11-25-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Geç Roma İmparatorluğu
Roma İmparatorluğu en geniş sınırlarına ikinci yüzyılda ulaştı Bunu takip eden iki yüzyıl Roma İmparatorluğunun yavaşça çöküşüne ve sınırlardaki kontrolü yitirmesine şahit oldu 285’te imparator Diocletian imparatorluğu doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmüştü Bu doğu-batı ayrımı imparatorluğun başkentini Konstantinopolis’e taşıyan Konstantin döneminde de devam etti
Roma İmparatorluğunun sınır komşuları daha güçlü hale geldiğinden, 4 yüzyılda imparatorluğun askeri harcamalar arttı Daha önce ticaret ilişkileri içinde bulundukları kabileler imparatorluğun içine sızarak zenginliğinden yararlanmaya çalıştılar Diocletian reformlarıyla vergi sistemini ve orduyu düzenledi ayrıca yönetimde güçlü bir bürokrasi oluşturdu Bu reformlar imparatorluğa zaman kazandırdı ancak bu reformlar çok fazla para gerektirdi Roma’nın düşen geliri imparatorluğu vergilere bağımlı kıldı Gelecekti aksilikler Roma’nın zenginliğini ordusuna harcamasına neden olacaktı Bu sınır genişletme döneminde ekonomik sorunlar kritik bir problem haline gelecekti 378’deki Adrianople Savaşı yenilgisi Roma ordusuna çok fazla zarar verdi ve imparatorluğun batısını savunmasız bırakılmasına neden oldu Batı da güçlü ordu olmaması ve imparator Konstantin’den herhangi bir kurtuluş vaadi gelmemesinden dolayı imparatorluğun batısı uzlaşma yoluna girdi
Geleneksel tarihte ‘barbar saldırıları’ olarak bilinen ‘Göç Dönemi’ oldukça anlaşılması güç ve aşamalı bir dönemdi Bazı tarihçiler bu döneme ‘Karanlık Çağ’ adını verdi Bu dönemdeki barbar kavimlerin bazıları Roma’nın klasik kültürünü inkar ederken, bazıları ise tamamen kabullendi hatta göz dikti Ostrogot lideri Thedoric bu kültürü kabullenen ve kendini Roma kültürünün mirasçısı olarak görenlere bir örnektir Hunlar, Bulgarlar, Avarlar, Macarlar'ın yanında birçok Cermen kavim ve Slav halklar, Roma sınırlarına göç ettiler Bazı gruplar Roma senatosu ya da imparatorunun onayıyla Roma sınırlarına yerleşti Tarımsal arazi karşılığında bu kavimler Roma’ya askeri destek sundu Diğer saldırılar küçük çaplı, yağmalama amaçlı saldırılardı Bu saldırıların en bilineni 410’da Vizigotlar tarafından gerçekleştirilen ve Roma’nın yağmalanmasıyla sonuçlanmıştır
5 yüzyılda Roma’nın kurumları çökmeye başladı Batı’nın son imparatoru Romulus Augustus 476’da barbar kral Odoacer tarafından tahttan indirildi Doğu Roma İmparatorluğu (batının tamamen düşmesinden sonra Bizans İmparatorluğu) düzenini batıyı kendi kaderine terk ederek sağladı Bizans imparatorlarının bu sınırlarda hak iddia etmesine rağmen barbar krallar kendilerini batının imparatoru olarak görmeye başladı Bundan sonraki üç yüzyıl boyunca batının yasal bir imparatoru olmayacaktı Bunun yerine barbar desteği sağlayan krallar tarafından yönetildi Bazı krallar sadece vekillik alarak kral unvanıyla yönetirken bazıları kendi isimleriyle yönetti 5 yüzyıl boyunca şehirler düşmeye başladı ve güçlendirilen duvarlarla korunmaya çalışıldı İmparatorluğun batısı altyapısal olarak çöküşler yaşadı ve merkez yönetim tarafından müdahale edilmedi Şehirlerde yapılan savaş arabası yarışları, yolların düzenlenmesi, su kemerleri gibi düzenlemeleri genellikle piskoposlar tarafından yapıldı Hippo piskoposu Augustine yönetici gibi davranan piskoposların bir örneğidir [Sosya:]]== Erken Dönem Orta Çağ == [[Medya:8 Yüzyılda Roma merkezi otoritesini kaybetmiş, kırsallaşmış ve büyük güç olma özelliğini kaybetmişti 5’inci ve 8’inci yüzyıllar arasında Roma merkezi yönetiminin bıraktığı boşluğu yeni halklar ve güçlü bireysel hareketler doldurdu Cermen kabileleri imparatorluğun eski sınırlarında bölgesel egemenlikler kurdular Bu kabileler İtalya’da Ostrogotlar, İspanya’da Vizigotlar, Gaul’de (Fransa) Frenkler, Britanya’da Anglo-Saxonlar ve Kuzey Afrika’da Vandallardır Roma’nın gücünü kaybetmesinin sosyal etkilerinin anlaşılması güçtür Şehirler ve tüccarlar güvenli ticaretin ekonomik yararlarından mahrum kaldılar ve imparatorluğun entelektüel gelişimi kültürel ve eğitimsel birliğin olmamasından dolayı olumsuz etkilendi Roma sosyal yapısının bozulması dramatiktir Ticaret yapmak ve şehirlerarası ulaşım eskisi kadar güvenli olmadığından ticarette ve üretimde düşüş görüldü Uzun mesafeli ticarete dayanan sanayiler; örneğin çanak-çömlek ticareti kısa sürede ortadan kalktı 7 ve 8 yüzyıllarda Müslümanların Pers İmparatorluğu, Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, İspanya, Portekiz ve Akdeniz’in diğer kısımlarını işgal etmesi deniz ticaretini olumsuz etkilediğinden yerelleşmeyi arttırdı Beceriksiz yöneticilerin üstünkörü çalışmaları kütüphane, umumi banyo, meydan ve eğitim kurumları kurmak için yeterli değildi Yeni yapılar eskilerinden çok daha küçük ve gösterişsizdi Şehir duvarları ardındaki Romalı mülk sahipleri büyük değişikliklere sıcak bakmıyorlardı ve kolayca topraklarını bırakıp başka bir yere hareket etmek istemiyorlardı Bazılarının elinden malları alındı ve Bizans sınırlarına kaçtılar, diğerleri ise yeni yöneticileriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştılar İspanya ve İtalya gibi yerlerde Roma yasalarının ve inançlarının sürdürülmesi gerektiğine inanıldı Diğer nüfusun yoğun olduğu bölgelerdekiler yeni giyinme şekilleri, yeni bir dil ve yeni gelenek ihtiyacı duydular Katolik Kilisesi’nin kültürel açıdan birleştirici bir etkisi vardı Katolikler tarafından nüfuslanmış bazı bölgeler Aryan yöneticiler tarafından işgal edildi Frankların lideri I Clovis Aryanizme karşı Katolikliği seçen liderlerden biridir I Clovis’in Katolikliği benimsemesi Gaul’deki Frank kabileleri açısından bir dönüm noktasıdır Piskoposlar aldıkları eğitimden dolayı Ortaçağ toplumunun merkezindeydi Sonuç olarak yönetimde önemli rol oynadılar Ancak Batı Avrupa’nın merkezinin dışında kalan bazı bölgeler Hıristiyanlık ya da klasik Roma geleneğinden hiç etkilenmeden kaldılar Avarlar ve Vikingler gibi savaştı toplumlar hala Batı Avrupa’da yeni doğmakta olan toplumlar için hala tehlike oluşturuyordu Erken Dönem Ortaçağı monastizmin doğuşuna da tanık oldu Toplumdan ayrılıp ruhani hayata yönelmek kişilerin tercihiyken, Avrupa monastizmi şeklini Mısır ve Suriye’de meydana çıkan gelenek ve ideolojilerden aldı Monastizmin ruhani uygulamalara yaklaşımına kenobitizm dendi ve öncülüğünü 4 yüzyılda Aziz Pachomius yaptı Monastik düşünce Mısır’dan Avrupa’ya 5 yüzyılda hiyeroglif edebiyatla yayıldı 6 yüzyılda Aziz Benedict monastismizn belirleyici kurallarını idare ve dini ayinler hakkında detaylı bir şekilde yazdı Ortaçağda manastırlar ve keşişler dini ve politik konularda derin etkiye sahipti, örneğin; zengin ailelerin toprak güvencesi, yeni fethedilen yerlerde kraliyet propagandası ve eğitim gibi konularda çok etkiliydiler Romanesk sanatın doğuşu olan 8 yüzyıla kadar İtalya dışında taş binalara ilgi yoktu Roma’daki bina malzemeleri bu türde eser yapmak için çalındı Roma ve Bizans etkisi baskın kalsa da Çeltik ve Cermen barbar kavimlerin mimari şekilleri Hıristiyan sanatıyla birleştirildi Batı Avrupa’da yüksek kalitede mücevherler ve dini sanat eserleri yapıldı Charlamagne ve diğer krallar dini sanat eserlerinin yapılmasına büyük destek verdiler Bu dönemdeki bazı sanat eserlerinde altın gümüş ve değerli pigmentler kullanılarak İncil’den öyküler anlatılmaya çalışıldı
|
|
|