Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
başlar, doksanında, yaşam

Yaşam Doksanında Başlar..!

Eski 11-29-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yaşam Doksanında Başlar..!







Eğer belli bir yaşa ulaşmışsanız artık yaşlanmıyorsunuz!

Yeterince uzun bir süre yaşandığında bedenin yaşlanma süreci de sona eriyor Yani beden daha fazla yaşlanmıyor! Nedeni ise henüz bilinmiyor! İnsanda yaşlanma sürecinin durma noktasına geldiği bir yaşın olduğu ve bu yaşın geri çekilebileceği olasılığı artık su götürmez bir gerçek Yaşlanmanın durduğu gerçeğinin gün yüzüne çıkması yaşam süresinin uzatılması gibi ezelden beri var olan bir arzunun da günün birinde gerçeğe dönüşebileceğine işaret ediyor
1929 yılında yaşlı bayanlar üzerinde yapılan ve ilgi çekmeyen çarpıcı araştırmanın sonuçları şimdi deneysel olarak da kanıtlandı! Üreme özelliğini uzun süre devam ettirenlerin belirli bir yaştan sonra yaşlanmaları da duruyor! Bu özelliğin beslenme tarzı ile ilişkili olduğuna ilişkin bulgular var
Britanyalı istatistik uzmanları Major Greenwood ile JO Irwin 1939 yılında Human Biology dergisinde pek dikkat çekmeyen bir yazı yayımladılar 1939 yılı bilimsel tarih yapmak için kötü bir yıl olduğu gibi söz konusu yazı da dirimbilimci (biyolog) ve doktorların çoğunu kesinlikle ürkütecek nitelikte bir matematik içeriyordu
Yazı ayrıca akla hayale gelmeyecek bir buluşu da içermekteydi Greenwood ve Irwin yaşları 93 ve üzerinde olan kadınların ölüm oranlarını inceliyorlardı Araştırmacılar erişkinlerde olduğu gibi bu yaş grubunda da yaş ilerledikçe ölüm oranlarının artacağını düşünüyorlardı
Oysa sonuç hiç de öyle olmadı Tam tersine 93 ile 100 yaş arasında ölüm oranlarındaki ivmenin neredeyse bir durma noktasına geldiği görüldü 99 yaşındaki minik hanımların öbür dünyaya göçme olasılığı 93 yaşındakilerden pek de farklı değildi
Yaşlanma duruyorsa?
İlk başta son derece saçma görünen sonuç araştırmacıları bile dehşete düşürdü Dönemin öteki saygın dirimbilimcilerinin de düşündükleri gibi bozulmanın sürmesi gerekiyordu Peki ya sürmüyorsa? Ya yaşlanma duruyorsa? Yaşlanma süreci yaşamın çok geç bir evresinde sona eriyorsa bu süreci daha erken ve insanın daha sağlıklı olduğu bir evreye almanın bir yolu olabilir mi?
Yaşlanma gerçeği dirimbilim ve tıp uzmanlarının ezelden beri bildikleri bir kavram Aristo 2300 yılı aşkın bir süre önce bu konuda bir kitap kaleme aldı O gün bugündür hemen hemen tüm dirimbilim uzmanlarının düşündükleri gibi Aristo da yaşlanmayı ölümle son bulan amansız bir dağılma ve perişanlık süreci olarak nitelendiriyordu
Moleküler ve hücresel kuramlar günümüzde bile yaşlanmanın giderek artan türde bir zarar bozukluk ya da çöküşe neden olan fizyolojik bir süreç olduğunu varsayıyor Bu kuramlar yalnızca zamanla oluşan belirli hasarlar açısından farklılıklar gösteriyor Evrimsel dirimbilimciler doğal seçilimin yaşlanmaya bağlı zararların oluşmasına nasıl izin sunduğunu araştırdıklarını düşünüyorlardı
Tüm bunlar 1992 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nden Jim Carey ve Minnesota Üniversitesi’nden Jim Curtsinger’ın birbirlerinden bağımsız olarak Science dergisinde çığır açıcı makaleler yayımlamalarıyla birlikte değişmeye başladı
1939 yılında yapılan araştırmanın ciddi bir sorunu Greenwood ile Irwin’in insanlara dayalı verilerden yararlanmış olmalarıydı Deneysel açıdan pek de elverişli olmayan insanlar laboratuvar ortamında kapalı tutulmaktan pek hoşlanmıyor ve üstelik çok uzun yaşıyorlardı Dahası yaşamlarının son evrelerini oldukça konforlu geçiriyorlardı Ölüm oranlarındaki düşüş belki de özenli bakımın yararlı bir sonucuydu
Sineklerdeki gibi bir düşüş
Carey ile Curtsinger insanları araştırmak yerine yüzlerce hatta binlerce sineği araştırdı Aynı yaştaki binlerce sineği özenle denetlenen koşullarda tuttu ve grubun tüm üyeleri ölünceye dek ölümleri titizlikle kayda geçirdi
Araştırmacılar şaşırtıcı biçimde Greenwood ve Irwin’in tanık oldukları sonuçla karşılaştılar: ölüm oranı önce katlanarak artıyor ancak birkaç hafta sonra bu artış sona eriyordu
Carey’nin ulaştığı kimi sonuçlar soluk kesiciydi: Ölüm oranları belli bir dengeye ulaşır ulaşmaz bu denge aylarca sürüyor hatta bir düşüş bile oluyordu Görünüşe bakılırsa oldukça kısa bir yaşlanma döneminin ardından yaşlanmanın durduğu uzun bir durgunluk dönemi geliyordu Bu kez herkes olayın ayırdına varmıştı
Bu araştırmadan kısa bir süre sonra başka dirimbilimciler yaşlanmayı izleyen yaşam belirtilerini aramaya koyuldu Yeterli büyüklükte her laboratuvar deneyinde ister sinek ister iplikkurdu ya da kınkanatlılarda olsun bu belirtilere tanık olunması herkesi dehşete düşürdü Bu konuda yeterince büyük denek gruplarından yararlanılan çok sayıda araştırmanın bulunmaması ve araştırmaların fare ya da başka memelilere uygulanmamış olması durumun daha önce neden hiç fark edilmediğini de açıkça ortaya seriyordu
Gerekli ölçeklerde araştırmalar yapılmaya başlandığında Greenwood ile Irwin’in yaşlı hanımlarında tanık oldukları durumun genellikle geçerli olduğu anlaşıldı: yaşlanma sürecinin geç evrelerine göz atıldığında bu sürecin durduğu görülüyordu Yaşamın erişkinlik döneminin ardından gelen ve ölüm oranlarının dengede olmasıyla göze çarpan “üçüncü bir evresi” vardı ve buna bir anlam vermek olanaksızdı
Model yanlış mı çıktı?
Yaşlanmayı amansız bir çöküş süreci olarak gören evrimsel dirimbilim uzmanlarının çoğu 1966 yılında yaşlanma sürecinin evrimiyle ilgili matematiksel bir model geliştiren dönemin büyük evrim kuramcılarından William Hamilton’dan etkilenmişlerdi
Hamilton yaşamın ilk evresinde bir organizmayı üremesine olanak kalmadan öldüren herhangi bir genin doğal seçilim yoluyla acımasızca ayıklanıp atılacağını öne sürüyordu
Gelgelelim yaşamın geç bir evresinde öldüren genler böylesine acımasız bir ayıklamadan geçmiyor ve yaşamlarını sürdürebiliyorlardı Bu hesaba göre yaşlanma bireyin yaşı ilerledikçe “inişe geçen doğal seçilim güçlerinin” sonucunda ortaya çıkan bir süreçti
Bu görüş dünya üzerindeki tüm evrimbilimciler tarafından amansız yaşlanma sürecinin kaçınılmaz olduğu biçiminde yorumlandı Hamilton’ın araştırmasından yola çıkılarak yapılan basit yorum bireyin kötü genlerin üremeyi artık etkileyemez duruma geldiği bir yaşa ulaşmasıyla birlikte doğal seçilimin koruyucu gücünün de sıfırlanacağı ve yaşamın tümden çökeceği yönündeydi Bu sürecin uçurumdan aşağıya inmek gibi bir şey olduğu sanılıyordu Ancak karşımızda yaşlanmanın gerçekte durduğu yönünde kanıtlar vardı
O halde Hamilton’ın araştırması yanlış olabilir miydi? Yaşlanma süreci gerçekte doğal seçilimin azalan güçlerinden kaynaklanıyor olabilir miydi? Eğer öyle ise bu güçler dibe vurur vurmaz yaşlanma süreci de mi duruyordu?
Üreme ve yaşlanma ilişkisi
Tüm bu sorulardan yola çıkan Kaliforniya Üniversitesi evrimsel dirimbilim uzmanlarından Michael R Rose meslektaşı Larry Mueller ile birlikte çalışmaya koyuldu Mueller’den Hamilton’un matematiğine getirilen bu yeni yorumu da katarak yaşlanma süreciyle ilgili bilgisayar modelleri oluşturmasını isteyen Rose modellerin tümünde de yaşlanmanın durma noktasına geldiğine tanık oldu
Görünüşe bakılırsa evrimsel kuramın sonsuz yaşlanmayı gerektirdiği sonucu yanlıştı Bunun üzerine bu görüşü daha da ileriye götürmeye karar veren araştırmacılar yaşlanma sürecinde farklı durma noktalarının evrimiyle ilgili kestirimlerin yapılıp yapılamayacağı konusunu masaya yatırdılar
Yanıt yine evet oldu Sonuçta püf noktasının bir canlı nüfusunun birkaç kuşak boyunca üremesine izin verilen son yaş olduğu görüldü Öyle ki üreme erkenden sona eriyorsa yaşlanma da erkenden duruyordu
Bu durumu deneylerle de kanıtlamak isteyen Rose son derece geniş kapsamlı bir araştırmada yüzlerce kuşak boyunca son üreme yaşları özenli bir biçimde denetlenen düzinelerce farklı sinek topluluklarındaki yaşlanma düzenlerini karşılaştırdı Sonuçlar oldukça çarpıcıydı
Tıpkı modellerin ortaya koyduğu gibi son üreme yaşı daha küçük olan canlılarda yaşlanma süreci daha erken sona eriyor ya da tam tersi oluyordu
Sonuç yüreklendirici olmakla birlikte Greenwood ve Irwin tarafından ilk kez 1939 yılında öne sürülen bir başka yorumu ortadan kaldırmıyordu Belki de yaşlanmanın son bulması canlıların dayanıklıklarıyla ilgili farklılıklardan kaynaklanan bir yanılsamaydı Güçsüzler daha önce ölüyor geriye yalnızca sağlam olanlar kalıyordu
Dirimbilim uzmanları bu “yaşamboyu çoktürelliği” yıllardır aramalarına karşın henüz bulamadılar Şimdilik Rose ile Mueller’in önerdiği modelin belli bir deneysel desteği var
İşlevsel azalma süreci
Yaşlanmanın durmasının ardında yatan genetik özelliklerle ilgili olarak henüz tam bir açıklama yok Bir olasılıkyaşamın erken döneminde yararlı olan kimi genlerin daha sonraki dönemlerde sağlığa zarar sunduğunu savunan ve “antagonistik pleiotropi” adı verilen bir etki Bu konuda epey bir ilerleme kaydedilse de meyve sinekleriyle ilgili deneyler söz konusu etkinin gerçekliğini ortaya koyuyor
Yaşlanmanın -paslanma gibi- kimyasal hasarın giderek arttığı yığışımlı bir süreç olmadığı tam tersine evrimin ürettiği bir işlevsel azalma süreci olduğu artık biliniyor Öyle ki Aristo ve onun gibi yaşlanmayı salt biyokimya ya da hücre biyolojisi bağlamında açıklamaya çalışan tüm günümüz dirimbilimcilerinin yanılgıya düştükleri görülüyor
Yaşlanma sonrasında yaşamla ilgili tüm bu çalışmalara Rose’un Does Aging Stop? (Yaşlanma Duruyor mu?) adlı kitabında ayrıntılı biçimde yer veriliyor On yıl önce yaşlanma sürecini yavaşlatmak yerine erkenden durdurmanın çok daha yararlı olacağını öne süren Rose şimdi bunu gerçekleştirmenin olası bir yolunu bulduğunu düşünüyor Bu yolun çıkış noktasını doğal seçilim güçlerinin yaş ilerledikçe düşüşe geçtiği görüşü oluşturuyor
Bu da bir kişinin yaşadığı çevreye genç yaşta en çok uyum sağladığı ve yaşlandıkça bu uyumu yitirdiği anlamına geliyor
Bir başka deyişle yaşlanma ilerleyen yaşla birlikte uyum sağlamada meydana gelen düşüş olarak da nitelendirilebilir
Yaşlılıkta üreme şansı
Ne var ki burada etkili olan tek unsur uyum değildir Uyum sağlamak özellikle de çevresel değişimlere tepki olarak zaman alır Bu nedenle çevresel değişim yaşlanmayla birlikte uyum sağlama yetisinin azalmasına buna bağlı olarak da sağlığın bozulmasına katkıda bulunabilir
İnsan türü ancak kısa bir süre önce ciddi bir çevresel değişimden geçerek tarımsal bir yaşam biçimini ve otla süte dayalı bir beslenme düzenini benimsedi Rose’a göre yaşlanma sonrası bir yaşama bu denli ileri bir yaşta geçmemizin nedeni bu olabilir
Doğal seçilimin azalan güçleri düşünüldüğünde tarımsal beslenmeye genç yaşlarda daha çok uyum sağlarken ileri yaşlarda bu uyumun azalacağı beklenebilir Bu durum yaş ilerledikçe uyum sağlama yetisinde meydana gelen azalmayı körükleyici bir etki yaratabilir Daha da önemlisi tarımsal bir yaşam biçiminin benimsenmesi insanlarda ileri yaşta doğurganlığı arttırıp son üreme yaşını geriye itebilir
İnsanlarda yaşlanma sürecini geliştirmek ve bu süreci daha erkenden durdurmak için evrimsel tarihimize daha yakından bakmamız gerekiyor Bu son derece karmaşık olsa da birtakım olasılıkları ortaya koyan birkaç genel bilgi var İnsanın evrimsel tarihiyle ilgili en basit bilgi ataları asla tarıma ya da sanayiye dayalı koşullarda yaşamamış olan bireyler Bunlar çok küçük bir azınlık oluştursalar da yaşlanma süreçleri bizlerinkine ışık tutması açısından son derece büyük bir önem taşıyor
Geçen yüzyılda ataları yalnızca tarımsal besinler ve yaşam biçimleriyle karşı karşıya kalan Papua Yeni Gine halkı buna pek de uyum sağlamayacaktır
Canlı ilk atalara dönüş
Lund Üniversitesi’nden Staffan Lindeberg 2009 yılında yayımlanan Besin ve Batı’nın Hastalıkları adlı kitabında bu gibi insanların atalarının avcı-toplayıcı beslenme düzenine dönmelerinin sağlık açısından sağlayacağı yararları belgelerle ortaya koyuyor Larry Mueller’in ‘Yaşlanma Duruyor mu?’ için yaptığı hesaplamalar da avcı-toplayıcı bir soydan gelenlerin atalarının yaşam biçimi ve beslenme düzenine dönmek suretiyle yaşlanmayı daha erkenden durdurabilecekleri görüşünü destekliyor
Geri kalanımız için durum biraz daha karışık çünkü son 10000 yıl boyunca tarımsal beslenmeye ağırlık veren atalarımız yüzünden bu düzene biraz daha yatkınız Ancak doğal seçilim güçlerinin genç yaşlarda daha etkili olması bu ortama en çok gençken belki 30 yaşın altında iken uyum sağladığımıza işaret ediyor Daha ileri yaşlarda doğal seçilim o yaşam biçimine ayak uydurmamızı sağlayacak denli güçlü olmayabilir Bu yüzden avcı-toplayıcı düzeyinde bir beslenme ve yaşam düzenine dönmek sağlığımız açısından yararlı olabilir
Taş Devri Diyeti olarak da bilinen Paleo beslenme düzeninde baklagiller pirinç mısır şekerkamışı ile süt ve süt ürünlerinden kaçınmak gerekiyor Uzmanlar günümüz insanlarının genç yaşlarda buğday pirinç ve mısırla beslenmeye uyumlu olduklarına ve bu gibi ürünleri o dönemde rahatlıkla tüketebileceklerine ancak ileri yaşlarda bunlardan kaçınmaları gerektiğine dikkat çekiyorlar
Bu önerilerin dikkate alınması sonucunda çoğumuzun sağlayacağı yararlar belki de soyunda tarımsal hiçbir atası olmayanlar denli çarpıcı olmayabilir Ne var ki daha az olsa bile sağlanacak yararlar ölümün ürpertici soğukluğunu biraz olsun giderebilir

Kaynak:veteknoloji/Sağlık

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.