Mehmet Ali askere gittiğinden beri İsmail kimseyi dinlemez olmuş hatta anasına karşılık vermeye bile başlamıştır

Günler böyle geçmeye devam ederken Ahmet Celali için bu evde kalmak artık imkansızlaşmaya başlamıştır Çünkü herkesle kötü olan arası daha da açılmıştır Ahmet Celal köyde kalabileceği başka bir ev ararken Bekir Çavuşun köyün dışında tamir edilmesi gereken bir evinin olduğunu öğrenir Süleyman’a bu evi tamir ettirerek buraya taşınır Bu arada Ahmet Celal Emine’ yi alma fikrinden de vazgeçmemiştir Ve bu fikrini Bekir Çavuş’ a açar O da “bu işi yapsa yapsa bizimki yapabilir Hele bir kere ona söyleyeyim” der Nihayet burada da Ahmet Celal için hayal kırıklığı vardır Çünkü Emine’ nin İsmail’le evleneceği haberini alır

Köyde bu olaylar yaşanırken köylüler, Ahmet Celal’ in ta başında anlatmaya çalıştığı gerçeklerle karşılaşmak zorunda kalmıştır Yunanlılar köylerini basmıştır Köylüler düşmanın gelişini hiç umursamaz vaziyette, sadece seyretmekle kalıyorlardı Ahmet Celal de artık onlara bir şey söylemiyordu Tüm öfkesini kendi içine akıtıyordu Köylüler düşmanların her istediklerini, karşılığını alacağız ümidiyle yerine getiriyorlardı Hatta köylü Salih Ağa bile düşman ile iş birliği içerisine girmiştir

Düşman Ahmet Celalin evini basmış, eşyalarını didik didik aramış ve onun bir subay olduğunu tespit etmiştir Ama anlamadıkları nokta bir subay burada ne yapıyordu? Bundan sonra düşman Ahmet Celal’ i devamlı göz hapsinde tutar olmuştu Ahmet Celal odasından dışarıya çıkmıyor köyden haberleri de Emeti kadın fasıtasıyla öğreniyordu Düşman birkaç gün köyde kaldıktan sonra ilerlemeye devam etti Salih ağa ve imam da onlara kılavuzluk ediyorlardı Köylüler, sanki başlarından geçen âfet, hafif bir sağanakmışçasına kısa bir zaman sonra her şeyi unuttular Düşman kıtasının gelip geçmesiyle karışır gibi olan hava eski durgunluğunu buldu Felaketler bile Ahmet Celal ile köylüyü birleştiremedi Bir tek Bekir Çavuş, Emeti Kadın ve Küçük Hasan Ahmet Celal’ le muhabbet ediyordu

Ahmet Celal Küçük Hasana çok bağlanmıştı O kadar ki onunla devamlı birlikte olabilmek için Hasan’ın sürüsüyle birlikte dağlara bayırlara giderdi Yine uzun bir kır gezisinden döndüğü akşamda köyün içini dışını düşman askerleri ile tıklım tıklım dolu buldular Ama bu sefer askerler geçen seferkiler gibi muntazam bir kıta manzarası göstermiyorlar, başı bozuk bir insan manzarası çiziyorlardı Askerlerin hepsi toza toprağa bulanmış, derileri güneşten paslı bakıra dönmüş, sakalları diken diken uzamış tam bir bozgun askerleri idi Düşman bu sefer her yeri yakıp yıkıyor, köylüye elinden gelen tüm işgenceyi yapıyordu Çünkü bu onların son iğrençlikleri idi Küçük Hasan’ı da döve döve çok kötü bir hale sokmuşlardı Hasan bu görünüşü ile ağzı burnu kanlar içinde kolu kanadı kırılmış, yaralı bir kuşu andırıyordu Düşman köydeki bir çok evi yakıp yıkıyordu Köylü kurtarabildiği eşyalarını meydana yığmış, kadınlar eşyalarının başında erkeklerde bir kenara toplanmışlardı

Düşman askerleri onların bu haliyle dalga geçiyor, silahlarıyla onları korkutuyorlardı Köylü her şeyini kaybettikten sonra kaybedeceği başka bir şeyleri kalmayınca tepkilerini dile getirmeye, isyan etmeye başlamışlardı Ahmet Celal’ de bu toplananlar arasında idi Emine’ ye de bu kalabalık arasında rastlamıştı Uzun zamandan sonra ilk defa karşılaşmışlardı Bu karşılaşmada aralarında hiç konuşma geçmeden göz göze gelerek uzun zaman bakışları ile bir birleri ile adeta hasret gidermişlerdi İnsan gözleri hiçbir zaman dile gelmemişti Emine’ nin duru ve solgun yüzü üstünde bunlar alevden iki ses gibi bu bakışmalarda adeta tekrar birleşmenin ve sonra yapacakları işlerin planlarını çizmişlerdi

Düşman askerleri rahat durmuyor topladıkları kadınlara sataşmaya başlıyorlardı Akşama doğru kadınların içinden birinin alıp götürmüşlerdi Düşmanın yaptığı bu zulmün sonu gelecek gibi değildi Karanlık biraz daha çöktüğünde yine bir kadını alıp götürdüler işte tam bu sırada Ahmet Celal ve Emine meydana gelen kargaşadan da istifade ederek bir yolunu bulup hızla köyün dışına doğru kaçmaya başladılar Düşman askerleri bu kargaşa esnasında her tarafa ateş açmaya başlamıştı Onlar da kendilerine ateş edildiğini zannederek bir sipere kendilerini atarlar Biraz zaman geçtikten sonra mezarlığa doğru koşmaya başladılar oraya ulaştıklarında artık kurtulacaklardı ama bu koşma esnasında düşmanın açtığı ateşten Ahmet Celal hafif bir yara almış, Emine ise kalçasından vurulmuştu Geceyi orada geçirip sabaha karşı yola çıkmayı kararlaştırdılar Sabah olunca Emine yarası ağır olduğu için devam edemedi Ahmet Celal anın defterini Emine’ ye verip yeni ve bilinmeyen bir hayata adım atmak için uzaklaştı

ROMAN KAREKTERLERİ VE ÖZELLİKLERİ:

AHMET CELAL: Çanakkale kolunu kaybettikten sonar Mehmet Ali’nin köyüne yerleşir Köyde yaşadığı sorunları yenmeyi başaran güçlü bir karakterdir Cumhuriyetin Kuruluş Devri Türk aydınını yansıtır Köylüler onu dışlamıştır Kurtuluş Savaşını yakından takip etmiştir Romanda karamsarlığı dikkat çeker Romanda Kurtuluş Savaşına karşı duyarlı oluşu dünya görüşüne bağlı olarak verilir Bireysel durumları yalnızlığı, içine kapaklığı, ruhsal çözümlemelerle anlatılır

SALİH AĞA: Köyün ağası ve zenginidir Kılık kıyafeti oldukça kötüdür Çok kurnaz birisidir Tüm köy halkını nüfuzu altına almıştır Çıkarları uğruna düşmanlarla bile iş birliği içine girmiştir Köylü düşman karşısında çaresiz bırakır

MEHMET ALİ: Dört yıl Ahmet Celal’ in hizmet erliğini yapmış ama köye geldiğinde yine eskisi gibi davranmaya Ahmet Celal’ den uzaklaşmaya başlamıştır Sert tavırları vardır Önce Ahmet Celal’ in yanında ona alışmış daha sonar köye gelip köylü gibi davranmaya devam etmiştir Kısacası gittiği yere uyum göstermektedir

BEKİR ÇAVUŞ: Aslında tipik bir köylüdür O da diğerleri gibi cahildir Düşünce yapısı diğerleri ile aynıdır Ancak daha önce uzun yıllar askerlik yaptığı ve çok gezdiği için Ahmet Celal’ e biraz daha yakındır

EMİNE: Romanda Türk kızını simgeler Ahmet Celal’ e yakınlık gösterip İsmail ile evlenmiştir Çünkü ailesinin isteği bu yöndedir Bir de tüm köylüler gibi o da Ahmet Celal’ i yaban olarak görmektedir

DİĞERLERİ:Emeti Kadın, Süleyman, Cennet, Köyün İmamı, İsmail, Şeyh Yusuf, Küçük Hasan

ROMANDA YER ve ZAMAN

Roman, birinci dünya savaşı yıllarından başlayarak Sakarya Zaferi’ne kadar olan zamanı kapsar (1918-1922) Yani kurtuluş savaşı yıllarını içerir Roman İç Anadolu Bölgesi’nde Porsuk Çayı civarında bulunan bir köyde yaşanan olaylarla ilgilidir Olaylar daha çok bu köyün içinde geçer


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.